|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
04-07-2006, 12:16 | #1 | ||
Üyelik tarihi: May 2006 Yaş: 42
Mesajlar: 417
Tecrübe Puanı: 18 |
Yazıda elbette Ülker'in Trabzon'a yardım edip etmemesi Beşiktaş açısından önemli değil ama Ülker'e ilişkin yorumlar çarpıcı........(zaten bu yüzden ayrı bir konu açtım) Sedat Tunalı Sabri Berkson (Ülker) Ve Bazı Hususlar İnsanı ve hayatı yorumlarken; ne ırk, ne din, ne dil ne de renk ayrımı yapmadığımı, yapanlara karşı mahkemelerle ve kodeslerle yüzleşmek pahasına mücadele ettiğimi ve bundan sonra da edeceğimi hatırlatarak Ülker grubu ve bu grubun İstanbul’un 3 hacimli kulübüne yönelik “iyileştirmeleri” üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Şunu baştan söyleyelim; ekonominin dini imanı olmaz. Ülker grubunun Üç İstanbulluya yönelik “şirinleşme” çabalarının temelinde ekonomik çıkarlar yatmaktadır. Bu bilgi baş ucumuzda dursun ve devam edelim.. SABRİ ÜLKER KİMDİR? Doğrusu ben de sıradan her Türk yurttaşı gibi Sabri Ülker’i mütevazı bir “zengin” Müslüman ; etliye sütlüye karışmayan ve populer kültüre malzeme olmaktan özenle kaçınan, ve bu duruşuyla haliyle sempati toplayan biri olarak algıladım.. Çok değerli araştırmacı yazar Yalçın Küçük’ün İtaki Yayınlarından çıkan “Tekeliyet-2” adlı eserini elime alana dek , Sabri Ülker portresi belleğimde sakin sakin duruyordu. Bu arada Yalçın Küçük hocayı, bu araştırmalarından sonra yerden yere vuranların ve medyaya egemen olan güçlerin “fotoğraflarıyla”, Sabri Ülker’in fotoğrafının aynı karede olduğunu fark etmem de, belleğimdeki “Ülker” fotoğrafını yeniden sorgulama ihtiyacımı tetikledi. Adı geçen kitaptan bir alıntı ile devam edelim. Alıntı bir ölüm ilanıdır ve 7 Temmuz 2001 tarihli Hürriyet gazetesindendir. “Kırım eşrafından, merhum Hacı İslam Efendi’nin ve merhume Hacı Şakire Hanımefendi’nin evladı; Zehra Ülker’in eşi, Selçuk Berksan, Betül Karagöz,ve Faruk Berksan’ın babaları; Kamil Karagöz, Tülin Berksan ve Emine Beksan’ın kayınpederi; merhume Sıdıka Doğruöz’ün kardeşi; Sabri Ülker’in ağabeyi, Ayşe Dimen, Aydın Karagöz , Bülent Berksan, Levent Berksan, Sinan Berksan, Zeynep Karagöz, Serra Berksan ve Mehmet Berksan’ın dedeleri;; Ahsen Özokur ve Murat Ülker’in amcaları; merhume Havva Karagöz, Atiye ve merhum Ahmet Ramazanoğulları, Refia ve merhum Şükrü Anar’ın dünürleri ASIM ÜLKER 6 Temmuz Cuma günü Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur” Allah Asım beyin mekanını cennet eylesin, insanız nihayet.. Aile tarafından gazetelere verilen bu ilan; Ülker ailesinin aslında Kırım Yahudilerinden olduğunun da tarihsel belgesidir. Ülker isminin, ibranicede Tevrat anlamına geldiğini, yine aynı kitapta belgeleriyle görebiliyoruz. Yani “has” Müslüman Sabri Berkson; Müslümanlığa geçişinde bile Tevrat’a sadık kalmayı seçmiştir. Kendi seçimidir ve kimsenin eleştirmeye hakkı yoktur. Peki bizim derdimiz nedir o halde?? Derdimiz şudur sevgili okuyucu; Bu ülke, ülkemiz, vatanımız..Bir kültürler mozayiği ve medeniyetler beşiğidir. Ve bu ülke, bu vatan neredeyse 10 asırdır Müslüman kimliğiyle var ola gelmiştir. Ve benim gibi, benim beş vakit namazını kılan rahmetli dedem, annem ve babam gibi, bu ülkede yaşayan milyonlarca Müslüman, benzer birçok konuda olduğu gibi Sabri Ülker konusunda da kandırılmışlar ve gerçek kendilerinden saklanmıştır. Sabri Ülker’in aslında Yahudi kökenli bir aileden geldiği ve sonra Müslümanlığı seçtiği herkesçe bilinseydi ne olurdu? Kanımca hiçbir şey olmazdı, zira bu topraklar asırlardır bir arada yaşamanın en güzel örneklerini vermiş ve vermeye devam etmektedir. Bu gerçeği benim gibi, okuyucu gibi, elbette sayın Ülker ailesi de bilmektedir. Peki buna rağmen bu bilgi; sayın Yalçın Küçük’ün araştırmaları yayınlanana kadar neden gizli tutulmuştur? İşte benim yanıtını bulamadığım soru budur sevgili okuyucu Yoksa; o yahudiymiş, bu ermeniymiş, şu rum, şu da tükmüş gibi girişlerle başlayan hiçbir cümle ; aklımın ve kavrayışımın rutin seyrinde en küçük bir sapmaya bile neden olamaz. Şükür ki; bu tür ayrımların zavallılığını aşalı çok oluyor Ama işte; koskoca bir Müslüman topluluğun yıllardır “kandırılmasını”, asla kabullenemiyorum. Ülker ailesi hakkında daha fazla ve “şaşırtıcı” bilgi adı geçen kitaptan okunabilir. Bu faslı burada kapatıp, geçelim Trabzon cephesinden Ülker grubuna yönelik tepkilere Biliyorsunuz; Beşiktaş Arjantinli Delgado’yu transfer etti ve kanımca çok akıllı bir adım attı: Geçmiş yılların transfer şaşkını BJK; Tigana’nın da etkisiyle bu yıl aynı hatalara düşmüyor ve üstelik “nokta atışlarıyla” da çok başarılı işler yapıyor. Delgado’ya yakın zamana kadar Trabzonspor’da talip olmuş ancak bu transfer gerçekleşememişti. Beşiktaş için de bu transferin gerçekleşme şansı fazla değildi, zira Delgado’nun istediği ücreti vermek hiç de kolay değildi. Tam transfer tıkanmak üzereydi ki, devreye Ülker grubu girdi. Ve Trabzonspor’un “yapamadığı” transferi, Ülker’in sihirli elinin değmesiyle Beşiktaş tereyağından kıl çekercesine yapıverdi! Fotoğraf bu olunca, Trabzonspor cephesinden Ülker grubuna sempati duyulması beklenebilir mi? Aynı Ülker grubunun, Basketbol liglerimizin en başarılı iki takımından biri olan Ülker Basketbol takımını bila bedel Fenerbahçe ile birleştirmesini nasıl yorumlamamız gerekiyor? Herhangi bir sporsever gözüyle bakınca; Ülker grubuna dair neler hissederdiniz? Ve aynı grubun, diğer 2 hacimli kulübe bunca destek verirken, Galatasaray’ı unutacağın düşünülemezdi bile. Unutmamış zaten, yakın bir zamanda “yüklü” bir mali desteğin de Florya semalarında boy göstermesi kimseyi şaşırtmayacaktır. Yıllardır İstanbul’un “devlet destekli” üç hacimli kulübüne karşı “direnen” Trabzonspor cephesinden bakıldığında; Ülker grubu hakkında ne düşünürdünüz? Ya esamesi okunmayan zavallı Anadolu kulüpleri? Ülker bu kulüplerimize de benzer milyon dolarlık” destekler” verebilecek mi? Devlet desteği yetmedi de Holding desteğine mi başladınız? Yıllardır “İslam” vurgusuyla sattığınız ikinci kalite çikolatalardan, şekerlemelerden, hasılı; bu Müslüman halkın sırtından kazandıklarınızı, şimdi de devlete milyarlara lira vergi borcu bulunan üç İstanbulluya mı aktarmaya başladınız?? Neler oluyor bu ülkede, anlayan var mı?? Eski Başbayisi şimdinin Başbakanı olan bir grup, Ülker; Güzel ülkemiz için yeni planlamalar mı yapmaktadır? Çalışanlarına yüzde 1 daha az zam yapmak için olmadık işler yapan Ülker grubu; nasıl oluyor da bir kalemde 10 milyonlarca doları gözünü kırpmadan “ödeyebiliyor” Son bir soru daha, samimiyetle.. Sayın Ülker; Adalet duygusu sizce de yara almadı mı? Almanya, Arjantin , Brezilya ve Hakemler Kupa öncesi tahminimde, Arjantin - Almanya finali beklediğimi açıklamış ancak eşleşmeler sonrası bu olasılığın ortadan kalktığını hep beraber görmüştük. Ama kupaya yönelik tahminimde bir değişme olmamıştı. Almanya- Arjantin maçının galibinin kupayı da alacağını yazmıştık. Bu maçı “tarafsız” olarak izleyen herkes gibi ben de ev sahibi Almanların hakem tarafından alenen “kollandığını” gördüm ve utanç duydum.. Lütfen kimse Arjantin Teknik Direktörü’nün yanlışlarından bahsetmesin. Karşınızda bir tetikçi varsa, yapacağınız hiçbir şey yoktur. Klose’nin diz darbesiyle sakatlanıp maçı yarıda bırakmak zorunda kalan Abondanzieri lehine faul bile çalınmaması sizin de dikkatinizi çekmedi mi? Acaba o sırada Arjantin kalesinin boş olması, dolayısıyla da Almanların gol atma olasılığının yüksek oluşu mu tetikçi hakemi “dürtmüştü”. Hasılı, kanımca bu turnuvaya gölge düşmüştür. İkinci favorim olan Almanya’nın bu kupayı alması da bu utancı silmeye, katledilen Arjantin’in hakkına kavuşmasına yetmeyecektir. Brezilya; teknik direktörünün ülke futbol mantalitesine hiç uymayan futbol kurgusu ve yetersizlikleirnin kurbanı olmuştur. Bağ- Kur dan emekliliğe gün sayan futbolculara buraya kadar gelmeleri bile şanstı. Bu saatten sonra haliyle Portekiz’liyiz. Ne de olsa gönül hep zayıftan yana. Son söz; Dünya Kupası değil, Sponsorlar kupası.. Bu kadar basittir | ||
|
04-07-2006, 13:34 | #2 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 55
Mesajlar: 1.559
Tecrübe Puanı: 21 | sevgili kardeşim yazdıkların gayet mantıklı vedogruda olabir ama senin dedigingibi sporun dini imanı ırkı olmaz adam cıkıp ben yahudi soyundan geliyorum diye davula vuracak degil herhalde bizide cok ilgilendirmez bir taraftanda eger beşiktaşımıza maddi olarak yardımı oluyosa bu gibi olayları bızım konuşmamız ve tartışmamızda pek mana ifade etmez gibi ngeliyo bana saygılarımla | ||
04-07-2006, 16:39 | #4 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2006 Yaş: 42
Mesajlar: 1
Tecrübe Puanı: 18 |
Bu yazıdan ülker ailesinin yahudi olduğunu nereden ve nasıl çıkardın.Ülker ismi Tevrat manasına geliyor olabilir,bunun hiçbi sakıncası yoktur.Türkiyede onca Musa İsa Davut isimli vatandaşlarımız vardır şimdi bundan yola çıkarak o insanlarında yahudi yada hristiyan olduğunu idda etmek nekadar mantıklıdır.Ayrıca bu konuların futbolumuzla ne alakası vardır.güldürmeyin nolur | ||
04-07-2006, 19:30 | #7 | |||
Kıdemli Kartal Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 4.158
Tecrübe Puanı: 24 | Alıntı:
| |||
04-07-2006, 19:51 | #9 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2006
Mesajlar: 238
Tecrübe Puanı: 18 | Sana helal olsun kardeşim beni büyük bir yanlıştan kurtardın.Sami Ülker hakkında farklı düşünüyordum.Burda önemli olan futbol değil.Zaten arkadaşımızında futbol açısından yazdığını düşünmüyorum.Ama gün gelicek Yahudiler Filistine yaptıklarını bizede yapmaya kalkıcak.O zaman İnönüde oturup maç seyredebilicekmiyiz? | ||
04-07-2006, 19:57 | #10 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 45
Mesajlar: 494
Tecrübe Puanı: 20 | Madem okadar anlatmış birazda kendisini tanıyalım.. ------------------------------ Prof. Dr. Yalçın Küçük, İskenderun'a Halep'ten gelip yerleşmiş bir ailenin çocuğudur. Baba tarafından Türkmen, anne tarafından ise Kafkasyalı bir aileye mensuptur. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki öğrencilik hayatı boyunca, Fikir Kulüpleri Federasyonu, ardından Sosyalist Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç ve Türkiye Halk Kurtuluş Partisi olan Fikir Kulübü Başkanlığı'nı yaptı. Siyasal Bilgiler'i 1960 senesinde birincilikle bitiren Küçük, 27 Mayıs ihtilalinde, büyük öğrenci eylemlerinin başında yeraldı. 60 ihtilalinden sonra Devlet Planlama Teşkilatı'na girdi. Burada bir süre çalıştıktan sonra ABD'ye giderek Yale'de lisans eğitimi aldı. 1966'da ODTÜ'de çalışmaya başladı. 1968-70 yılları arasında Sovyetoloji araştırmalarını kitaplaştırdı. Bu kitaptan dolayı sekiz yıla mahkum edildi. 1970'lerde, İşçi Partisi'nin ikinci kez kuruluşu için çalışmalara katıldı. 1973 yılı sonlarında askere alındı. Kıbrıs Barış Harekatı'na katıldı. 12 Eylül 1980'den sonra ise 1402'liklerden biri olarak üniversiteden uzaklaştırıldı. 1983'te Sultanahmet Cezaevi'ne girdi. 1993'te Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı olmasını öne sürerek Paris'e gitti. Çeşitli sol dergiler çıkarttı. PKK lideri Abdullah Öcalan'la ilk röportajı gerçekleştirdi. Türkiye'ye 1998'de döndü ve iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2000'de tahliye oldu. Son dönemde özellikle Sabetayistler'le ilgili yaptığı çalışmalarla adından sözettirdi.
__________________ KARANLIK ve AYDINLIK ------ Suskunuz diye sanmayın uysal koyunuz, kesmeye gelir, çekmeye gelmez boynumuz. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |