Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-03-2007, 10:56   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Ancak Türkiye’nin bu gelişmelerle birlikte yabancı sermaye girişini artırmak için kapsamlı bir strateji belirlemesi gerekmektedir. Bu çerçevede siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması, Türk yargı sisteminin etkinleştirilmesi ve yabancı sermaye teşviklerinin bir devlet politikası olarak benimsenmesi temel öncelikler olarak görülmektedir. Vergi mevzuatı başta olmak üzere yasaların adil, anlaşılması ve uygulaması kolay hale getirilmesi, vergi ve teşvik sisteminin yabancı yatırımcı açısından haksız rekabet yaratmayacak şekilde düzenlenmesi de diğer önemli hususlardır. Tüm bunların yanı sıra Türkiye’nin yatırım çekmek için AB adayı diğer ülkelere kıyasla coğrafi konumundan doğan ayrıcalıkları üzerine yoğunlaşması ve transit ticareti kolaylaştıracak lojistik hizmetleri geliştirmek yönünde strateji belirlemesi rekabet gücünü artıracaktır. Ayrıca Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik perspektifini uluslararası pazarlarda iyi anlatabilmesi de yabancı firmaların Türk piyasasına olan güven sorununu aşmasında ve özellikle üçüncü ülkelerin Türkiye’ye yatırım yapma konusundaki vizyonlarını genişletmesi yönünde etkili olacaktır. Türkiye’nin pek çok alanda olduğu gibi yabancı sermaye girişine yönelik olarak bir diğer sorunu da tanıtımdır. Bu yönde mevcut koşulların iyileştirilmesi için çalışmalara hız verilirken, yabancı yatırımcılar için Türkiye’deki yatırım ortamına ilişkin varolan olumlu özelliklerin de vurgulanarak, kapsamlı tanıtım çalışmalarının gerçekleştirilmesi Türkiye’ye ilişkin bazı önyargıların aşılmasında etkili olacaktır.

4. Gümrük Birliği ve İstihdam



Gümrük Birliği’ne yönelik mevcut eleştirilerin yoğunlaştığı bir diğer önemli alan istihdamdır. Gümrük Birliği’nin Türkiye’nin istihdam sorununu daha ciddi bir noktaya getireceği, rekabet gücü düşük sektörlerde ve özellikle KOBİ’lerde pazar ve üretim kaybına, nihai aşamada ise işsizliğe yol açacağı yönündeki eleştirilerde, bazı önemli değerlendirmeler göz ardı edilmektedir. Öncelikle Türkiye’deki işsizlik oranına yönelik sağlıklı verilere ulaşılamazken, mevcut veriler dahilinde işsizliğin hangi oranda Gümrük Birliği’ne bağlı olduğunu tayin etmek güçtür. Bu çerçevede Gümrük Birliği’nin istihdama etkileri yönünde yapılan değerlendirmeler varsayımdan öteye geçmemektedir.

Gümrük Birliği belirtildiği gibi tam rekabet koşulları çerçevesinde, işleyen bir serbest piyasa ekonomisinde belirlenen standartlara uygun, kaliteli üretime yönelik bir yapılanma sunmaktadır. Bu çerçevede istihdam kaybının olduğu sektörlerde öngörülen kalite düzeyinde üretimin gerçekleşmediği ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte Gümrük Birliği sonrası Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden gerçekleştirdiği ithalatın yatırım ve ara malları lehine olan dağılımının, orta vadede sanayinin yapısında üretim kalitesini artırıcı etki yapacağı yukarıda ortaya koyulmuştur. Sanayinin rekabet gücünü olumlu yönde etkileyecek olan bu değişim istihdam edilen işgücü oranında da rol oynayacaktır. Bu çerçevede Gümrük Birliği sonrası, rekabet gücü artan ve ihracat imkanı yakalayan sektörlerde oluşacak istihdam ihtiyacı, diğer sektörlerde oluşan istihdam kaybının dengelenmesine yardımcı olacaktır.

Bilindiği gibi Gümrük Birliği’nin yabancı yatırımlar üzerindeki olumlu etkileri halihazırda beklenen düzeyde değildir. Bu durumun temel sebeplerinden biri, Türkiye’deki ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkların iç ve dış yatırımları özendirici bir iklimin oluşmasını engellemesidir. İstikrarın sağlanması halinde yeni yabancı sermaye mevzuatı, etkin teşvikler ve AB ile büyük ölçüde uyumlaştırılmış rekabet mevzuatı, yabancı sermaye girişine uygun zemin oluşturacaktır. Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin muhtemel etkilerinden birisi de, istihdamın artışı olacaktır.

Gümrük Birliği çerçevesinde Türkiye ile yürüttüğü ticari işbirliğinin, Avrupa Birliği’ne sunduğu en önemli avantajın Türkiye’deki büyük ve dinamik pazarın yanı sıra AB sermaye yatırımlarına ucuz istihdam olanağı yaratması olarak görülmektedir. Ancak Gümrük Birliği’nin tamamlanmasını takiben, Avrupa Birliği, sendikacılık hareketlerinin baskısı ve Avrupa Sosyal Şartı çerçevesinde ucuz işgücünün sosyal damping ile haksız rekabete yol açmasından duyduğu endişe ile Türkiye’deki çalışma normları ve sendikal özgürlükler konuları üzerinde önemle durmuştur. Öte yandan Birliğe aday MDAÜ’ler ile karşılaştırıldığında yeni süreçte Türkiye’nin ucuz işgücü sunan bir aday ülke olmadığı da ortaya çıkmaktadır. Son dönemde Türk yatırımcıların da yatırım ve işletme maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle komşu ülkelere ve hatta Uzak Doğuya yönelmeleri bu saptamayı doğrulamaktadır.

Bu çerçevede Gümrük Birliği’nin Türk istihdam piyasasında ucuz işgücüne bağlı olarak işsizlik sorununa çözüm getirebileceği düşüncesi içinde bulunulan koşullarda gerçeği yansıtmamakta, buna karşılık Gümrük Birliği’nin nitelikli işgücünü teşvik edici bir etkisi olacağı ortaya çıkmaktadır. Nitelikli işgücü bu aşamada Türkiye’nin Avrupa Birliği karşısında rekabet kapasitesini yükseltebilmesinin ön koşullarından biri olarak görülmektedir. Uzun yıllar emek yoğun teknolojileri tercih eden Türkiye’nin ileri teknolojilerle üretim yapan AB şirketleri karşısında rekabet gücünü koruyabilmesi, işgücünü yüksek teknolojiyi kullanabilir düzeye getirmesine bağlıdır. Bu da öncelikle Türkiye’de iş öncesi mesleki eğitim sisteminin geliştirilmesi ve yaşam boyu eğitim anlayışının yerleştirilebilmesini gerektirmektedir..
  Alıntı ile Cevapla