Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 12:47   #62
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İkinci Dünya Savaşını takip eden uzun süreli ekonomik yükseliş döneminde, bir grev tehdidi dahi ileri kapitalist ülkelerde çoğu zaman grevden kaçınmak için yeterli oluyordu. O zamanlar işyeri temsilcisi olmak çok kolaydı. Fakat şimdi her şey değişti. Bunun nesnel nedenleri vardır. Boom dönemlerinde kapitalistler üretimin hiçbir şekilde durmasını istemezler, bu yüzden grevden kaçınmak için artı-değerin bir kısmını feda ederek işçilere ödünler verebilirler. “Toplumsal ortaklığın” ve sınıf işbirliğinin ekonomik temeli budur. Fakat daha önce açıkladığımız gibi son boom, büyük ölçüde işçi sınıfının iliklerine kadar sömürülmesine dayandırılmıştır. Bunun sonuçları tamamen farklıdır. Hatta boom’un en tepesinde karşı-reformlar ve saldırılar yaşanmıştır. Yaklaşan çöküşte işler çok daha kötü gidecektir.
Gelecek dönemde işyeri temsilcisi olmak zorlaşacaktır. Yalnızca en militan ve cesur unsurlar seçimlerde aday olmayı göze alacaklardır. Grevler şiddetli geçecek ve ödünler elde etmek zorlaşacaktır. Bu değişen nesnel koşullarda, sendikaların dönüşümü için temel bulabiliriz. Olayların sıcağında, işçi örgütleri tepeden aşağıya dönüştürülecektir. Bu dönemde sendikalar gerçek Marksistler için hayati alanlardır.
Sendikalar yeni toplumun eski toplum içindeki embriyolarıdır. Lenin sendikaları “komünizm okulları” olarak tanımlamıştı. Buralar, yüz binlerce hatta milyonlarca proleterin, gelecekte toplumun yönetimini kendi ellerine almalarını mümkün kılacak eğitimi ve deneyimi edineceği okullardır.
Marksistlerin amacı yeni üyeler kazanmak, düşüncelerimizi yaymak, yayınlarımızı satmak ve etkimizi yayıp derinleştirmektir. Değişen koşullar altında, sendikalar çok verimli bir çalışma alanı olacaktır. Kriz ilk olarak kendini sendikalarda göstermiştir. Sendika liderleri tarafından sürdürülen sınıf işbirliği politikasının sınırları vardır. Bu aşamada, sendikal çalışma, çok emek isteyen ve sonuçları mütevazı olan zahmetli bir mücadeledir. Fakat gelecek için gerekli bir yatırım ve hazırlıktır.
Belli bir aşamada sendikalar rejime karşı yarı muhalif hatta resmen muhalif konuma gelecektir. Hiçbir şey ultra solcuların satıp durdukları “sendikalarda çalışmamalıyız” fikrinden daha tehlikeli değildir. Hatta bürokratik aygıt hareketi engelleyip gerici bir rol oynadığında ve işçiler gayri resmi eylemlere başvurduğunda dahi, dönecekleri yer daima sendikalardır. Geçici taban örgütlenmeleri bir rol oynayabilirler, fakat asla sendikaların sürekli örgütlenmelerinin yerine geçemezler.
Stalinistler her yerde çökmüş durumdadırlar ve geçmişteki hallerinin bir gölgesidirler. Marksizm-Leninizmin fikirleriyle hiçbir bağları kalmamıştır ve sıradan reformist politikacılar haline gelmişlerdir. Bu da onların örgütsel yeteneklerini etkilemektedir. Sendikalar üzerinde geçmişte olduğu gibi etkileri yoktur. Aynı zamanda sektlerin de gerçek sendikal çalışmanın nasıl yürütüleceğine dair hiçbir fikirleri yoktur. Bu yüzden, eğilimimizin sendikalarda ciddi temel oluşturmasının yolu açıktır, yeter ki çalışalım.
İleri işçiler ciddi açıklamalar ve analizler istiyorlar, sadece slogan ve ajitasyon değil. Kitaplarımız bu katman arasında hatırı sayılır bir başarı kazanmıştır, özellikle de Aklın İsyanı. Bu da göstermektedir ki, sadece gençler arasında değil aynı zamanda işçiler arasında da teoriye susamışlık artmaktadır. Bunu küçümsemek ya da yazılı yayınlarımızı en düşük ortak paydaya indirgemek ciddi bir hatadır. Amacımız, ileri işçilerden başlayarak işçilerin düzeyini yükseltmektir.
  Alıntı ile Cevapla