Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26-02-2007, 12:07   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

1- Tahsile Verilen Senetler

Senetlerin, tahsil olunmak üzere bankaya ciro edilmesi halinde yapılan ciro, hukuken bir “temsil cirosu” niteliğindedir. Mükellef, senedi bankaya tevdi etmekle tahsil için bir temsil yetkisi vermektedir. Ancak senet üzerindeki bütün haklar, aslında, mükellefe aittir. Banka, suluh, ibra ve feragat gibi haklar üzerinde tasarrufa yetkili değildir.

Öte yandan, senedi tahsile veren mükelelf, tahsil edilene kadar, senet bedelini tahsil etmiş de değildir. Hulbuki, senedin tahsil anına kadar mükellefin portföyünde bulunması ile tahsil için bankaya ciro edilmesi arasında bir fark mevcut değildir.

Bu itibarla tahsile verilen alacak senetleri, değerleme gününde, henüz tahsil edilmemiş olmak şartıyla, reeskont konusu yapılabilir.[1]

2- Vadeli Satışlar Ve Betmemiş Yıllara Sari İnşaat ve Onarma İşleri Dolayısıyla Edilnilen Alacak Senetleri

Bilindiği üzere, piyasada yaygın şekilde çeşitli vadeli satış yöntemleri uygulanmaktadır. Bu yöntemlerle yapılan satışlarda satıcı ile müşteri arasında ödeme koşullarını, malın teslim tarihini ve diğer bazı şartları belirleyen bir sözleşme yapılmaktadır. Genellikle sözleşmelerde, malın ileri bir tarihte müşteriye teslimi kararlatırılabilmekte ve bu süre içinde belirlenen taksit tutarının ise senede bağlanarak tahsiline devam edilmektedir. Bu tür vadeli satışlarda, malın satışına ilişkin hasılan, malın teslim tarihinde düzenlenen fatura ile kayıtlara intikal ettirilmektedir. Maliye Bakanlığı7nın bir İç Genelgesi’nde bu husus aşağıdaki şekilde açıklanmıştır.

“Bakanlığımıza intikal eden olaylardan, yukarıda açıklandığı şekilde uygulanan vadil satış kampanyalarında, sözleşmenin yapıldığı tarih ile malın teslim tarihi arasındaki süreye tekabül eden alacak senetlerinden vadeleri sonraki döneme isabet edenlerin, satış işlemini gerçekleştiren mükellefler tarafından, dönem sonlarında reeskonta tabi tutulduğu ve bu durumun vergi ziyanına neden olduğu anlaşılmaktadır.

Bilindiği gibi, ticari kazancın elde edilmesinde tahakkuk esası geçerlidir. Dönem kazancının tespitinde, gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeştirilmesi; hasılat, gelir ve karların aynı döneme ait olan ticari kazancı elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle ilgili maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırılması esastır.
  Alıntı ile Cevapla