Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-06-2009, 01:08   #12
Mehmet
 
Mehmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Ömer Baba Gündemi ; O Ve Ben

Evde yalnızım. Bir müddet karşımdaki Boğaz Köprüsü’ne baktım. Sonra denize bakmaya başladım. Deniz titriyor hareket halinde, onun üstünde balıkçı tekneleri var. Bazen büyük yük gemileri geçiyor arkasında iz bırakarak. Gördüğüm tablo çok güzel. Hızlı bir hayat yaşanıyordu İstanbul’da. Karada ve denizde insanlar devamlı koşturmaktalar. Çok kalabalık amma yalnız yaşayan insanlar. O anda kendi yalnızlığım geldi aklıma. ‘Çevremde çok insanlar var amma ben neden yalnızım?’ diye takıldım kendime. Sorular sıralandı arka arkaya, neden yalnızdım ve ne yapıyordum? Birisiyle konuşma isteği duydum. Bu ‘kim olabilir’ diye düşünürken bir fikir geldi aklıma. Kendimle konuşabilir miyim diye. Hani kendi kendisiyle konuşana deli derler ya. Varsın delilik olsun hem kimse yoktu yanımda deliliğimi fark edecek.

Peki ben bunu nasıl başaracaktım? Sorular tükenmiyor amma çareler de öyle. Kendimce buldum çaresini. Yerimden kalktım koltuğumu alarak, karşı duvarda ki boyluca aynanın önüne oturdum. Şimdi aynı odada iki ben oldu. Önce dış görünüş olarak izledim aynadaki aksimi. Sonra O’na:
- ‘Sen mi gerçeksin ben mi?’ diye sordum.

- Ne sen gerçeksin ne de ben, ikimizde bir görüntüden ibaretiz. Gerçek olan yalnız Allah.

Bu karşılıklı konuşmaya sevinmiştim. Sorunca cevabımı alıyordum. Öyle ise sorularıma devam etmeli idim. Ben soracağım sorular düşünürken o bana sordu.

- Kendini bana anlatsana, ne haldesin? Neler yapmak istiyorsun?
- Çevremde bir sürü arkadaşım olmasına rağmen yapayalnızım. Kimse beni anlamıyor. Bu ise beni mutsuz ediyor.
- Arkadaşım dediğin kişilerle rahat konuşabiliyor musun? Onlara sorular sorabiliyor musun? Veya onların sana soru sormasına izin veriyor musun?
- Ben cevap adamıyım soru adamı değilim, her soruya mutlaka bir cevabım vardır.
- Ya verdiğin cevaplar yetersiz ve karşıdakini tatmin etmiyorsa.
- Ancak aptallar anlamaz. Her şeyi detayı ile anlatıyorum.
- Öyle ise eleştirilere açık değilsin?
- Eleştirilmeyi sevmiyorum. Başarı benim için çok önemlidir. Hata yaptığımı kabullenemem bu bence zayıflık işaretidir.
- Ama sen de insan olduğuna göre sen de hata yapabilirsin. Bu gerçeği kabullenmelisin. Peygamberler dahi zaman zaman hata yapmışlardır. Onları bazen yüce Allah uyarmış bazen de, her zaman yanlarında rehber gibi bulunan Cebrail melek uyarmıştır. Bence yapıcı eleştiriye açık olmalısın. Hem seni eleştiren senin düşmanın değil belki de en iyi dostundur.
- Beni eleştirenin benden akıllı ve benden bilgili olması gerekir. Oysa benim çevremde hep salaklar, geri zekalılar toplanmış. Bana her yapacağım işte köstek olurlarda destek olmazlar.
- Sen kendini yargıç yerine koydun tüm insanları da suçlu sandalyesine oturttun. Kendince yargılıyorsun. Hani bir ata sözü vardır ‘Davacın hakim olursa, yardımcın Allah ola’ diye. Bence sen çok az bilgiye sahip olduğun halde diğer insanlar hakkında fikir yürütüyorsun. Eksik bilgi veya kasıtlı verilen bilgiler bazen insanları yanlış düşüncelere sürükler. Eksik bilgiyi şöyle anlatabilirim sana. Bir çivi eksik olursa nalın düşmesine sebep olur. Nal düşerse at’ın yok olmasına sebep olur. At yok olursa, atı kullananın yok olmasına sebep olur. İnsanlar hakkında gerçek bilgiye ulaşmadan ileri geri konuşmaman ve onları yargılamaman gerekir.
- Sen de şu anda beni yargılıyorsun.
- Hayır ben seni uyarmaya çalışıyorum. Çünkü gördüğüm kadarıyla mutlu değilsin. Mutsuzluğun sebebini sormaya ve araştırmaya başlasan problemi çözeceğinden şüphem yok.
- Soru sormamı istiyorsun! Kime sormalıyım sorularımı?
- Kendine sormalısın. Soruların muhatabı sen olduğun gibi, her sorunun cevabı da sende saklı.
Yunan mitolojisinde şöyle bir kıssa anlatılır.
‘Tanrılar mutluluğu saklamak istemiş, tanrılardan biri demiş ki yıldızlara saklayalım, ormanın içine demiş bir diğeri, denizlerin dibine demiş ötekisi, bir bir sıralamışlar önerilerini, sonunda
şöyle demiş içlerinden biri. Hiç biri olamaz, insanoğlu arar bulur, en iyisi mutluluğu onun içine saklayalım, her yere bakar da kendi içine bakmak aklına gelmez.’

- Benim içimde mi? Nerede? Neden göremiyorum öyleyse? Hiç olabilir mi böyle bir şey?
- Anlaman gereken şu ki, gerçektende her şeyin kendi içinde olduğunu kabul etmen gerekiyor. İyi de, kötü de, doğru da, yanlış ta, huzur da, huzursuzluk ta, hepsi içerlerde bir yerlerde.

Mevlana Mesnevi’sinde: ‘İnsan zihni sazlık gibidir, orman gibidir, orda aslan da var, yaban eşeği de, sen yaban eşeğinin peşine takılma’ der.
Mevlana bunu söylerken irademizi iyi kullanarak tercihimizi iyi yapmamızı söylüyor.
Sen ne diyorsun? Hangisinin peşine takılalım? Aslanın mı, yaban eşeğinin mi?

Kafamı ellerimin arasına aldım, başım çatlayacak gibiydi. Bu kadar söyleşi yeter. ‘Bana düşünmem için zaman vermelisin’ dedim.
O, ‘Ben hep buradayım, istediğin zaman görüşelim’ dedi.
Bende ‘Sonra görüşürüz’ diyerek onu orada bırakarak ayrıldım.
__________________
Besiktasforum.NET

KayıpKentinYakışıklısı.
Mehmet Ofline   Alıntı ile Cevapla