Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20-01-2007, 10:08   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Felsefenin Çaşitli Alanlarla İlişkisi

FELSEFENİN ÇEŞİTLİ ALANLARLA İLİŞKİSİ




FELSEFE - BİLİM İLİŞKİSİ

Her ikisinin de amacı doğruya yönelmektir. Akıl ve mantık doğrultusunda evrendeki olaylara ait konuları içerir. Başlangıçta bilimle felsefe iç içedir. Evrendeki olay ve varlıkların dinden bağımsız ilk açıklamaları felsefe içinde olmuştur. Felsefe bütün bilimlerin anasıdır. İlk filozoflar
aynı zamanda bir bilim adamıydılar. Örneğin Thales matematikçi, Arşimet fizikçi, Aristoteles doğa bilgini idi. Başlangıçta felsefe içinde yer alan bilimler zamanla kendilerine özgü konu ve yöntemlerini belirleyerek felsefeden ayrılmışlardır. Bilimler bağımsızlıklarını kazansa da felsefe ile
olan bağları tamamen kopmamıştır.Felsefe bilimle bazı özellikleri paylaşır. Bunlar;
A -) Her ikisi de genel olarak akıl adına konuşurlar ve kendilerini akla dayanan gerekçelerle haklı kılmaya çalışırlar.
B - ) Her ikisi de bilinçli, yöntemli ve sistemli birer araştırma
faaliyetidirler.
C - ) Her ikisi de kavram ve soyutlamalar kullanarak ilke ve yasalara varmak
isterler.
Öte yandan onlar arasındaki farklılıkları şu ana başlıklar altında toplamak
mümkündür.
1 -) Bilimin kavram ve soyutlamaları felsefeninkilere göre daha az geneldir
ve daha özel alanları konu alır.
2 - ) Felsefenin hem olguları hem de değerleri ele almasına karşılık bilim ancak olgularla veya ancak bir olgu olarak değerlerle ilgilenir ( örneğin insan bilimleri veya sosyal bilimler ); değerler, alamlar, idealler, erekler, böyle olmaları bakımından bilimin konusu olamazlar. Daha basit bir deyişle bilim ele aldığı olgular üzerinde iyi, kötü, doğru, yanlış, haklı,haksız vb. türünden değer hükümleri veremez, onlara erekler, idealler, anlamlar yükleyemez;
3 - ) Bilimin önermelerinin doğrulanabilmelerine ( tahkik edilme, verification ) karşılık felsefesinin önermeleri dar anlamda doğrulanamazlar.Bilime dayanarak hesaplamalar yapıp ön deyilerde (prediction ) bulunma imkanına sahip olmamıza karşılık felsefede böyle bir şey söz konusu değildir.
4 - ) Bilimsel araştırma ve buluşlar yapma yöntem ve usullerinin belli ve öğretilebilir olmalarına karşılık felsefenin filozoflar tarafından bile üzerinde uzlaşılan belli ve standart bir araştırma, düşünme yöntemi mevcut değildir. Deyim yerindeyse her filozofun kendisine özgü bir felsefe yapma biçimi vardır.
5 - ) bilime dayanarak bilimin uygulaması olan teknolojiler yaratabilmesine karşılık felsefede yine böyle bir imkan mevcut değildir. Felsefe bir düşünme (nazar, theoria ) ve eylemedir (amel, praksis ), bir yapma, meydana getirme (sanat,tekhne ) değildir. Dolayısıyla ondan, bilimden olduğu gibi bir
tekniğin, teknolojinin, sanatın, sanayiinin çıkması mümkün değildir.Bununla birlikte felsefenin tarih içinde kendisiyle en fazla işbirliği içinde bulunduğu kendisinden daha fazla etkilendiği önemli kültürel -insani
faaliyet bilim olmuştur. Felsefe her şeyden önce insanın kendisini çevreleyen evreni, toplumu, insanın bizzat kendisini tanımak ve bilmek amacına yönelik olduğundan çeşitli bilimlerin bütün bu konulardaki
çalışmalarının sonuçlarından haberdar olmama lüksüne sahip değildir. Öte yandan bilimin amacı da doğru bilgi olduğuna göre o, doğru bilginin imkanı, koşulları, kaynakları, sınırları konusunda kendisine yol gösterebilecek, kendisini eleştirecek ve bilinçli kılacak felsefi araştırmaların sonuçlarına
kayıtsız kalmaz. Bununla birlikte felsefe bilim değildir ve felsefede
bilimde olduğundan daha büyük ölçüde “ yaratıcı zeka”ya, bilgi birikimine,

seziş ve duyuşlara ihtiyaç olduğundan söz edilebilir.
Bilim bilgi edinmek için araştırmalar yapar; ama bilginin ne olduğunu
incelemez. “Bilgi nedir ? “,”Bilgiler aynı nitelikte midir?” diye sormaz.
Bilim, incelediği olay ve olgular hakkında “iyi”, “kötü”,”haklı”,”haksız”
türünde değer yargılarında da bulunmaz. Bunları felsefe üstlenir.
Felsefe konu bakımından olduğu gibi yöntem bakımından da bilimden ayrılır.
Bilim tüme varım ve tümden gelimi kullanırken felsefe daha çok kuramsal
düşünüş, sezgi ve birleştirici yöntemden yararlanır.
Bilimler bagimsizliklarini kazansa da felsefe ile olan baglari
tamamen kopmamistir. felsefe bilimleri ulastigi sonuçlari sorgulayip
degerlendirmek suretiyle bilime yol göstermistir. böylece sürekli bir
etkilesim içinde olmuslardir. felsefe ve bilim arasinda bazi benzerlikler ve farklar vardir.





FELSEFE DİN İLİŞKİSİ

Dinsel denebilecek bilgi ile bilimsel veya felsefi bilgi arasında gerek
kaynakları, gerek erekleri, gerekse yapıları bakımından büyük farklılıklar
vardır. Aslına bakılırsa dinde, bilim ve felsefede anlaşıldığı anlamda bir
bilgiden söz edilemeyeceği bile söylenebilir. Din “insan hayatını, insanın
içinde bulunduğu evrenle belli ölçüde doyurucu ve anlamlı bir ilişkiye sokma
çabası ve insani işlerin yürütülmesinde bilgelik sağlama girişimi”dir. Ama
din bunu entelektüel bir plandan çok pratik ve duygusal bir planda
gerçekleştirmeye çalışır. Daha basit bir deyişle din, insanın dünyayı bilme
ihtiyacından çok, dünyaya ve onu idare eden ilkeye, Tanrı’ya, insan
hayatının bir anlamı olduğuna inanma ihtiyacına karşılık verir. İnanma ve
bilme arasında ise apaçık bir farklılık vardır: Bilinen bir şeye inanılmaz,
o şey yalnızca bilinir. İnanılan bir şey ise bilinmez, daha doğrusu bilinme
ihtiyacında değildir veya her hangi bir bilgi ile doğrulanmaya veya
yanlışlanmaya ihtiyaç göstermez. Dinler kendilerine yönelen insanlardan
“bilgi” istemezler çünkü, o “bilgi”yi zaten kendileri onlara verme
iddiasındadırlar. İnsanlardan istedikleri verdikleri bu bilgiye,
getirdikleri mesaja inanılması , iman edilmesidir. Zaten imanın değeri de
son tahlilde burada yatar. Eğer bilmek iman etmenin veya inanmanın yerini
tutabilseydi veya iman edilen şey aynı zamanda bilinmesi yapısal olarak
mümkün bir şey olsaydı, o zaman dine gerek kalmaz, bir süre sonra inancın
yerini bilgi alırdı. İman, insanın bir şey, bir varlık, bir değer
hakkındaki bilgi eksikliğinden ötürü geçici bir süre için benimsenen ve bu
konuda kesin, güvenilir bilgilere ulaşma imkanı doğduktan sonra yerini bu
bilgiye terk eden bir zihin etkinliği veya bir ruh tasdiki değildir.
Tersine bir şey, bir varlık, bir değer hakkında, bilgiden bağımsız olarak
benimsenen ve her hangi bir karşı bilgi ile ortadan kaldırılması söz konusu
olmayan çünkü insan ruhunun ayrı bir planına ait olan orijinal bir zihin
etkinliği veya ruhsal - iradi bir tasdiktir. Bundan çıkacak en önemli sonuç
bir şeye inanma veya imin etme ile bir şeyi bilme arasında, her zaman, asla
dolmayacak olan bir aralığın bulunacağıdır. Buna rağmen dinlerin temel
kavramları veya değerleri ile ilgili olarak bir bilgi değeri taşıyor gibi
görünen ifadelerde bulundukları ve bizden zaman zaman onları “bilme”mizi
istiyorlarmış gibi taleplerde bulundukları da bir olgudur.Felsefenin konusu içersine giren bazı sorunlar dinin da konuları içersinde yer alır. Felsefe evreni ve inanı tanımak ister: “ Evren nasıl oluşmuştur?
İnsan nereden ve nasıl türemiştir? , İnsanın varlık amacı nedir?” gibi sorular sorar ve bunlara yanıt arar. Aynı sorular dinlerde, özellikle gelişmiş dinlerde de sorulur. Nitekim tevrat’ta , İncil’de, Kur’an’da bu soruların yanıtlarını buluruz.
Ancak felsefe ile dinin bu sorulara yaklaşımı çok farklıdır. Felsefe bu ve
bunlara benzer sorulara akla, mantığa ve gerçeğe dayanarak çözmek ister.
Verilen yanıtları irdeler, eleştirir ve bu yanıtlardan en uygun olanları
seçer. Bilimler yeni doğrular elde edince yanıtlarını ve bu verilere göre
yeniden gözden geçirir. Kısaca felsefe yanıtlarını akla ve bilimin
verilerine dayandırmaya çalışır.
Felsefenin temeli insan düsüncesidir.felsefi bilgiler akla , mantiga ve ve
özgür düsünceye dayanilarak elde edilir. din ise ilahi temellere dayanir.
dini bilgiler vahiy yoluyla ve peygamberler araciligi ile insanlara
duyurulur.
dinsel bilgilerde dogmatiklik ön plandadir. otoritelere kayitsiz sartsiz
inanmak söz konusudur.felsefi bilgide ise tartismalar , elestiri ve
arastirma söz konusudur.
ikisi de hakikati tanimak ve tanitmak ister.
din daha çok pratik amaçli olup inanca dayanir, fakat felsefe teoriktir.
din, kurallari ile insanin yasamini düzenler . felsefenin ise böyle bir
amacı yoktur.





FELSEFE SANAT İLİŞKİSİ


Felsefe gibi sanatta insana özgü bir etkinliktir. Ancak, felsefe yapabilmek
için toplumun belli bir kültür düzeyine erişmiş, ayrıca özgürlükçü bir
düzeye kavuşmuş olması gerekmektedir. Nitekim felsefenin ne zaman doğup
geliştiği ve ilk filozofların kimler olduğu bilinmesine karşılık, sanatın
nasıl doğduğu ve ilk sanatçıların kimler olduğu bilinmemektedir. Kimi
düşünürlere göre sanat büyüden doğmuştur. İlk sanat etkinlikleri tarih
öncesi dönemlerde yaşamış olan insanların mağara duvarlarına yaptıkları
resimlerle başlamıştır.
Felsefe ili sanat işlevleri bakımından birbirlerine çok yakındır. Filozof
evren, bilgi, eylem vb. ile ilgili “doğruları”arar. Sanatçı ise “güzel”i,
“hoşa giden”i bulmaya çalışır; hatta daha da ileri gider.
Acaba sanat veya sanatçı herkesin anlayabileceği bir biçimde duygu veya
düşüncelerini dile getirdiğinde bize bir şey bildirir mi ? Başka deyişle
sanatçının verdiği bilgi ne tür bir bilgidir, daha doğrusu o bir bilgi
midir? Bilimden ve hatta felsefeden farklı olarak sanat yapıtı, normal
algılanan dünya ile, nesneler dünyası ile ilgili olarak bize bir şey
bildirmez. Onda yine felsefe ve bilimden farklı olarak hiçbir olay veya yasa
ileri sürülmez ve yine bilim ve felsefeden farklı olarak onda hiç bir şey
doğru veya yanlış değildir. Sanat, sanatçının dünyasını onun gerçeğini bize
anlatır. Bu gerçek şüphesiz bilim ve felsefede alışılagelen anlamda nesnel
veya evrensel bir gerçek değildir, öznel ve kişisel bir gerçektir. Öte
yandan ama amacıda zaten bize bir şey söylemek değil , bir şey telkin etmek
veya bizde bir şey, özellikle bir duygu, bir heyecan uyandırmaktır. Bundan
dolayı onun dili bilim veya felsefenin diline en fazla yaklaştığı durumda
bile alışılagelen anlamda normal bir dil değildir, özel bir dildir. Bununla
birlikte iyi kurulmuş bir felsefi sistem bizde, iyi düzenlenmiş bir roman
veya iyi yazılmış bir şiir kadar estetik bir duygu veya heyecan uyandırdığı
da bir gerçektir.
Her ikiside varligi, hayat ve insani yaratici bir zeka ile kavrar
ve yorumlar.Ancak filozofun amaci yalnizca dogru olani aramak ve kavramak
iken sanatçinin amaci güzeli bulmak, duymak ve yasamaktir.
sanatçi sezgi ve coskuyu kullanirken felsefe ise akil ve mantik ilkeleri ile
hareket eder.
her ikisi de dis olaylarin objektif gerçekligini ferdi duyus ve görüslerle
asmak ister.
her ikisi de evrenin temelindeki ahenk ve bütünlügü bulmaya, varligin
sirlarini açmaya çaslisirlar.
sanat ruh ve duygu dünyamizi kendi bilincimizde derinlestirir. felsefe ise
zihin ve düsünce dünyamizi derinlestirir
  Alıntı ile Cevapla