|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
12-03-2006, 01:47 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Jan 2006 Yaş: 34
Mesajlar: 2.842
Tecrübe Puanı: 22 |
Banu K. Yelkovan-Radikal Her şey geçen cuma günü, öğlen saatlerinde başladı. Marsilya takımının başkanı Pape Diouf, bir yanına takımın sportif direktörü Jose Anigo'yu, bir yanına kaleci Fabien Barthez'i alarak yaptığı basın toplantısında, gayet sakin bir şekilde, hafta sonu oynayacakları Paris SG derbisine A takım yerine PAF takımıyla çıkacaklarını açıkladı. Marsilya, taraftarlarına ayrılan yeri pek küçük, pek yetersiz ve Paris taraftarlarıyla pek içli dışlı bulmuştu. Başkan bu kararı vermeden önce taraftar gruplarının temsilcileriyle bir toplantı yapmış ve onlardan, güvenlikleri garanti edilmediği için maça gitmemelerini istemişti: "Bizim bu maçla ilgili iki talebimiz oldu, biri taraftarlarımız için 1500-2000 bilet, ikincisi de onların güvenliği. Maalesef ikisi de sağlanmadı. Profesyonel bir takım, taraftarları olmadan bir anlam ifade etmez. Hele ki bu taraftarlar sizi Fransa'nın hiçbir yerinde yalnız bırakmamışlarsa. Biz sonradan yaralarını saracağımıza, önceden uyarmayı tercih ettik. Taraftarların sorumluluğunu almaktansa, maça gitmemelerini istedik. Onlarla dayanışma içinde olduğumuzu göstermek için biz de gitmeyeceğiz. Bu maçı A takım yerine PAF takımla oynayacağız. Bu maçtan puan alamasak da bir önemi yok. Ligin bitmesine daha çok var. Diğer maçlarda telafi ederiz". Oysa Marsilyalılara ayrılan 1307 kişilik tribünün güvenliği için 1200 polis görevlendirilmiş, taraftarlarının değil stada giriş-çıkışları, şehre geliş-gidişleri bile özenle planlanmıştı ama ne gam. Giderek daha küçük birimlere bölünen PSG taraftarlarının kendi aralarında kapışmakla fazlasıyla meşgul olmaları, kimsenin Marsilyalıları dövmekle uğraşamayacağı gerçeği de kararlarını geri almalarına yetmedi. Marsilyalılar, 2002 yılında Paris tribünlerinden atılan koltuğu kafasına yiyen bir taraftarın felç olarak hayat boyu yatağa mahkûm olmasını unutmamıştı henüz. Böylece aynı şehrin iki takımı arasında oynanan maç manasında zaten 'na-derbi' olan Frenk ligi, tek büyük maçının heyecanından da mahrum kalmış oldu. Trenle Paris'e gelen ve rakiplerinden tam dört lig aşağıda top koşturan 'miniklerin', anlı şanlı PSG karşısında farklı mağlup olacakları neredeyse kesindi. Ama evdeki hesap, çarşıya uymadı. 'Çanakkale geçilmez' taktiğiyle oynayan ve o güne kadar kimsenin adını sanını duymadığı çocuklar, maç boyunca gol atamasalar da, bir şekilde yememeyi de başardılar. Hakem bitiş düdüğünü çaldığında, Dünya Kupasını kazanmışçasına seviniyorlardı. Maç ertesinde Fransız basını bir yandan Marsilya'yı, bir yandan PSG'yi yerin dibine batırdı. En politik gazeteler de, spor basını sayılanlar da söz birliği etmişçesine futbolun artık tam olarak dibe vurduğu konusunda anlaşmışa benziyordu. Marsilya'yı 'taraftar popülizmi' yapmakla suçladılar, taraftara hoş görünmek adına verilen primlerin yarın öbür gün çok daha büyük sonuçlara yol açacağı tehlikesine dikkat çektiler, kendine 'profesyonel' diyen bir takımın böylesine amatörce bir davranışta bulunamayacağı, sahada alınan sonuç ne olursa olsun, bu davranışın Fransız futboluna saygısızlık olduğu konusunda hemfikir oldular. Bu sadece Marsilya'nın payına düşen kısımdı. L'Equipe maçı 'PSG tarihe geçti!' başlığıyla duyurdu. Kadrosunda ligin gol kralını barındıran, birinci lig seviyesinde bir takımın, yedeklerden ve çocuk yaştaki futbolculardan oluşan bir rakibi yenememesinin çok büyük bir utanç olduğu ve Fransız futbolunun seviyesini gösterdiğini söylediler. Antrenör de, oyuncular da, yöneticiler de eleştirilerden nasibini aldı. Anlayacağınız geçen hafta Fransa'da lig tarihine geçen bir maç oynandı. Galibi yoktu. | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |