Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14-07-2006, 02:06   #1
GoD of WaR
 
GoD of WaR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Konfüçyüs: Konuşmalar: On Dördüncü Bölüm - ''Hsien Wen''...

Konfüçyüs: Konuşmalar: On Dördüncü Bölüm - ''Hsien Wen''...

(87)

I - Hsien 'utancın ne olduğunu' sordu. Üstat dedi ki:
"Ülkede iyi bir hükümet iş başında olduğu zaman, düşünülen şey, yalnızca 'aylık'sa, işte bu utançtır."
II - "Üstün olma isteği, övünmek, açgözlülük yok edildiğinde, 'erdemin' ortaya çıktığı sanılıyor."

- Üstat dedi ki: "Bu, belki güç olan bir şeyin başarılması kabul edilebilir; ama bunun üstün erdemle ilgili olabileceğini sanmıyorum."

III - Üstat dedi ki: "Bir ülkede iyi bir hükümet olduğunda, sözler ve davranışlar, sonuna dek özgürdür. Kötü bir hükümet iş başındayken, davranışlar belki sonuna dek özgürdür; ama konuşmalarda sakıngan olmak gerekir."

V - Üstat dedi ki: "Erdemli insanlar, kesinlikle doğru konuşur; ama doğru konuşanlar erdemli olmayabilir. İlkeleri yoktur."
VI - Nan-kung Kuo (88) Konfüçyüs'e sordu: "İ, ok atmakta beceriliydi. Ao, bir gemiyi sürebilirdi. Ama, her ikisi de doğal bir ölümle ölmedi. Yü ve Chi tarım gereçleri üzerinde çalıştı ve imparatorluğu elde ettiler." Bunlara karşılık olarak Üstat bir şey söylemedi; ama, Nankung Kuo dışarı çıktığında dedi ki: "O, gerçekten 'üstün' bir insan! O, erdemi gerçekten seven bir insan!"
VII - Üstat dedi ki: " 'Üstün insan' olup da, erdemi olmayan insanlar bulunabiliyor! Ama, düşük insanlar, asla erdemli olamaz."
VIII - Üstat dedi ki: "İnsanı dikkatli bir çalışmaya götüremeyen bir sevgi var olabilir mi? İnsanı doğru yola götüremeyen bir bağlılık var olabilir mi?"
IX - Üstat dedi ki: "Hükümetin buyruklarının hazırlanmasında ilk taslağı P'i Shan yaptı. Shıh-shu bunu inceledi ve konusu üzerinde konuştu. Tzu-yü dış ilişkiler yöneticisi olarak bunun biçemi üzerinde çalıştı. Sonunda da, Tzu-ch'an (Tung-li'li) buna son biçimini vererek bitirdi." (89)

X - Birisi Tzu-ch'an'ı sordu. Üstat, "O, incelikli bir insandır." (90) dedi.
- O, Tzu-hsi'yi sordu. Üstat, "O, adam!" dedi.
- O, Kuan Chung'u sordu. Üstat dedi ki: "Pien kenti 300 ailesiyle birlikte Po ailesinin başkanının elinden alındı; ama, o yaşamının sonuna dek yalnızca pirinç yemek zorunda kalmasına karşın, yakınmadı."

XI - Üstat dedi ki: "Yakınmaksızın yoksulluğa katlanmak güçtür. Gururu olmayanın zengin olması kolaydır."
XII - Üstat dedi ki: "Mang Kung-ch'o'nun, Chao ve Wei ailelerinin yaveri olması daha uygundur; ama T'ang ve Hsieh devletinde büyük bir memur olması kesinlikle uygun değildir." (91)
XIII - Tzu-lu, 'yetkin insanın nasıl olması gerektiğini' sordu. Üstat dedi ki: "Tsang Wu-chung'un bilgisini, Kung-ch'o'nun tokgözlülüğünü, Pien'li Chuang'ın gözüpekliğini ve Tsan Ch'iu'nun türlü yeteneklerini elde etmiş bir insanı düşün. Bunlara tören kurallarına ve müziğe bağlılığı da eklersen, işte böyle bir kimseye 'yetkin' denebilir." (92)
XIV - Üstat, King-ming Chia'ya, Kung-shu Wen'i sordu, "Sizin efendinizin konuşmadığı, gülmediği ve bir şey kabul etmediği doğru mudur?" (93)
- Kung-ming Chia yanıt verdi: "Bu söylentiler doğru değildir. Benim efendim zamanı gelince konuşur; böylece insanlar onun konuşmasından usanmazlar. Eğlenceli bir zamanda güler; böylece onun gülmesinden usanmazlar. Doğruluğa uygunsa, o şeyi kabul eder; bundan dolayı insanlar, onun hep almayı istemesinden usanmazlar." Üstat, "Demek böyle! Ama bu, gerçekten böyle mi?" dedi.
XV - Üstat dedi ki: "Tsan-Wu-chung, Fang'a sahip olduğunda, Lu Dükü'ne ailesine bir ardıl [halef] seçmesini söyledi. Dük'e bu konuda baskı yapmadığı söyleniyorsa da, böyle davrandığı kanısındayım."

XVI - Üstat dedi ki: "Tsin Dükü Wen, kurnazdı ve dürüst değildi. Ch'i Dükü Huan dürüsttü, ama kurnaz değildi." (94)
XVII - Tzu-lu dedi ki: "Dük Huan, kardeşi Chiu'nun öldürülmesine neden oldu. Shao Hu, efendisiyle birlikte öldü; ama, Kuan Chung ölmedi. Onun erdemsiz bir insan olduğu söylenemez mi?" (95)
- Üstat dedi ki: "Dük Huan, bütün prensleri topladı; ama, silahları ve savaş arabaları yoktu. Bu, yalnızca Kuna Chung'ın etkisiyle yapılmıştı. Onun gibi kim erdemli olabilir? Onun gibi kim erdemlidir?"
XVIII - Tzu-kung dedi ki: "Sanırım ki, Kuan Chung erdemli bir insan değil. Dük Huan, kardeşi Dük Chiu'nun öldürülmesine neden olduğunda Chung onunla birlikte ölmeyi göze alamadı. Bundan başka, Huan'ın başbakanı oldu."

- Üstat dedi ki: "Kuan Chung, Dük Huan'ın başbakanı mı oldu? Huan'ı bütün prenslerin önderi yaptı, imparatorluğu birleştirdi ve düzenledi. Bugüne dek, halk onun verdiği armağanlardan hoşnut kaldı. Şimdi biz Kuan Chung için saçlarımızı çözmeli ve paltolarımızı soldan iliklemeliyiz." (96)
- "Sen ondan, sıradan erkeklerin ve ırmakta ya da hendeklerde kendi canına kıyan sıradan kadınların bağlılığını mı bekleyeceksin? Bu insanlar konusunda kimse bir şey bilmiyor mu?"
XIX - Büyük memurlardan Hsien, King-shu Wenlerin aile bakanı olmuştu. Wen'le birlikte prensin sarayına gitti.
- Üstat bunu işittiğinde dedi ki: "O, üstün insan olmayı hak etti."
XX - Üstat, Wei Dükü Ling'in ilkesiz yönetiminden söz ediyordu. Ch'i K'ang "Onun böyle bir özyapısı varken nasıl oluyor da hâlâ hükümdarlık edebiliyor?" dedi. (97)
- Konfüçyüs dedi ki: "Chung-shu Yü, onun konuklarıyla ilgileniyor; To, Atalar Tapınağı'na bakıyor; Wang-sun Chia da orduyu yönetiyor. Bu gibi adamları olan biri hükümdarlığı nasıl yitirebilir?"
XXI - Üstat dedi ki: "Alçakgönüllü olmayan biri, konuşurken sözlerinin iyi olması bakımından güçlük çekecektir."
XXII - Chan Ch'ang, Ch'i Dükü Chien'i öldürmüştü. (98)

- Konfüçyüs banyosunu yaptı ve saraya gitti. Dük Ai'yı çağırttı, dedi ki: "Chan Heng, hükümdarını öldürdü. Onu cezalandırmanızı istiyorum."
- Dük dedi ki: "Üç Aile'nin başkanlarına haber ver."
- Konfüçyüs eve dönünce dedi ki: "Ben de büyük memurlar gibi, bu konuyu bildirmemeyi göze alamam. Prensim de bana, 'yalnızca Üç Aile'ye haber ver' dedi."
- O, aile başkanlarına gidip bu olayı anlattı; ama, onlar eyleme geçmediler. Bunun üzerine Konfüçyüs dedi ki: "Büyük memurlar gibi, böyle bir işi bildirmemeyi göze alamadım."

XXIII - Tzu-lu, 'Bir hükümdara nasıl hizmet edileceğini' sordu. Üstat yanıt verdi: "Ona baskı yapma ve sonra onu gücendirme."
XXIV - Üstat dedi ki: "Büyük ve üstün insanın ilerlemesi yukarıya doğrudur; düşük bir insanın ilerlemesiyse aşağı doğrudur."
XXV - Üstat dedi ki: "Eski zamanlarda, insanlar bilgiyi kendilerini yetiştirmek için edinirlerdi. Bu zamandaysa, insanlar bilgiyi başkalarını övmek için elde etmeye çalışıyorlar."
XXVI - Chü Po-yü, (99) Konfüçyüs'e bir haberci gönderdi. Konfüçyüs onunla oturup konuştu; dedi ki: "Efendin neyle uğraşır?" Haberci yanıt verdi: "Efendim yanlışlarını azaltmaya çalışıyor; ama henüz başarıya ulaşamadı." Haberci gidince Üstat: "Gerçekten bir haberci! Gerçekten bir haberci!" dedi.
XXVII - Üstat dedi ki: "Hükümet dairesinde bir görevi olmayan bir kimsenin hükümetin yönetimi konusunda plan yapmasına hiç de gerek yoktur.
XXVIII - Filozof Tsang dedi ki: "Büyük ve üstün insan, düşüncelerinde sınırı aşmaz."
XXIX - Üstat dedi ki: "Büyük ve üstün insan konuşmalarında sakıngan, ama davranışlarında hızlıdır."
XXX - Üstat dedi ki: "Büyük ve üstün insanın yolu üç kat yüksektir. Ben ona eşit değilim. Erdemli olanlar, kaygıdan; akıllı olanlar, korkudan uzaktırlar."

- Tzu-kung dedi ki: "Üstadım, bu sizin söyledikleriniz değil mi?"
XXXI - Tzu-kung, insanları birbirleriyle karşılaştırıyordu. Üstat, "Tzu değerli bir insan değil midir? Artık onun için harcayacak zamanım yok," dedi.
XXXII - Üstat dedi ki: "İnsanların beni tanımamalarından dolayı kaygılanmam. Kendi yeteneksizliğimden kaygılanırım."
XXXIII - Üstat dedi ki: "Aldatmayı düşünmeyen ve inanmadığını belli etmeyen ve bununla birlikte bunları anlayabilen bir kimse, değerli bir kişi değil midir?"
XXXIV - Wei-shang Mao, Konfüçyüs'e dedi ki: "Ch'iu, nasıl oluyor da siz burada, böyle oturup duruyorsunuz? Siz güzel konuşan bir insan değil misiniz?"

- Konfüçyüs dedi ki: "Böyle bir insan olduğumu söyleyemem; ama, inatçı olmaktan da nefret ederim."

XXXV - Üstat dedi ki: "Bir at, yalnızca güçlü olduğundan dolayı değil, başka iyi özelliklerinden dolayı Ch'i adını (100) alır."
XXXVI - Biri dedi ki: "Kötülüğe iyilikle karşılık veren biri için ne dersiniz?"
- Üstat yanıt verdi: "Peki, siz iyiliğe neyle karşılık verirsiniz?"
- "Haksızlığa adaletle, inceliğe incelikle karşılık veririm."
XXXVII - Üstat dedi ki: "Ne yazık, beni anlayan hiç kimse yok."

- Tzu-kung dedi ki: "Beni anlayan hiç kimse yok demekle neyi söylemek istediniz?" Üstat yanıt verdi: "Ben 'Gök'e karşı söylenmiyorum; insanlara sitem etmiyorum. Çalışmalarım az, anlayışımsa çok yüksek. Ama işte 'Gök', o beni anlıyor!"
XXXVIII - Kung-po Liao, (101) Tzu-lu'dan Chi-sun'a yakındı. Tzu-fu Ching-po bunu Konfüçyüs'e bildirdi; dedi ki: "Belki Kung-po Liao Üstadımıza yanlış bilgi vermiştir. Benim, Liao'yu öldürüp onun cesedini pazarda ve sarayda gösterme gücüm var."
- Üstat dedi ki: "İlkelerim gelişmişse, bu 'yazgının' işidir. İlkelerim gelişmemişse, bu da 'yazgının' işidir. Kung-po-liao 'yazgı' karşısında ne yapabilir?"
XXXIX - Üstat dedi ki: "Kimi değerli insanlar, yalnızlığa çekiliyorlar."
- "Kimileri, ülkelerini bırakıp gidiyorlar."
- "Kimileri, kötü bakışlardan uzaklaşıyorlar."
- "Kimileri de, anlamsız sözlerden kaçıyorlar."

XL - Üstat dedi ki: "Bütün bunları yapanlar, 7 kişidir."
XLI - Tzu-lu geceyi Shıh-men'de geçirdi. (102) Kapıdaki koruman ona, "Kimi görmekten geliyorsunuz?" diye sordu. Tzu-lu, "Bay K'ung'dan..." dedi. Koruman, "O mu? Zamanın çetinliğini bildiği halde, yine bu zamanın içinde iş görmeye çabalayan insan değil mi?" dedi.
XLII -Üstat Wei'deyken, bir gün taştan yapılmış bir müzik aletini çalıyordu. (103) Elinde hasır bir sepet bulunan bir adam, Konfüçyüs'ün kapısının yanından geçerken dedi ki: "Bu çalgıyı çalan kimsenin de, yüreği böyle doludur."

- Biraz sonra dedi ki: "Bu ses veren şeyler nasıl da sıradan. Ona (Konfüçyüs'e) kimse aldırış etmediğinde, o hemen başka bir iş yapmak istediğini gösterir. Derin sulardan giysiyle, derin olmayan sulardansa etekler kaldırılarak geçilir."
- Konfüçyüs dedi ki: "Amacında ne kadar kararlı! Ama bu güç bir şey değil!"

XLIII - Tzu-chang dedi ki: "Shu'da (tarih kitabı) 'sarayda yapılan yas törenleriyle ilgilenen Tao-tsung üç yıl konuşmadı' sözünden ne anlaşılmalıdır?" (104)
- Üstat dedi ki: "Neden Kao-tsung buna örnek olarak gösteriliyor? Eski insanların hepsi bunu yaptılar: Hükümdar ölünce, memurlar görevlerini yerine getirdiler ve üç yıl başbakandan buyruk aldılar."
XLIV - Üstat dedi k: "Hükümdarlar törenlere dikkat ederlerse, halk hemen onların hizmetine koşar."

XLV - Tzu-lu 'üstün insan'ı sordu. Üstat, "Kendisini büyük bir dikkatle yetiştirmek isteyen kimsedir," dedi. Tzu-lu "Hepsi bu mu?" dedi. Üstat, "Başkalarına rahatlık verecek kadar kendisini yetişiren kimse," dedi. Tzu-lu yine "Bu kadar mı?" diye sordu. Üstat, "Bütün insanlara rahatlığı sağlamak için kendisini yetiştiren kimsedir. Dahası, Yao ve Shun bile bu konuda kaygılıydılar," yanıtını verdi.
XLVI - Yüan Tsang, yere çömelmiş, Üstadın gelmesini bekliyordu. (105) Üstat dedi ki: "Bir kimse çocukken, küçüklere yakışacak gibi alçakgönüllülük gösteremezse, gençken yararlı şeyler yapamazsa, yaşlılığında da böyle yaşamayı sürdürürse, o, bulaşıcı bir hastalıktır." Sonra elindeki bastonla onun ayağına vurdu.

XLVII - Konfüçyüs, Ch'üeh köyünden bir çocuğu, ziyaretçilerini bildirmesi için hizmetine aldı. Biri, çocuk için, "Sanırım iyi yetişti!" dedi. (106)

- Konfüçyüs dedi ki: "Bana kalırsa, bu çocuk büyük bir adamın yerini almak için onlarla omuz omuza geldi. O, bilgisini geliştirmek isteyen bir insan değil, yalnızca, pek çabuk büyük bir adam olmak isteyen bir kişi."
__________________
fb öfkemsin gs nefretimsin !




GoD of WaR Ofline   Alıntı ile Cevapla