Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13-03-2007, 04:56   #10
Meric
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Tabiatta her varlık bünyesi, bir kompozisyondur. Düşünce ile eşyanın saklı muammasını çözmek mümkündür. İnsan , varlıklar âleminin en yüksek yaratığı olarak, ruh ve beden yapısıyla organik ve sistemli bir bütündür. İnsanın beden yapısındaki armonik proporsiyon -oran- sistemi ve iskeleti, sanat eserinin de aynı mânâda birleşme sebebi olur.
Modern kompozisyon biliminin anlaşılması, şüphe yok ki bir hazırlık devresi istemektedir.
Görgü ve alışkanlıktan gelen kültürü benimsemek gerektir. Kavranan ve anlaşılan nesnelerin bir sınırı olmalıdır. Bu gereklidir.
Bir eserin kompozisyonu, eserin kalitesi -değeri- tecrübe ve şahsiyetimizden ayrı değildir. Eserine hayat, şahsiyet ve mistik katan sanatçı, bizi duygulandıran nesnelerden izlenimler alır. Seyirci de, sanatçının mânâ alanına ve sihirli dünyasına girmiş olur.
Bir eserin temelinde, sanatçıya göre değişen, fakat az veya çok gerekli olan, strüktür (yapı, bünye, doku, örgü), yani eserin dayanakları vardır. Bu strüktürün yokluğu, kompozisyon fikrinin kalkması demek olur ki, esere vücut veren bütün elemanların karışıklığa sürüklenmesi neticesi, istenen yüksek telkin kaybolur.
Çağdaş kompozisyon bilimi; net ve rahat bir görünüşe yön tutarak zihnî olmayan, saf ve içli bir tesir aramaktadır. Parça esaslı alâkalar gaye olmuştur. Sınırlı ekran, ilk ve anî tesir için kâfi görülmüştür. Dört kenarın içinde kalan alanın organizasyonu, dik ve yatık eksenler, diyagonaller ve özellikle kenarlar, köşeler, bu yeni kompozisyon biçimlerinde manâ kazanmıştır.
Resmimize geometrinin sınırında katı çizgiler ve formlarla başlamamız ve kompoze etmemiz normaldir. Bunların içinde düşünülen ve telkini istenen şekiller, stilimizin gereği realizasyona ve bizim için karakteristik ve sempatik detayın, zevkli bir bütünlüğe kavuşturulması beklenen ve aranan netice olur.
Sanatçılar, 19. yüzyıla kadar genel olarak, tabiat düzenine ve reel formlara saygılı olarak çalıştılar.
Masa üzerinde duran bir tabağın görünüşü, devirlere ve zevklere göre değişik anlatım biçimleri gösterdi. Saf kavramlar içinde tabağın görünüşü bir dairedir. Rönesansta, perspektif biliminin gelişmesiyle, tabak ovallesin 20. yüzyılın başlarında kübizmin getirdiği dünya görüşü ile tabak parçalanmış, sınırlı alanda dağıtılmıştır. Eşyanın benliğini kaybetme hızı, bundan sonra daha da artarak tamamen yok olmuş veya küçük bir hatırası kalmıştır. Hiç şüphesiz zamanın akışı içinde, yeni teknik imkânlar, yeni görüşler ortaya atmakta devam edecek.
Eğitimimizin derinliğinde ve imkânlarımızın nispetinde, eşyayı düşünebileceğimiz tavırda hatırlarsak, akademik görüşlerin kalıpladığı dar çerçevelerden çıkmak imkânına kavuşacağız.
Yüzyıllar boyu, resim sanatında genellikle iki kanun hakim oldu :
Eşyayı alanda yayma,
Eşyayı, alanda ve derinde yayma.
Bu iki kompozisyon prensibi asırlara, zevklere ve bölge karakteristiklerine göre sabit kalarak değişti.
Rönesans devri sanatı, derin çalışmanın ve ışık-gölgenin, perspektifin şiddetli olduğu, en fazla geliştiği devir olmuştur.


__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla