Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18-07-2008, 09:16   #1
HandaN
hüngürella
 
HandaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Bazıları, macera sever! Naci Arkan

Artık lâf söylemeye de korkar olduk! Baksanıza... Birileri çıkıyor “Önce lâfa bakarım” diye parmağını sallıyor...
“Lâf mı diye”
Sonra da o lâfı söyleyen adama bakarmış...
“Adam mı diye”
Yâni işlerimiz, zorlaştı da zorlaştı...
Bundan böyle, kelime haznemizin kafasına süzgeç takacağız...
Birileri bizleri “adam yerine koysun” diye...
***
Sakın, unuttuk sanılmasın...
İbrahimlerin ipini çektikten sonra “Günaydın” kelimesinden başka Türkçe bilmeyen birisini, şipşak kaptanlığa getirenler, çok çabuk unuttu...
Tarih 12.11.2006 yer Ümraniye Tesisleri...
Sivas yenilgisinden sonra tüm takım, kampa alınır...
Ama isyan eden birisi vardır...
Delgado...
“Benim ailem, çocuğum var, ne işim var burada” diyerek çekip gider evine...
Yönetimden, herkese 50 bin, Delgado’ya ekstradan bir 20 bin dolar ceza...
Tarih 26.04.2007... Yer Saracoğlu Stadı...
Beşiktaş’ın 1-1 berabere kalıp, F.Bahçe’yi kupadan elediği maçta, Burak’la birlikte oyundan alınan Delgado, teknik direktör Sağlam’ın gözleri önünde kulübeyi tekmeler...
Bunlar, Beşiktaş’taki “olağan” disiplinsizliklerden birkaçı sadece...
***
Bir de tavırlarıyla, illallah dedirtenlerin disiplinsizlikleri var...
Son örnek Gökhan Zan...
Takımın Avusturya kampında anası ağlarken, Avrupa Şampiyonası’nda iki maçın yorgunluğunu 30 günde zor çıkaran “Cam adam” para konusunda Beşiktaş’ı inim inim inletirken, son derece etik, Beşiktaş’a yakışır gurur ve tavır içinde değil mi?
Serdar Özkan’ın, elinde sigara, gecelerin vazgeçilmezi olması, alkışlanacak ve siyah-beyazlı renklere yakışır tutum, değil mi?
Bir federasyon üyesine, tribünleri bağırtıp küfrettirmek, protesto için, şeref tribünündeki koltuğunu terk edip, arka sıralarda çocukları ve eşiyle birlikte maç seyreden başkanın tavrı, normal, değil mi?
15 bin kişinin bir ağızdan “Defol git” demesini, birkaç çatlak ses olarak değerlendirmek, olgunluk, değil mi?
***
Bu Beşiktaş’ta, neyin “disiplinli” neyin “disiplinsiz” olduğuna karar verenlerin, önce aynaya bir bakmaları gerekir...
Ertuğrul Sağlam ve Sinan Engin...
Bu ikili, ya beraber kalacaklar...
Ya beraber gidecekler...
Ortası yok bunun...
5 stoperli kadroda şişkinlik istemeyen, altıncıyı, gözlerini kırpmadan gönderenlerin, arkalarından gözyaşı dökecek adam bulamamaları, bir gün, herkese normal gelecek...
Transfer döneminde, ince hesaplarını (!) kelle koparmak üzerine yapan bu ikilinin, en ufak bir kıvılcımda, o işe bulaşanları, bir çırpıda harcarkenki, iştahlarına bir bakınız...
Aile içindeki bir olayı, ballandıra ballandıra anlatanlar sanki Orhan Ayhan Ağabey gibiydiler...
“Toraman’ın sağ kroşesi, Üzülmez’in aparkatı, Toraman’ın direkti, Üzülmez’in karaciğeri bulan sol balyozu” gibi, bir boks maçı anlatırcasına Orhan Ağabey gibi heyecan yapanlar, şimdi hiç pişmanlık duymuyor ne yazık ki...
Ama bunun İnönü’sü var...
Deplasmanı var...
Avrupa’sı var...
Zaman, neler gösterecek, neler...
***
İnsanlar, dostlarını, arkadaşlarını, çalışma elemanlarını seçmekte hürdür...
Kafanıza kim uygunsa, sizin aileniz içinde kalacakları, etrafınızda dolaşacakları dilediğiniz gibi belirleyebilirsiniz...
Ama siz; bir toplum adamı iseniz, siz tayinle gelmiş biri iseniz, size o iş yerinin tapusu değil, sadece belirli takvim içinde çalışma yetkisi verilmişse, elinizdeki mührü, her kâğıda basamazsınız...
Önce, müessesenizi düşüneceksiniz...
Önce, hüküm keseceğiniz insanların, geçmişteki albümleri geçecek gözlerinizin önünden...
Toplum tarafından kucaklanışlarını değerlendirmeye alacaksınız...
Ondan sonra, yolları ayırmak zorunda kalırsanız, kalırsınız...
Ama o ayrılmalarda bile, arkalarından tekme atamazsınız...
***
Bu gün Sinan Engin ve Ertuğrul Sağlam ikilisi “pireyi, deve yapan” tarzları ve disiplin zırhının arkasına sığındıkları tavırlarıyla, hayatlarının en büyük yanlışını yaptılar...
Üstelik medyaya da saldırmayı ihmal etmediler...
Birisi kovmaktan, antrenmanları kapatmaktan söz etti...
Sonra da tuttu, şeker dağıtır gibi, bazı basın organlarına şirin gözükmek adına “özel röportaj” izni verdi...
Bir diğeri de, o medyanın adamlığını sorgulamaya kalktı...
Demek ki, bir yıl geçtikten sonra, çıraklar usta olup, karşımıza dikiliverdi...
O zaman hodri meydan...
O beğenmediğiniz medya, işte karşınızda...
Gelin adamlığımızı sorgulayın...
Gelin, dövmek filini yerine getirin...
Gelin ayrımcılığınızı, kafanıza göre yapın...
Biz buradayız... Her zaman...
Ama ya siz?
Şimdilik oradasınız...
O kadar..
__________________
Click the image to open in full size.
HandaN Ofline   Alıntı ile Cevapla