|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
17-01-2008, 02:36 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 264
Tecrübe Puanı: 17 |
Bıraktığım hiçbir şeyin bıraktığım gibi olmadığını olmadığını kendimin bile o şehirdeki gibi... biliyorum zaman tepeleyip geçiyor her şeyi; beni, seni, damdaki kediyi, kaf dağı’nı, anıların her an’ını... zaman ilerledikçe netleşiyor geçmiş, geçmişin satıraraları canlanıveriyor isimler yüz hatlarına bürünüp çıkıyorlar karşıma, ‘bak’ diyorlar bana, ben de bakıyorum tanıdık gelen çok çizgi var yüzlerinde, onlarda bir parça benden harf görüyorum ‘zaman’ diyorum bir potin gibi ayağımda, koncu uzun mu uzun, dolanıyor... dolanıyor... dolanıyor... ürperiyorum zamandan yapılma potinler her geçen gün biraz daha sıkıyor beni sen yoksun diye belki sen hiç olmadın diye belki sen hiç olmayacaksın diye belki sen hiç... oysa seni şarkıların en manidar kelimelerinde gizledim oysa seni ebrulî hayatların penceresinden seyrettim oysa seni bir resim atölyesinin en karanlık köşesindeki ışık belledim oysa... bana yakıştırılan gitmek oldu Şiraze, sen kal ben gideyim şimdi sen kal ben gideyim şimdi eğer biri gitmek zorunda ise ille de, sen kal ben gideyim şimdi bir kere gitmeyi başarmış olan, artık sürekli gidebiliyor çünkü bir kere gittim Şiraze, sen kal ben gideyim şimdi ben ürkek yaşadım hep, ürkek dolaştım yollarda, ürkek baktım dağlara, ürkek konuştum insanlarla ürktüm hep farkederler varlığımı diye farkederler de gözlerime bakarlar diye hani gözlerime baksalar seni görürler diye seni görür sorarlar diye ‘kim’ ben ürkek yaşadım hep, ürkek boyadım resimlerimi, ürkek yazdım, ürkek çıktım evden dışarı ürktüm hep adımı sorarlar diye sorsalar ne çıkar’ ben adımı bile unuttum Şiraze, ben adımı bile unuttum ben ürkek yaşadım hep, ürkek giydim eteklerimi, ürkek baktım aynalara, ürkek okudum şiirleri ürktüm hep beni fotoğraflarına hapsederler diye beni ak yeleli, hırçın atın sırtından alırlar diye ne desem az, ne desem çok ne desem boş, ne desem yersiz ve yetersiz Aşk’ına vurdum başımı, iflah olmam; ne kadar su verirsen ver, artık susuzluğumu gideremezsin ne kadar ışık tutarsan tut, artık karanlığımı ışıtamazsın içimde hiç dinmeyen bir fısıltı olarak kalacaksın Şiraze... seni kaybetmek bir daha bulamamak demekti, geç anladım Şimdi gölgemizi de alıp yanımıza, ‘ufuk’ dedikleri yeri hedefleyelim gel seninle gel seninle ..... | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |