Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 14:39   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Şu an itibarıyla kapitalizm uzun süreli ve derin bir bunalım dönemine girmiştir. Tam anlamıyla söyleyecek olursak, bu dönem –geçmiş hakkında kehanette bulunulabileceği ölçüde– 20 yıllık çalkantılı gelişme döneminin bir sonucu olarak dünya pazarının Alman, İngiliz ve Kuzey Amerikan kapitalizminin gelişimi için artık yetersiz hale gelmiş olduğu 1913 gibi geri bir tarihte başlamalıydı. Kapitalist gelişmenin bu devleri bunu bütünüyle hesaba kattılar ve şunu dediler: Yıllarca uzayacak olan bu bunalımdan sakınmak için şiddetli bir savaş krizi yaratacağız, rakibimizi yok edeceğiz ve son derece daralmış olan dünya pazarı üzerinde kesin bir egemenlik elde edeceğiz. Ne var ki, savaş yalnızca şiddetli değil, uzayan bir krize neden olarak çok uzun sürdü; ve Avrupa’nın kapitalist ekonomik aygıtını tamamen yok edip, böylelikle Amerika’nın ateşli gelişmesine olanak tanıdı. Ama Avrupa’yı kapı dışarı ettikten sonra savaş, uzun erimde Amerika’yı da büyük bir krize sürükledi. Bir kez daha, kaçmanın yolunu aradıkları ama bu kez Avrupa’nın yoksullaşması nedeniyle misliyle yoğunlaşmış olan aynı bunalıma tanık oluyoruz.
Peki acil ekonomik perspektifler nelerdir?
Çok açıktır ki, Avrupa savaş pazarı hatırlanamayacak kadar geride kaldığı için, Amerika bir kısıtlama yaşamak zorunda olacaktır. Öte yandan Avrupa, benzer bir şekilde, en geri, yani en hasar görmüş alanlara ve sanayi dallarına uygun bir düzeyde durmak zorunda kalacaktır. Bu, ekonomide tersinden bir düzlüğe ulaşma, yani sonuç olarak uzun süreli bir kriz anlamına gelecektir: Ekonominin bazı dallarında ve bazı ülkelerde durgunluk; diğerlerinde cılız bir gelişme. Çevrimsel dalgalanmalar gerçekleşmeyi sürdürecekler, ancak genelde kapitalist gelişme eğrisi yukarıya doğru değil aşağıya doğru eğilecektir.
Kriz, Boom ve Devrim

Ekonomideki boom ve krizle devrimin gelişimi arasındaki karşılıklı ilişki, bizim için yalnızca teori açısından değil, her şeyin ötesinde pratik olarak büyük önem taşır. Çoğumuz Marx ve Engels’in 1851’de –boom tepe noktasındayken– 1848 Devriminin sona ermiş olduğunu ya da en azından bir sonraki krize kadar kesintiye uğradığını kabul etmenin gerekliliğine ilişkin yazdıklarını hatırlarız. Engels, 1847 krizi devrimin anasıyken, 1840-50 boom’unun muzaffer karşı-devrimin anası olduğunu yazmıştı. Ancak bu yargıları krizin değişmez bir şekilde devrimci eylemi doğururken, boom’un tam tersine işçi sınıfını pasifize ettiği anlamında yorumlamak son derece tek yanlı ve tamamen yanlış olur. 1848 Devrimi krizden doğmadı. Kriz yalnızca son itilimi sağladı. Esasen devrim, kapitalist gelişmenin gerekleriyle yarı-feodal toplumsal ve devlet sisteminin prangaları arasındaki çelişkilerden doğdu. İkircimli ve yarı-yolda kalan 1848 Devrimi, buna rağmen lonca ve serflik rejiminin kalıntılarını silip süpürdü ve böylelikle kapitalist gelişmenin çerçevesini genişletti. Ancak ve ancak bu koşullar altında 1851 boom’u 1873’e kadar süren bütün bir kapitalist refah döneminin başlangıcına işaret ediyordu.
Engels’e gönderme yaparken bu temel olguları gözden kaçırmak çok tehlikelidir. Çünkü kesin olarak, Marx ve Engels’in gözlemlerini yaptıkları 1850’den sonradır ki, normal ya da düzenli bir durum değil, 1848 Devrimi tarafından önü açılmış olan bir kapitalist Sturm und Drang (fırtına ve gerginlik) dönemi başladı. Bu nokta belirleyici bir öneme sahiptir. Kriz yalnızca yüzeysel ve kısa ömürlüyken, refahın ve uygun konjonktürün son derece güçlü olduğu bu fırtına ve gerginlik dönemi devrimle sona ermiştir. Burada söz konusu olan konjonktürdeki bir gelişmenin olanaklı olup olmaması değil, konjonktür dalgalanmalarının düşen bir eğri boyunca mı, yoksa yükselen bir eğri boyunca mı ilerlediğidir. Bu bütün sorunun en önemli yanıdır.
  Alıntı ile Cevapla