Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 12:34   #14
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Seçilir seçilmez Bush, yeniden silahlanma davullarını çalmaya başladı. Eylül 1999’da yaptığı bir konuşmada –yani ABD ekonomisi resesyona girmeden önce– Bush, Amerikan silahlı kuvvetlerini “zayıf” bıraktığı ve yeniden silahlanma programını istemediği için Clinton’ı suçlamıştı: “Son yedi yıl, ataletle ve boş konuşmalarla harcanmıştır.” “Artık geleceğe yeni anlayışlarla, yeni stratejilerle, yeni bir kararlılıkla şekil vermeliyiz.” (BusinessWeek, 24 Aralık 2001)
11 Eylül öncesinde bile, Pentagon 3700 savaş uçağına 340 milyar dolardan fazla harcama yapmayı planlıyordu: Lockheed Martin Şirketinin F-22 Raptor, Joint Strike Fighter ve Boeing’in Superhornet uçakları. Fakat bunlar, yeni geliştirilen kitle imha silahlarıyla kıyaslandığında, gerçekten antika oyuncak olarak kalırlar. BusinessWeek (24 Aralık 2001) şu raporu veriyor:
“Nokta hedefli silahlar da öncelikli olacak. Bulutlar yüzünden körleşebilen lazer güdümlü bombalara ilâveten, ABD, her türlü hava koşulunda hedeflerini bulabilmek için Küresel Yer Bulma Sistemini (GPS) kullanan Birleşik Doğrudan Saldırı Silahlarını (JDAM) kullanacaktır.” Boeing geçenlerde Predator gibi insansız savaş uçakları yapmak için bir birim oluşturdu, bunlar keşif uçağı olarak kullanılmalarının yanı sıra füze de ateşleyebilecekler.
SSCB’nin ortadan kalkması dünya ölçeğinde yeni bir durum yaratarak ABD silah planlamacılarını yeni stratejiler geliştirmeye zorladı. Avrupa’da muazzam Sovyet konvansiyonel kuvvetleriyle karşı karşıya gelmeye hazırlanmış bir ordu yerine, dünyanın herhangi bir yerine hızla konuşlandırılabilecek, daha küçük, daha esnek kuvvetler ve daha küçük, teknolojik olarak ileri, “akıllı” silahlar geliştiriyorlar. Nokta hedefli bombaların ve insansız kara araçlarının (UAV) geliştirilmesi, ABD’ye öyle korkunç bir ateş gücü sağladı ki, Rus Bilimler Akademisinden Alexander Saevliev gibi savunma analizcileri “savaşın karakterinin değiştiği”ni ileri sürdüler.
Bununla birlikte, tarih, savaşın karakterinin 2000 yıl boyunca sürekli değiştiğini gösteriyor bizlere. Burada farklı olansa, yeni teknolojiler değil dünya ölçeğindeki güçler dengesidir. SSCB’nin çöküşü, tek bir süper gücün var olduğu anlamına gelmiştir. Devasa askeri gücüne rağmen savaşın karakteri köklü bir şekilde değişmemiştir. Son tahlilde, savaşları tek başına bombalar değil karada savaşan askerler kazanır ya da kaybeder. Eli bıçaklı ve maket bıçaklı bir avuç adamın dünyanın en büyük süper gücüne bu kadar korkunç bir zarar vermesi şaşırtıcı bir olgudur. Düşük teknolojik yöntemlerle (en etkin taşıma yöntemi eşektir) yürütülen Afganistan’daki savaş, halen başarılı bir şekilde çözülmekten çok uzaktır.
  Alıntı ile Cevapla