Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16-03-2007, 22:24   #1
ferro1903
Banned
 
ferro1903 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mustafa Kemal Çanakkale'yi Anlatıyor

“Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre. Yani ölüm muhakkak. Birinci siperlerin hiç biri kurtulmamacasına kamilen düşüyor. İkincidekiler onların üzerine gidiyor. Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur göstermiyor.''.


Albay Mustafa Kemal Çanakkale' yi anlatıyor: “Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre. Yani ölüm muhakkak. Birinci siperlerin hiç biri kurtulmamacasına kamilen düşüyor. İkincidekiler onların üzerine gidiyor. Fakat ne kadar şâyân-ı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur göstermiyor. Sarsılmak yok. Okumak bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim Cennet’e girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren şâyân-ı hayret ve tebrik edilecek bir misaldir. ''
KOCA SEYİD
20 yaşında askere alındı. Balkan savaşlarına katıldı. Cihan Harbi patlayınca terhis edilmedi. Topçu eri olarak Çanakkale’ye gönderildi.
İri yarı, çok güçlü olan Koca Seyid, burada Rumeli yakasındaki Kilitbahir’in 28’lik Rumeli Bataryası’nda topçu eri olarak vazifeliydi. 18 Mart günü, bulunduğu bataryaya İngiliz gemisinden atılan büyük bir bombayla birliğimiz toptan imha oldu. İçlerinden yalnızca Seyid Onbaşı ile Niğdeli Ali kurtulmuştu. Bir de Yüzbaşı Hilmi. Rumeli Mecidiye Tabyası’nda tek top ayakta kalabilmiş, fakat onun da vinci kırılmış olduğundan mermileri namluya sürülemiyordu. Yüzbaşı Hilmi Bey, etrafından birilerinden yardım alabilmek düşüncesiyle bataryadan uzaklaştığı sırada, Niğdeli Ali ile Koca Seyid ümitsiz ve perişan ne yapacaklarını düşünüyorlardı. “Lâ havle velâ kuvvete illa billah!” (Allah’tan başka kimsede havl ve kuvvet yoktur!) duası Seyid’in ağzından nûr tanesi gibi dökülmeye başladı. Aşk ile kendinden geçmesi ve 257 okkalık top mermisini sırtlaması bir oldu. Demir basamakları ağır ağır tırmandı. Yanında bulunan Niğdeli Ali, Seyid’in göğüs ve omuz kemiklerinin çatırtısını duyuyor, hayret ve dehşet içinde kalıyordu. Topun namlusuna sürülen üçüncü mermi savaşın kaderini değiştiren olayı gerçekleştirmiş ve Ocean isimli zırhlı, bu merminin isabetiyle korkunç yara almıştır. Akşama doğru Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, Seyid’in bataryasına geldi ve bu isimsiz kahramanı kutladı. Cevat Paşa, resminin çekilmesini istedi. Seyid ne kadar zorlandıysa da o mermiyi sırtlayamadı. Bunun üzerine tahtadan bir mermi yapıldı. Koca Seyid o mermiyi sırtına alarak fotoğrafçının karşısına geçti.


KOCA SEYİD'E NE OLDU

Pek çok isimsiz kahraman gibi Koca Seyid de vefasızlıklar girdabına sürüklendi. Köyüne döndü. Hamallıkla geçinmeye çalıştı. Bu sıralarda üşüttü ve vereme yakalandı. Adı tarihe altın harflerle geçen kahraman, fakirlik içinde yakalandığı veremden kurtulamayarak sessiz sedasız dünya misafirhanesine veda etti.

Kızı Ayşe Yıkar, “Gençliğimizde hep aç ve sefil bir hayat yaşadık. Annem de zaten aç ve perişan bir hayattan dolayı hastalıktan öldü. Ondan geriye bir şey kalmadı. Zaten bir şeyi yoktu ki.” diyordu.

Seyid, (Seyit Çabuk) 1889 yılında Havran ilçesinin Çamlık köyünde dünyaya gelmişti. Yoksul, topraksız bir köylünün çocuğuydu. Ve 1939’da öyle de öldü.
KAŞIKÇI DEDE VE LADİKLİ AHMED
Çanakkele’de başta Efendimiz (sas) olmak üzere büyük zatların manevi tasarruf ve yardımları olmuştur. Kaşıkçı Dede de esrârlı zâtlardan biridir.
Kilitbahirli Kaşıkçı Dede’nin himmetine şahit olan sonraki yılların büyük velisi Konya Ladik’ten Ahmed Ağa hadiseyi şu şekilde anlatıyor:

“15 Temmuz 1915 sıcak bir yaz günü. Bir taraftan düşmanın ateşi, öte yandan güneşin harı kavurur yarımadayı. Mehmetçiğin en büyük ihtiyacı su olur o günler. Cepheye yeni sevk edilen bir bölük asker, Bigalı köyüne doğru yola çıkarılır. Askerlerimize susuzluğun harareti tam çökmek üzeredir ki yolun sol tarafında çeşme başında sakallı bir dede seslenir onlara: “Gelin evlatlarım soğuk su vereyim, gelin doldurun mataralarınızı.” Koşarlar o tarafa doğru. Geri kalıp susuz kalmamak için gizli bir yarış başlar içlerinde. Bir de bakarlar ki çeşme akmıyor. (Bu çeşme halen mevcut olup kışın aktığı halde haziran gelince suyu kesilir.) Dedenin elinde bir toprak testi vardır; ama o da taş çatlasa 10-15 litre su alır. Hiç 300-400 kişiye ufacık testinin suyu yeter mi? Kaşıkçı Dede; “Acele etmeyin yavrularım, için kana kana, doldurun mataralarınızı.” der. Lâdikli Ahmed Efendi hiç acele etmez ve hep en sonu bekler. Anlaşılan haberdardır bazı şeylerden. Nihayet herkes matarasını doldurur; ama testide hâlâ su bitmez! O da uzatır matarasını, içer kana kana suyunu. Hâlâ toprak testide su vardır. Ahmedcik dayanamaz sorar, “Dede senin adın ne?” diye. “Kaşıkçı Dede derler evladım bana. Kilitbahir köyünde otururum. Evladım cephede yaralanırsan matarandaki bu sudan döküver yarana. Biiznillah şifa bulursun.” der.

Ahmed, bu sözü unutmaz ve matarasındaki suyu da bitirmez, saklar. Bir müddet sonra arkadaşları ile beraber yaralanır ve aklına su gelir. Döker kendi ve arkadaşlarının yaralarına. Şifa bulurlar. Çok geçmez bir daha yaralanır; ama bu defaki hem daha ağır ve hem de su bitmiştir. Eceabat’taki vapur hastaneye getirilir. Biraz iyileşince hava değişimine gönderilmek istenir. O, cepheye gitmek ister. Soğanlıdere’deki asker ağabeyini ziyaret etmek üzere bir günlük izin alır. Ağabeyinin şehit olduğunu öğrenir. İçinde fırtınalar kopar ve o duygularla dönerken Kilitbahir köyüne uğrar. Kaşıkçı Dede’yi sorar birkaç kişiye. ‘Burada öyle biri yok’ derler. Bir başkası ise; “Yüzlerce yıl önce yaşamış bir evliyanın kabri var. Biz ona Kaşıkçı Dede deriz.” der. O mübarek Allah dostunun kabrini gösterirler. Hep beraber dua ederler. Bu arada Ladikli Ahmed meseleyi gönlünde çözer. Artık testiyi de anlar, suyu da
.”
__________________
Sponsorumuz İçin Tıklayınız

Forum Kurallari İçin Tıklayınız
ferro1903 Ofline   Alıntı ile Cevapla