Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 14:40   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu ekonomik bunalım temelinde, burjuvazi, işçi sınıfının üzerine giderek daha büyük bir basınç bindirmek zorunda kalacaktır. Bu durum, halihazırda safkan kapitalist ülkelerde; Amerika’da ve İngiltere’de, ve daha sonra Avrupa’nın tamamında başlamış olan ücret kesintilerinde görülebilir. Bu, ücretler üzerinde büyük mücadelelere yol açmaktadır. Bizim görevimiz, ekonomik durumu açık bir şekilde kavrayarak bu mücadeleleri genişletmektir. Bu son derece açıktır. Ücretler için verilen büyük mücadelelerin, ki klâsik bir örneği İngiltere’deki madenciler grevidir, otomatik olarak dünya devrimine, nihai iç savaşa ve politik iktidarın fethi mücadelesine yol açıp açmayacağı sorulabilir. Ne var ki sorunu bu şekilde koymak Marksistçe değildir. Bizim gelişmeye ilişkin otomatik garantilerimiz yoktur. Ama krizin yerini geçici bir elverişli konjonktür aldığında, bu bizim hareketimiz açısından neyi ifade edecektir? Birçok yoldaş bu dönemde eğer bir iyileşme gerçekleşirse bunun devrimimiz için ölümcül olacağını söylüyor. Hayır, hiçbir koşulda. Genel olarak proleter devrimci hareket hiçbir şekilde krize otomatik olarak bağlı değildir. Yalnızca diyalektik bir etkileşme vardır. Bunu anlamak esastır.
Rusya’daki ilişkilere bakalım. 1905 devrimi yenilgiye uğradı. İşçiler büyük fedakârlıklara göğüs gerdiler. 1906 ve 1907’de son devrimci parlamalar oldu ve 1907 sonbaharıyla birlikte büyük bir dünya krizi patlak verdi. Bunun işaretini Wall Street’in Kara Cuması vermişti. 1907, 1908 ve 1909 boyunca Rusya’da da çok kötü bir kriz hüküm sürdü. Hareketi tamamen öldürdü, çünkü işçiler mücadele boyunca o kadar çok cefa çekmişlerdi ki, bu bunalım ancak onların cesaretini kırmaya yarayabildi. Devrime neyin yol açacağı üzerine aramızda çok tartışmalar oldu: Bir kriz mi yoksa elverişli bir konjonktür mü?
O zaman birçoğumuz Rus devrimci hareketinin elverişli bir ekonomik konjonktürle yeniden hayata kavuşturulabileceği görüşünü savunuyorduk. Ve gerçekleşen şey de buydu. 1910, 1911 ve 1912’de, ekonomik durumumuzda bir ilerleme ve cesaretlerini yitirmiş, demoralize olmuş ve cansızlaşmış işçileri yeniden biraraya getirmeye yarayan elverişli bir konjonktür vardı. İşçiler üretimde ne kadar önemli olduklarının yeniden farkına vardılar ve önce ekonomik alanda, sonra da aynı şekilde politik alanda saldırıya geçtiler. Savaşın arifesinde işçi sınıfı bu refah dönemi sayesinde doğrudan bir saldırıya geçebilecek ölçüde sağlamlaşmıştı. Ve biz bugün, kriz ve süreğen mücadele nedeniyle işçi sınıfının çok büyük bir yorgunluk içinde olduğu dönemde zaferi elde edemezsek, ki bu mümkündür, konjonktürde bir değişme ve yaşam standartlarında bir yükseliş, devrim üzerinde yıkıcı bir etki değil, tam tersine oldukça elverişli bir etki yapar. Böyle bir değişim ancak, elverişli konjonktürün uzun bir refah döneminin başlangıcına işaret ettiği durumda zarar verici olabilir. Ama uzun bir refah dönemi, pazarda bir genişlemenin başarılmış olduğu anlamına gelir ki, bu tümüyle ihtimal dışıdır. Çünkü kapitalist ekonomi zaten dünya gezegenini kucaklamıştır. Avrupa’nın yoksullaşması ve Amerika’nın dev savaş pazarı üzerinde tantanalı yeniden doğuşu, bu refahın, Amerikan kapitalizminin Avrupa’yla hiçbir şekilde kıyas kabul etmeyecek ölçüde çıkış pazarları aradığı ve yarattığı Çin, Sibirya, Güney Amerika ve diğer ülkelerin kapitalist gelişmeleri aracılığıyla yeniden inşa edilemeyeceği vargısını desteklemiştir. Görünen odur ki, bir bunalım döneminin arifesindeyiz; bu tartışmasızdır.
  Alıntı ile Cevapla