|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
03-11-2008, 17:52 | #21 | ||
ςǿκ کε√díκ طę ∂ط í Üyelik tarihi: Dec 2007
Mesajlar: 527
Tecrübe Puanı: 17 |
YANKI I Silemediğim bir sırrı tarihin Avuçlarımda bir damla civa Anı ve yankı olarak kaldı bende II Anıların yankılanmayacağı Sığınaklar aradım Issızlıklar Unutuluş Göç ettiğim her mekana Geç ulaştım Tüten ocaklar İzi belli çadır yerleri Kurtulamadığım aynı döngü Biriken ürperti Cahhıraş çığlıklar III Bütün sırlarımı Görünmez bir mürekkeple Boynumdaki hamaylıya yazdım Sanki yalnızca dilsizler Bir sırrı saklarmış gibi Dilimin ucunda biriken ürpertiyi kestim Kül bastım yarama Ve yeniden bir göçe dönüştüm IV Bana çöl sessizliğinin dilini Sabrın alfabesini öğreten Rüzgar tanrıçası Boynumda koparıp hamaylımı Kırık bir ok olarak veda etti V Gözlerinden dokunamıyorum sana Göçmen kuşlar uçuyor gözlerinde Gözlerinde ayrılıklar yankılanıyor Ayrılık hüznü Hüzün aşkı örtüyor VI Giden birinin ardından Kırık bır ok atılmaz Direndin Vakit doldu ey kalbim VII Aah... | ||
|
03-11-2008, 17:58 | #22 | ||
ςǿκ کε√díκ طę ∂ط í Üyelik tarihi: Dec 2007
Mesajlar: 527
Tecrübe Puanı: 17 |
Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun Sevmek kimi zaman rezilce korkudur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Birkaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun Belki Haziranda mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin.. | ||
03-11-2008, 17:59 | #23 | ||
ςǿκ کε√díκ طę ∂ط í Üyelik tarihi: Dec 2007
Mesajlar: 527
Tecrübe Puanı: 17 |
Günlerdir ağladım yokluğunda Bekledim bana geleceğin o günü Senden uzak olsamda aldırmadım Hep umutluydum, beklemeye yeminliydim Düşünmedim sensizliği, yapamazdım zaten... Sensiz asla olamazdım Bir eksiklik vardı İçimde, gittiğinden beri Dönseydin bitecekti, ya dönmeseydin... İşte o zaman da ben bitecektim. Eğer sen olmayacaksan bu dünyada Bende olmayacağım... İstesem bile bunu yapamayacağım Sensiz asla olamayacağım... | ||
03-11-2008, 18:00 | #24 | ||
ςǿκ کε√díκ طę ∂ط í Üyelik tarihi: Dec 2007
Mesajlar: 527
Tecrübe Puanı: 17 |
Sensiz geçen günlerime bakıpta Sensizliğe bir köprü atmak istedim Belki o zaman birleşir ellerimiz diye Sensiz olamayacağımı anladım ben Sensiz yapamayacağımı... Beklerim seni ben Yeter ki sev beni sen, Yeter ki bırakma beni... Bir daha sevemem seni Keşkelerle yaşamak istemiyorum Bırakma beni... pişman etme sevdiğime... Bir daha sevemem seni Ne olur bırakma ellerimi... | ||
03-11-2008, 18:01 | #25 | ||
ςǿκ کε√díκ طę ∂ط í Üyelik tarihi: Dec 2007
Mesajlar: 527
Tecrübe Puanı: 17 |
Ağladığını gördüm düşümde, Gözyaşına uzandım dokunamadım... Bi sigara yaktım ikimize, Dumanıyla birlikte seni çektim içime, Son nefeste haykırdım adını, Seni bulamadım. Ellerim ellerini aradı, Gözlerim gözlerine hasret. Aynı havayı soluduğuz yerlerde dolaştım, İzine rastlayamadım. Şimdi sana son kez yalvarıyorum gel, Hani bırakmıştın ya beni bi ayaz gecesinde Ben hala o gecedeyim gel, Kokuşmuşluğumla ,açlığımla ,sevdamla... Seni bekliyorum gel. Yorgun akşamlarda adını kazıdım duvarlara, Gülüşünü özledim. Gülüşünü özledim gittin. Etrafa neşe saçan gülüşünü, beni parçalayan gidişini özledim. Şimdi ölüm döşeğindeyim, Vasiyetimi yazıyorum, Üstüme örttükleri yırtık ceketimi yağmurlara, Cebimdeki son sigarayı aşıklara, Kalbimden süzülen gözyaşlarımı sana bırakıyorum, Ve diyorum ki; El ele tutuştuğumuz, Hasretle kavuştuğumuz günlerin hatırına Aşkını Helal Et | ||
03-11-2008, 18:05 | #26 | ||
ςǿκ کε√díκ طę ∂ط í Üyelik tarihi: Dec 2007
Mesajlar: 527
Tecrübe Puanı: 17 |
Kaçtım… Kendimden gelen haykırışları duymamak için sessizliğin içindeki sesleri, karanlığın içindeki yüzleri görmemek için kaçtım… Baktım… Geriye dönüp baktığımda yitik bir kentin kayıp bir düş’ü oldum… düşlerimin griliğinde kendime baktım sisli ve yağmurlu bir havada İstanbul’a bakar gibi baktım… Saklandım… Tüm kelimelerimi yanıma alıp saklandım cümlelerimin beni terk etmesine izin verdim… kilitli bir kapının ardında herkesten ve her şeyden saklandım… Islandım… Yağan yağmurlar altında şemsiyesiz saatlerce dolaştım… ıslandım… yağmurla birlikte yağdım avuçlarına… yağmurla ıslandım… Sustum… Tüm şiirleri, şarkıları sözsüz bestesiz bıraktım… cümlelerimi anlamsız, kelimelerimi çırılçıplak yalnız bıraktım… sustum… Döndüm Buz tutmuş düşlerim, yaban kalmış gülümseyişlerimle… eksik kalan günlerimle yaşanmamış yarınlarıma döndüm… Vé.. Gördüm.. Kaçarken baktığımda saklanan benliğimin yağmurda ıslanışını susmaların ardından gördüm… ve dünüme bu günüme yarınıma döndüm… | ||
03-11-2008, 18:06 | #27 | ||
ςǿκ کε√díκ طę ∂ط í Üyelik tarihi: Dec 2007
Mesajlar: 527
Tecrübe Puanı: 17 |
Elimde kaldı umutlarım Her sabah hüzünle karışık bir umut var içimde Sensizliğin hüznü yeni bir günün seni getireceği Umuduyla bastırıyorum her doğan güneş yeni bir Umut yeni bir arayış benim için belki sana kavuşacağım Zamana bir gün daha yaklaşıyorum bugün değilse Yarın kimbilir belki de yalnızca kendimi avutuyorum Gittiğin günden beri hep yalnızlık şiirlerine takılıyor gözüm Bir başıma değilim sensizlikten yalnızım Terkedilip gitmek en çok nasıl koyar insana bir ben bilirim Gitmelerin gidenlerin arkalarında bıraktığı Çaresizliklerin koyu özlemleri,senin gidişin ateş gibi Çöktü yüreğime hiçbir yağmur yetmedi içimdeki Hasret ateşini küllendirmeye hiçbir sevgi yetmedi Senin özlemini gidermeye ben her sabah beni sana Götürecek yollarda yürüdüm senin duyacağın Şarkıları söyledim yalnızca!Ve gelmeyişinin Her akşamında aslında doğduğunu hiç anlamadığım Güneşle beraber bende battım bir kez daha Geceleri hep uyudum uyudum gün boyu çektiğim Hasretini rüyalarımda biraz olsun giderebilmek İçin herşeye iyi gelen yaraları iyileştiren zaman Hiç bu kadar acıtmamıştı yüreğimi binbir umutla sarıldığım Sabahlar artık hiç doğmaz oldu benim günümde Gecemde karanlık şimdi,ne ay uğruyor gecelerime Ne de sana benzettiğim yıldızlar parlıyor!ellerimde kaldı Umutlarım sensizlik öyle kötü bir yara olduki içimde Öyle büyük bir boşluk açtınki bir gün geri dönersen Kendi yaptığın boşluğa sen bile yetmeyeceksin orası Hep bomboş paramparça kalacak büsbütün cam kırıklarıyla Kaplı kalbim ne zaman seni hatırlatacak en ufak bir şey Görsem o kırıklarla dolu yeri batmaya başlıyor yüreğime Sabahları yalnızca hüzünle uyanıyorum hiç bir şey Beklemiyorum günden seni bile...varlığında sensizliği Yaşamaktansa içimdeki boşluklarla boş umutlarımla Sensizlikten alışırım alışmaya çalışırım yokluğuna... | ||
03-11-2008, 18:07 | #28 | ||
ςǿκ کε√díκ طę ∂ط í Üyelik tarihi: Dec 2007
Mesajlar: 527
Tecrübe Puanı: 17 |
Eğer O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer. Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer. Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer. O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer. Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer. Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer. Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de, kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer. Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer. Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer. Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer. Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer. O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, aşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer. O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer. Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer. Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer. Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer. Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer. Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer. Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer. İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci dereceden failidir" denmeseydi eğer. Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer. Issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer. Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse... Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!! | ||
03-11-2008, 18:08 | #29 | ||
ςǿκ کε√díκ طę ∂ط í Üyelik tarihi: Dec 2007
Mesajlar: 527
Tecrübe Puanı: 17 |
| ||
03-11-2008, 18:09 | #30 | ||
ςǿκ کε√díκ طę ∂ط í Üyelik tarihi: Dec 2007
Mesajlar: 527
Tecrübe Puanı: 17 |
KANADI KIRIK KADER Karanlık beyaz giysilerini giyerek gelir Baykuş gözlerinde kana bulanır güneş Yamalı bir mutluluğa öykünür gölgeler Düşer kurak toprağa hüzün bulutları Kirlenmiş dünyanın pasından Kıyama durur kötülükler önünde Yürüdüğün her sokak lâmbası söner Gözlerinden loş sarnıçlar geçer Yüreğinde hıçkırıklara boğulur yaşam. Düştüğün girdaplarda yalnızlığın sesi Sen bu âlemin kanadı kırık serçesi Canından bir parça konar ellerine Çöker tüm benliğiyle yüreğine Sana ayrılan zamana isyandır kader İçindeki sevdaları küsüp terkeden Tanrı' nın çizdiği yolda tek başına Bir yalnızlıktır aslında boşlukta giden Sen hep o ışığı yakamozun içinde aradın Ruhunda hiç dinmedi fırtınası denizlerin Yorgun bedeninde demlendi elemler Güneşi ummana göz kırparken izledin Hüzünlerin çöktüğü ufuk çizgisinde Doğacak ışığı bekledin... Sabır bir tesbih imamesinde asılı kaldı 'Lâhavle' si tükendi kırık yaşamın Gönlünde sevgi derinlere düşmüş bir yârdı Bir mucizenin elleri zorlukla çıkardı Zulmün yokettiği yürek küllerinden Ölümsüz bir aşkın meşalesini yaktı... | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |