Konu: Roma Hukuku
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23-01-2007, 10:57   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Roma Hukuku


1. CUMHURİYET DÖNEMİNDE KANUNLARIN YAPILIŞ SÜRECİNİ İZAH EDİNİZ? KAÇ ÇEŞİT KANUN OLDUĞUNU VE GENEL ÖZELLİKLERİNİ YAZINIZ.

Cumhuriyet Döneminde tarfların anlaşmasından doğan ve yalnız onları bağlayan kaideye “Lex” adı verilirdi. Günümüzde kullanıdığımız kanun terimini Roma’da lex publicayani halkın muhatap olduğu kaide terimi karşılıyordu.

İki çeşit lex publica vardı.
a) Lex Data; Halk meclisinin verdiği yetkiye dayanarak senatus veya bir magistra’nın çıkardığı, idare işleri için yapılan, yönetim ile ilgili kanunlardı. Bunları bir eyaletin işlerini veya Roma’nın idaresi için çıkarılmışlardı. Bu kanunlar, diğerlerine nispeten daha eski zamanlardan beri varlardı.

b) Lex Rogata;Magistranın teklifi ile halk meclisi tarafından onaylanan ve halkın tamamının tabi olduğu kurallardı.


Lex publica; iki taraflı bir anlaşma gibiydi;
Magistranın teklifi; rogat
Halkın kabulü; iubet
Ayrıca bunların dışında senatus’un da kanunu tasdik etmesi gerekiyordu.

Lexlerin yapılışı:,

Öncelikle magistra bir kanun tasarısı hazırlardı; latio legis.
Daha sonra magistra bu bu tasarının ilan edilmesini temin ederdi; promulgatio.
Bu işlem, tasarı hakkında oy verecek kişilerin öğrenmesini temin için tahta levhalar üzerine yazılır ve Roma’nın büyük bir meydanına asılırdı.
Bu sırada kanun teklifinin oylanacağı gün de açıklanırdı[1]
Oylama gününde tasarı aleyhine veya lehine konuşmalar olmaz, müzakere yapılmazdı. Toplantı sadece oylama amacıyla yapılırdı. Oylama gününde tasarıda herhangi bir değişiklik yapılması mümkün değildi. Tasarıda değişiklik sadece magistra’nın isteği ile yapılabilirdi.
İlan edilen günde oy verme hakkı olan vatandaşların fikri sorulurdu; rogatio.
İlk zamanlarda oy gizli olarak verilirdi ve o sırada tutanağa geçirilirdi.
Mö.2 üzyılın başından itibaren yazılı ve gizli oy usulü getirildi.
Toplantıya katılanlar oylarını küçük bir levhaya yazarlardı. Burada kullanılan kelimeler; “istediğin gibi olsun” manasında uti rogas ve “eskisi gibi kalsın” manasında antiquo şeklindeydi.
Oylar sıraya girilerek sepetlere atılır ve daha sonra sayılrıdır; diribitio.
Netice bir görevli tarafından açıklanırdı; renuntiatio.
Son olarak, kabul dilen kanunlar bazen toplumun da öğrenmesi için ilan edlirdi; publicatio [2].

Kanunlar, teklifi yapan magistra veya magistraların adıyla anılırdı. Örneğin Lex Aquilia; tribunus olan Aquilius’un teklifiyle concilia plebis tarafından çıkarılmış olan, başkasının malına verilen zararlar hakkında bir kanundu.

* Lex’ler yaptırımları (sanctiones) bakımından üç türlüydü;

a) Lex Perfecta Tam, mükemmel kanun” anlamına gelen bu kanunlarda, yasaya aykırı yapılan işlemler geçersiz-batıl sayılırdı.

b) Lex Quam Minus Perfecta Türkçe’ye çevrimi pek uygun düşmeyecek şekilde “mükemmel olmayan, mükemmelden eksik” ya da “tam olmayan, teknik olarak eksik” kanunlarda; yapılan yasaya aykırı muameleler geçersiz sayılmazdı fakat mualemeyi yapan cezalandırılırdı.

c) Lex imperfectamüeyyidesiz kanun” muameleyi yasaklamasına rağmen bu yasaya aykırı hareket edenlere herhangi bir yaptırım uygulanmazdı. Bunlar genelde dinle ilgili olan ve sonucu vicdana bırakılan konulardı. İstisnai kurallardı çünkü cezası olmayan yasa teknik olarak ek******[3].


2. CUMHURİYET DÖNEMİ MAGISTRALARINI SAYINIZ. CONSUL, AEDILIS CURILIS VE TRIBUNUS PLEBIS’ İ İZAH EDİNİZ.

Magistra ’lar; devletin icra organı olarak faaliyet gösteren yüksek dereceli memurlardır. Fakat günümüz anlamında memur değillerdir zira magistralar yaptıkları iş için ücret almaz hatta görevlerinin gerektirdiği masrafları bizzat yapardı. Çünkü bu onun için bir onurdu ve bu işin para karşılığında yapılması yakışıksız kalırdı.
Cumhuriyet Döneminde; krallık idaresi yıkıldıktan sonra devletin işlerini görmek için pek çok magistralık ihdas edildiği görülmektedir[4].
Bu dönemdeki magistralar;

a.Consul
b.Dictator
c.Praetor
d.Censor
e.Quaestor
f.Aedilis Curulis
g.Tribunus Plebis

Bu magistralık makamlarının her birini, birden fazla magistra işgal etmekteydi[5]. Bunların her birinin görevleri ve yetkileri birbirinin aynısı idi.

CONSUL

Cumhuriyet Döneminde artık halk Krallık Dönemi’nde olduğu gibi tek kişi tarafından yönetilmiyordu. Rex yerine consul denilen bir tür magistra makamı oluşturulmuştu. Bu makam, Halk Meclisi tarafından seçilmiş tamamen aynı yetkilere sahip iki kişiden oluşuyordu[6].

Consuller imperium [7]yetkisine sahiplerdi. Bütün devlet işlerini yürütür ayrıca orduyu kumanda ederlerdi. Aynı zamanda en yüksek yargılama organı idiler. Özel hukuk alanındaki olaylarda uygulanacak hukuk belirlemek bakımından görevleri günümüzdeki hakimlere benzerdi. Consullerin doğrudan kanun yapma yetkileri yoktu fakat kanun teklif etme yetkisi vardı. Tek başına yasama yapamazdı fakat yasama yetkisine sahipti. Consullerin görevleri arasında hazineyi idare etmenin yanı sıra halk meclisleri ve senatus’u toplantıya çağırmak, toplantılara başkanlık etmek, kanun tasarılarını meclise arzetmek gibi görevleri vardı.

Consuller, yaptıkları işleri beyanname ile bildirir, isterlerse bunu değiştirebilirlerdi.

Consuller önceleri devlet işlerini beraber yürütürken, zaman içinde Romanın büyümesi ve işlerin artması ile aralarında bir iş bölümü yapmaya başladılar. Bir consulun aldığı kararın diğer consul tarafından onaylanmaması halinde, kararı beğenmeyen consul, intercessio - veto hakkına sahipti. İki adet consul olduğundan dolayı oylama imkanının olmaması nedeniyle aynı karara varılmaması halinde bir risk doğuyordu. Veto hakkı; magistraların birbirlerinin faaliyetlerin sınırlamalarının tek yoluydu.

Zaman içinde özellikle devlet işlerinin iki kişi tarafından yönetilemeyecek kadar artması; bazı iş alanlarında yönetme yetkisinin başka kişilere verilmesi zorunluluğunun ortaya çıkması sonucu Praetor ve Censor gibi yeni magistra makamları kuruldu ve yukarda sayılan görevlein bir kısmı bu makamlara devredildi.

Consuller toplumda saygınlık kazanmış ve güvenilen kişilerdi. Seçilecek kişiye verilen büyük yetkilerin ve otoritenin kötüye kullanılmayacağı fikri olması gerekliydi. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde; Patrici-Plebs ayrımı olan dönemlerde magistralar sadece patrici sınıfından seçilirken, bu mücadele bittikten sonra pleblere de hukuken consul olma yolu açıldı[8]. Fakat buna rağmen aslında magistra olmak için sıradan bir Roma vatandaşı olmak yeterli değildi. Genelde nüfuzlu, saygı gören, senatus veya şövalye sınıfına mensup ve belli zenginliğe sahip Romalılar bu devlet hizmetini yapmaya uygun görülürlerdi. Ailesi içinde daha önce magistralık yapmış olanların seçilme şansı daha fazlaydı.

İktidarı fiilen ellerinde tutan bu magistraların görev süreleri bir yıldı ve bu süre sonunda sıradan birer Roma vatandaşı gelirler ve iktidarları boyunca yapmış oldukları işlerden sorumlu tutulabilirlerdi.

TRIBINUS PLEBIS

Bu tribunus; Cumhuriyetin ilk asırları boyunca sürmüş olan patricius-plebs sınıflarının mücadelesi sonunda ortaya çıkmış bir magistralıktır.

Patricius: Roma’da aynı soydan geldiklerine inanan, toplumsal, ekonomik ve dini açıdan bağımsız birliklere verilen isim.
Pleb: Merkezde değil, deniz kıyısı ve sınırlarda yaşayan, merkeze fazla sokulmayan, zanaat ve çiftçilikle uğraşan, yönetilen sınıfa verilen isim.
Bunlar Patcicius’a bağlı olmayan özgür topluluklardı.
Plebler, ancak Cumhuriyetin başından sonra Roma vatandaşı olmuşlardı fakat gene de hakları çok azdı. Cumhuriyet Döneminin ilk seneleirnde sürekli savaşan Roma’da bütün zarar sınırlarda yaşayan Plebler’e geliyor, toprakları harap oluyor, savaş kazanılsa dahi, kendilerine ager publicus [9] dan hisse verilmiyordu. Bunun nedeni, yeni elde edilen toprakları vatandaşlara dağıtanların çoğu gibi patricileri temsil eden bir magistra olmasıydı.

Mö.494 yılında Plebler ayaklandılar. Roma’nın hemen yakınında, Mons Sacer tepesinin üzerinde yeni bir devlet kurmaya giriştiler. Aslında amaçları Roma ile anlaşmaktı. Patriciler, bu devletin kurulmalarının kendileri için zararlı olduğunu düşündüklerinden anlaşmaya yanaştılar.
Bu anlaşmaya göre Patriciler hiçbir avantajlarını kaybetmiyorlardı ancak Pleblerin bir reisi olacak ve onların Roma içindeki menfaatlerini koruyacaktı. Bir nevi Plebs Magistrası olan bu kişi; Tribunus Plebis’dir.

Plebleri, Patriciusların keyfi davranışlarına karşı korumak amacıyla getirilmiş olan bu makam, imprium ’u bulunmamasına rağmen temsil ettiği Plebs sınıfının menfaatine aykırı bir şey görürse bunu veto edebilirdi. Magistraların sahip oldukları bu veto yetkisi onlara sanılandan çok daha büyük bir kuvvet vermişti. Bu yetki ile isterlerse bütün devlet mekanizmasının işleyişini durdurabiliyorlardı.

Tribunus Plebis’in dokunulmazlığı vardı ve buna tecavüz edenler idama mahkum olurlardı.

Pleb Magistraları ‘nın kuvveti gittikçe arttı ve iki sınıfın haklarının eşit hale gelmesinde en büyük rolü oynadı. Bu makam ayrıca kuruluş amacını da aşarak Roma vatandaşlarının tamamını ilgilendiren konularda birebir etkili oldu[10].
  Alıntı ile Cevapla