Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07-08-2009, 05:59   #1
Asi Ruh
ÇUKUROVA KARTALI
 
Asi Ruh - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Başkan diyor ki...

Kime sorsanız aynı şeyi söyleyecek; güzel futbol olsun, rekabet olsun, küfür-şiddet-yüksek tansiyon olmasın. Evet, hepsine katılıyorum, ama mühim olan, tüm bunlar olsun

Click the image to open in full size.
Milli takım, 2010’a gitmeli... Ancak avantajın bizde olmadığı da bir gerçek. Güney Afrika’ya gidemezsek ne olur? Fatih Terim devam eder. Biz sözleşmeye bir kez imza atarız

Click the image to open in full size.

* Yeni bir sezon başlıyor. Beklentileriniz neler?
Herkesin ligden aşağı yukarı aynı beklentileri vardır. Kime sorsanız, benzer cevaplar verir. Güzel futbol olsun, rekabet üst düzey olsun, tansiyon yükselmesin, küfür, şiddet olmasın. Her şey son haftada belli olsun. Mühim olan bu temennilerin sezon boyu devam etmesi.
* Evet, temenniler aynı, ama olaylar da bitmiyor. Önlem alındı mı?
Bir futbol adamı olarak görüyorum ki; önemli teknik adamlar geldi, önemli transferler yapıldı. Herkes çok iyi bir lig bekliyor. Federasyon, kulüpler, teknik adamlar, futbolcular ve medya; futbol ailesi çok büyük. Herkese görev düşüyor. Taraftar takımını Fair-Play çerçevesinde desteklemeli. Başkan ve yöneticiler anlayışlı davranmalı. Kolay mı? Tabii ki değil. Arada farklılaşmalar olacak elbette. Mühim olan bunların fazlalaşmaması. Ben daha iyimser olunmasını istiyorum. Kamuoyu artık kavga, yüksek tansiyon istemiyor. ‘Bunların olmaması için ne yapacaksınız?’ derseniz, ‘bu soruyu sadece bana değil, herkese sorun’ derim.
* Kulüp başkanları avantajlı, taraftarları onların arkasında. Siz taraftarı olmayan tek başkansınız. Bu, kötü bir durum mu?
Kötü değil. Türkiye’de futbol çok seviliyor. Futbolun çatısı ise TFF. Kulüp başkanları bir kulüple, biz 150 kulüple ilgileniyoruz. Diğer yandan sportif başarı ve milli takım. İşin zor yanı tabii ki bizde. Ama bu göreve kim talip olduysa, bunları bilerek buraya geldi.
* Siz, şimdiye kadarki yönetimlerden daha profesyonel çalışıyorsunuz. Yeterli mi?
Hayır, istediğimiz seviyede değiliz. Kurumsallaşma konusunda önemli işler yaptık. Ancak daha çok iş var. Bu kadar büyük bir kurumu, kısa sürede istediğiniz seviyeye getirmek kolay değil. En basit adım, bütün birimleri tek bir çatı altında toplamak. Daha önce Ankara’ya kadar uzanan birimleri olan bir yapıdaydı. Şimdi bütün birimler, tek bir binada. Futbol Geliştirme Merkezi dışında, İstanbul’da... Bu da çalışma hızı ve koşulları açısından verimli oluyor. Düşünün; en önemli şey nedir, hukuk. Önceden Hukuk Kurulu, Ankara’daydı. Fakslarla uğraşmalar, telefonla iletişim kurmak. Bir yerde iki başlılık bu, biz bunu çözdük. Ama kurumsallaşma yönünde adımlar attık, sponsorluk gelirlerini uçurduk. Yüzde 270 arttı gelirler. Biz bunu kriz zamanında yaptık.
* Peki o sponsor firmalar şunu diyorlar mı; ‘Özgener şu an görevde, 2 yıl sonra olmayabilir.’ Siz ne kadar kalmayı düşünüyorsunuz?
Önce bu dönemi bitirelim. 2011 Haziran’da bitiyor. Kuruma olan güven önemli.
* İmkânlar sonuna kadar açılsa, futbolda yapmak istediğiniz en önemli devrim nedir?
Kulüplerin mali yapısını düzeltmektir. Çünkü mali yapıda dengesizlikler var. Zaman zaman ben de gelecek adına karamsarlığa kapılıyorum. Eğer mali yapı düzelmezse, futbolda istenilen şeyler yapılamaz. Bunu düzeltmek lazım. TFF’de inanılmaz bir gelir artışı var, ama kulüplerde... 15 sene evvele gidelim, ben 1994 yılında kulüp başkanlığı yaptım, 1996’da bıraktım. O zamanki naklen yayın gelirlerine bakıyorum, bugüne bakıyorum. İnanılmaz fark var. Gelirler bu kadar artmışken, mali yapı bu kadar bozuluyorsa, yönetim olarak hatalar var demektir. Ama sadece yönetimsel hata değil, denetimin de büyük eksikliği var. Bunların büyümemesi için bizim denetim mekanizmasını getirmemiz lazım. Yoksa çok daha fazla can yanacak.
* Geçen sezon Bank Asya 1.Lig’de 2 yabancıya izin verdiniz. Olumlu bir hava yarattı mı bu?
Rahmetli başkanımızın fikriydi, Hasan Doğan’ın. Elbette biz de destek olduk. Fakat başkanımız 21 yaş demişti, ben 23 yaşı savunmuştum. Geçen sene 2 yabancıyı 4’e çıkarmak için bazı kulüplerden talep almıştık. İşte o zaman ‘bir çıkarın bakalım, kim ne kadar yabancı almış’ dedim. Baktık, yüzde 60’ı bu hakkını kullanmamış ama.

Click the image to open in full size.
* Maddi imkansızlıktan mı?
Hayır, hayır. Yabancılar pahalı değil ki.
* Yerliler mi daha pahalı?
Genelde evet. Yabancıların maliyetleri gayet normal, hatta bedavaya oynuyorlar! Şimdi 21 yaşı 23’e çıkarttık bu sene. Bence iyi oldu. Bir kere şöyle düşünelim en azından. Süper Lig’den düşen bir takım yabancılarıyla anlaşmasını devam ettiriyor ve oynatıyordu. Rakibine ise o şansı tanımıyorsun. Hiç olmazsa bu yönde, ‘haksız rekabet’i ortadan kaldırdık, bu bir... İki; bugün Bank Asya Ligi’nden Süper Lig’e çıkan takım hazırlıksız yakalanıyor. Yabancı hakkını iyi kullanan takım, en azından Süper Lig’e iki yabancılı kadrosuyla giriyor. Bu uygulama devam edecek.
* Bank Asya’da 18 takım var, 16’sı şehir takımıydı geçen sene. Süper Lig’de ise 5 İstanbul, 4 Ankara! Hangi lig sizi daha fazla heyecanlandırır?
Güzel bir yelpaze. Ben 15 ayrı şehir diye hatırlıyorum ama! Yelpaze genişledikçe daha ayrı bir keyif veriyor elbette. Ancak yelpazenin genişlemesi için de şehirlerin biraz daha bilinçli davranması gerekiyor elbette.
* Nedir problem peki?
Futbolun, bir şehrin ekonomik yapısına çok katkıda bulunduğunu düşünüyorum ben. Futbol artık 10-15 sene evvelki futbol değil. Futbol artık çok büyük bir endüstri. Kulüplerin hem Türkiye’de hem de dünyada bütçelerinin nereden nereye gittiğine bir bakın. TFF’nin bütçesi nereden nereye gelmiş bir bakın. Bunu görebilen, bunun farkına varabilenler zaten yatırımlarını yaptı, takımlarını Süper Lig’e çıkarttı.
* İzmir’de sorun ne başkan?
Benim gördüğüm, İzmir futbolun önemini fark etmiş değil. Sahip çıkılmıyor. Bank Asya değerli bir lig dediğimiz gibi, ama Bank Asya’nın getirisi o kadar fazla değil ki. Yüksek bütçeli bir takım oluşturma zorunluluğunuz var, ama bunu kulüp yönetimleri tek başına yapamaz.
* İşadamları sahip çıkmıyor mu?
Evet, sahip çıkmıyor. Belediye Başkanı destekte bulundu geçen sene.
* Mahmut Özgener dezavantajı mı var İzmir’de!
Doğrusunu söylemek gerekirse öyle.
* ‘Altay ya da Karşıyaka’dan biri kesin Süper Lig’de’ deniyordu geçen sene, çıkamadılar.
Evet. Benim İzmirli oluşum bu konuda çok spekülasyon yapılmasına neden oluyor, ama işte alınan sonuçlar, bu spekülasyonları haksız kılıyor.
* Başkanım, geçen yıl 935 Beşiktaşlı Bursa’daki maçı izleyemedi, bin 500 küsur Bursalı da İnönü’deki Beşiktaş maçını.
Kavga ve küskünlüğün bitmesi lazım. Futbolun ruhuna aykırı bir durum bu. Eminim ki iki kulübün başkanı ve yöneticileri de benim gibi düşünüyor. Kavga-küskünlük olmasın, dostluk, kucaklaşma olsun istiyoruz. Sadece Bursaspor, Beşiktaş değil ki... Benzer bir çok kulüp arasında yaşanıyor bu tür olumsuz tablolar.
* Başkanım, yöneticiler için biraz daha sertleşti kurallar. Futbolcular kuraldışı bir hareket yapıyorsa hakem cezasını veriyor; hakem kötü yönetim gösteriyorsa gereken yapılıyor. Acaba futboldaki bu kötü tablonun halen varolmasındaki eksiklik, taraftarlar üzerindeki yaptırımların azlığı mı? Geçelim futbolu. Bakın, Fenerbahçe-Efes Pilsen serisinde bir taraftar salona daldı, basketçileri yumrukladı ve iki gün sonra serbest bırakıldı.
Türkiye’nin olmazsa olmazlarından biri şiddet yasasının değişmesidir. Bu konuda çok adım atıldı. Spor Bakanımız Faruk Özak, futbolun içinden gelmiş bir kişi. Bu konuyu pek çok kez kendisiyle konuştuk. Şiddet Yasası’na acilen ihtiyaç vardır. Cezanın caydırıcılığı olması lazım. 15 sene öncesine gittiğimizde Avrupa’nın en holigan taraftarları İngilizler’di. Avrupa Kupaları’ndan men edildiler. İş çözüldü, yasa çıktı, önlemler alındı. Kötü tezahürat ve şiddeti önlemek için en önemli görev kulüp başkanları ve yöneticilere düşüyor. Şiddetin engellemesinde statların önemi de çok büyük. Bakın; Saracoğlu yapıldıktan sonra oradaki seyirci profili değişti.
* İngiltere örneğini gösterdiniz. Gerçek futbol ülkesi gibi görülen İngiltere’den biz kaç yıl gerideyiz?
Tabii ki gerideyiz, ama yıl veremem! Bir futbolcuya sorun; ‘Premier Lig’de oynuyorum’ der. Manchester’da oynuyorum demez. Bu da ligin marka değerinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Premier Lig’de oynanan her maçı seyredebilirsiniz, çünkü rekabet var. Eğer bizde de her maç seyredilirse, onları yakalamış oluruz. Türkiye’de en rekabetçi sezon, geçen yılkiydi. Yayıncı kuruluşun maçı vermesi için, belli bir izleyici kitlesi olması lazım.
* Her takımın potansiyeli var, ama yayınlanmıyor.
Bu konuda tam olarak size katılmıyorum. Orada her maçta tribünler dolu oluyor, burada durum öyle mi? Seyirci ortalaması olarak inanılmaz gerideyiz. Ama her şey statta bitiyor. 2016 adaylığında bu statlarla ilgili her toplantıda önemine değiniyoruz.
Ankara’da 4 takım vardı geçen sene. Ama futbol oynamaya müsait 1 stat vardı. 1 şehir, 4 takım, 1 stat. Altyapı 0.
Haklısınız. Biz TFF olarak programı yaparken de zorlanıyoruz.
A Milli Takım’ın durumu nasıl? Şansımız nedir 2010 için?
Avantaj bizde değil. 4 maçımızı kazansak bile; Bosna Hersek, İspanya’yı yenerse eleniyoruz. Bosna Hersek’in puan kaybetmesi lazım. Eylül’deki Estonya ve Bosna Hersek maçlarından sonra daha sağlıklı konuşuruz. Avrupa 3.’sü olan bir takımın, 2010’da olması lazım.
Terim’in sözleşmesi 2012’ye kadar sürüyor. Olumsuz bir durumda masaya otur musunuz?
Biz sözleşmeye bir kez imza atarız. Kendisi de böyle bir talepte bulunmaz. Ben 2011’e kadar görevdeyim, o zamana kadar Fatih Terim’le birlikteyiz. Ben istikrarın başarıyı getirdiğine inanıyorum.
Click the image to open in full size.

‘HAKEMLER DİKKATLİ OLSUN AMA YÖNETİCİLER DE...'
* Süper Kupa Finali kötü bir başlangıç mı oldu sezona?
Final sonrası hakemle ilgili yapılan yorumları hoş karşılayamıyorum. İlk haftadan hakemleri konuşmamak lazım. Ne diyor insanlar, hakemler kararlarında dikkatli olsun. Ben de yöneticilerden, hakemlerle ilgili söylemlerinde dikkatli olmalarını istiyorum.
* İngiltere Futbol Federasyonu bir karar aldı; maçtan önce hiç bir yönetici, futbolcu, başkan konuşmayacak. Nedeni de şu; hakem maça rahat çıksın.
Doğru karar. Maçtan önce ve sonra da hemen konuşulmaması lazım. Sıcağı sıcağına sağlıklı bir yorum olmuyor. 24 saat geçsin, açık açık yorumlarımızı yapalım.
* Hakemin bir saniye içinde vermesi gereken karar, TV’de 15 dakikada karara bağlanıyor. Hakemlere de söz hakkı tanısanız...
Her şey çok daha speküle edilir. Geçen senenin ikinci yarısında bir uygulama getirdik. Çok kritik anlarda, hakemlerimiz yine konuşacaktır. Ama sürekli değil...
Click the image to open in full size.
İDDAA KRİZİ MUTLAKA ÇÖZÜLECEK

* Bu soruyu bir örnekle sormalıyım. Lugano, Fenerbahçe’den 4 milyon Euro istedi. Lugano’ya o para verilseydi, kişisel servetine eklenecekti. Ama aynı parayı, Avrupa’da alsa, yüzde 45-55 arasında devlete vergi ödeyecekti. Yani Avrupa’da 4 milyon Euro’yu kazanması için 7 milyon civarında teklif alması gerekiyordu. Türkiye’deki vergi sistemi gözden geçirilmeli mi?

Türkiye’de futbolculara uygulanan stopaj oranı yüzde 5’e kadar gidiyor. Aslında bu doğru bir şeydi. Hükümetimiz stopaj ve vergi borçlarının 10 yıla yayılması gibi iki karar verdi. Çok önemli kararlar. Bunlar yapılmasaydı, kolaylık sağlanmasaydı, daha zor bir durumu konuşuyor olurduk. Türkiye’de bugün bir kriter getirip, yarın uyguluyorum diyemezsin. Aşamalı davranmak gerekir, süre vereceksin. O süre sonunda istediğin yapılmazsa, yaptırımı uygulayacaksın. Benim ‘UEFA kriterleri uygulanırsa, yarın oynayacak kulüp kalmaz’ lafım yanlış anlaşıldı. Demek istediğim şu: Mali disiplin yüzde 100 gerekli. Buna yarın geçemezsin, süreç lazım. Diyeceğiz ki, bunu yap, 2 yıl süren var. Yapmazsan bu olacak. En basiti Bank Asya 1.Lig, 2.Lig ve 3.Lig kulüpleri ile toplantı yapıyoruz. Başkanlar diyorki, ‘bizi denetleyin’. Çok güzel birşey bu.
* Bu liglerde İddaa gelirlerindeki kısıtlama yüzünden, boykot konusu gündeme geldi.
Boykot konusu doğru değil. Bir uygulama ve sıkıntısı var. Biz de zor durumdayız bu konuda. Bank Asya 1.Lig’den aşağı gidildikçe, gelirlerin önemli bir bölümü İddaa’dan. Bunu çözmek için uğraşıyoruz. 2.Lig kulübünün bütçesi nedir; 3 milyon TL. 2 milyonunu İddaa’dan alıyorlar. Bu kriz çözülecek.
Yazılana, çizilene bakmam!
‘Hükümetin desteği ile başkan oldu, değişmediği sürece başkan kalacak’ deniyor. Başbakan ile akraba mısınız?
Bu soruyu yanlış kişiye soruyorsunuz. Futbolun içinde o kadar senaryo üretiliyor ki, bu da onlardan biri. Bu soruyu, söyleyene soracaksın. ‘Sen ne gördün, neden böyle diyorsun’ diye. Futbolda her konuşulana bakarsanız, iş yapamazsınız. Her iddiayı ciddiye almayacaksınız. Ben yazılana, çizilene bakmam. Doğrum neyse ona göre yönetirim.
Güç değil, futbol için buradayım
Aziz Yıldırım, Adnan Polat, Yıldırım Demirören ve siz... Maddi ve manevi anlamda her statta maç izleyecek konumda olan insanlarsınız. Güç için mi? Neden buradasınız?
Ben futbolu sevdiğim için buradayım. Zaman zaman kendimi sorguluyorum, ama hep aynı sonuca varıyorum; ben seviyorum futbolu. 1986 yılından, geçen ağustosa kadar baktığımda görüyorum ki; kendi işime, futbola harcadığım mesaiyi harcamamışım. Bu benim için bir görev. Bir beklenti içinde değilim. Ne bir güç, ne de kazanç önemli. Ben futbola hizmet etmek istiyorum. Kendi bildiğim doğrular çerçevesinde bunu yapmak istiyorum.
FANATİK ÖZEL
Zafer BÜYÜKAVCI
Mehmet DEMİRCAN
__________________
Click the image to open in full size.
Asi Ruh Ofline   Alıntı ile Cevapla