Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 12:47   #57
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Son dönem, ileri kapitalist ülkelerde hafif bir tepkiyle karakterize olmaktaydı. Artık bu da sınırlarına ulaşmıştır. Burjuvaların ve reformistlerin bütün planları küle dönüşecektir. Hatta bu dönemde bile sınıf mücadelesinde patlamalara tanık olduk, tıpkı Aralık ve Kasım 1995’de Fransa’da gerçekleşen kitlesel grevler gibi. Üstelik bunlar gelecekte yaşanacak olanlarla kıyaslandığında sönük kalacaktır. Görülmesi gereken temel şey, dünya ölçeğinde kapitalizmin tamamen çıkmazda olduğudur. Her şeyden önce, ani dönüşlerin ve değişimlerin kaçınılmaz olduğu kavranmalıdır. 11 Eylül gibi olayların temelinde yatan şey bu durumdur. Olaylar, olaylar, olaylar, işçi sınıfının bakış tarzını değiştirmek için zorunludur.
Sosyal Demokrasinin ve Stalinizmin yozlaşması
Son yirmi yıl, özellikle de son on yıl, tüm sosyalist ve komünist partilerin nihai yozlaşmasına damgasını basmıştır. Bu partiler, sosyalizmi ve devrimi savunuyormuş numaralarından vazgeçmişlerdir. Troçki’nin öngördüğü gibi, sendika liderleri burjuva devlete giderek daha fazla yamanmıştır. Şimdi bütün bu hayaller havada dağılmaktadır. Kapitalistler 1945’ten bu yana dünya çapındaki en derin krizle yüz yüzeler. İşin sırrı dünya ekonomisinde ve bizzat dünya ticaretinde yatmaktadır. Dünya ekonomisinin entegrasyonu (küreselleşme) üretici güçleri görülmemiş derece geliştirdi. Fakat, öngördüğümüz gibi, belli bir noktada bu gelişme kapitalizmin temel çelişkileriyle karşılaşmıştır. Küreselleşme kendini kapitalizmin küresel krizi olarak ifade etmektedir.
Dünya ölçekli bir ekonomik çöküş, kuşkusuz her şeyi altüst edecektir. Fakat Marksistler için, çöküş her derde deva bir ilaç değildir. Defalarca açıkladığımız gibi boom’un devam etmesi, olumsuz olmak bir yana, sanayi cephesinde militan bir patlamanın temelini döşer. Tüm durum, aşırı bir istikrarsızlıkla karakterize olmaktadır.
Özellikle bu dönemde, Sosyal Demokratların ve Stalinistlerin iliklerine kadar yozlaşmaları diyalektik bir çelişkidir. Boom devam ettiği sürece Blair gibi unsurlar, varlıklarını sürdürebilirlerdi. Fakat kriz koşullarında ne mal oldukları ortaya çıkacaktır. Reformizm ancak reformlar yaptığı sürece kitlelere çekici gelir. Fakat reformsuz ya da karşı-reformlar içeren bir reformizm, herkese saçma gelir.
Kapitalizm geçmişte yaptığı gibi geniş çaplı ödünler veremez artık. Burjuvazi, Sosyal Demokrat liderleri yaşam standartlarında ve kamu harcamalarında kesinti yapmaları konusunda sıkıştırmaktadır. Fakat işçi sınıfı daha fazla reform için bastıracaktır. Bu çelişki, krizin belli bir aşamasında kendisini ifade etmek ve kitle örgütlerini bölmek zorundadır. Kapitalizmin krizi bu yüzden reformizmin de krizidir.
Geçtiğimiz dönemde, ileri kapitalist ülkelerin işçi sınıfında belirli bir yumuşaklık söz konusuydu. Geçmişin derslerini unutmuşlardı. Fakat şimdi kapitalizm, en klasik modeline, açık sınıf baskısına geri dönüyor. Devletin küçültülmesi, özelleştirmeler ve kamu harcamalarına sürekli saldırılar bunun bir ifadesidir. Acı reçeteler sınıfların arasını açacaktır. İşçi sınıfının ruh hali sertleşecektir. Kitle örgütlerinde solun büyümesinin ve Marksizmin toparlanmasının nesnel temeli budur.
  Alıntı ile Cevapla