Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 12:42   #36
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Koreli işçilerin yüksek bilinç ve militanlık düzeyi, KCTU’nun Afganistan’daki savaşa karşı çıkmak ve bir işçi partisi ihtiyacı (Demokratik Emek Partisi) gibi siyasal talepler yükseltmesinde yansımasını buluyor. Bu onun, sözde Üçüncü Dünya ülkelerindeki en güçlü sendikalardan biri olmasını sağlıyor. Tabanın muazzam mücadeleci ruhu ve şevki, bir kez mücadele içinde örgütlenirse, sadece Güney Kore’de değil tüm Asya’da işçi sınıfı içinde varolan muazzam devrimci potansiyeli gösteriyor. Bu işçiler dinçtirler, Avrupa’daki işçi hareketinin oportünist alışkanlıklarına ve rutinliğine bulaşmamışlardır. Devrimci fikirlere açıktırlar. İhtiyaç duyulan tek şey ise işçi sınıfı ve sendikalar içinde kök salmış örgütlü bir Marksist akımın oluşturulmasıdır. Toplumun sosyalist dönüşümü için Marksist bir programla silahlandığında, Kore proletaryasının hareketini dünyada hiçbir güç durduramaz.
Chun Doo Hwan’ın askeri diktatörlüğünün devrimle yıkılmasından bu yana, Koreli işçiler ve öğrenciler uzatmalı bir devrim ve karşı-devrim döneminden geçtiler. 1987-89 devrimci yılları 1905 Rus Devrimiyle karşılaştırılabilir. Eğer Koreli işçiler ve öğrenciler Bolşevizmin yöntemlerini dikkatle incelerlerse ve onları mevcut duruma uygularlarsa, Kore işçi sınıfı 1917’dekine benzer bir klasik işçi devrimini hiç de uzak olmayan bir gelecekte başarabilir. Böyle gerçek bir sosyalist devrimin, işçilerin Kuzey’deki yoldaşları ve Çin, Endonezya ve diğer Asya ülkelerinin çabuk toparlanan işçi sınıfları üzerinde derin bir etkisi olurdu. Güney Kore bölgede kilit bir ülke konumundadır. Bolşevik bir programla silahlanmış Koreli işçiler, Asya işçi sınıfının zafere ulaşmasını sağlarlardı.
Endonezya
Gaddar Suharto diktatörlüğünün 1998 Mayısında devrilmesinden üç yıl sonra, devrimci süreç hızını yitirmiş görünüyor. Üç yıl içindeki üçüncü hükümet olan yeni Megawati hükümeti, kendi partisi olan Endonezya Demokratik Partisi ile Suharto’nun eski iş arkadaşları, eski rejimin bürokratları ve güçlü askeri hizip arasındaki sallantılı bir koalisyonu ifade ediyor. Megawati’nin başkanlığı, devletin tepesindeki derin politik krizin doğrudan sonucudur. Bu kriz sözde reform yanlısı bir din adamı olan Vahid’in uzaklaştırılmasına yol açmıştır.
Yeni Düzenin çöküşüyle birlikte kaybettiği konumunu tekrar kazanmaya çalışan ordunun da yardımıyla, Megawati hükümeti toplumun üzerinde geçici bir istikrar ve dengeyi temsil ediyor. Bu, artık eski tarzda yönetemeyen burjuvazinin, ülkeyi yönetmek için yeni bir yol bulma girişimidir.
Sürünür haldeki ekonominin, yakıcı ulusal sorunun ve en önemlisi genç ve halen deneyimsiz olan işçi sınıfının en temel sorunlarına çözüm bulamadıkça, Megawati hükümetinin istikrar görüntüsü hızlı bir şekilde parçalanacaktır.
Güçlü ordu desteğine rağmen, Megawati hükümeti Suharto diktatörlüğünün bir kopyası değildir. Mevcut durumda açık bir askeri diktatörlüğe geri dönmek burjuvazi için mümkün değildir. Bu doğrultudaki her girişim, kafası karışık kitleleri hareket geçirecektir ve ülkeyi dağılma noktasına getirecektir. Böyle bir durum, devrimci süreci kamçılayacaktır.
  Alıntı ile Cevapla