Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04-12-2006, 19:39   #1
NuraN
Dişi Kartal
 
NuraN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
İslam'da ismin önemi

İSİMLER

Doğan Çocuğa Ad Koymak


Sünnet olan, doğan çocuğa yedinci günde yahut doğum gününde ad vermektir. Yedinci günde isim vermenin sünnet oluşu, şu rivayet ettiğimiz delile dayanır:

733- Amr İbni Şuayb'dan, o babasından, babası da dedesinden şöyle rivayet etmiştir: "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, doğan çocuğun yedinci gününde adlandırılmasını, ondan eziyet verici şeyleri gidermeyi (saçlarını kesmeyi, temizlik yapmayı, sünnet etmeyi) ve akıka kurbanı kesmeyi emretti."[1]

734- Sahih isnadlarla Semüre İbni Cündüb'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Her oğlan akîka kurbanı karşılığında bir rehindir. (Akıka kurbanı kesilince Şeytan tasallutundan kurtulur). Yedinci gününde onun kurbanı kesilir, traş edilir ve adlandırılır. "[2]

Doğum gününde çocuğa ad vermenin dayanağına gelince, önceki bölümde rivayet ettiğimiz Ebû Musa'nın hadisidir.

735- Enes'den (Radıyallalahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Bu gece bir oğlan çocuğum doğdu. Ona (asıl soyum olan büyük) babam İbrahim'in (Aley-hisselâm) adını verdim."[3]

736- Enes'den (Radiyallahu Anh) yapılan rivayetde o şöyle anlatmıştır: "Ebû Talhâ'nın bir oğlu doğdu. Ben onu Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e götürdüm de, Peygamber (s.a.v) onun damağına mama çaldı ve ona Abdullah ismini verdi."[4]

737- Selh İbni Sa'd El-Saîdî'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde şöyle demiştir: "Ebû Üseyd'in oğlu Münzir doğduğu zaman Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e götürüldü. Peygamber (s.a.v) onu dizinin üzerine koydu. Ebû Üseyd de oturmaktaydı. O sıra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir şeyle meşgul oldu. Ebû Üseyd oğlunun geri götürülmesini emretti. Böylece Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dizinden alınıp eve döndürüldü. Peygamber (s.a.v) meşguliyetinden kurtulup çocuğu hatırlayınca: Çocuk nerededir? buyurdu. Ebû Üseyd: Onu eve geri çevirdik, ey Allah'ın Resulü, dedi. Peygamber (s.a.v) sordu: İsmi nedir? Babası (ismi) falandır, dedi. Peygamber, hayır, onun ismi Münzir'-dir, dedi. Böylece ogün çocuğa Münzir ismini verdi."[5]


Düşük Çocuğa İsim Koymak


Düşük çocuğa isim koymak müstehabdır. Erkek yahut dişi olduğu bilinmiyorsa, her ikisi için kullanılabilecek bir ad verilir. Esma, Hind, Hü-neyde, Hârice, Talhâ, Umeyre, Züraa ve benzerleri gibi...

İmam Beğavi demiştir ki, düşük hakkında hadis varid olduğundan ona isim vermek sünnettir. Onun arkadaşlarından başkası da böyle demiştir. Bizim Şafi'i âlimlerimiz: Doğan bir çocuğa ad vermeden ölürse, ona isim vermek müstahab olur, demişlerdir.


Güzel İsim Vermenin Müstahablığı


738- Güzel bir isnadla Ebu'd-Dardâ'dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Siz kıyamet gününde isimlerinizle ve babalarınızın isimleri ile çağrılırsınız. Onun için isimlerinizi güzel koyun."[6]


Aziz Ve Yüce Allah Yanında İsimlerin En Sevimli Olanı


739- İbni Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"Aziz ve yüce olan Allah yanında isimlerinizin en sevimlisi Abdullah ve Abdurrahman'dır.[7]

740- Câbir'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde şöyle anlatmıştır: "Bizden bir adamın oğlu doğdu da ona Kasım adını verdi. Biz (ona) dedik: Ebû'l-Kasım diye künyelendirmeyiz. (Çünkü bu, Peygamberin kün-yesidir.) Senin bunda bir kerametin olmaz. Bu hal Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bildirildi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v): Oğluna Abdurrahman ismini ver, buyurdu."[8]

741- Sahabî olan Vüheyb İbni Cüşemî'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Peygamberlerin isimleri ile adlanın. Allah Tealâ yanında isimlerin en sevimlisi Abdullah ve Abdurrahman'dır. İsimlerin en doğrusu da Haris ve Hemmâm'dir. İsimlerin en çirkini ise, Harb ve Mürre'dir."[9]


Doğumu Tebrik Etmek Ve Tebrike Cevab Vermek Müstahabdır


Çocuğu doğan bir adama tebrikte bulunmak müstahabdır. Hazreti Hüseyin'in (Radıyallahu Anh) bir adama öğrettiği tebrik ve göz aydınlığı ile tebrikte bulunmak müstvahabdır. Adama demişti ki, tebriğinde şöyle söyle:

''Allah'ın sana ihsan etmiş olduğu çocuğu Allah sana mübarek kılsın. Onu sana bağışlayana şükredesin. Erginlik çağma ulaşsın ve iyiliğini göresin."

Böyle tebrikte bulunana şöyle cevab vermek müstahabdır: "Allah sana da bereket versin, üzerine bereket indirsin, sana hayırlı mükâfat versin, bunun benzerini sana ihsan etsin yahut Allah sevabını çok yapsın gibi sözlerle karşılık verir."


Hoş Olmayan İsimleri Vermenin Yasak Oluşu


742- Semüre İbni Cündüb'den (Radıyallahu Ahh) rivayet etiğimize göre, o demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Oğluna (ve kölene) asla Yesar, Reban, Necah ve Eflah adım verme. Çünkü sen sorarsın o (Yesar) oradamıdir? Bulunmaz da, hayır, denilir. (Kolaylığın bulunmadığı manası çıkar da uğursuzluğa yorumlanmaya sebebiyet verilir. Yesar, Kolaylık manasmdadır.) Bunlar dört isimdir, benim sözüme ilâve yapmayınız. "[10]

Ebu Davud'un ve ondan başkasının Sünenlerinde Câbir'den rivayetimizde "Bereket" adını çocuğa vermek de yasaklanmıştır.

743- Ebu Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde, o Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu anlatmıştır: "Allah katında en düşük isim, kişinin Mülklerin Sahibi (Melikü'l-Emlâk) diye adlanmasıdır."[11]

Müslim'in bir rivayeti şöyle: "Kıyamet gününde Allah yanında en bayağı adam, o adamdır ki, dünyada Melikü'l-Emlâk adım taşıyordu. Oysa kİ Melikülemlâk (Mülklerin sahibi) Allah'tır."

Süfyan İbni Uyeyne'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Malikü'I-Emlâk, Şâhinşâh gibidir.


Terbiye Etmek, Kötü Hareketten Sakındırmak, Nefsine Hâkim Olmasını Sağlamak İçin Ve Buna Benzer Maksatlarla Oğlu, Hizmetçisi, Öğrencisi Gibi Kendisiyle Yakın Alâkası Olan Birine Çirkin Bir İsimle Çıkışması


747- Sahâbî Abdullah İbni Büsr'den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde şöyle demiştir: "Annem, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir salkım üzüm götürmek için beni gönderdi. Onu Peygambere ulaştırmadan önce ondan yedim. Salkımı götürünce Peygamber kulağımdan tuttu ve: Ey vefasız! (Neden emâneti teslimden önce salkımdan yedin. Her zaman emâneti gözetmen gerek).[12] Buyurdu.

Ebû Bekir El-Şıddık'ın oğlu Abdurrahman'dan (Radıyallahu Anhüma) uzun bir hadis rivayet edilmiştir. Bu hadisi şerif, Sıddîk (Radıyallahu Anh) Hazretlerinin keramet ve iyiliklerini açık bir şekilde kapsamaktadır. Asıl manaya gelince: Sıddîk (Radıyallahu Anh), bir cemaati müsafirliğe davet etti ve onları evinde oturttu. Sonra Resûlüîlah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem' Hazretlerine gitti. Dönmesi gecikti. Dönüşünde (ev halkına) sordu: Mü-safirlere akşam yemeğini yedirdiniz mi? Hayırs dediler. Bunun üzerine oğlu Abdurrahman'a dedi: Ey anlayışsız! Sonra burnu kırılası diye beddua etti ve kötü söyledi.[13]
__________________
Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim .
Kalbimde kalbine yok bile kinim .
Bence artık sen de herkes gibisin.

Eylül 2008


NuraN Ofline   Alıntı ile Cevapla