|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
|
Doğa Sporları Doğa sporları meraklıları hobilerinizi,yeteneklerinizi bizimle bu başlık altında paylaşabilirler. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
29-11-2007, 16:25 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 4.856
Tecrübe Puanı: 23 |
Çevreci doktor ormana mutfak kuracak Manisa’nın ikinci Tarzan’ı diye anılan Doktor Fahrettin Er, Manisa dağlarını meyve ağaçlarıyla donatmak için kolları sıvamış. Yöntemi ise basit; meyve çekirdeklerini çöpe atmak yerine, paraşütçülerle dağlara serpmek. Yaz aylarında sofralarımızın vazgeçilmezi olan meyvelerin çekirdeklerini ne yaptığınızı hiç düşündünüz mü? Diğer atıklarla beraber çöpe gidiyordur muhtemelen. Çekirdeği de yenilebildiği için belki kayısı bunun dışında kalabilir; ama bütün çekirdeklerin kaderi çöpe gitmektir genellikle. Oysa her meyve çekirdeğinde bir ağaç saklı. İstisnasız her ağacın nüvesi, ilk hali çekirdektir. Fideye dönmüş halleriyle görmeye alıştığımız ve ilkbaharda diktiğimiz zeytin, çam, ladin, şeftali, kayısı, erik gibi bitkilerin kaynağı da aslında çekirdekler. Fide veya Ege’deki yaygın tabiriyle fidanlar, Anadolu’da önemli bir ticarî sektör olduğundan, çekirdeklerden ağaç dikmek hiç gündeme gelmez bu ülkede. Manisa’nın yeni kuşak Tarzan’ı olarak tanınan Dr. Fahrettin Er’in başlattığı, ‘her çekirdek bir ağaçtır’ kampanyası, ağaç ve orman kavramına işin kaynağından, yani çekirdekten bir bakış açısı getiriyor. ‘Yediğiniz meyvelerin çekirdeklerini çöpe atmayın’ diyor Doktor Bey, bu çekirdeklerin her birinde bir ağacın saklı olduğunu hatırlatarak. Önerisi son derece basit ve uygulanabilir aslında; çekirdekleri belirli merkezlerde toplamak, sonra da bunları dağlık araziye atmak. Atma işini gönüllüler de yapabilir, yamaç paraşütçüleri de. Toprağa rasgele bırakılan her on çekirdekten birinin mutlaka tuttuğunu belirterek, “Eğer dikerseniz, çekirdeklerin her birinin ertesi yıl, başını topraktan çıkardığını görürsünüz” diyor. Hesap basit, Manisa’nın meşhur Spil dağına 1 milyon çekirdek atılabilirse, bunların en az 100 bini meyve ağacı olarak geri dönecek. Peki, bu proje nereden çıktı, sonuçları neler olabilir, ilgi görecek mi ve tabiat açısından önemi nedir? ORMANLARIMIZIN MUTFAĞI YOK! Dr. Fahrettin Er’in büyük ilgi gören projesinin uzun yıllara dayanan bir altyapısı var. O, her fırsatta kendini tabiatın kollarına bırakan, her gittiğinde de dağlara, ormanlara katkı yapmayı ihmal etmeyen bir çevreci. Yine bir hafta sonu, doktor arkadaşlarıyla birlikte çıktığı Spil Dağı’nda ilginç bir durum dikkatini çeker. 1997 başlarıdır. Dağdaki ağaç ve orman yoğunluğuna rağmen, hayvan sayısının azlığıdır ona tuhaf gelen. Bu kadar ormanın bol olduğu bir yerde, farklı türden hayvanların bulunması da gerekmektedir ama bu teorik bilginin pratikte karşılığını bir türlü göremez Manisa dağlarında. Bunun sebeplerini araştırmaya başladıkça ilginç sonuçlara ulaşır. Ormanı bir ev gibi düşünürsek salon, oturma odası, çocuk odaları hatta banyo tuvalet bile mevcuttur ama mutfak unutulmuştur. Ev tanımlamasını biraz daha açıyor çevreci doktor: “Ormanın mutfağı olmaması demek, orada meyve veren ağaçların bulunmamasıdır. Sadece çam ve türevi reçineli ağaçlardan oluşan ormanlarda, doğal olarak vahşi hayvanları besleyecek bir ortam oluşamıyor. Beslenemeyen hayvanlar da bizim ormanlarımızda yaşayamıyor. O bakımdan ormanlarımızda mutfak bölümü eksik kalmıştır.” Doktor Fahrettin Er, bu eksikliği giderebilmek için kendi çapında bir çalışma başlatır. Önce yabani armutları aşılamayı dener. Ardından erik, kiraz ve kayısı aşılamaya başlar, ormandaki yabani meyve ağaçlarına. On yıldır kendisi gibi gönüllü arkadaşlarıyla bu işi sürdürür ve toplam 3 bin ağacı aşılamayı başarır. Aşıladığı ağaçları bugün gururla gösteren Doktor Er, sadece hayvanların değil, insanların bile bunlardan faydalandığını söylüyor. Aşılama dışında diğer çalışma ise ormana badem, ceviz ve kestane ağaçlarının dikimidir. Manisalı doktorlar tarafından kurulan ve kendisinin de başkanlığını yürüttüğü Sağlık ve Eğitim Derneği üyelerini bu iş için seferber eden çevreci doktor, bugüne kadar toplam 5 bin yeni ağacın dikilmesine de vesile olur. Kestane, badem ve cevizin özellikle ağaçkakan, sincap gibi kabuklu meyvelerle beslenen hayvanların kışlık gıdalarının temini için büyük önemi olduğunu vurgulayarak, bu gibi meyveli ağaçların olmadığı ormanlarda hayvanların yiyecek ihtiyacını karşılamasının ve hayatta kalmasının mümkün olmadığını belirtiyor. ARILAR BİZİ TERK EDERSE Aslında devlet, ormanda yaşayan kuşların konforunu düşünüyor. Üretilen suni kuş yuvaları çam ağaçlarına bırakılıyor. Bu kuşlar için iyi bir hizmet belki de ama maalesef bu yuvaların kiracısı yok. Çoğu zaman boş kalıyor ve bu da Fahrettin Bey’in, ‘mutfaksız orman’ teorisini destekliyor. Kuşlar bir yana, sadece Manisa ve çevresi değil bütün Batı Anadolu ormanları tavşan, keklik, güvercin, arı gibi türler açısından da son derece fakir. Temel gıdası polenli ve şekerli gıdalar olan arıların da çam ormanlarında fazla seçeneği yok. Dr. Er, özellikle arı meselesine dikkati çekiyor. Son yıllarda tarım ilaçlarının bilinçsiz kullanımının artmasının arıları dağlara kaçırdığı tespitini yaparak, dağlarda da aradığını bulamayan arıların yok olma tehlikesi yaşadığını belirtiyor. Bir anda ortadan kaybolan arı kolonileriyle ilgili basına yansıyan haberleri de bu gerekçeye dayandırarak, durumun vahametini ortaya koyuyor: “Einstein’ın bir sözünü hatırlatmak istiyorum bu noktada. ‘Arı nesli yeryüzünden yok olursa insanoğlu ancak dört yıl yaşayabilir’ diyor. Neden? Çünkü sebze ve meyvelerin yetişmesi için tozlaşmayı sağlayan arılardır. Arılar olmazsa tarımda verim sıfırlanır. Benim çalışmam arıları hiç değilse dağda biraz rahat ettirmek. Aşılanan yabani armutların (ahlat) meyve vermeye başlaması, onlar için önemli besin kaynağı oluyor.” Tabiat âşığı doktor, armut aşılama işinde oldukça iddialı. Üç bin sayısını 100 bine çıkarmayı hedefliyor. Aşılamada farklı cinsleri kullanarak, 7-8 ay boyunca ormanda armut mevsimini sürdürmeyi planlıyor. Hayvan türleri yönünden zengin ormanların ve dağların, zengin ovalar anlamına geleceğini de özellikle belirterek, “Dağlar hayvan yönünden ne kadar zengin olursa ovaların verimi artar. Dağlar arı bakımından zengin olursa ovadaki sebze, tahıl ve pamuk verimi artar. Güçlü orman, güçlü ova demektir.” diyor. Ormanlarda kuş sayısı azalınca, ormanları yiyip bitiren zararlı böcek ve tırtılları da yok etme imkânı kalmadığını vurgulayarak, bu durumda ormanın kendi dengesini kuramadığını, hazırladığı projenin temel hedefinin bu dengenin kurulmasına yardım etmek olduğunu ifade ediyor. KÜRESEL ISINMAYA KARŞI FOTOSENTEZ Dağlardaki aşılama çalışmaları dolayısıyla Manisa’da çevre ödülü alan Dr. Fahrettin Er, ‘her çekirdek bir ağaçtır’ projesini de, bir nevi bu ödüle teşekkür düşüncesiyle hazırladığını belirtiyor. Maliyeti sıfır denebilecek kadar az, herkesin katılabileceği, ses getirecek ama bir o kadar da çevreye faydalı bir çalışma yapmak isterken aklına gelmiş bu fikir. Projenin ayrıntılarına geçmeden önce, sözü son yılların en önemli gündemi, küresel ısınmaya getiriyor: “Küresel ısınma ve susuzluk dünyayı bekleyen felaket. Küresel ısınmanın sebebi, havadaki karbondioksitteki on binde birlik veya on binde ikilik artıştır. Karbondioksit artınca sera etkisi oluşuyor, sera etkisinden dolayı soğurulamayan ultraviole ışınları yerküreyi hızla ısıtıyor. Yerküre ısındıkça buzullar eriyor, buzullar eridiği için daha çok ısı absorbe oluyor ve bir fasit daireye giriyor dünya. Onun için karbondioksiti azaltıp, bunu oksijene çevirecek bir mekanizmaya ihtiyaç var. Bu fotosentez mekanizmasıdır, yani yeşil yapraklı ağaçların yaptığı iş. Bunların sayısını olabildiğince arttırmamız lazım.” Bunların sayısını arttırmanın çok basit yolları var aslında. Devlet her yıl binlerce çam fidanı dikiyor. Özel kuruluşlar, gönüllüler, çevre dernekleri bu iş için seferber oluyor. Çam fidanı dikmek hem masraflı, hem zaman, emek ve özen isteyen bir iş. Oysa sonuçta her fidan bir çekirdekten çıkıyor. Doktorun önerisi ise bunlardan çok daha basit. Yaz aylarında yediğimiz kiraz, vişne, kayısı, erik ve şeftali çekirdeklerini çöpe atmak yerine toprağa atalım. Bu işin bir püf noktası var. Bir fidanı dikmek için toprak, gübre, sulama gibi ek katkılar lazım. Oysa bir çekirdeğin topraktan yetişip fidan haline gelmesi, sonra da ağaç olması için bir avuç toprak yetiyor. Her çekirdek, kendi çekirdek kalınlığının yarısı kadar toprakla örtülürse oradan ağaç olarak çıkabilir. Bu işin kuralı bu. Bir santim kadar toprağın altına girmesi, çekirdeğin çimlenmesi için yeterli. Çekirdeği toprağa bırakmanın iki yolu var. Birincisi saçmak, ikincisi toprağa gömmek. Gömdüğünüzde bir çekirdeğin bitmesi yüzde yüz ihtimal. Attığınızda ise bu ihtimal yüzde 10’a düşüyor. Manisa Tarzanı’nın torunları bu ihtimali yükseltmenin de yolunu bulmuş. Paraşütle atılacak çekirdekler, bu işlemin öncesinde TORF denilen organik bir madde ile kaplanacak. Kaplama işlemini gerçekleştirmek için çekirdekleri bir kazana doldurmak ve içine bu maddeden atmak yeterli oluyor. TORF’un özelliği, havadan atılan çekirdeklerin çimlenme ihtimalini yüzde 70’lere kadar çıkarması. Dr. Fahrettin Er, bu projede gönüllülerin yamaçlara çekirdekleri gömeceğini, ulaşılamayan dik yamaçlara ve derin vadilere ise çekirdeklerin paraşütçüler tarafından atılacağını belirtiyor. Bu konuda projeye, Manisa Havacılık Topluluğu’na bağlı yamaç paraşütü ekipleri destek verecek. Projenin uygulamaya geçmesi için en uygun zaman ise ekim, kasım ve aralık ayları. Bu aylarda çekirdekler atıldıktan sonra üzerine yağacak yağmurlarla ilk fidanların baharda yeryüzüne merhaba diyeceğini ifade ediyor. Ormanlara meyve ağacı ekme projesinin tek faydası kuşlara ve hayvanlara sağlayacağı gıdalar değil elbette. İşin ilginç bir boyutuna da dikkati çekiyor çevreci doktor ve bu tip ağaçların yangınlara karşı ne kadar dirençli olduğunu belirtiyor. Çünkü meyve ağaçları reçinesiz. Bu yüzden tutuşmaları, çam gibi reçineli ağaçlara nazaran oldukça zor. Çam ve benzeri bitkiler kolay yandığı gibi, yangın esnasında kozalaklar uzun menzilli bomba etkisi yapıyor. Yaz aylarındaki orman yangınlarında, olayın büyümesinin en büyük sebeplerinden biri, çamlardan fırlayan, ateş topu halindeki kozalakların yangını bir anda yüz metre öteye taşıması. Bu tip projelerin tatlı bir fanteziden öteye gitmeme riski de var elbette. Anlatılanlar, hedefler kulağa hoş geliyor ama acaba uygulama başarılı olabilecek mi? Dr. Fahrettin Er işin bu kısmını da ihmal etmemiş. Projesini Manisa Belediyesi ile paylaşmış. Belediyenin bu projeye sahip çıkması, Manisa Havacılık Topluluğu’nun da tam destek vermesi onu daha da heyecanlandırıyor. Bir de internet var tabii. Bu projede kendisine sağladığı katkılardan sonra internetten artık, ‘büyülü-sihirli bir şey’ diye söz ediyor. Kendisinden bu çalışmayı dinleyen birinin ‘en çılgın proje’ başlığı ile sanal âleme attığı bir yazı bir anda her tarafa yayılmış. Röportajımız esnasında bile telefonları susmadı. Arayanlar İstanbul ve İzmir’den büyük şirketlerin yöneticileri veya yönetici asistanlarıydı. (Sabancı, HSBC, Zorlu Grubu, Turkcell, Dr. Otker… gibi) Hepsi projeye destek vermek istiyor, çalışanlarından toplayacakları çekirdekleri gönderebilecekleri bir adres istiyordu. Doktor hepsine adresini verdi ve bir de çağrı yaptı: “Bu çekirdekleri önce birkaç gün güneşte kurutun, sonra biriktirerek bize gönderin. Uzun süre elinizde kalanları atmayın çünkü bunlar iki yıl bozulmadan bekleyebilir.” Manisa’da ise 13 adet çekirdek toplama merkezi belirlenmiş. Buralardaki depolara çekirdekleri bırakmak mümkün. Şehrin birçok noktasında insanları yedikleri meyvelerin çekirdeklerini atmamaya davet eden panolar yer alıyor. Doktoru en fazla memnun eden ise sokakta yolunu kesen bazı annelerin söyledikleri olmuş. “Beni durdurup, ‘doktor bey çocuklarımız hiç meyve yemezdi, şimdi sırf size çekirdek getirebilmek için meyve yemeye başladılar.’ diyorlar. Bu da beni ayrıca mutlu ediyor. Gelişimlerinde çok önemli olan bir gıdayı çocuklara yedirebilmek beni mutlu ediyor.” diyor. Fahrettin Er’in tespitlerine göre bu projenin uygulanmasına sadece Manisa’da değil, bütün Batı Anadolu’da ihtiyaç var. O sebeple Manisa dışındaki Batı Anadolu illerindeki belediyeler ve gönüllüleri de projeye katılmaya davet ediyor. (Kampanyaya katılmak isteyenler Dr. Fahrettin Er internet sitesini ziyaret edebilir.) TARZAN’IN RUHUNA UYGUN PROJE Manisa Belediyesi ‘her çekirdek bir ağaç’ kampanyasına destek veriyor. Başkan Bülent Kar, bu çalışmanın Manisa’nın sembolü, ülkemizin en önemli çevrecisi Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi’nin ruhuna uygun bir çalışma olduğunu düşünüyor. Belediye olarak Tarzan ve çevre günlerini her yıl kutladıklarını belirten Kar, bir ay önce ortaya atılan bu fikrin il merkezinde hemen kabul gördüğünü ve insanların sahiplendiklerini belirtiyor. Türkiye’nin büyük dağlarından olan Spil Dağı’ndaki doğal dengeyi yeniden kurma adına projenin büyük önemi olduğunu belirterek, “Meyve ağaçlarından bütün canlılar istifade edecek. Bize cazip geldi ve destekliyoruz. Özellikle ağaçlandırmanın olmadığı veya yapılamadığı yerleri seçerek o bölgelere paraşütçüler vasıtasıyla attırmayı planlıyoruz. Böylece dağdaki çıplak alanları da ağaçlandırma şansımız olacak.” diyor. Başkan Kar, hemen hemen hiçbir maliyeti olmayan bu projenin orman yönünden yetersiz yerlerde uygulanabileceğini, bütün dağlara meyve çekirdeği atmanın mümkün olduğunu vurguluyor. | ||
|
29-11-2007, 22:59 | #4 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 4.856
Tecrübe Puanı: 23 | HER ÇEKİRDEK,BİR AĞAÇTIR Yazının başlığı her ağacın bir çekirdekten meydana geldiğini anlatmaktadır.Birçoğumuz şunu biliriz veya gözlemlemişizdir ,bahçeli bir evimiz var yada bir dönem küçük kasaba veya köyde yaşadıysak yediğimiz çeşitli meyvelerin çekirdeklerini rastgele çevremizdeki toprak alanlara veya bahçeye atmışızdır.Yazın veya sonbaharda yediğimiz meyvelerin toprağa attığımız çekirdeklerinin ilkbaharda küçük fidecikler olarak toprağın altından çıkıp yeşerdiklerini görmüşüzdür.İşte "HER ÇEKİRDEK ,BİR AĞAÇTIR PROJESİ" bu temel prensibe dayanmaktadır.Yani her meyve çekirdeği(diğer çekirdeklerde aynı şekilde çimlenmek ister ve bu kromozomlarında bu bilgi vardır) ağaç olmak,dal budak vermek ister PROJENİN DOĞUŞ AŞAMASI. Bu proje nasıl ortaya çıktı dersiniz.Bu projenin fikir babası ve sahibi olan ben Op.Dr.FAHRETTİN ER Manisa Merkez Efendi Devlet Hastanesinde üroloji uzmanı olarak çalışmaktayım.Hem tıp doktoru hemde fen fakültesi biyoloji bölümü mezunu biyoloğum.Bu biyolog olmamdan dolayı sürekli ormanlarda ve dağlarda boş zamanlarımda yürüyüşler yaparım.Bu yürüyüşler esnasında şunu farkettim ormanlarımız çokça çam ağaçları içermesine rağmen çok az sayıda kuş,tavşan,tilki,sincap gibi hayvanlar içermekte yani ormanlarımız hayvan yönünden oldukça fakirdir.Bunun sebeplerini düşündüm ,temel sebebin ormanlarda hayvanların beslenebileceği ortamın olmadığını yani hayvanların yiyebileceği maddelerin çok çok az olduğunu farkettim.Çünkü ormanlarımız meyveli ağaç yönünden fakir olup genellikle sadece çam ağaçlarından oluşmaktadır.Taşıma suyla değirmen dönmiyeceği için hayvanlar için nasıl bir besin kaynağı bulabilirim diye düşündüm.Araştırmalarımın sonucunda özellikle batı anadolu ormanlarında çokca bulunan ,"yabani armut-ahlat-deli armut" denilen ve her türlü şarta uyabilen, çok küçük ve besleyiciliği az meyveleri, olan ağaçları farkettim .Bu yabani ağaçları aşılarsam çok harika,sulu,bol şekerli,iri meyveleri olan armut ağaçlarına dönecekleri için ormandaki hayvanlar için temel besin kaynağı olabilirlerdi.1997 yılında deneme aşılarına başladım ve sonuçlar olumlu olunca her yıl ocak ve mart ayları arasında aşılamalara devam ettim ve şimdiye kadar yaklaşık 3000 ahlat ağacını aşılayarak armut veren ağaçlara çevirdim.Ayrıca farklı aylarda olgunlaşan armut türlerini her bölgeye karışık aşılayararaktan mayıs ayından kasım ayına kadar ormanlarda armut olmasını sağlayaraktan hayvanlar için besin devamlılığı sağladım. Geçtiğimiz yıl çok sayıdaki doktor arkadaşımla beraber ormandaki gagalı kuşları ve özellikle sincapları düşünerekten yaklaşık beşbin kadar badem ,ceviz ağaçlarını tohumlarından ektik. Manisa Belediyesi ve ilgili sivil toplum kuruluşlarınca oluşturulan bir komisyon oy birliği ile ,bana ülkemizin ilk çevrecisi olan "MANİSA TARZANI " adına verilen "MANİSA TARZANI ÇEVRE ÖDÜLÜNÜ" verdi,aynı komisyon ünlü dağcımız NASUH MAHRUKİ'ye de "TÜRKİYE " geneli "manisa tarzanı çevre ödülü"nü verdi. HER ÇEKİRDEK BİR AĞAÇTIR PROJESİNİN AMACI Birinci amaç ormanlarımızda yeterli gıda bulamadığı için çoğalıp yaşayamayan böcekler,arılar,kuşlar,tavşanlar,tilkiler gibi yaşam zinciri birbirine bağlı olan hayvanları ekosistem halinde yaşatmak ve ormanlarımızın ekosistemine katkıda bulunmak.Ünlü bilim adamı Einstain "eğer arıların nesli biterse ,insanoğlu yeryüzünde ancak 4-5 yıl yaşayabilir "diyor.Son zamanlarda arıların hızla kullanılan tarım ilaçlarına bağlı olaraktan azaldığını ve öldüğünü unutmayalım. İkinci olarak hepimizin bildiği kardeniz bölgesi ormanlarımız hariç hemen hemen tüm ormanlarımız iğne yapraklı ,yani reçineli çam ve türlerinden oluşmaktadır,bu durum orman yangınlarında ormanlarımızın çok hızlı yanmasına ve çam kozalaklarının adeta bir yangın bombası gibi bir yangın halinde tutuştuktan sonra yüz metre kadar ileriye fırlayaraktan yangınların sıçrayaraktan ilerlemesine sebep olmaktadır.İşte ormanlara atacağımız ve toprağa gömeceğimiz meyve çekirdeklerinden oluşan ağaçları yayvan yapraklı ve reçinesiz oldukları için bir yangın halinde orman altı bitkisi olsa dahi yangın anında alevlerin ilerleme hızını yavaşlatacaktır ve kontrolu nisbeten kolaylaştıracaktır. Üçüncü olarak "küresel ısınma" tüm insanlığı tehdit eder boyuta gelmiştir.Küresel ısınmanın temel sebebi havadaki karbondioksit oranındaki onbinde 3 veya 4 'lük artışlara bağlıdır .Artankarbondioksit dünyamızın etrafındaki atmosferi bir sera gibi sarıp örtmekte ve dünyamız soğuyamamakta ve ısınan dünyada ilk olarak kutuplardaki buzullar erimekte ve buzuların altından çıkan kara parçaları daha çok güneş ışığını soğurdukları için dünya dahada ısınmakta ve bir fasit daire tarzında ısınma giderek artmakta ve iklimsel değişmeler oluşmakta.Bu küresel ısınmaya sebep olan karbondioksit artışı nelere bağlıdır.Dünyadaki hızlı nufus ve sanayi artışı üretile karbondioksiti artırmıştır.Ayrıca bu karbondioksiti oksijene çevirecek olan denizlerdeki tek hücreli bitkiler olan fitoplanktonlarda son elli yılda deniz kirliliğine bağlı olarak hızla azalmakta,yine en önemli fotosentez alanları olan yağmur ormanlarınında hızla azalması ,havadaki karbondioksiti hızla arttırmakta ve buna bağlı olarakta küresel ısınma hissedilir olaraktan artmaktadır. İşte ormanlara atacağımız her çekirdek çok büyük ağaç olmasada yeşil yapraklı bitki olacağı için karbondioksiti oksijene çevireceğinden küresel ısınmayı azaltıcı etkisi olacaktır. Dördüncü olarak her ülkenin en önemli zenginliklerinden biriside sahip olduğu hayvan ve bitki çeşitleri ve bunların gen havuzlarıdır.Genleri ile oynanmış bitki ve hayvanlar verimli nesiller vermediği için vahşi olarak doğada var olacak meyve ağaçları zamanla kendi aralarında çapraz tozlaşmalar sonucu daha verimli ve zor şartlara dayanıklı nesiller verebileceğinden atacağımız çekirdekler gen havuzumuzun zenginleşmesi bakımından önemlidir. Beşinci olarak bu proje maliyeti sıfır denecek kadar az olduğu için katılım çok kolay ve yüksek olacaktır .Katılımın yüksek olması çevre duyarlılığını arttıracağından çok önemlidir.Ve bu proje çok sade olduğu için çok kolay algılanacaktır. Altıncı olaraktan küçük çocukların meyve yeme alışkanlıkları ,çıkardıkları çekirdekler kendilerine ektirilerekten ve bir yıl sonra ektiği çekirdeği çimlenmiş olarak gösterildiğinde kendiliğinden artmış olacaktır. ÇEKİRDEKLERİN TOPLANMASI VE KURUTULMASI Yenilen çeşitli meyve çekirdekleri(erik,kiraz,kayısı,vişne,şeftali,yeni dünya,elma,iğde) balkonda pencere kenarında ,beton zemin veya kağıt üzerinde iki üç gün gazete üzerinde kurutulur.Daha sonra bez veye naylon poşetler ile depolanır.Depolamanın bez torbalarda olması daha uygundur. ÇEKİRDEKLERİN TOPRAĞA EKİLME MEVSİMİ ve ŞEKLİ Sonbahar da ilk yağmurlar toprağı ıslattıktan sonra nemli toprağa ekilmesi daha kolay olacağı için ilk yağmurların akabinde toplanan çekirdekler ekilebilir .Her çekirdek kendi kalınlığı kadar veya kendi kalınlığının iki üç katı kadar bir derinliğe gömülmesi yeterlidir.Gömülme işlemi ucuna geçirilmiş konik sivri demir uç ile delme gücü arttırılmış sopa veya baston ile çukur açılıp içine bir veya iki çekirdek atılıp ayak ile çukur kapatılarak en pratik ve kolay bir şekilde böyle yapılabilir.Bu şekilde ekilen çekirdeklerin çok büyük bir kısmı ilkbaharda mutlaka çimlenecektir. Ayrıca sarp kayalık ve derin vadilere ise çekirdekler şöyle ulaştırılabilir.Ağaç çürüğü,humuslu topraktan oluşan TORF ile çekirdekler kaplanaraktan bu çekirdekler yamaç parşütcüleri veya helikopter ile atılabilir.Bu şekilde çekirdekler hen yukarıdan düşünce kırılmamış olur,hemde ilk yağmur damlaları ile dışındaki TORF ıslanınca çekirdeğin çimlenip kök salacağı uygun ortam sağlanmış olur.Böylece paraşüt ile atılan çekirdeklerinde çimlenme ve gelişme ihtimali çok çok artmış olur. PROJENİN SAKINCALARI VE YAN ETKİLERİ Bazı ormancılar ve çevre bilimciler birtakım eleştiriler yapmaktalar.En önemli eleştiri ormanlardaki bitki florasını bozacağı yönündeki eleştiridir.Şunu unutmamak lazımdır devlet yıllardan beridir zaten tek tip iğneli çam türlerini dikerekten ormanlarımızın ekosistemini bozmuş durumdadır.Doğada hiç mümkünmüdür bizim ektiğimiz veya diktiğimiz gibi kızılçam ,beyaz çam,karaçam serileri görmek.Asla mümkün değildir tabii ormanlar karışıktır.Burada devletin ormanlara salt tomruk,odun,selüloz olarak bakmasından kaynaklanan bir problam vardır.Oysa ormanlar yaşayan ekosistemlerdir.Bu yüzden bizim atacağımız meyve çekirdekleri ormanların ekosistemini bozacak boyutta olmayacağından bir sakıncası yoktur. PROJENİN UYGULANMA ALANLARI Ülkemizin özellikle iç ve batı anadolu bölgelerinde kolaylıkla uygulanabilir.Bu projenin nihai amacı bireysel duyarlılığı arttırıp her bireyi yazın yediği meyvelerin çekirdeklerini ve gerekirsede çam tohumlarını kendisini ekebilir hale getirmek.Her sivil toplum kuruluşunu bunu yapmaya teşvik etmek. TOHUM EKMENİN ,FİDAN EKMEYE OLAN ÜSTÜNLÜĞÜ Ağaçlandırmanın fidan olarak yapılması hem çok maliyetli olduğu için hemde fidanlar yetiştirilirken daha sunii ortamlarda ve özel toprak ve gübreler ile yetştirildiği için bu fidanlar doğaya dikildiğinde ortama uyumu zor olacağı için bir çoğu kuruyup ölecektir.Ancak tohumdan çıkacak olan fideler çıktıkları andan itibaren doğal şartlarla büyüyeceği için daha dirençli ve daha dayanıklı olacaktır.Üstelik bir fidanlıkta yetişen fidan en az yarım metre toprak derinliği istediği halde ,tohumdan çıkacak olan fidan bir avuç toprakta bile çimlenip kayaların çatlaklarına köklerini salıp gelişecektir. DÜNYADA DAHA ÖNCE UYGULANMIŞMI Ben bu "her çekirdek bir ağaçtır" projesini yaptığımda çevremdeki birçok insan bana inanmadı ancak iki dönem Manisa Belediye başkanlığı yapan Sayın Ertuğrul Dayıoğlu bana bunun Amerika 'da Floridada çok güzel bir örneğinin olduğunu kendisinin burayı gidip gördüğünü söyledi.1870 lerde John adıda bir şerif sorumluluk alanı olan 60-80 km lik bir alana tüm çevreden topladığı elma çekirdeklerini tüm görev süresince ekerekten o bölgede yüzbinlerce elma ağacının oluşmasına sebep olduğunu ve o bölgeye "elmalar şehri " anlamında Apple Town denildiğini anlattı.Ayrıca Pakistan ve japonyadada buna benzer örnekler var. | ||
29-11-2007, 23:24 | #5 | ||
Banned Üyelik tarihi: Nov 2007
Mesajlar: 9.862
Tecrübe Puanı: 0 | hellal olsun dr bey'e | ||
29-09-2008, 18:55 | #7 | ||
Üyelik tarihi: Jan 2008 Yaş: 34
Mesajlar: 17.190
Tecrübe Puanı: 56 | bencde hepimizin yapması gerekio | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |