Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 12:35   #21
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Pentagon, Vietnam’dan bu yana Amerikan askerlerinin kara savaşına girmesine karşıdır. Fakat er ya da geç bu kaçınılmaz olacaktır. Eski bir general olan ve George W. Bush’tan daha zeki olan Colin Powell, Amerika’nın sadece çok büyük bir güç yığdığı ve bir çıkış stratejisi olduğu zaman müdahale etmesi gerektiğini düşünüyor. ABD emperyalizminin muazzam ateş gücü dikkate alındığında, bu olağanüstü derecede ürkek bir konumdur. Kendini Beyaz Saray için hazırladığı aşikâr olan Powell gibi bir adam tarafından bunun öne sürülmesi, ABD emperyalizminin stratejistlerinin, Amerika’nın yabancı maceralara girmesinin sonuçlarına ilişkin derin kaygılarını açığa çıkarıyor. Bu, ABD emperyalizminin gücünün sınırlarının farkında oluşu gösteriyor.
Bununla birlikte, ABD emperyalizmi her yere müdahale etmeye hazırlanıyor. Gerillalarla savaşması için Kolombiya hükümetine 1,3 milyar dolar verdikten sonra, şimdi de Filipinler hükümetine yaptığı yıllık 2 milyon dolarlık askeri yardımı 100 milyon dolara çıkarmıştır. Başkan Bush, Powell doktrininin çok ürkek olduğunu ve ABD’nin kara birliklerini dış çatışmalara sokmasının zamanı geldiğini düşünen yönetici kesimi temsil ediyor. Körfez Savaşında, Kosova’da ve Afganistan’da “zafer” olarak gördükleri şeyle kendi ellerindeki kozları güçlendiriyorlar. İronik bir şekilde izolasyonist bir politikayla iktidara gelen Bush, şimdi Irak’a, Sudan’a ve Somali’ye müdahalelerden bahsediyor. Pentagon halen ABD’nin bir kara savaşına girmesinden korkmasına rağmen, olayların akışı Amerika’yı hiçbir dirençle karşılaşmadan o yöne doğru çekiyor. Yeni sarsıntılar hazırlanıyor ve bunların her biri, eski sömürge ülkelerde muazzam bir istikrarsızlığa ve belli bir aşamada Amerika’da ve diğer gelişmiş ülkelerde büyük tepkilere yol açabilir.
Marksizm ve savaş
Bazı açılardan 1914 öncesi dönemi anımsatan uzun süreli bir boom ve göreli istikrar yaşadık. Şimdi her şey parçalanıyor. Fakat 1914’te emperyalistler dünyayı kolayca yönetebilirlerken, artık durum bu değildir. Üretici güçler her yerde çıkmazdadır. Kuşkusuz bu üretici güçlerin daha fazla gelişemeyeceği anlamına gelmez (üretici güçler, 1930’lardaki büyük bunalım sırasında bile belli bir ölçüde büyümüştür). Geçici boom’ların olmayacağı anlamına da gelmez. Fakat 1945’ten sonraki uzun yükseliş dönemi boyunca kapitalizmin yaşadığı türden bir büyüme artık gündemde değildir. 1990’ların ikinci yarısındaki geçici boom, kapitalizmin küresel kriziyle son bulmuştur ve bu durum ekonomik krizde, artan çelişkilerde ve sürekli savaşlarda ifadesini bulmuştur. Bu, yeni bir döneme, dünya çapında bir fırtına ve gerginlik dönemine girdiğimiz anlamına geliyor. Dünya devrimi çağı. Bu, barış ve istikrar dönemi değildir, bilâkis tam tersi geçerlidir. Savaşlar bu dönemde kaçınılmazdır ve belirli koşullar altında savaştan devrim doğabilir. Eski istikrar yerini her düzeyde istikrarsızlığa bırakmıştır. Ve belli bir aşamada bu işçi sınıfının bilincinde ifadesini bulmak zorundadır.
  Alıntı ile Cevapla