Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26-02-2007, 14:53   #141
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

1980’LER VE 1990’LAR: BABALIĞIN SONU

Zaman zaman görülen çatışmalar ve grevlere karşın şirketler ve sendikalar 1940’lar, 1950’ler ve 1960’larda istikrarlı ilişkiler yürüttüler. İşçiler doğal olarak işverenlerin onlara gereksinim duydukları sürece iş sağlamalarını, genel hayat pahalılığını yansıtan ücretler vermelerini ve rahatlatıcı sağlık ve emeklilik yardımları yapmalarını beklediler.

Bahis konusu istikrarlı ilişkiler niteliklerin ve ürünlerin çok az ya da hem işverenlerin hem işçilerin kolaylıkla ayak uydurabilecekleri ölçüde yavaş değiştiği istikrarlı bir ekonomiye bağlıydı; fakat, sendikalarla işverenler arasındaki ilişkiler 1960’larda ve 1970’lerde gerginleşmeye başladı. Amerika’nın dünya endüstriyel ekonomisindeki egemenliği zayıflamaya yüz tuttu. Daha ucuz ve bazan da daha iyi olan ithal malları Birleşik Devletler’e akmaya başlayınca Amerikan şirketleri kendi ürünlerinin niteliğini hemen arttırarak bunu karşılamakta zorlandılar. Yukarıdan aşağıya düzenlenmiş yapıları yenilikleri ödüllendirmiyordu ve bazan da etkinliği arttırarak ya da belirli yabancı ülkelerde verilenlere ayak uydurabilmek için ücretleri indirerek emek maliyetini düşürmeye çalışınca başarısızlığa uğruyorlardı.

Söz konusu durum karşısında birkaç Amerikan şirketi fabrikalarını kapatıp başka yerlerde kurdular. 1980’lerde ve 1990’larda ticaret ve vergi yasalarında yapılan değişiklikler bu seçeneği gittikçe kolaylaştırıyordu. Geri kalan pek çok şirket faaliyetlerini sürdürdüler; ama, babalık sistemi yıpranmaya başlamıştı. İşverenler işçileriyle ömür boyu sürecek bağlantılar kuramayacaklarını anladılar. Esnekliği arttırmak ve maliyetleri düşürmek amacıyla geçici ve yarım gün çalışan işçi kullanımını gittikçe yaygınlaştırdılar. Geçici işçi kullanan şirketler 1982’de 417.000 kişi ya da tarım dışı bordrolu personelin yüzde 0,5’ini ve 1998’e gelindiğinde de 2,8 milyon işçi ya da tarım dışı işgücünün yüzde 2,1’ini çalıştırıyorlardı. Çalışma saatlerinde de değişiklikler oldu. İşçiler bazan haftalık çalışma günlerinin azaltılmasını istediler; fakat, bordro ve sosyal yardım giderlerini kısmak isteyen şirketler çok kez çalışma saatlerini kısmaya yöneldiler. 1968’de işçilerin yüzde 14’ü haftada 35 saatten az çalışırken bu oran 1994’te yüzde 18,9 oldu.

Yukarıda değinildiği gibi çok sayıda işveren sorumluluğu daha çok işçilere yükleyen emeklilik düzenlemelerine geçtiler. Bazı çalışanlar da daha büyük esneklik sağlayan bu değişiklikleri benimsediler. Yine de sözü edilen değişiklikler pek çok işçinin uzun vadedeki geleceklerine güvensizlikle bakmalarına yol açtı. İşveren ve işçi arasındaki eski babacan ilişkilerin yeniden kurulması konusunda sendikaların da yapabilecekleri pek az şey vardı. Üyelerinin bu koşullara uymalarına yardımcı olmakla yetindiler.
  Alıntı ile Cevapla