Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26-02-2007, 14:41   #107
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yine de bu kaçınılmaz görünen gelişmeyi geciktirebilecek çok şey olabilirdi. Gelen göçmen sayısı artabilir ve çalışabilecek birey birikimini büyütebilirdi. Buna karşılık böyle bir gelişme pek olası görülmüyordu; çünkü, 1990’larda Birleşik Devletler’deki siyasal atmosfer göçün artmasına elverişli değildi. Pek çok Amerikalının geleneksel emeklilik yaşı olan 65’ten sonra da çalışma olasılığının daha güçlü olduğuna inanan uzman sayısı ise gittikçe artıyordu. Böylelikle olası işçi arzı da çoğalabilirdi. Gerçekten de, saygın bir işletme araştırma örgütü olan Ekonomik Kalkınma Komitesi 1999 yılında işverenlere çağrıda bulundu ve o güne değin yaşlı işçilerin emekçi ordusunda daha uzun süre kalmalarını zorlaştırmış olan engelleri kaldırmalarını istedi. Günümüzdeki eğilim böyle sürerse 2030 yılına gelindiğinde 65 yaşın üzerindeki her bireye karşılık üçten az işçi bulunacaktı (bu sayı 1950’de yediydi); Ekonomik Kalkınma Komitesi bu eşi görülmemiş nüfus değişikliğinin işletmeleri işçi peşinde koşmak zorunda bırakacağını tahmin ediyordu.

Komite’nin görüşüne göre işletmeler bugüne değin genç işçilere yer açmak amacıyla erken emekliliği benimsiyorlardı; fakat, bu uygulama işçi bolluğu olan günlerden kalma eski bir modaydı ve işçi sayısı azaldıkça sürdürülmesi olanak dışı idi.

Kısacası, Birleşik Devletler olağanüstü bir başarının mutluluğunu sürdürürken 1990’ların sonunda kendisini henüz haritası çıkarılmamış ekonomi bölgelerine girmiş buluverdi. Bazı kişilerin gelecekte sonsuza kadar uzayan bir ekonomi çağı açıldığı görüşünde olmalarına karşın bazıları bu kadar kesin düşünmüyorlardı. Belirsizlikleri değerlendiren çok kimse ihtiyatlı bir iyimserlik içindeydi. Greenspan da 1997’de “Üzgünüm ama tarih sonuçta serap olduğu anlaşılan pek çok ‘yeni çağ’ düşüyle doludur. Kısacası, tarih ihtiyatlı olmayı öğütlüyor” demişti.
  Alıntı ile Cevapla