Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23-01-2007, 09:15   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Madde 30:
Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların varolduğu Devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz.
Madde 31:
1) Taraf Devletler çocuğun dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence (etkinliklerinde) bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanırlar.
2) Taraf Devletler, çocuğun kültürel ve sanatsal yaşama tam olarak katılma hakkını saygı duyarak tanırlar ve özendirirler ve çocuklar için, boş zamanı değerlendirmeye, dinlenmeye, sanata ve kültüre ilişkin (etkinlikler) konusunda uygun ve eşit fırsatların sağlanmasını teşvik ederler.
Madde 32:
1) Taraf Devletler, çocuğun ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler.
2) Taraf Devletler, bu maddenin uygulamaya konulmasını sağlamak için yasal, idari, toplumsal ve eğitsel her önlemi alırlar. Bu amaçlar ve öteki uluslararası belgelerin ilgili hükümle~ göz önünde tutularak, Taraf Devletler özellikle şu önlemleri alırlar:
a- İşe kabul için bir ya da birden çok asgari yaş sınırı tespit ederler;
b- Çalışmanın saat olarak süresi ve koşullarına ilişkin uygun düzenlemeleri yaparlar.
c- Bu maddenin etkili biçimde uygulanmasını sağlamak için ceza veya başka uygun yaptırımlar öngörürler.
Madde 33: Taraf Devletler, çocukların uluslararası anlaşmalarda tanımladığı biçimde uyuşturucu ve psikotrop maddelerin yasadışı kullanımına karşı korunması ve çocukların bu tür maddelerin yasadışı üretimi ve kaçakçılığı alanında kullanılmasını önlemek amacıyla, yasal, sosyal ve eğitsel nitelikler de dahil olmak üzere, her türlü uygun önlemleri alırlar.
Madde 34:
Taraf Devletler, çocuğu. her türlü cinsel sömürüye ve cinsel suistimale karşı koruma güvencesi verirler. Bu amaçla Taraf Devletler özellikle:
a- Çocuğun yasadışı bir cinsel faaliyete girişmek üzere kandırılması veya zorlanmasını;
b- Çocukların, fuhuş, ya da diğer yasadışı cinsel faaliyette bulundurularak sömürülmesini;
c- Çocukların pornografik nitelikli gösterilerde ve malzemede kullanılarak sömürülmesini,önlemek amacıyla ulusal düzeyde ve ikili ile çok taraflı ilişkilerde gerekli hertürlü önlemi alırlar.
Madde 35:
Taraf Devletler, her ne nedenle ve hangi biçimde olursa olsun, çocukların kaçırılmaları, satılmaları veya fuhuşa konu olmalarını önlemek için ulusal düzeyde ve ikili ve çok yanlı ilişkilerde gereken her türlü önlemleri alırlar.
Madde 36:
Taraf Devletler, esenliğine herhangi bir biçimde zarar verebilecek başka her türlü sömürüye karşı çocuğu korurlar.
Madde 37:
Taraf Devletler aşağıdaki hususları sağlarlar:
a- Hiçbir çocuk, işkence veya diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaya tabi tutulmayacaktır. Onsekiz yaşından küçük olanlara, işledikleri suçlar nedeniyle idam cezası verilemeyeceği gibi salıverme koşulu bulunmayan ömür boyu hapis cezası da verilmeyecektir.
b- Hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçimden özgürlüğünden yoksun bırakılmayacaktır. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır.
c- Ozgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuğa insancıl biçimde ve insan kişiliğinin özünde bulunan saygınlık ve kendi yaşındaki kişilerin gereksinimleri göz önünde tutularak davranılacaktır. Özgürlüğünden yoksun olan her çocuk, kendi yüksek yararı aksini gerektirmedikçe, özellikle yetişkinlerden ayrı tutulacak ve olağanüstü durumlar dışında ailesi ile yazışma ve görüşme yoluyla ilişki kurma hakkına sahip olacaktır.
d- Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuk, kısa zamanda yasal ve uygun olan diğer yardımlardan yararlanma hakkına sahip olacağı gibi özgürlüğünden yoksun bırakılmasının yasaya aykırılığını bir mahkeme veya diğer yetkili, bağımsız ve tarafsız makam önünde iddia etme ve böylesi bir işlemle ilgili olarak ivedi karar verilmesini isteme hakkına da sahip olacaktır.
Madde 38:
1) Taraf Devletler, silahlı çatışma halinde kendilerine uygulanabilir olan uluslararası hukukun, çocukları da kapsayan insani kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak yükümlülüğünü üstlenirler.
2) Taraf Devletler, onbeş yaşından küçüklerin çatışmalara doğrudan katılmaması için uygun olan bütün önlemleri alırlar.
3) Taraf Devletler, özellikle onbeş yaşına gelmemiş çocukları askere almaktan kaçınırlar. Taraf Devletler, onbeş ile onsekiz yaş arasındaki çocukların silah altına alınmaları gereken durumlarda, önceliği yaşça büyük olanlara vermek için çaba gösterirler.
4) Silahlı çatışmalarda sivil halkın korunmasına ilişkin uluslararası insani hukuk kuralları tarafından öngörülen yükümlülüklerine uygun olarak, Taraf Devletler, silahlı çatışmadan etkilenen çocuklara koruma ve bakım sağlamak amacıyla mümkün olan her türlü önlemi alırlar.
Madde 39:
Taraf Devletler, her türlü ihmal, sömürü ya da suistimal, işkence ya da her türlü zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulaması ya da silahlı çatışma mağduru olan bir çocuğun, bedensel ve ruhsal bakımdan sağlığına yeniden kavuşması ve yeniden toplumla bütünleşebilmesini temin için uygun olan tüm önlemleri alırlar. Bu tür sağlığa kavuşturma ve toplumla bütünleştirme, çocuğun sağlığını, özgüvenine ve saygınlığını geliştirici bir ortamda gerçekleştirilir
. Madde 40:
1) Taraf Devletler, hakkında ceza yasasını ihlal ettiği iddia edilen ve bu nedenle itham edilen ya da ihlal ettiği kabul edilen her çocuğun; çocuğun yaşı ve yeniden topluma kazandırılmasının ve toplumda yapıcı rol üstlenmesinin arzu edilir olduğu hususları gözönünde bulundurularak, taşıdığı saygınlık ve değer duygusunu geliştirecek ve başkalarının da insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygı duymasını pekiştirecek nitelikte muamele görme hakkını kabul ederler.
2) Bu amaçla ve uluslararası belgelerin ilgili hükümleri gözönünde tutularak Taraf Devletler özellikle, şunları sağlarlar:
a- işlendiği zaman ulusal ya da uluslararası hukukça yasaklanmamış bir eylem ya da ihmal nedeniyle hiçbir çocuk hakkında ceza yasasını ihlal ettiği iddiası ya da ithamı öne sürülemeyeceği gibi böyle bir ihlalde bulunduğu da kabul edilmeyecektir.
b- Hakkında ceza kanununu ihlal iddiası veya ithamı bulunan her çocuk aşağıdaki asgari güvencelere sahiptir:
i) Haklarındaki suçlama yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılmak;
ii) Haklarındaki suçlamalardan kendilerinin hemen ve doğrudan doğruya; ya uygun düşen durumlarda ana-babaları ya da yasal vasileri kanalı ile haberli kılınmak ve savunmalarının hazırlanıp sunulmasında gerekli yasal ya da uygun olan başka yardımdan yararlanmak;
iii) Yetkili, bağımsız ve yansız bir makam ya da mahkeme önünde adli ya da başkaca uygun yardımdan yararlanarak ve özellikle çocuğun yaşı ve durumu göz önüne alınmak suretiyle kendisinin yüksek yararına aykırı olduğu saptanmadığı sürece, ana-babasının veya yasal vasisi de hazır bulundurularak yasaya uygun biçimde adli bir duruşma ile konunun gecikmeksizin karara bağlanmasının sağlanması;
iv) Tanıklık etmek ya da suç ikrarında bulunmak için zorlanmamak; aleyhine olan tanıkları sorguya çekmek veya sorguya çekilmiş olmak ve lehine olan tanıkların hazır bulunmasının ve sorgulanmasının eşit koşullarda sağlanması;
v) Ceza yasasını ihlal ettiği sonucuna varılması halinde, bu kararın ve bunun sonucu olarak alınan önlemlerin daha yüksek yetkili, bağımsız ve yansız bir makam ya da mahkeme önünde yasaya uygun olarak incelenmesi;
vi) Kullanılan dili anlamaması veya konuşamaması halinde çocuğun parasız çevirmen yardımından yararlanması;
vii) Kavuşturmanın her aşamasında özel hayatının gizliliğine tam saygı gösterilmesine hakkı olmak;
3) Taraf Devletler, hakkında ceza yasasını ihlal ettiği iddiası ileri sürülen, bununla itham edilen ya da ihlal ettiği kabul olunan çocuk bakımından, yalnızca ona uygulanabilir yasaların, usullerin, onunla ilgili makam ve kuruluşların oluşturulmasını teşvik edecek ve özellikle şu konularda çaba göstereceklerdir:
a- Ceza Yasasını ihlal konusunda asgari bir yaş sınırı belirleyerek, bu yaş sınırının altındaki çocuğun ceza ehliyetinin olmadığının kabulü;
b- Uygun bulunduğu ve istenilir Olduğu taktirde, insan hakları ve yasal güvencelere tam saygı gösterilmesi koşulu ile bu tür çocuklar için adli kovuşturma olmaksızın önlemleri alınması.
4) Koruma tedbiri, yönlendirme ve gözetim kararları, danışmanlık. şartlı salıverme, bakım için yerleştirme, eğitim ve meslek öğretme programları ve diğer kurumsal bakım seçenekleri gibi çeşitli düzenlemelerin uygulanmasında, çocuklara durumları ve suçları ile orantılı ve kendi esenliklerine olacak biçimde muamele edilmesi sağlanacaktır.
Madde 41:
Bu Sözleşmede yer alan hiçbir husus, çocuk haklarının gerçekleştirilmesine daha çok yardımcı olan ve;
a- Bir Taraf Devletin yasasında; veya
b- Bu Devletin bakımından yürürlükte olan uluslararası hukukta yer alan hükümleri etkilemeyecektir.
II KISIM
Madde 42:
Taraf Devletler, Sözleşme ilke ve hükümlerinin uygun ve etkili araçlarla yetişkinler kadar çocuklar tarafından da yaygın biçimde öğrenilmesini sağlamayı taahhüt ederler.
Madde 43:
1) Taraf Devletlerin bu Sözleşme ile üstlendikleri yükümlülükleri yerine getirme konusunda kaydettikleri ilerlemeleri incelemek amacıyla, görevleri aşağıda belirtilen bir Çocuk Hakları Komitesi kurulmuştur.
2) Komite bu Sözleşme ile hükme bağlanan alanda yetenekleriyle tanınmış ve yüksek ahlak sahibi on uzmandan oluşur. Komite üyeleri Taraf Devletlerce kendi vatandaşları arasında ve kişisel olarak görev yapmak üzere, adli bir coğrafi dağılımı sağlama gereği ve başlıca hukuk sistemleri göz önünde tutularak seçilirler.
3) Komite üyeleri, Taraf devletlerce gösterilen kişiler listesinde gizli oyla seçilirler. Her Taraf Devlet, vatandaşları arasında bir uzmanı aday gösterebilir.
4) Komite için ilk seçim, bu Sözleşmenin yürürlüğe girişini izleyen altı ay içinde yapılır. Sonraki seçimler iki yılda bir yapılır. Her seçim tarihinden en az dört ay önce, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri, Taraf Devletleri, iki ay içinde adaylarını göstermeye yazılı olarak davet eder. Daha sonra Genel Sekreter böylece belirlenen kişilerden, kendilerini gösteren Taraf Devletleri de işaret ederek, alfabetik sıraya göre oluşturduğu bir listeyi, Taraf Devletlere bildirir.
5) Seçimler, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Merkezinde, Genel Sekreter tarafından davet edilen Taraf Devletler toplantılarında yapılır. Nisabı, Taraf Devletlerin üçte ikisinin oluşturduğu bu toplantılarda, hazır bulunan ve oy kullanan Devletlerin salt çoğunluğuyla en fazla oy alan kişiler Komiteye seçilir.
6) Komite üyeleri dört yıl için seçilir. Aday gösterildikleri taktirde yeniden seçilebilirler. ilk seçimde seçilmiş olan beş üyenin görevi iki yıl sonra sona erer, bu beş üyenin isimleri ilk seçimden hemen sonra toplantı başkanı tarafından çekilen kura ile belirlenir.
7) Bir komite üyesinin ölmesi veya çekilmesi ya da başka her hangi bir nedenle bir üyenin Komitedeki görevlerini yapamaz hale gelmesi durumunda adaylığını öneren Taraf Devlet, Komitenin onaylanması koşuluyla, böylece boşalan yerdeki görev süresi doluncaya kadar, kendi vatandaşları arasından başka bir uzmanı atayabilir.
8) Komite, iç tüzüğünü kendisi belirler.
9) Komite, memurlarını iki yıllık bir süre için seçer.
10) Komite toplantıları olağan olarak Birleşmiş Milletler Teşkilatı Merkezinde ya da Komite tarafından belirlenecek başka uygun bir yerde yapılır. Komite olağan olarak her yıl toplanır. Komite toplantılarının süresi gerektiğinde. Genel Kurulca onaylanmak koşuluyla, bu Sözleşmeye Taraf Devletlerin bir toplantısıyla belirlenir veya değiştirilir.
11) Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri gerekli maddi araçları ve personeli bu Sözleşme ile kendisine verilen görevleri etkili biçimde görebilmesi amacıyla, Komite emrine verir.
12) Bu Sözleşme uyarınca oluşturulan Komitenin üyeleri, Genel Kurulun onayı ile, Birleşmiş Milletler Teşkilatının kaynaklarından karşılanmak üzer, Genel Kurulca saptanan şart ve koşullar çerçevesinde kararlaştırılan ücreti alırlar.
Madde 44:
1) Taraf Devletler, bu Sözleşmede tanınan hakları yürürlüğe koymak için, aldıkları önlemleri ve bu haklardan yararlanma konusunda gerçekleştirilen ilerlemeye ilişkin raporları:
a- Bu Sözleşmenin, ilgili Taraf Devlet bakımından yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak iki yıl içinde,
b- Daha sonra beş yılda bir, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığı ile Komiteye sunmayı taahhüt ederler.
2) Bu madde uyarınca hazırlanan raporlarda, bu Sözleşmeye göre üstlenilen sorumlulukların, şayet varsa, yerine getirilmesini etkileyen nedenler ve güçlükler belirleyecektir. Raporlarda ayrıca, ilgili ülkede Sözleşmenin uygulanması hakkında Komiteyi etraflıca aydınlatacak biçimde yeterli bilgi de bulunacaktır.
3) Komiteye etraflı bilgi içeren bir ilk rapor sunmuş olan Taraf Devlet, bu maddenin 1 (b) bendi gereğince sunacağı sonraki raporlarında daha önce verilmiş olan temel bilgileri tekrarlamayacaktır.
4) Komite, Taraf Devletlerden Sözleşmenin uygulamasına ilişkin her türlü bilgi isteminde bulunabilir.
5) Komite, iki yılda bir Ekonomik ve Sosyal Konsey aracılığı ile Genel Kurula faaliyetleri hakkında bir rapor sunar.
6) Taraf Devletler kendi raporlarının ülkelerinde geniş biçimde yayımını sağlarlar.
Madde 45:
Sözleşmenin etkili biçimde uygulanmasını geliştirme ve Sözleşme kapsamına giren alanda uluslararası işbirliğini teşvik etmek amacıyla:
a- Uzmanlaşmış kurumlar, UNICEF ve Birleşmiş Milletler Teşkilatının öteki organları, bu Sözleşmenin kendi yetki alanlarına ilişkin olan hükümlerinin uygulanmasının incelenmesi sırasında, temsil edilmek hakkına sahiptirler. Komite; uzmanlaşmış kurumları, UNICEF i ve uygun bulduğu öteki yetkili kuruluşları, kendi yetki alanlarını ilgilendiren konularda uzman olarak görüş vermeye davet edebilir. Komite, uzmanlaşmış kurumları, UNICEF i ve Birleşmiş Milletler Teşkilatının öteki organlarını kendi faaliyet alanlarına ilişkin kesimlerde Sözleşmenin uygulanması hakkında rapor sunmaya davet edebilir.
b - Komite, uygun bulduğu taktirde, Taraf Devletlerce sunulmuş, bir istem içeren ya da teknik danışma veya yardım ihtiyacını belirten her raporu, gerekiyorsa Komitenin bu istek veya ihtiyaca ilişkin tavsiye ve gözlemlerini de ekleyerek, uzmanlaşmış kurumlara, UNICEF e ve öteki yetkili kuruluşlara gönderir;
c- Komite, Genel Kurula Genel Sekreterden Komite adına çocuk haklarına ilişkin sorunlarda incelemeler yaptırması isteğinde bulunulmasını, tavsiye edebilir:
d- Komite, bu Sözleşmenin 44 ve 45 inci maddeleri uyarınca alınan bilgilere dayanarak, telkin ve genel nitelikte tavsiyelerde bulunabilir. Bu telkin ve genel nitelikteki tavsiyeler, ilgili olan her Taraf Devlete gönderilir ve şayet varsa, Taraf Devletlerin yorumları ile birlikte Genel Kurulun dikkatine sunulur.
III KISIM
Madde 46:
Bu Sözleşme bütün Devletlerin imzasına açıktır.
Madde 47:
Bu Sözleşme onaylamaya bağlı tutulmuştur. Onay belgeleri Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdinde tevdi edilecektir.
Madde 48:
Bu Sözleşme bütün Devletlerin katılmasına açık olacaktır. Katılma belgeleri Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi edilecektir.
Madde 49:
1) Bu Sözleşme, yirminci onay ya da katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi tarihini izleyen otuzuncu gün yürürlüğe girecektir.
2) Yirminci onay ya da katılma belgesinin tevdiinden sonra bu Sözleşmeyi onaylayacak ya da ona katılacak Devletlerin her biri için, bu Sözleşme, söz konusu Devletin onay ya da katılma belgesini tevdi tarihinden sonraki otuzuncu gün yürürlüğe girecektir.
Madde 50:
1) Bu Sözleşmeye Taraf herhangi bir Devlet bir değişiklik önerisinde bulunabilir ve buna ilişkin metni Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi edebilir. Genel Sekreter bunun üzerine değişiklik önerisini Taraf Devletlere. önerinin incelenmesi ve oya konulması amacıyla bir Taraf Devletler Konferansı oluşturulmasını isteyip istemediklerini kendisine bildirmeleri kaydıyla, iletir. Böyle bir duyuru tarihini izleyen dört ay içinde Taraf Devletlerin en az üçte biri söz konusu konferansın toplanmasından yana olduklarını ifade ederlerse Genel Sekreter, Birleşmiş Milletler Teşkilatı çerçevesinde bu konferansı düzenler. Konferansta hazır bulunan ve oy kullanan Taraf Devletlerin çoğunluğu tarafından kabul edilen her değişiklik, onay için Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna sunulur.
2) Bu maddenin 1 inci fıkrasında yer alan hükümlere uygun olarak kabul edilen bir değişiklik, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca onaylandığı ve bu Sözleşmeye Taraf Devletlerin üçte iki çoğunluğu tarafından kabul edildiği zaman yürürlüğe girer.
3) Bir değişiklik yürürlüğe girdiği zaman, onu kabul eden Taraf Devletler bakımından bağlayıcılık taşır. Öteki Taraf Devletler bu Sözleşme hükümleri ve daha önceki kabul ettikleri her değişiklikle bağlı kalırlar.
Madde 51:
1) Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri, onay ya da katılma anında yapılabilecek çekincelerin metnini alacak ve bütün Devletlere bildirecektir.
2) Bu Sözleşmenin amacı ve konusu ile bağdaşmayan hiçbir çekinceye izin verilmeyecektir.
3) Çekinceler, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreterince, geri alınacağına ilişkin bildirimde bulunma yoluyla her zaman geri alınabilir. Bunun üzerine Genel Sekreter, bütün Devletleri haberdar eder. Böyle bir bildirim, Genel Sekreter tarafından alındığı tarihte işlerlik kazanır. Madde 52: Bir Taraf Devlet, bu Sözleşmeyi, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreterine vereceği yazılı bildirimin Genel Sekreter tarafından alınması tarihinden bir yıl sonra geçerli olur.
Madde 53:
Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri, bu Sözleşmenin tevdi makamı olarak belirlenmiştir.
Madde 54:
İngilizce, Arapça, Çince, İspanyolca, Fransızca ve Rusça metinleri de aynı derecede geçerli olan bu Sözleşmenin özgün metni, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi edilecektir. Hükümetleri tarafından tam yetkili kılınan aşağıda imzaları bulunan Temsilciler, yukarıdaki kuralların ışığında, bu Sözleşmeyi imzalamışlardır. "İhtirazi Kayıt: Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 17, 29 ve 30. maddeleri hükümlerini T.C. Anayasası ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaşması hükümlerine ve ruhuna uygun olarak yorumlama hakkını saklı tutulmaktadır." Çocuk Hakları Sözleşmesi , Birleşmiş Milletler Genel Asamblesi tarafından 20 Kasım 1989 ta~hinde kabul edilerek 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe konulmuştur. Çocuk Hakları Sözleşmesinin ilk imzaya açıldığı 1990 Dünya Çocuk Zirvesinde 2000 yılı için hedefler konmuş ve bunlara ulaşılması öncelikli amaç olarak saptanmıştır. Bunun gerçekleşebilmesindeki en önemli aracın da Çocuk Hakları Sözleşmesi olduğu vurgulanmaktadır. Sözleşmeyi imzalayan her devlet, sözleşmenin öngördüğü hakların tümünü hemen yaşama geçirebilecek kaynaklara sahip olmayabilir. Çocukların ekonomik kültürel ve toplumsal haklarının hemen yaşama geçirilebilmesi için gerekli kaynaklara sahip olmaması, o ülkenin o konuda birey yapmaması anlamına da gelmemektedir. Ülkeler eldeki kaynakları olanaklı kıldığı oranda mümkün olanı gerçekleştirme yükümlülüğündedir. Öncelikli yapılması gereken eylem çocukların kendi haklarını sahiplene- bilmeleri için yeterli düzeyde bilgi ve bil-ince sahip şekilde eğitilmeleri ve donanıma sahip duruma getirilmeleridir. Çünkü çocukların yaşamlarının gerçek anlamda değişebilmesi ancak toplumsal davranışların ve etiğin yasalar ve ilkelerle uyumlu olarak gelişmesiyle ortaya çıkabilecektir. Çocuk Hakları sözleşmesinin en büyük özelliği çocukların yaşamlarının iyileştirilmesinin artık hükümetlerin bir lütfu olarak değil, yasal bir zorunluluk olarak gerçekleştirilmesidir. Gelişmekte olan ülkelerde çocuk ölümü sebepleri içerisinde ilk sırada gelen ishalin önlenmesinde, atılması gereken ilk adım sanitasyonu yani uygun tuvalet ortamını sağlamaktır. Yine anne sütü ile beslenme çok önemli bir davranış olmasına karşın yaygın olarak uygulanan mamalarla beslenme beraberinde birçok sorunu da getirmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde her yıl beş yaşın altında 12.5 milyon çocuk ölmektedir. Bu çocukların 9 milyonu sanayileşmiş ülkelerde yaklaşık 50 yıldır rutin olarak uygulanan bağışıklama ve antibiyotik tedavisi gibi ekonomik yöntemlerle önlenebilecek nedenler yüzünden yaşamlarını yitirmektedirler. Anne sütünün bağışıklamayı geliştirici özelliği bebeklerde hastalığa karşı direnç geliştirmektedir. Buna rağmen birçok ülkede mama satışları etik boyutlar gözetilmeksizin yapılmaktadır. Çocuklara yönelik şiddet ve istismarın her türü çocuklarda önemli problemlere yol açmaktadır. Sokağa itilmiş çocuklarda suça itilen çocukların geçmişlerine baktığımızda hep kökeninde cinsel veya fiziksel bir istismar hikayesinin olduğunu görürüz. Dünyada 12 Latin Amerika ülkesiyle birlikte bizim ülkemizde de ırza tecavüz eden bir erkek kurbanı kendisiyle evlenmeyi kabul ettiği takdirde ceza almadan kurtulmaktadır . Çalışan çocukların ve çalışmanın çocuğun gelişimi üzerine etkileri çok açıktır. Ayrıca yasalarla sorunları olan çocukların korunmaları da yine önemli bir başka sorundur. Tüm bunlar çocuklar için yaşamın pembe ve parlak olduğunu söylemeyi güçleştirmektedir. Halbuki çocukların yaşamın temel gereksinimlerini, sevgi ve şefkati ,yiyecek ve barınağı, sağlık ve eğitimi alma hakları vardır. Bu saydığım her şey, onların tartışmasız haklarıdır. Ayrıca çok önemli bir noktayı da hemen altını çizerek vurgulamak isterim. Çocukların bulunmadığı bir yerde toplumun eksiksiz ve tam temsil edildiği söylenemez. Bizim ülkemiz dahil olmak üzere birçok ülkede çocukların temsil ve katılım hakları olmadığı görülmektedir. Sözleşme şu açıdan çok önemlidir. Sözleşme, ailelerden, toplumlardan, hükümetlerden ve uluslararası topluluklardan bütün çocukların haklarını sürdürülebilir, katılımcı ve ayırım gözetmeyen bir tarzda yaşama geçirecek önlemleri almalarını talep etmektedir. Çocuk kavramı konusunda tarihsel sürece baktığımızda dünya genelinde büyük değişimlerin yaşandığını görmekteyiz. Çocukluğun tarihsel gelişimine baktığımızda babanın istediği uygulamayı yapmakla serbest olduğu çocuğun bir eşya gibi babanın mülkiyetinde kabul edildiği süreçle başlayan çocukluğun ta~hinin daha sonra bu döneme göre daha ileri bir uygulamayla çocuklar için özel bir duyarlılığın gerekli olduğu, çocukların özel gereksinimleri olduğu görüşlerinin kabullenildiği bir ara sürecin yaşandığı görülmektedir. Günümüzde ise çocukların yetişkinler gibi medeni, siyasi, toplumsal, kültürel ve ekonomik bütün haklardan yararlanmaları gerektiği ve bunun sağlanması için çalışmaların yapıldığı bir ortama ulaşılmıştır. Bugün en önemli aşama çocukların katılım haklarının artık kabul edildiği ve kendileri ile ilgili her türlü olaya bizzat katılabilmeleri görüşünün kabul edilmesidir. Bu konudaki en büyük adım da bu konuda devrim sayılabilecek olan Çocuk Hakları sözleşmesidir. Bugün çocuklar; siyasal, toplumsal, medeni, kültürel ve ekonomik alanlarda yetişkinler gibi haklara sahip olacaklarını gösterir bir Çocuk Haklarına dair Sözleşmeye sahiptirler. Çocuk haklarına dair sözleşme 2 Eylül 1990 tarihinde uluslararası yasa statüsüne kavuşmasından bugüne kadar dünya üzerinde Amerika, Birleşik Arap Emirlikleri ve Somali olmak üzere 3 ülke dışında dünyadaki tüm ülkelerce imzalanmış ve tarihteki en yaygın kabul gören ve onaylanan insan hakları belgesi özelliğini kazanmıştır. Bugün dünya çocuklarının %96sı çocuk haklarını korumak için yasal yükümlülük altına giren ülkelerde yaşamaktadır. Sözleşmeyi onaylayan her ülke çocuklarla ilgili yükümlülüklerini ye~ne getirmelerinde anne-babalara ve sorumlu olan tüm kuruluşlara yardımcı olacak tüm önlemleri almakla yükümlüdür. Bunu yapacağını onaylamış ve imza ile yükümlülük altına girmiştir. Ancak gözlemler imzacı ülkeler içerisinde Birleşmiş Milletlere rapor yollayan 43 ülkeden 14 ünün sözleşme ilkelerini kendi anayasalarına uyarladıklarını göstermektedir. Diğer 35 ülke sözleşmeye uyum sağlamak için yeni yasalar çıkartmış ya da mevcut yasalarda değişiklikler yapmışlardır. 13 ülke ise bunları yapmamasına karşın çocukları kendi hakları konusunda bilinçlendirmek için sözleşmeyi okul programlarına ve derslere dahil ederek tanıtım ve eğitim faaliyetlerine girmişlerdir. Dünya ülkelerinin çocuk haklarıyla ilgili uygulamalarına baktığımızda çarpıcı örneklerle karşılaşmaktayız. Örneğin Togo'da hükümet sözleşmede yer alan maddelerin tümüne yeni anayasasında yer vermiştir. Aynı şekilde Uganda, Angola, Etiyopya ve Namibya da anayasalarını sözleşmeye göre düzenlemişlerdir. Honduras da sözleşmeyi temel alan yeni bir çocuk hakları yasasını kabul etmiştir. Tunus'ta kabul edilen çocuk koruma yasası sözleşmeyle uyumlu 123 madde içermektedir. Aynı şekilde Nepal de yeni çocuk yasası ile sözleşmeye uyumlu kanuna sahip olmuştur. Çin'de çocuk hakları konusunda yasama girişimlerinde bulunan diğer ülkeler arasında yer almaktadır. Burkino Faso da ilköğretim ve ortaöğretim eğitim programlarına çocuk hakları ile ilgili dersler konulmuş ve çocuklarla ilgili davalar çocuk mahkemelerinde görülmeye başlanmıştı r . Türkiye'deki tabloya baktığımızda ise şu tabloyu görmekteyiz: Türkiye Birleşmiş Milletler Genel Merkezinde 29-30 Eylül tarihleri arasında toplanan "Çocuklar için Dünya Zirvesinde" ilk kez imzaya açılan Çocuk Hakları Sözleşmesini toplantıda bulunan dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ın imzalamasıyla sözleşmeye ilk imza koyan devletler içinde yer almıştır. Ancak yasanın yürürlüğe girmesi için gereken ülkelerin meclisinde onaylanması işlemini ancak 9 Aralık 1994 de gerçekleştirmiştir. Bunu yaparken sözleşmenin 7., 29. ve 30. maddelerini Lozan antlaşması ve TC. Anayasasının ilgili maddeleri çerçevesinde yorumlama hakkını saklı tutarak onaylamıştır. Çocuk Hakları sözleşmesi 27 Ocak1995 tarihinde 22184 sayılı resmi gazetede yayınlanarak 4058 sayılı yasa ile iç hukuk kuralına dönüşmüştür. Çekince sürülen 1 7.,29. ve 30. maddelerde etnik azınlık ve yerli halktan olan çocukların konuşma dillerini, televizyon ve radyo gibi kitle iletişim araçları ile okullarda kullanmaları öngörülmüştür. Türkiye açısından azınlık sıfatı sadece uluslararası anlaşmalarla kendilerine bu nitelik tanınan Rum, Ermeni,Bulgar ve Musevi topluluklarına aittir. Türkiye bunların dışında milli azınlık tanımamaktadır. Bu yüzden bu maddelere çekince konularak sözleşme imzalanmıştır. Türkiye sözleşmeyi imzaladıktan sonra sözleşmeye bağlı iç hukuk normlarını gözden geçirerek sözleşmeyle çelişen hükümleri saptayarak gerekli değişiklikleri yapmak durumunda ve yükümlülüğündedir. Ancak bugüne kadar geçen üç yılda bununla ilgili hiçbir konuda değişikliklere gidilmediği görülmektedir. Özellikle medeni kanun, iş kanunu, ceza kanunu ve risk altındaki çocuklar konularında yapılması gereken acil birçok değişiklik olmasına karşın hiçbir girişimin olmadığı görülmektedir. Sözleşmeyi imzalayan her devlet, sözleşmenin öngördüğü hakların tümünü hemen yaşama geçirebilecek kaynaklara sahip olmayabilir. Çocukların ekonomik, kültürel ve toplumsal haklarının hemen yaşama geçirilebilmesi için gerekli kaynaklara sahip olmaması, o ülkenin o konuda birey yapmaması anlamına da gelmemektedir. Ülkeler eldeki kaynakları olanaklı kıldığı oranda mümkün olanı gerçekleştirme yükümlülüğündedir. Öncelikli yapılması gereken eylem çocukların kendi haklarını sahiplenebilmeleri için yeterli düzeyde bilgi ve bil-ince sahip şekilde eğitilmeleri ve donanıma sahip duruma getirilmeleridir. Çünkü çocukların yaşamlarının gerçek anlamda değişebilmesi ancak toplumsal davranışların ve etiğin yasalar ve ilkelerle uyumlu olarak gelişmesiyle ortaya çıkabilecektir. Çocuk Hakları sözleşmesinin en büyük özelliği çocukların yaşamlarının iyileştirilmesinin artık hükümetlerin bir lütfu olarak değil, yasal bir zorunluluk olarak gerçekleştirilmesidir. Sözleşme, ailelerden, toplumlardan, hükümetlerden ve uluslararası topluluklardan bütün çocukların haklarını sürdürülebilir, katılımcı ve ayırım gözetmeyen bir tarzda yaşama geçirecek önlemleri almalarını talep etmektedir. Bir başka şekilde bunu şöyle ifade edebiliriz. "Durumları ne olursa olsun zengin ve yoksul tüm toplumların en yoksul, en dezavantajlı ve genellikle en fazla ihmale uğrayan çocuklar hem eldeki kaynakların kullanımı hem de gösterilecek çabalarda birinci derecede önceliğe sahip olmalıdır. Çocuk Hakları Sözleşmesi ile ilgili bu çalışmayı dönemin B.M. Genel sekreteri Jaurez Perez De Cuelların sözleşmenin henüz taslak aşamasında iken söylediği sözlerle bitirmek istiyorum. Bir toplumun kendi çocuklarına nasıl yaklaştığı, yalnızca o toplumun şefkat ve koruyucu değerlerini yansıtmakla kalmaz. Bu yaklaşım aynı zamanda, o toplumdaki adalet anlayışının, geleceğe nasıl yöneldiğinin ve gelecek kuşaklar için bugünden nelere sahip çıkıldığının da bir aynasıdır. Hiç kuşkusuz bu, tek tek ülkeler için olduğu kadar, uluslararası topluluğun bütünü içinde geçerlidir.
  Alıntı ile Cevapla