Sevgi Soysal Sevgi Soysal (1936-1976), Türk solunun ve edebiyatının çok erken yitirdiği bir insan. Kısa yaşamına üç öykü, dört roman, bir anı, bir de deneme kitabı sığdıran yazar, yukarıda saydığım dönemde, yalnızca ideolojisiyle değil, yazarlığıyla da öne çıkan birkaç isimdendendir. Artık edebiyat tarihinde yerini almış olan Soysal’ın kitaplarının baskılarını rahatlıkla bulabilirsiniz. Romanın, okunma açısından altın çağını yaşadığı, her gün yeni yazarların vitrine çıktığı bu günlerde, Sevgi Soysal’ı yeniden okumayı ihmal etmeyin. “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti”, bütün roman tarihimiz içerisinde, en kısa zaman dilimini anlatan öyküsüyle, önemli bir yeniliği barındırır. Bir öğle vakti Ankara’da, bir kavak ağacının devrilmesine paralel olarak, toplumdan çeşitli insan tiplerini anlatırken, dönemin davranış ve düşünce yapısını da sergileyiverir. Yazarın, daha önceki öykü ve romanlarında gördüğümüz simge kullanımı, bu romanında –son kez olmak üzere- tekrarlanır. Kısa bir tanıtım yazısında, yıkılan kavak ağacının düzeni, altında kalan kapıcı Mevlüt’ün, düzene bağlı kesimleri temsil ettiğini söylemek, doğru olsa bile, S.Soysal’ın öyküsünü çok basitleştirmek olacak. Oysa, roman içerisinde küçük bir motif olmaktan öteye gitmiyor bu simge. Metni asıl önemli kılan, yazarın yaptığı canlı tiplemelerdir. Hayatta olduğu gibi anlatır onları yazar. Tıpkı, bir öğle vakti, kentin merkezinde karşılaşan, durum gereği konuşmak zorunda kalan insanlar gibi, karşılaşır, konuşur ve ayrılır “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti”nin karakterleri. Ama her karakter, o zaman ve mekan içinde var olan bir toplumsal kesimin veya tipolojinin temsilcisidir. Romanın solcu gençliği çeken tipleri ise başrolde oynayan; Ali, Doğan ve Olcay. Yazar, o dönemin gençlik eylemlerine, devrimcilerine işte bu tiplemeleri ile yaklaşıyor. Elbette kusursuz bir roman değil “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti”. Ama, bugün gözünü toplumsala, gerçeğe kapamış, bireyin öznel dünyasındaki –yalıtılmış- sıkıntılarıyla uğraşan, okuyucuyu dilde şaşırtmaya çalışan, zaman zamam tarihin derinliklerine saklanan metinlerinden sonra, okuyucuyu yeniden yaşamın ortasına çekiyor. |
Sevgi Soysal - Yaşasaydı aşık olurdum Söyliyemediklerimizi susuyor, bilmediklerimizi konusuyoruz. Senden benden yalnız bozkır, oysa yaratık dolu, yaşam dolu, ya karıncalar? Hep oturup cigara içiyoruz, konyak içiyoruz yetersiz, asil yetersiz biziz, yalnızlığımız en yetersiz -ya bozkır? Ben kadının biriysem sevilmeliyim, sen bilmezsin güzel miyim, en büyük güzelliğim senin bilmezligin, duymazlığın, ya en boş damlalar gözlerimizde? Bak, tozluyuz biz, çok tozluyuz -ya bozkır, bozkır yolundan kamyonlar geçerken kalkan toz? Bak, hayal kurarım, en zevksiz acıklı şeylere gözyaşı dökerim de kendimi bilmem. |
Türkiye`de Saat: 09:50 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2