Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-03-2007, 16:43   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Klasik İktisadi Düşünce Alan Smith

GİRİŞ
Konumuza başlarken genel olarak hatırlarsak, Batı, yeni çağda elde edilen olanakları değerlendirememiş, toplumu ifade eden düzen ortaya çıkan sorunlara yanıt getirememiş, bununla birlikte Batı sistemde çözüm arayışlarına yönelmiştir. Daha açık anlatmamız gerekirse Batı rastlantısal bir şekilde bir zenginliğe ulaşmış fakat bu zenginliği geleneksel yollara sisteme katamamış, bu zenginlik Batı’nın geleneksel anlayışından çok fazla farklılık taşımayan bir ekonomi anlayışı olan merkantil politikalarla da değerlendirilememiş ve sorunlara çözüm getirilememiştir.

Daha sonrada bahsedeceğimiz Endüstri Devrimi Batı’nın üretim ve nüfus sorununa getirdiği çözüm olmuş, Batı sonunda deneme yanıma yoluyla dünya egemenliğine giden yolu bulmuş ve bunun sonuncunda da liberalizm, Batı’nın bu arayışlarının çözümünün ideolojik düzeydeki ifadesi olarak ortaya çıkmıştır.

Devletin bulamadığı çözümlere bireyler aracılıyla ulaşılınca, devletin bütün kısıtlamalarına karşı çıkılmış, özel girişim desteklenerek “La issez Faire, La issez Passe” yani “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” temel politikası ortaya çıkmıştır. Bu politikadan anladığımız şey, bırakın yapsın, yani insanlar istediklerini üretsinler, sınır koymayın. Yani bir insan bir malı üretmek istiyorsa ona engel çıkarmayın, bırakın üretsin, o üretimde özgür olsun. Bırakın geçsinden kasıt ise şudur: Bırakın pazar ve piyasalar geçirgen olsun. Örneğin ortaçağ boyunca bir kasabadan çıkmışsınız, malınızı başka bir kasabaya veya kente götürüyosunuz, birçok küçük devlet sınırda, şehre giriş çıkışta, pazarda vergi alıyor. Bütün bu vergiler ağır geldiğinden piyasaların oluşmasını engelliyor. Smith de diğer klasik iktisatçılar gibi bu konuda vergilerin kaldırılmasını, dolasıyla arz ve talebin önünün açılmasını istemiştir. İşte klasik iktisadi düşüncenin temeli budur.

KLASİK İKTİSADİ DÜŞÜNCE

“Klasik İktisat” sözcüğünü ilk olarak kullanan kişi Karl Marx olmuştur. Marx’a göre klasik iktisat Sir William Petty ile İngiltere’de başlar ve Sismondi ile Fransa’da son bulur. Marx’tan sonra “Klasik İktisat” ve “Klasik İktisatçılar” deyimleriyle daha farklı bir şey ifade edilmiştir. Bizim asıl konumuz olan Adam Smith ile John Stuart Mill arasında geçen süre içinde yaşayan bütün İngiliz iktisatçılarına “klasik” denmiştir. Fizyokratların “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” ideolojisini sürdüren klasikler, fizyokratlar gibi tam anlamıyla bir okul teşkil etmeseler de genellikle kabul edilen anlamda klasik iktisat ele alındığında “klasik okul” nitelemesi doğrudur.

18. yy’ın sonlarında, başta İngiltere olmak üzere bazı batı Avrupa ülkeleri önemli ekonomik ve politik değişmelere sahne olmuştur. Teknolojik gelişmenin hız kazanması ve yeni tekniklerin sanayie uygulanması, başta İngiltere’de “Sanayi Devrimi” diye anılan dönemi başlatmıştır. Sanayi devrimiyle beraber bir yandan kapitalist girişimci sınıf doğarken, öte yandan tamamen üretim araçları mülkiyetinden yoksun işçi sınıfı doğmuştur. Bu olay önemli iktisadi ve politik değişmelere neden olmuştur. Bunun dışında İngiliz kolonisi olan Kuzey Amerika’da bağımsız bir devletin (A.B.D) kurulması ile merkantilizm önemli bir dayanağını yitirmiştir. Fransız İhtilali ise, Fransa’da hüküm süren eski kurumları ve değerleri tamamen silmiş, fizyokrasinin öncülük ettiği “özgürlük ve bireycilik” iktisadi yaşamın temel felsefesi olmuştur.

Ticari kapitalizm nasıl ki merkantilizmi, tarımın kapitalistleşmesi de fizyokrasiyi doğurmuşsa, İngiltere’de sanayi devrimi de klasik iktisat okulunu doğurmuştur. Fizyokratik teorinin gerisindeki felsefi görüş, klasik iktisadın doğuşuna ortam hazırlamıştır. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” ideolojisini bazı noktalar hariç benimseyen klasik okul, özellikle fizyokratların serbest dış ticaret teorisini benimsemiştir. Çünkü İngiltere’de yeni doğan kapitalist-girişimci sınıfın, her türlü ticari sınırlamalar kaldırılarak desteklenmesi, iktisadi özgürlüğün savunulması gerekmektedir. O dönemde devlet otoritesi henüz, imtiyazlı bir sınıf olan asillerden yanadır. Bu nedenle de devlet otoritesini en az düzeye indiren liberal ideoloji savunulmuştur. 19.yy’da İngiltere’de uygulanan bu klasik iktisadi görüş, hemen hemen 50 yıl kadar akademik ve politik çevrelerde tartışmasız kabul görmüştür.
  Alıntı ile Cevapla