Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 12:48   #67
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Perspektifler
Mevcut durum, Birinci Dünya Savaşının patlak verişini önceleyen uzun süreli sınıfsal barışın sonundaki 1912-14 dönemine benzemektedir. Bu dönem, 1923’e kadar devam eden yeni bir savaşlar ve devrimler dönemini başlatmıştı. Ardından, 1920’lerin boom’u üzerinde temellenen göreli bir istikrar dönemi yaşandı; bu dönemi de geçtiğimiz on yıla benzetebiliriz. O ise, yeni bir istikrarsızlık, devrim ve karşı-devrim dönemini açan ve ancak İkinci Dünya Savaşının (1939-45) patlak vermesiyle biten 1929-33 çöküşüyle sona ermişti.
Daha önceki belgelerde açıkladığımız özgül nedenlerden dolayı, 1945 sonrası dönem, esasen dünya ticaretinin yayılmasına dayanan uzun dönemli bir kapitalist yükselişle karakterize oldu. Bu dönem, 1973-75’te, savaştan bu yana yaşanan ilk dünya resesyonuyla sona erdi. Bu da savaş sonrası ekonomik yükselişten farklı olan yeni bir dönemi araladı. Bu dönem de düşük büyüme hızı, yüksek işsizlik, devlet harcamalarında kesinti ve karşı-reformlarla karakterize oldu.
Son dönemdeki boom bizim tahminlerimizden uzun sürse de, savaş sonrası yükselişle hiçbir benzerliği yoktu. Aslında bu dönemin temel ekonomik göstergelerinin hiçbiri geçmiş dönemlerle benzerlik taşımamaktadır. Geçmişe baktığımızda, 1990’ların boom’u, düşüş döneminin yolunu döşeyen 1920’lerin çalkantılı boom’una daha çok benzemektedir. Elbette tarih tamamen aynı şekilde tekerrür etmez. Daima karşı-akıntılar ve farklılıklar mevcuttur. Devrimci süreç düz bir çizgi üzerinde ilerlemez. Yükseliş dönemlerini durgunluk dönemleri takip eder. Fakat her dönemde, örgütü inşa etmek ve güçlendirmek şarttır.
1945’in ardından yaşanan uzun dönemli kapitalist yükselişte, sınıflar arasındaki ve hatta devletler arasındaki ilişkilerde göreli bir istikrar vardı. Artık hepsi bitti. İstikrarın yerine evrensel bir istikrarsızlık hakimdir. Bu ABD’de bile görülebilir; aslında özellikle de ABD’de. 11 Eylül olaylarıyla birlikte, Amerikalıların zarar görmezlik efsanesi sonsuza dek tuzla buz edilmiştir. Amerika da dünyanın geri kalan kısmının içinde bulunduğu ve tamamen kapitalizmin hazırladığı mevcut kaos, patlama ve kargaşa ortamına dahil olmuştur.
Troçki Rus Devriminin Tarihi adlı eserinde, bir devrimin ilk göstergesinin kitlelerin politikaya katılması olduğunu açıklıyordu. Bu artık ABD’de ve bütün diğer ülkelerde yaşanmaktadır. Politikayla ilgilenmeyen insanlar aniden ilgilenir hale gelmişlerdir. Bugüne kadar spor sayfaları dışında gazete okumayan insanlar şimdi Afganistan’dan gelen son haberleri can kulağıyla dinliyorlar; dünya politikasının ve askeri işlerin karmaşıklığını anlamaya çalışıyorlar.
Tahmin ettiğimiz üzere 11 Eylül’ün ivedi etkisi gerici bir karaktere sahiptir. Yapılan anketlere göre Başkan Bush’a yüksek oranda bir destek var. Fakat bu son derece gelgeç bir ruh halidir ve çok kolayca tam tersine dönüşebilir. Şimdiki başkanın babasının Körfez Savaşı sırasında yüksek bir destek gördüğünü ve bunun ertesi yıl yapılan Başkanlık seçimlerinde onu yenilgiye uğramaktan kurtaramadığını unutmayalım. Amerika’daki ruh hali 10 yıl öncesiyle kıyaslandığında daha istikrarsızdır. George W. Bush Amerika tarihinin en çok nefret edilen ve alay edilen politikacısı olarak görevini bitirecektir. Ve onun kader arkadaşı Tony Blair de Britanya’da aynı akıbetle yüzleşecektir.
Anlaşılması gereken temel şey dünya ölçeğinde kapitalizmin çıkmazda olduğudur. Çok patlamalı bir durumu hazırlayacak çelişkiler birbiri üzerine birikmektedir. Krizler belirdikçe kitlelerin ruh hali belli bir anda aniden sola kayarak hızla değişebilir. New York belediye başkanı 11 Eylül’ün ardından itfaiyecilere kendi yoldaşlarının cesetlerini aramayı durdurma emri verdiğinde, New Yorklu itfaiyecilerin davranışı, Amerikalı kitlelerin çelişkili ruh halini göstermekteydi. İtfaiyeciler Belediye Sarayına yürüyüp polisle meydan savaşı yürüttüler. Ve bütün bunları yaparken Amerikan bayrağı taşıyorlardı. Bu bir diyalektik çelişkidir. Amerikalı işçilerin eylemi onların bilinçlerinden daha ileri durumdadır. Büyük bir olasılıkla, nihai iktidar hücumunu yaparlarken de hâlâ ellerinde bayrak olacaktır. Ama bu sonucu hiç de değiştirmeyecek!
  Alıntı ile Cevapla