Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 12:31   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Dünya Devrimin Olasılıkları

DÜNYA DEVRİMİNİN OLASILIKLARI
Giriş
Aşağıdaki metin dünya devriminin perspektifleri hakkında Marksist eğilimin tutumunu detaylı bir şekilde ortaya koymaktadır. Metin, kapitalizmin küresel krizini, gelişmiş kapitalist ülkelerde sınıf savaşımının ulaştığı seviyeyi ve ekonomik gidişatı, eski sömürge ülkelerdeki devrimci gelişmeleri, dünya çapındaki emperyalizm karşıtı mücadeleyi, Marksistlerin savaş karşısındaki tutumlarını, kitle partilerinin ve işçi sendikalarının içinde yaşananları ve devrimci eğilimin görevlerini incelemektedir.
Bu metin marxist.com’un uluslararası yandaşlarının tamamlanmış program niteliğindeki önermeleridir. Metin, dünya çapında kitlesel bir Marksist hareket yaratma mücadelemizin ideolojik temelidir.
Bizler, marxist.com’un okuyucularından ve destekleyicilerinden bu metni tercüme etmelerini, yayınlamalarını ve gençler ve işçiler arasında mümkün olan en geniş dağıtımını yapmalarını istiyoruz. Fikirlerimiz hakkındaki yorumlarınızı ve sorularınızı bekliyoruz. Son olarak, bu fikirleri kabul eden herkesi Marksizmin güçlerini inşa etme mücadelesinde ve daha da ötesi dünya sosyalist devrimi davasında bize katılmaya davet ediyoruz.
Londra,
16 Eylül 2002
Bölüm 1
Mevcut durum ve görevlerimiz
Dünyadaki durum her düzeyde giderek artan bir istikrarsızlıkla karakterize olmaktadır. Üretici güçlerin, özel mülkiyet ve ulus-devlet deli gömleğine karşı isyanı, günümüzdeki küresel krizle kendini göstermektedir. Gerçekleri artık daha fazla inkâr edemeyecek duruma gelen burjuva ekonomistler ABD ekonomisinin resesyonda olduğunu kabullenmişlerdir. Sermaye stratejistlerinin korkuları çeşitli makalelerde dile getiriliyor. Bu bir dönüm noktasını temsil ediyor.
Marksizm, tarihsel süreci son tahlilde üretici güçlerdeki gelişmeye göre açıklar. Kapitalizmin motor gücü, metaların, özellikle de sermaye mallarının üretimidir. Son boom döneminde, Amerika ve diğer ülkelerin burjuvaları yeni teknolojiye, yeni fabrikalara ve yeni makinelere devasa miktarda yatırım yaptılar. Artık dünya çapında muazzam bir aşırı üretim (“aşırı kapasite”) söz konusu. Sadece Asya’da bile, kullanılamayan çok büyük bir üretim kapasitesi mevcuttur. Bunların üstesinden gelindiğinde dahi, geçmiş dönemdeki gibi bir ateşli büyümeye geri dönmek mümkün olmayacak. Bütün ülkelerde yüksek bir işsizlik oranının eşlik ettiği yavaş bir büyüme dönemi gelecektir.
1945’ten bu yana ilk kez savaş ve yavaş büyümeyle karakterize olan bir küresel istikrarsızlık yaşanmaya başlamıştır. Kapitalist sistem uzun bir süre boyunca, tam istihdamın, gelişmiş kapitalist ülkelerde yaşam standartlarının yükselmesinin ve devletler arası ilişkilerde göreli bir istikrarın gözlendiği hızlı bir büyüme yaşadı. 1974’ten beri bugün ilk kez dünya ekonomisi eş zamanlı bir yavaşlama dönemine giriyor. Bu görülmemiş durum sermaye stratejistlerini derin düşüncelere itmektedir.
1929 çöküşünün sonrasında bile, çöküş bütün büyük kapitalist ülkeleri eş zamanlı etkilememişti. Amerika krize ilk girendi, ardından Almanya ve Avusturya, sonra da Britanya girmişti, hatta 1934’te Fransa krize girdiğinde Amerika çöküşten çıkmak üzereydi. Bunlar keşfedilmemiş sulardır ve kapitalistler bu sularda başlarına ne geleceğini bilmiyorlar. Egemen sınıfın giderek artan telâşının nedeni budur ve bu telâş faiz oranlarındaki sürekli düşüşte yansımasını bulmaktadır.
Yaşanan kriz, tarihsel süreçte bir dönüm noktasına işaret etmektedir. 10 yıl önce Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra burjuvazi artık “Komünizm”in kendini tehdit etmeyeceğine inanıyordu. Kapitalist sistem (“serbest piyasa ekonomisi”) üstün olduğunu kanıtlamıştı. Egemen sınıf kendinden son derece emindi. Ekonomik boom’un sonsuza kadar süreceğini hayal ediyorlardı. Ekonomi uzmanları “yeni ekonomik paradigma” üzerine yazmaktaydılar.
Bu durum bütün sınıfların psikolojisini de etkiledi. Orta sınıf (İşçi Partisi bürokrasisi dahil olmak üzere) burjuvazinin ve onun “piyasa” ideolojisinin peşine takıldı. İşçi sınıfı hiçbir alternatif görememekteydi ve problemlerine bireysel çözümler aramakla meşguldü. İşçiler üzerindeki aşırı basınç, borç, uzun çalışma saatleri, stres ve aşırı yorgunluğa rağmen, yaşam standartlarında göreli bir iyileşme elde edilmesi geçici bir dönem için mümkündü. Reformizmin ve özellikle de onun sağ kanadının (Blair vb.) gücü ve Marksizmin güçlerinin yalıtılmışlığı ve zayıflığı buna dayanıyordu.
İşçilerin mücadeleye katılmadığı dönemde kapitalizmin, işçi örgütleri, özellikle de örgüt yöneticileri üzerindeki basıncı on kat arttı. Reformist önderler, sendika aygıtları ve Sosyal Demokrasi, sınıf basıncından kurtularak görülmemiş bir “bağımsızlık” kazandılar; yani burjuvaziye ve onun ideolojisine bağımlı hale geldiler. Kitlesel işçi örgütlerindeki çürüme uç noktalara vardı. Fakat artık bu süreç kendi sınırlarına dayanmıştır. Kısa sürede önemli olaylar kitle örgütlerini sarsarak kendine getirecektir. Tüm süreç tersine dönecektir.
  Alıntı ile Cevapla