[bjk_bjk]

Şu bir gerçek ki; Türkcell Süper Ligi’nde en kolay deplasmanların başında Denizli gelir. Zemin süper. Taraftar tiyatro seyircisi gibi.

Futbolcularının kasıtlı vurup kırması hemen hemen yok gibi. Ve gerçeği söylemek gerekirse; çok güçlü bir takım değil.

Gencecik, tecrübesiz bir ekip. Hele hele üzerine dün de Yusuf gibi adeta takımın yarısı olan bir oyuncu olmayınca; Beşiktaş için gerçekten kolay bir maç gibi görünüyordu.

İlk yarıda böyle de oldu.

Her hattıyla rakibinden çok daha iyi oynayan Beşiktaş iki golle öne geçti.

İlk golde Ricardinho’nun harika ortasına Holosko mükemmel yükseldi. Ve Kafayla golünü attı. İkinci golün yapılışı da, atılışı da; belki de maçın en güzel saadetiydi.

Üç pasta golü attı Beşiktaş. Ali Tandoğan, Holosko’nun önüne bıraktı, birinci pas. Holosko mükemmel götürdü ve mükemmel ortaladı, ikinci pas, Nobre’nin vuruşu golü getirdi, üçüncü pas. Gerçekten de iyi bir Avrupa takımının atacağı güzellikte bir gol attı Beşiktaş.

İkinci yarıda herkes Beşiktaş’tan daha iyi bir futbol ve goller bekliyordu.

Ama Beşiktaş, ne ilk yarıdaki kadar iyi oynadı, ne de gol atabildi.

Sakın 65 dakikadan sonra “10 kişi kaldık, böyle olduk” demesinler. Hiç alakası yok. Beşiktaş ikinci yarının tamamını çok kötü oynadı.

Ricardinho ve Tello, performanslarının yarısını bile gösteremediler.

Nobre ve Holosko’nun işi gol atmak.

Onlar da görevlerini yaptılar. İkinci 45 dakikada Denizlispor’un gencecik kadrosu oynuyor. Beşiktaş ise sıradan bir takım gibi, sadece savunmayı ve gol yememeyi düşünüyordu.

Bu da 9 kişi kalsalar dahi, Beşiktaş gibi büyük bir takıma yakışmıyordu.

Yedikleri golde ise önce kaleci sonra da defans hatası büyüktü. Rüştü gibi tecrübeli bir kaleci o topu tutmayı düşünmek yerine; yumruklamalıydı.

Evet! Beşiktaş kazandı ama özellikle ikinci yarıda oynadığı futbol, büyük bir takıma yakışmayacak türdendi.

Dün Beşiktaş’ın en iyi iki oyuncusu İbrahim Toraman ve “Camdan adam” dedikleri Gökhan Zan’dı. Camdan adam dedikleri Gökhan Zan’ın maç içinde burnu çatladı, oyundan çıkmadı. Omzu çıktı, oyundan çıkmadı. Böyle “camdan adama” can kurban.

Kardeşim kadar sevdiğim Ali Tandoğan’a konuşmayacağım, konuşursam ağır konuşurum. Ama Ali Tandoğan’ın 25 dakika sahada yalnız bıraktığı arkadaşlarına bir özür borcu var.

Ayrıca şunu rahatlıkla söyleyebilirim; eğer Yusuf oynasaydı, Beşiktaş özellikle ikinci yarıda oynadığı futbolla bir puanı bile alamazdı.

Hakem Kamil Abitoğlu, maçı 3 dakika uzattı. Oysa en az 5 dakika uzatmalıydı.