Konu: Mihrali Bey
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-02-2007, 06:52   #1
Meric
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mihrali Bey

Mihrali Bey


Tiflis vilayetinin Borçalı sancağına bağlı Darvas köyünde doğup büyümüştür. Babası Abdullah, dedesiyse Memili'dir. Asil bir aileden olan Abdullah, Acem kızı ile evlenir. Ondan Mehmet Ali, ikinci hanımından ise İsa Bey, Mihrali Bey ve Ali Bey doğmuştur. İki de kızı vardır. Huri ve Kezban.)



Mihrali Bir Karapapak Türkü olması dolayısiyle yetiştiği bölgenin özelliklerine göre, ata binme ve sair erkekte bulunması gereken özellikleri tam olarak şahsında taşımaktadır. Gününün gereği savaşçı olarak yetişmiştir. Ata binmeyi küçük yaşlarında öğrenmiştir. Mahallesindeki, bölgesindeki insanlar onun ata biniş şeklini hayran hayran seyrederler. Kısa boylu, kara yağız, yüzünde şeytan tüyü var denilen cinsten ve herkesin görmek ve konuşmak istediği bir gençtir. Etine dolgun, kara yağız ve sevimli biridir. Genç yaşlardaki gözü pekliği, "gözünü pıtıraktan esirgemez!" diye tâbir edilen özelliklere sahiptir. Cesareti, mertliği ve çevikliği dillerde söylenir olmuştur.



17 yaşında babasını kaybeder. Ruslar, babasının cenazesinin müslüman mezarlığına gömülmesine izin vermez. Rivayete göre gece rüyasında babasını görür ve babası "Sen nasıl Karapapak yiğidisin, beni bu mezarlığa nasıl gömdürdün, eğer beni bu Moskofun arasından almazsan sana hakkımı haram ederim" der. Bunun üzerine silahlarını kuşanan Mihrali, evden çıkarak doğruca mazarlığa gider. Mezarlık rus askerleri tarafından korunmakta olduğundan sessizce babasının mezarına kadar giden Mihrali, mezarı kazar ve babasının cesedini mezardan çıkararak omuzun alır ve tam dışarı çıkmak üzere iken askerlere yakalanır. Mihrali cesedi yere koyup ellerini havaya kadıracağı anda ani bir hareketle nöbetçilerin üzerine saldırır ve ikisinide oracıkta öldürür. Tekrar babasının cesedini omuzlayarak doğruca Müslüman mezarlığına götürür ve okuduğu dualarla tek başına gömer. Artık Mihrali için kaçak dönemi başlamıştır.

Ertesi gün olayın duyulması ile Tiflis valisi köyü ablukaya aldırır. Ancak Mihrali dağa çıktığından yakalanmaz. Korkunç bir takip başlamıştır. Mihrali’yi aramak bahanesiyle Türk köylerine baskınlar düzenleyen Rus askerleri, yerli ahaliye zulm etmekte onun yerini öğrenebilmek için insanlara işkence etmektedirler. Hele olayın Çar Aleksandr tarafından duyulması, baskı ve zulmün dahada artmasına ve başkaca insanlarında dağa çıkmalarına sebep olmuştu. Bu arada içerideki hainlerden Keçeli köyünde Hacı Veli, Mihrali’nin İran’da bulunduğunu ihbar eder. Çar, İran Şahına bir name yazarak Mihrali’nin yakalanmasını talep eder. Bu defa İran zaptiyeleri tafaından sıkıştırılan Mihrali, tekrar Rus tarafına geçer. Olayların sürekli bu şekilde gelişmesi ve Mihrali ve onunla birlikte hareket eden adamlarının yakalanmasındaki zorluğu gören Çar, bu ekibin içinden birkaç kişiyi affederek muhbir olarak kullanmak ister. Bu tuzağa düşenlerden Mansur ve Tavşankuloğlu Hüseyin gizlice valiye gider, teslim olurlar. Serbest bırakılan bu hainler, Mihrali’nin baba evini basar, ağabeyi Mehmet Ali’yi öldürürler. Olaylar bu şekilde devam edip giderken Mihrali her sıkıştırıldığında birkaç Rus askerini daha öldürüyor ve kaçışını devam ettiriyordu. Artık yüzlerce asker Mihrali’nin peşindeydi.


Mihrali yaralı olarak Osmanlı topraklarına geçer ancak bir ihbar sonucu yakalanarak Kars hapishanesine atılır. Uyandığında elleri ve ayakları prangaya vurulmuş vaziyette buluır kendisini. Yarası kapanmamış, yapılmak istenen tedaviyi "zehirlerler" korkusu ile kabul etmiyor, durumu her geçen gün daha kötüye gidiyordu. Mahkum arkadaşlarının getirttiği otlarla tedavi olmaya çalışır. Bu arada mahkumlardan birisinin karısı vasıtasıyla içeriye eğe, çekiç ve benzeri malzemeler getirirler. Mahkumları organize eden Mihrali onların bir tünel kazmalarını ister. Epey bir uğraş sonucu tünelin sonuna gelmişlerdi.Ama ne yazıkki tünelin çıkış noktası tam nöbetçi askerlerin bulunduğu nokta idi. Son taşı kaldırmadılar ve birgün hapishanede isyan çıkartıldı. Gardiyanlarla mahkumlar arasındaki arbade devam ederken prangalardan kurtulan Mihrali tünelden geçerek son taşı kaldırdığında nöbetçi tarafından fark edilir ve askerim müdahalesi sonunda bacağından yaralanır. Kaptığı süngü ile askeri öldürür, sürünerek karşıdaki ahıra gider otların arasında saklanır. Hapirhanede isyan bastırılmış ve yapılan sayım sonrasında Mihrali’nin kaçtığı anlaşılmıştı.

Her tarafa atlılar salınarak aramalara başlanıldı. Ancak hapishanenin hemen yakınındaki ahırda saklanan Mihrali bulunamadı. Gece ahırdan aldığı bir atla dışarı çıkan ve oracıktan uzaklaşan Mihrali Maraşlı köyüne gelir. Bu köyde Musa çavuşun evinde bir ay müddetle kalan Mihrali tüm yaraları iyileştikten sonra kendisine verilen bir at, silah ve erzakla buradan ayrılır. Bu sırada 93 harbi yani 1877-78 Osmanlı Rus savaşı başlamıştı. Mihrali yanına topladığı 120 kadar adamı ile Ruslara yapmadığını bırakmaz Ruslar bu belalı Karapapak’la baş edemeyeceklerini anlayınca onu orduya hizmet şartı ile affederler. Mihrali Kars kumandanı Hüseyin Hami Paşa’ya bir mektup yazarak Rus’lara karşı Osmanlı’nın yanında yer almak istediğini ve kendisinin affedilerek Osmanlı topraklarına geçişine izin verilmesini ister. Bu teklif kabul edilir ve Mihrali kuvvetleri ile Çıldır’a gelir. Kendisine Binbaşı rütbesi verilen Mihrali Artık Osmanlı’nın bir kumandanı idi ve adamları ile birlikte doğrudan savaşın içerisine girmişti. Ağustos ayında iyice kızışan savaşta Mihrali ve kuvvetleri Göle bölgesinde kendisinden sayı ve cephane yönünden çok güçlü olan düşmanla karşı karşıya gelir. Amansız bir mücadele başlamıştı. Güçlü düşman karşısında başarılı olmaya azmetmiş olan bu kahramanlar bir taraftangeri çekilme taktiği ile düşmanı üzerine çekerken diger taraftan yan kuvvetler ile işin farkında olmayan Rus askerlerini çembere alıyordu. Sonuçta çember kapatıldı ve düşmanın büyük bir bölümü imha edildi. Bu savaşta atı vurulan Mihrali elde ettiği ganimetlerle Kars Kalesine döndüğünde buranında muhasara altında olduğunu görünce arkadan düşman güçlerine karşı saldırı emri vererek kuşatma altındaki kalenin kurtulmasını ve ganimetlerin günlerdir aç ve susuz olan kaledeki askerlere ulaştırılmasını sağladı.



93 harbi Osmanlıyı güçsüz ve sıkıntılı bir döneminde yakalamıştı. Her türlü araç gereç ve silahtan yoksun olan komutanlar, top arabalarını çekmek üzere at veya gerekli hayvanları bulamadığı zamanlarda, bu görevide o kutsal askerlerin yerine getirmelerini istiyor, çamurda, yağmurda ve her türlü zorluklara rağmen, askerlerin tırnaklarını toprağa gömerek bunları yeni mevzilere taşımaları sağlanıyordu. Muhtar Paşa’nın sonsuz güvenini kazanan Mihrali her verilen görevden başarı ile dönüyor , her dönüşünde de düşmana ait mühimmat, hayvan ve çeşitli gıda maddelerinide bereberinde getiriyordu. Yine bir defasında Gümrü Tiflis yolu üzerindeki tüm telgraf tellerini keser, müfrezelerini tepeler, düşmanı çaresiz ve kımıldamaz hale getirir. Bu kahramanın yaptıkları İstanbul’a II.Abdülhamit’e kadar uzanır ve kendisine Mecidiye Nişanı verilir.

Mihrali daha sonra köyü Darvas’a gider, akrabalarını ve diger Karapapakları toplayarak Osmanlı’ya göç eder. Bundan sonra Erzurum müdafasında yer alan Mihrali bu savaşta ağır yaralanır 12 Aralık 1877 de Ahmet Muhtar Paşa İstanbul’a çağrılır. Bir kızak hazırlattırarak Mihrali’yi de adamları ile birlikte yanına alarak yola çıkarlar. Mihrali ve Sülalesi Sivas’ta kalırken Paşa yoluna devam eder. Mihrali Sıvas’ın Ulaş bucağına bağlı Acıyurt köyüne yerleşir. Onunla birlikte gelen Karapapaklarda bu civarda 40 kadar köye yerleşiriler.Bunların buralara yerleşmesine herhangi bir zorluk çıkarılmaz, çünki Padişah Mihrali ve ahvadının dilediği yere yerleşmesini serbest bırakmıştır. Mihrali Sivas’ta da boş durmaz, 40. Hamidiye süvari alayını kurar.
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla