Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15-09-2008, 21:15   #1
sevil1903
İMansız_26
 
sevil1903 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
26 - Eskişehir

Eskişehir'e takla attıran adam

Click the image to open in full size.10 yıl önce çamurlu Porsuk'uyla hatırlanan Eskişehir olmuş Paris, Londra!

Mine Şenocaklı

Şaka yollu böyle dedim, Eskişehir’de... Dört tiyatrosunu, iki üniversitesini, Porsuk Çayı’nda gondollarını, ağaç ve çiçeklerle bezeli caddelerinde faytonlarını, kafelerini ve yakında açılacak plajını gördükten sonra... Çok değil, bundan 10 yıl önce pislik ve çamur akan Porsuk Çayı’nı hatırladıkça, bu şakaya tek bir cevabı oldu Eskişehirliler’in

“O zaman adı Eskişehir’di, şimdi ’Yeni Eskişehir!’ Yılmaz Hoca, şehrimize takla attırdı...”

Anladım ki bu şehir kolay olay seçim rüşvetlerinin
taklasına gelmeyecek!

Başbakan Erdoğan, onca sinirinin arasında yerel seçimleri de unutmuyor. Partisinin örgütlerine her fırsatta mesaj yolluyor konuşmalarında. “İzmir, Diyarbakır, Mersin ve Eskişehir’i istiyorum” diyor. İlk hedef İzmir, ama AKP’yi en çok zorlayacak kalelerden biri Eskişehir... DSP’li Prof. Yılmaz Büyükerşen’in iki dönemdir, İç Anadolu’nun kıraç toprağında yarattığı bir vaha! Dubai gibi değil ama! Parayı bulup, sonradan görmeliğin bir vahası değil, Eskişehir halkıyla birlikte yaratılmış bir vaha... Şehrin dokusunu parçalayıp modernleştiren zihniyetten uzak, insan ve doğayla barışık bir modernleşme projesi...

Şehrin atardamarı Porsuk Çayı’ndan başlayalım... Çok değil bundan 10 yıl önce de akarmış, ama çamur ve pislikten başka bir şey getirmezmiş kente. Çürümüşlüğün kokusuyla birlikte... Bugün o çayda Eskişehirliler, plajda güneşlenmeye ve serinlemeye hazırlanıyor. 350 metrelik kumsalı ve 70 metrelik bir olimpik havuzu olacak plajda, aynı anda 500 kişi yüzebilecek. İsteyen kafelerden, restoranlardan yararlanıp, artık pırıl pırıl akan Porsuk’un kıyısında keyif çatabilecek. Aslında zaten keyif çatıyorlar, ister insana kendini Amsterdam’da hissettiren botlarda, ister yemyeşil parklarda...

“Su akar, Türk bakar” deyişine son vermiş Prof. Büyükerşen... 13 km uzunluğundaki Porsuk Çayı, yakında kent içi ulaşımda da kullanılacak. Bunun için bir tersane bile kurmuşlar, kanal tekneleri inşa ediyorlar. Diyelim ki otogarda otobüsten indiniz, isterseniz tramvayla, isterseniz bu teknelerle dilediğiniz yere ulaşabileceksiniz.

Eskişehir’i anlatmaya Porsuk Çayı ile başladık, çünkü İzmir dendi mi Kordon Boyu, İstanbul dendi mi Haliç gelir akla... Belediye hizmetlerinin kalitesini onların berraklığı ve kokusuyla ölçebilirsiniz zira! Yoksa tabii ki bir şehrin hayat kalitesini gösterecek yüzlerce kriter var... Mesela alt yapı, mesela kültür merkezleri, mesela meydanlar ve tabii ki yeşil alanlar... İç Anadolu bozkırdır ya, siz gelin bir de Eskişehir’i görün...

En son 2002’de gitmiştim Eskişehir’e, o zaman da değişim vardı, ama artık gözle görülür, elle tutulur bir değişim var. Şehir planlamacılığının ne olduğunu burada anlıyorsunuz. Düzenli, yeşil, temiz bir şehrin insanları nasıl mutlu ettiğini de...

‘Başbakan, her yeri istiyor. Kanarya Sevenler Derneği’ni de istiyor!’

Aslında buraya geliş sebebimiz, Başbakan... AKP örgütlerine verdiği emir Eskişehir’i alın! Peki alabilirler mi? Önce Başkan Prof. Büyükerşen’e sorduk. O Başbakan’ın haleti ruhiyesini analiz ederek girdi söze: “Başbakan, sadece Eskişehir’i istemiyor ki!.. Başbakan, her şeyi, her yeri istiyor. Kanarya Sevenler Derneği’ni de istiyor... Sonra ele geçiriyor. Ele geçirdiğinde bakıyorsunuz ki, sadece başına kendisine yakın birisini geçirmekmiş amacı. Ne bir hayal gücü, ne bir yaratıcılık! Başbakan’ın partisinin elinde onca belediye var. Bu belediyeler ne yapıyor? İçinden otomobillerin daha hızlı geçip gidebilmesi için, şehirlerin karnını yarıp duruyor. Ameliyattan başka hiçbir tedavi metodu bilmeyen bir hekim gibi, hastanın özelliklerini hiç umursamadan, konfeksiyon çözümlerini tekrarlayıp duruyorlar.”

Tespit tamam da, konfeksiyon çözümler, insani çözümleri galebe çalabilir mi? Halk, çuval çuval kömür, çuval çuval erzak, üç-beş kuruş el altından paraya AKP’ye teslim olur mu? Bu sorunun cevabını verecek olan yine halk... Ben de halkın arasına karışıyorum. Porsuk Çayı’na inşa edilmiş 24 köprüden birinin üzerinde rastladığım 75 yaşındaki Ali Ünver’e soruyorum. Eskişehir şivesiyle başlıyor söze Ali Amca “Görüken belli işte! Başkan bizi çamurdan kurtardı. Buralarda oturamazdın bile. Şimdi ayrılamıyoruz güzelliğinden... Yılmaz Hoca oldu mu, elimiz başkasına gitmez. Zaten ne sebeple olursa olsun, giderse nankörlük olur!”

Click the image to open in full size.

prüden Porsuk’u seyre dalmış bir diğer Eskişehirli 78 yaşındaki Osman Cırbınoğulları da aynı görüşte... 18 yaşından beri CHP’liymiş Osman Amca, sadece iki kez başka bir partiye oy atmış. Sebebi Yılmaz Hoca. “Tabii ki yine Yılmaz Hoca’ya oy vereceğim. Bir dönem daha başkanımız olacak. Buraları öyle bir değiştirdi ki, artık şehrimize turistler geliyor. Eskişehir’i, Eskişehir yapan Yılmaz Hoca’dır. Bunu inkar eden nankördür” diyor.

Şehrin bir bölümünü de Büyükerşen ile birlikte turluyoruz... Eskişehirliler, gerçekten seviyor Yılmaz Hoca’yı... Cep telefonuyla sürekli fotoğraflarını çekiyorlar. Kimisi selam veriyor, kimisi alkışlıyor. Alkışlar en çok kadınlardan... Birine yanaşıyorum, adı Rukiye Özcivelek. 1984’te Eskişehir’i terk edip, Ankara’ya yerleşmiş. “O zamanlar sevmezdim Eskişehir’i... ’Burada yaşanmaz’ derdim. Şimdi tek bir dileğim var, inşallah hocam Ankara’ya gelir de, orayı da yaşanmaz bir yer olmaktan kurtarır“ diyor.

Başkan’la dolaşırken Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin Çevre Koruma Daire Başkanı Mustafa Mansız’a rastlıyoruz... Sadece, yakında açılışı yapılacak olan Kent Park’a tam 17 bin 752 ağaç diktiklerini, hepsini de belediyenin kendi fidanlıklarında yetiştirdiklerini anlatıyor. Çınarından meşesine, çamından ıhlamuruna... Üstelik hiç suni gübre kullanmadan. “Parkı inşa ederken de ağaç yetiştirirken de doğaya zarar verecek tek bir şey yapmadık. İnsana ve doğaya zararlı ne varsa, uzak duruyoruz. Olanı da değiştiriyoruz. Tüm bunlar Yılmaz Hoca’nın bize kazandırdığı vizyon sayesinde” diyor ve ekliyor: “O, Eskişehir’e takla attırdı!”

“Demirel, üç yıl önce ‘Eskişehir Türkiye’den 20 yıl ileride’ demişti”

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin şehircilik anlayışının en iyi örnekleriden biri de Haller Gençlik Merkezi... Eski hali yıkıp, şehir dışına taşımışlar. Yerine içinde tiyatrolar, restoranlar, kafeler, küçük dükkanlar yer alan bir merkez yapmışlar. Başkanla birlikte giriyoruz içeri... Görevliler, “Başkanım, Haldun Dormen de burada” deyince, biz de doğrudan tiyatroya giriyoruz. Dormen, Eskişehir’de olmaktan müthiş mutlu ve geleceği konusunda çok iddialı konuşuyor: “Eskişehir insanı eskiden beri sanatı sever. Ben 1966’da turneye gelmiştim. Seyirci yine çok iyiydi, salon dolar, alkıştan yıkılırdı. Ama şehir çok kötü durumdaydı. Tiyatronun doğru düzgün tuvaleti bile yoktu... Bir oyun sonrasında ’İnşallah size layık bir belediye başkanınız olur’ demiştim. Oldu. Bu bir mucize...”

Eskişehir’in Türkiye’nin Avrupa’ya açılan penceresi olacağını söylüyor Dormen. Avrupalı arkadaşlarını getirmiş buraya, hayran kalmışlar. “Eskiden bir gece bile kalmak istemezdim. Şimdi İstanbul’a dönmek istemiyorum” diyor. Tiyatrodaki tüm gençler de aynı fikirde... “Peki tiyatro dışında en çok nereye gidiyorsunuz?” diye soruyorum Dormen’e. Adres “Shaekspeare...”

Başkan’la beraber bu methedilen mekana gidiyoruz. İskoç pub’ı konseptinde, çok hoş bir yer. Fikir babalarından biri yine Büyükerşen... Sahibi Orhan Kesikoğlu karşılıyor bizi... Hemen sohbete başlıyoruz. Kimya mühendisiymiş Orhan Bey... Anadolu Üniversitesi’nden mezun olmuş, yani hocasıymış Büyükerşen. O günden beri hayran Yılmaz Hoca’ya... “O zamanlar ‘Keşke şehrimiz de üniversitemiz gibi olsa’ derdik. Vallahi oldu“ diyor. Üstelik Orhan Kesikoğlu DYP’li... Ona göre, hangi partiye oy verirseniz verin, mesele belediye oldu mu siyaset kalmıyor ortada. Çünkü pek çok Eskişehirli gibi o da Büyükerşen’i siyaset üstü bir kişilik olarak görüyor...

Porsuk Çayı’nın paralelindeki, kentin en büyük caddesi İnönü Caddesi’ne geçiyoruz. Esnaf Behçet Uluaşk ile sohbet ediyoruz. ”Bir kez daha seçilir mi Yılmaz Hoca?“ diye soruyorum. Oyu kesinlikle hocaya, ama yine de içinde bir korku var: ”Yaptıklarını görüp de ona oy vermemek mümkün değil. Şehri sıfırdan yarattı. Ama...” İşte o ama pek çok Eskişehirli’yi korkutuyor. Açıklamasını yine Uluaşk yapıyor: ”AKP çuval çuval kömür, çuval çuval erzak dağıtarak oy topluyor. Ama inşallah Eskişehirliler bu rüşvete kanmayacak.”

Daha yapacak çok şeyi var Büyükerşen’in... Her ne kadar bundan üç yıl önce Demirel kenti ziyarete geldiğinde, “Burası Türkiye’den 20 yıl ileride” demiş olsa da, o bir dahaki dönemde bunu 30 yıla çıkarmayı hedefliyor.

Ama önünde çuvalla engel var. Çuvalla kömür, çuvalla erzak, bir avuç para... Bir de Maliye Bakanı Kemal Unakıtan... Neyse ki Eskişehirliler ne nankörlük yapacağa ne de kentin geleceğini çuvala sokacağa benzemiyor!


Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
__________________
sevil1903 Ofline   Alıntı ile Cevapla