Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-03-2007, 12:31   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Kapitalist Sistem Sağlıklı Bir Toplum Yaratamaz

Kapitalist Sistem Sağlıklı Bir Toplum Yaratamaz

Aslı Ceren



ABD emperyalizminin başını çektiği emperyalist paylaşım savaşının Irak’ın işgaline dönüştüğü ve tüm Ortadoğu’ya yayılmak istendiği bugünlerde, açlık, hastalık ve ölüm rakamlarla ifade edilen olgular olarak bizlere sunuluyor. Savaşta 2 binden fazla insan öldü, en az 5 bin kişiyse yaralandı. Güney Irak’ta 1,5 milyon kişinin gerekli su ihtiyacını bile gideremediği ve 200 bin çocuğun ishalden ölmek üzere olduğu gazete sayfalarında “rakamlarla savaş” başlığıyla verildi. Amaçları, vahşeti normal olaylar olarak kanıksatmak. Hemen her gün insanın ve insan sağlığının, yaşamın nasıl saniyeler içinde ve barbarca yok edildiğini ekranlardan görüyor, gazetelerden okuyoruz. Haksız bir savaşla yeniden karşı karşıya kalan masum Irak halkı, çok sayıda evlâdını toprağa verdi, veriyor. Hastaneler, işçi semtleri, alışveriş merkezleri bombalandı. Ve Irak halkı yaşamının her anında ölümün her türlüsünü yaşadı, yaşıyor. Cephede organları param parça olanlarından tutun da, gece ansızın düşen bombalarla uykusunda göçüp giden masum insanlara varıncaya dek. Ölen yakınlarının acısını yaşayamadan kendi canını kurtarma telâşına düşen insanlar ve savaşı, acıyı, vahşeti yaşayan çocuklar! Kapitalizm insanlığa bir kez daha ölümlerin en acısını yaşatıyor. ABD emperyalizmi ekonomik krizinden çıkabilme telâşıyla ve Ortadoğu’yu paylaşmak, enerji kaynaklarına el koymak amacıyla, Irak’taki diktatörlüğe karşı sözümona demokrasi getirme kılıfı altında kanlı bir operasyon yürütüyor.
Kapitalist sistem geride bıraktığımız 20. yüzyılda savaşlar yoluyla 250 milyon insanı yok etti. Evet insanlar yaşadıkları acıları unutarak yola devam etmek zorundaydılar. Fakat sadece yaşadığımız acıları değil, her şeyi unuttuk. Daha doğrusu içinde yaşadığımız adaletsiz sistemin temel gerçekleri unutturuldu. Bir kez daha aynı vahşeti yaşıyoruz, bu kez bu vahşete karşı mücadele yürütmezsek, savaşların nedeni olan kapitalist sistemi yıkmayı amaçlamazsak, aynı acıları tekrar tekrar yaşayacağız. Sadece savaşlar da değil; günlük yaşantımızda da her gün yoksulluğu, acıyı, ölümü yaşayacağız. Oysa bir kez daha kapitalist sistemin ölüm çanını çalma fırsatı ile karşı karşıyayız. Ve bir kez daha şu anlamlı şiarla karşı karşıyayız: “YA SOSYALİZM, YA BARBARLIK!”
Kapitalizm savaşta da barışta da öldürür!

Ölümü kabul etmek ne kadar zor olursa olsun, doğadaki her canlı organizma doğuyor, büyüyor ve göçüp gidiyor “her dalı yemiş yüklü dünyadan”. Ama kimi kuş sütüyle beslenerek, kimi “beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yiyemeden doyasıya”. Evet yaşadığımız toplumda sağlık sorunu, sınıflı bir toplum olan kapitalist toplum gerçeğinden koparılarak tartışılamaz.
Sağlık sorununun nasıl bir sorun olduğundan önce, sağlığın ne olduğunu tanımlayarak işe koyulalım.
Okullarda okutulan kitaplarda sağlık, “insanın sosyo-ekonomik, bedensel ve ruhsal iyilik hali” olarak tanımlanmaktadır. Yani bizlerin “çok şanslıyım bu yaşıma kadar hastane kapısından içeriye girmedim” ya da “nedir bu uğursuzluk, bir türlü sağlığıma kavuşamadım” diye vurguladığımız durumlar kitaplarda okutulan genel sağlık tanımının sadece bir parçasını oluşturmaktadır. Tanıma göre, genel olarak sağlıklı birey olabilmemiz için sosyal yaşantımızda sorunlar yumağıyla karşı karşıya kalmamamız, geçim derdi gibi bir dert sahibi olmamamız, temel ihtiyaçlarımızı sıkıntı içine düşmeden karşılayabilmemiz ve olumsuzlukların duygusal dünyamızı zedelememesi gerekiyor. Ve bedensel bütünlüğümüzün korunması, yani hastalıklardan uzak olabilmemiz için, hastalandığımızda en hızlı şekilde sağlık hizmetinden yararlanabilmeliyiz. Fakat içinde yaşadığımız kapitalist düzende, sağlıklı birey olabilmenin temel koşulu karşımıza bir engel olarak dikilivermektedir: Para! Kısacası, ders kitaplarında vurgulanan ekonomik iyilik hali; aslında sosyal, bedensel, ruhsal iyilik halinin temel belirleyeni durumundadır.
TÜRK-İŞ Araştırma Merkezinin yaptığı hesaplamaya göre, Mart 2003’de dört kişilik bir ailenin yeterli, dengeli ve sağlıklı olarak beslenebilmesi için yapması gereken asgari gıda harcaması tutarı, bir önceki aya göre yüzde 2,9 oranında artışla 433 milyon 468 bin lira olarak açıklanmaktadır. Raporda bu rakam açlık sınırıolarak belirtilmektedir.
Raporda gıda harcamasının aile bütçesi içinde önemli bir payı bulunduğu, ancak gıdanın yanı sıra kira, ulaşım, yakacak, giyim, eğitim, kültür gibi temel gereksinimler için de harcama yapılması gerektiği belirtilmektedir. İşte dört kişilik bir ailenin zorunlu gereksinimleri için yapması gereken bu toplam harcama tutarı ise yoksulluk sınırı olarak tanımlanmaktadır. Mart2003 itibariyle yoksulluk sınırı 1 milyar 318 milyon lira olarak açıklanmıştır.
  Alıntı ile Cevapla