Konu: James Joyce
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17-01-2008, 00:09   #1
Ayche
Dişi Kartal
 
Ayche - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
James Joyce

1882’de İrlanda’nın Dublin kentinde doğan James Joyce, hiç şüphe yok ki romana getirdiği anlatım yenilikleri ile 20.yüzyıl edebiyatını derinden etkilemiştir. Katolik bir ailenin çocuğu alarak kilise eğitimi aldı, ancak genç yaşta katolik inancından vaz geçti. Dublin Üniversitesi’ni bitirdiğinde yazarlık hayatı da başlamıştı. Bir ara tıp eğitimi için Paris’e gittiyse de, annesinin hastalığı üzerine geri dönerek Dublin’de öğretmenlik yaptı. Bu sıralarda ilk hikayelerinin ve romanın hazırlıklarını da yapıyordu Joyce. 1904’te yeniden Paris’e gitti, ardından İtalya’ya Trieste’ye. Trieste’de İngilizce dersler vererek geçimini sağlayan Joyce, “Dublinliler” adı altında topladığı hikayelerini 1914’de Londra’da yayımladı. Hemen ardından -şair Ezra Poun’un yardımıyla” ilk romanı “Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi” The Egoist dergisinde tefrika edildi, 1916’da ise kitaplaştırıldı. “Ulysses”i de tefrika edilmeye başladıktan sonra 1922’de tamamladı Joyce. Ancak bir çok dizgi yanlışı içeren “Ulysses”in aslına uygun halde basılması 1984 yılında gerçekleşti. Dublinliler
On beş hikayeden oluşan “Dublinliler”, bütün hikayelerin ortak bir tema ve kurgusal bir sıralama gözetilerek yazılmış olması nedeniyle bir roman olarak algılanabilir. Hikayelerden yer alan kişi ve karakterlerden çok Dublin’in romanıdır bu. Bu kitabında ülkesinin ruhsal tarihinden kesitler vermeyi amaçladığını ve bunun için Dublin’i ele aldığını söylemişti Joyce; daha sonraki romanlarında da aynı temayı yineleyerek yüzlerce sayfalık bir Dublin ya da İrlanda destanı yaratmayı bildi, ne var ki oldukça karamsar bir destandı anlattığı...

Kitapta yer alan hikayelerini çocukluk, gençlik, olgunluk ve toplum hayatı olarak dört değişik bakış açısıyla oluştururken, son hikayesinin adını da “Ölüler” koymuş yazar. Aslında bu ölü olmaklık hali Dublin özelinde İrlanda’nın tamamına yayılan maddi, manevi, ruhsal ve düşünsel yoksulluğu işaret ediyor. Daha ilk hikayede çıkıyor karşımıza tutsaklık, hareket özürlülüğü, başarısızlık ve ölüm kavramları ve varlıklarını an be an hissettiriyorlar okuyucuya.
İrlanda gerçeğini yansıtabilmek için sıradan insanların sıradan hayatlarını anlatmaya girişen Joyce’un başarısı sadece insan ve toplum gözlemlerinden değil, bu insanları eşya, mekan ve toplumsal hayat içerisinde çok zengin ayrıntılarla tasvir etmesinden geliyor. Onun imgelerle yüklenmiş şiirsel dilinde evler, odalar, yiyecek ve giyecekler, kentin sokakları öylesine donuk renklere bürünüyor ki, hiç bir hayat pırıltısı canlanmıyor gözümüzde, “yaşayan ölüleri” anlatıyor sanki Joyce. Mesela Araby hikayesindeki çocuk şu cümlelerle yapıyor bir günün dökümünü; “Koşup oynarken evlerin arkasındaki karanlık ve çamurlu ara yola girdiğimiz oluyordu; burada, gecekondularda oturan vahşi kabilelerin arasına düşüyorduk; karanlık ve nemli bahçelerin arka kapılarına geliyorduk; çöp çukurlarının kokusunu alıyorduk; bir arabacının beygiri kaşağıladığı ya da süslü koşumları sallayarak müzik yaptığı kokulu karanlık ahırlara bakıyorduk ”.
Ölüler
Son hikaye “Ölüler”, evli bir kadının çok eski bir anıyı, kendisine açık genç bir adamın ölümünü hatırlaması üzerine başlayan duygusal etkilenmeler üzerine kurulu. İlk on dört hikayeye serpiştirilen simgelerin hemen hepsinin yer aldığı “Ölüler”de toplumun duygularının mekanikliğini, sıradanlığını ve donukluğunu vurgulayan Joyce, hikayenin ve kitabın sonun şiirsel bir ifadeyle bağlıyor; “bütün İrlanda kar altındaydı. Merkezdeki karanlık ovanın her yanına yağıyordu yavaşça ve Bog of Allen’a ve daha batıda, karanlık isyankar Shannon dalgaları üstüne yavaşça yağıyordu. Michel Fury’nin gömüldüğü tepedeki bir başına kilise mezarlığının her köşesine de yağıyordu. Çarpık çurpuk mezar taşlarının, haçların arasında, küçük kapının sivri parmaklarında ve çıplak dikenlerde birikip bir kalın örtü oluşturmuştu. Ruhu yavaşça bayılır gibi oldu işitince karın yağdığını hafifçe, nihai sonların inişi gibi, tüm yaşayanların ve ölülerin üzerine”.

İrlanda’da milliyetçi ve bağımsızlık sloganlarının yayıldığı ve siyasetin sertleştiği bir ortamda yetişen Joyce, bir çok farklı ideolojinin kesiştiği bir noktada durmuş ve “hedefine ulaşmamış ihtirasların, solan anıların ve iktidarsız düşlerin kasvetli bir bağlam içerisinde ölgün ölgün kıpırdanarak çağdaş İrlanda’nın manevi durağanlığını özetlediği Dublinliler’e” bu ideolojileri yansıtmıştır.
Çağdaşı Virginia Woolf’un yorumuyla; materyalist romancıların tersine ruhsaldır Joyce, her ne pahasına olursa olsun, haberlerini beyin yollarından gönderen içimizdeki o alevin titreşimlerini aydınlatmayı kendisine amaç edinmiştir. Bunu yapabilmek için de tam bir yüreklilikle ona gelgeç görünen her şeyi, ister o gerçeklik havası, ister biçimde akıcılık olsun, yüzyıllardır romancıyı desteklemeye yardım eden işaret direklerinin hepsini hiçe saymıştır.






James Joyce'ın Yayınlanmış Kitapları

Ulysses
Dublinliler
Sürgünler
Giacomo Joyce
Sanatçının Mektupları
Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi
Epipanies / Anıklıklar
Bütün Şiirleri
__________________

Türküler Sustu , Halaylar Durdu Hüzün Geldi Baş köşeye kuruldu

Yoruldu Yüregim , Yoruldu



Ayche Ofline   Alıntı ile Cevapla