Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Edebiyat - Türkçe

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 20-01-2007, 21:06   #11
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

HAYAT...

-ASIK OLMAK.

-ILK ÖPÜSME.

-YÜZ KASLARINIZ AGRIYANA DEK GÜLMEK.

-SICAK BiR DUS.

-GÜZELZEL BiR BAKIS.

-MAiL ALMAK.

-MANZARALI BiR YOLDA ARABA KULLANMAK.

-RADYODA EN SEVDiGiNiZ KiSiNiN SARKISININÇ ALMASI.

-YATAGINIZA UZANIP YAGMURUN SESiNi DiNLEMEK.

-YENI ÇIKMIS SICAK BiR HAVLU.

-SATIN ALMAK iSTEDiGiNiZ KAZAGIN %50 iNDiRiME

GiRDiGiNi GÖRMEK.

-UZAKTAKi BiR ARKADASINIZLA TELEFONDA KONUSMAK.

-KÖPÜK BANYOSU.

-KIKIR KIKIR GÃœLMEK.

-GÜZEL BiR SOHBET.

-KUMSAL.

-GECEN KIS GiYDiGiNiZ MONTUN CEBiNDEN ON MiLYON

ÇIKMASI.

-KENDiNiZE GÜLMEK.

-GECE YARISI SAATLERCE TELEFONDA KONUSMAK.

-SU FISKiYELERiNiN ARASINDA KOSMAK.

-DURUP DURURKEN GÜLMEK.

-YANINIZDA SiZE GÜZEL OLDUGUNUZU SÖYLEYEN BiRiNiN

OLMASI.

-HAKKINIZDA GÜZEL SÖZLER SÖYLENDiGiNE KULAK MiSAFiRi

-OLMAK.

-UYANIP DAHA UYUYACAK BiRKAÇ SAATiNiZ OLDUGUNU

FARKETMEK.

-YENi ARKADASLAR EDiNMEK.

-ESKi ARKADASLARINIZLA ZAMAN GEÇiRMEK.

-YAVRU BiR KÖPEKLE OYNAMAK.

-ODA ARKADASINIZLA GECE YARISI SOHBETLERi.

-GÜZEL DÜSLER.

-ARKADASLARINIZLA ARABA YOLCULUGU YAPMAK.

-SEVGiLiNiZLE YORGANA SARILIP iYi BiR FiLM SEYRETMEK.

-ÇOK GÜZEL BiR KONSERE GiTMEK.

-ÇİiKOLATALI KURABiYE YAPMAK.

-SEVDiGiN iNSANA SIKICA SARILMAK.

-İİSTEDiGi ARMAGANI ALAN KiSiNiN YÜZÜNDEKi iFADEYi

GÖRMEK.

-GÜNESiN DOGUSUNU SEYRETMEK...

-VE BIR SÖZ;Text

"ALDIGIN HER NEFESI FIRSAT BIL,

OT DEGILSIN YENIDEN BITMEZSIN..."
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:06   #12
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl?
İyi bir yılın, bunlar gibi birçok "küçük şeye"e
bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yayılın çimenlerin üzerine..... Acele edin....
Er veya geç... Çimenler yayılacak üzerinize...
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:06   #13
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Aşkla, özgürlük halef seleftir; tıpkı güneşle ay gibi:
Tek tek ikisi de güzel oldugu halde, birarada var olmazlar.
Biri doğdu mu,diğeri silikleşir.
Aşk boyun eğip kalmaksa
Özgürlük alıp başını gitmektir
Ya gönüllü itaat,
Ya nihayetsiz seyahat
Seyahati seçerseniz aşk sapkasını alıp gidecek.
Aşk'a düşerseniz,özgürlüğe yolculuk bitecek.
Çünkü nasıl özgürlük aşkın zeminiyse, aşk da
özgürlüğün finalidir.
Bu kadar özgürlük yeterrrrrrrrr!...
Ben artık bile bile tutsak olmak istiyorummmmm...
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:06   #14
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

şk da Deprem Gibidir
Ne zaman kimi vuracağını asla bilemezsiniz .
Geceyarısı aniden , dipten yükselen coşkulu bir dalga gibi kabarır
içinizde .
Toprak ayağınızın altından kayıyor gibi olur
ve en hazırlıksız olduğunuz anda bütün şiddetiyle vurur .
Sarsılır , neye uğradığınızı şaşırırsınız .
Heyecan , korku , kararsızlık , cesaret , acı , öfke , hüzün ,
merhamet , şiddet kaplar bir anda dünyanızı .
Eş dost yardıma koşsa da kolay toparlanamazsın .
Bittiğinde ağır bir enkaz bırakır geride .
Daha kötüsü , " tamamen bitti " sandığınız sarsıntı ,
hafif bir şiddette artçı şoklar halinde yıllarca sürebilir .
Kalbinizdeki kırık hat ara sıra yoklar yeniden ...
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:06   #15
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Nasil hissedecegimizi kontrol edemesek de, o hislerle nasil
basa çikacagimizi kontrol edebiliriz.
Hepimiz zirvede olmak isteriz, ama asil keyif oraya
tirmanirken yasadiklarimizdadir.
Ögrendik ki...
Yumusak kelimeler kullanmak,onlari yutmamiz
gerektiginde isimizi kolaylastiracaktir.
Kibar olmak, hakli olmaktan çok daha önemli.
Inkar edip içimizde sakladigimiz seyler gerçekliginden
hiçbir sey kaybetmiyor
Hayat sartlari bizi ne kadar ciddi görünmeye zorlasa da,
herkes çilginliklarini paylasacak birini ariyor.
En büyük pismanlik, birine son bir kez "seni seviyorum"
diyememis olmaktir. Parayla "klas insan" olunmuyor.
Gün içinde basimiza gelen küçücük seyler gün sonunda koca
bir mutluluk hissettiriyor.
Biriyle dalastigimizda tek basardigimiz onun bize daha çok
zarar vermesini saglamaktir. Her yarayi saran zaman degil sevgidir.
Olgunlasmanin en kisa yolu bizden daha zeki insanlardan çevre edinmektir. Asik oldugunda ne yaparsan yap gizleyemiyoruz.[
Birine asik oldugumuz ana kadar, hiç kimse mükemmel degildir.
Firsatlar asla yok olmaz. Bizim kaçirdiklarimizi yakalayan biri daima olacaktir. Bir gülümseme, daha güzel bir görüntüye kavusmanin
bedava yöntemidir. Veee...
Ögrendik ki...
Zaman alismayi ögretir, ama unutmayi asla...!!!!!
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:07   #16
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Evlenmek isterdim,

süper bir dügünüm olsun,

bembeyaz, sirti acik bir gelinligim olsun,

annem sevincinden aglasin

diye..

Kivircik sacli bir kiz cocugum olsun

ve bana anneler gününde

carpik curpuk yazisiyla

okulda yaptiklari karti getirsin

diye...

Geceleri gök gürleyip firtina ciktiginda

korkarak yastigima sarilmayayim diye...

sevdigim erkek bana:

canim karicigim desin

diye...

Artik yemek yapmayi ögreneyim,

devamli

yumurta ve makarna pisirmeyeyim

diye...


Ama


EVLENMIYORUM:

Sevdigim erkegin

kirli iccamasirlari,

Lavobodaki sakal artiklari,

Kaprisleri, küfürleri,

vurdumduymazliklari ve

yalanlari arasinda

onu neden sevdigimi unutmayayim

diye...

Isin icine

para ve cikar hesaplari girdigi zaman

büyük asklarin

nasil kücüldügünü görmeyeyim

diye..


Aldatilmanin dayanilmaz hafifligi(!) ile

tanismayayim diye...


Canim babacigimdan kalan tek sahip oldugum seyi,

soyadimi verip

yerine

bana soyadindan baska verecek

cok büyük

birseyi olmayan birininki

almayayim

diye....

Gece

kizarkadasim aglayarak bana telefon

actigi zaman

kedime ertesi gün icin mama koyup

geceligim ve dis fircamla

onun evine gidebileyim

diye..

Ben olgusunu daha yeni yeni ögrenmisken,

bunu Biz olgusuna degismeyeyim

diye...
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:08   #17
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Aşka ve Terke Dair...

Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz. Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında... En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur. Göz yaşlarınız da, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak... Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz; "Ölmek var, dönmek yok"tur. Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını... Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya... Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz: "Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa..." Başkalarını örnek göstermeye, "Bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız. Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz. "Eskiden böyle miydi ya..." diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından... Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz. O, sevgisizliğinize yorar bunu... İhanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür. "Ya sev böyle ya da terk et" diye gürler...Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya, bir kabusa dönüşür birden... Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size... Hoyrattır, bakmaz yüzünüze... Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder. Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden... "İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için..." dersiniz, dinletemezsiniz. Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz. İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz... "Madem öyle..." nin çağı başlar ondan sonra... Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde "günah sizden gitmistir". Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz. Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece... Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni... Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini... Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla... "Bana ne...kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...

Ama sonra... ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden... Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi... Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye... Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bağırmak geçer içinizden... Dönemezsiniz. Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız. Anlarsınız ki bir ç****iz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz... Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu... Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz. Sürünür gidersiniz...
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:08   #18
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

YALNIZLIĞIMIZ OLGUNLAŞIRKEN...*

Can Dündar

Hayatımız boyunca ne kadar çok insana rastlarız, ne kadar çok insanla konuşuruz ve onlara dokunuruz, ama onlardan sadece bazılarını arzularız ve sadece birkaçına ya da birine aşık olabiliriz. Aşk seçicidir çünkü. Bazen hoşlandıklarımızla ve arzuladıklarımızla bir daha karşılaşma şansımız olmaz. Bazen onlarla tekrar karşılaşırız belki ama, çok küçük ayrıntılarda belirebilen aşk vaatlerini göremeyiz. Gerçekliğin, aslında hayal gücünden ne kadar daha zengin olduğunu kestiremeyiz, bir anıya bile dönüşemeden bir bir çekip gider ihtimaller ve aşksız ayrıntılar. Yalnızlığımız, biz farkına varmadan, usul usul olgunlaşmaya başlar böylece.



Düzeltme imkanı bulamayacağımız hatalarımızdan ne kadar korksak da, cesaret göstermekten de o kadar korkarız bazen. Yıllar geçtikçe hepimizin hayatında yarım kalmış,yaşansaydı ne olurdu bilinmez yakınlıklar birikir durur bu yüzden. Kaçırdığımız 'an'lar, sahip olamadığımız gizemli anıları çoğaltırken, biz ertelemeye devam ederiz. Karşısına çıkan bir aşk ihtimaline, kendisini hiç esirgemeden sunan kaç kişi vardır? "Hiçbir sakınma duymadan sevmek, karşılığı durmadan ödenen bir lükstür" der Pavese. Bu pek sık rastlanır bir şey değildir aslında. Sakınmadan sevenlerin hikayeleri bu yüzden edebiyatın ve sanatın vazgeçilmez temaları arasındadır. Böyle hikayeler kuşaklardan kuşaklara anlatılarak, hiç değilse duygusu yaşatılmaya çalışılır. Bir bakıma "aşk"ın varlığını kanıtlamaya çalışan kederli hikayelerdir onlar. Ama bir çoğu gerçektir, tıpkı Brahms'ın hayatı gibi.



Brahms, hiçbir sakınma duymadan, karşılıksız ve delicesine sevmişti Clara Schumann'ı. Brahms, büyük bir hayranlık ve saygı duyduğu besteci Robert Schumann'ın karısı Clara'ya aşık olduğu zaman henüz yirmi yaşındaydı. Schumann'ın, yeni Alman ekolüne karşı çıkarak Brahms'ın eserlerinden övgüyle söz etmesi ve hakkında olumlu makaleler yazması, müzik dünyasında genç bestecinin adının çabucak duyulmasını sağlamıştı. Brahms, Robert Schumann'a tapıyordu. Bu yüzden Clara'ya olan aşkını kalbine gömdü, onun için besteler yaptı, intermezzolar yazdı ve başka hiçbir kadına ilgi duymayarak ve evlenmeyerek ölünceye kadar ona sadık kaldı.



Robert Schumann'ın ölümünden sonra her zaman Clara'nın yanındaydı ama ona olan aşkını hep tek başına yaşamak zorunda kaldı. Brahms, Clara'ya aşık olmayı seviyordu. Aşık olduğu kadın ondan 14 yaş daha büyüktü. Clara Schumann 75 yaşında öldüğü zaman Brahms öylesine üzülmüştü ki, onun cenazesine giderken yanlış trene bindi. Frankfurt'a ulaşabilmek için iki gününü tren değiştirmekle geçiren besteci geldiğinde, cenaze töreni çoktan bitmişti. Brahms, ancak mezarlığa yetişebildi ve sevdiği kadının tabutu üzerine bir avuç toprak atabildi. Trenlerde geçirdiği kırk saat boyunca, son bestesinin "Ah Dünya Senden Ayrılmak Zorundayım" adlı koral prelüdünü yazan Brahms, Clara'nın ölümünden sonra ancak bir yıl yaşayabildi.



Clara, Brahms'ın karşısına çıkan ilk aşk ihtimaliydi. Brahms, bu ihtimali aşka çevirdi ve kendini hiç sakınmadan sevdi. Pavese, "Hiçbir sakınma duymadan sevmek, karşılığı durmadan ödenen bir lükstür" der. Brahms da ödemişti. Ama o, ödemelerini; senfonilere, konçertolara, sonatlara, prelüdlere ve şarkılara çevirmişti. Hiçbir sakınma duymadan sevmek, (Pavese'nin yaşadığı) modern zamanlarda bile karşılığı durmadan ödenen bir lüks ise şayet, post modern zamanların sonunda, ne anlam ifade edebilir ki? Hiç. Şimdiki zamanlarda, sakınmadan sevebilmek özel bir kabiliyet işidir çünkü. Böyle bir kabiliyet sahibi bulunsa bile, karşılığı durmadan ödenecek olan duygusal birikimler lüksü, kimde mevcut ki zamanımızda?


Bu düzende aşk işleri de sisteme uygun, kırık dökük yürüyor işte...
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:08   #19
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İLK GÖRÜŞTE AŞK *

Can Dündar


Son zamanlarda dillerde gezen Akbank reklamı, "İlk görüşte aşk böyle başladı" diye giriyor söze... İki gencin pek hızlı gelişip nihayete eren aşk hikayelerini hızla özetliyor. Gençler "ilk görüşte vuruluyorlar" birbirlerine... "adı üstünde yıldırım aşkı...". Ve tabii "hemen evlilik, hemen balayı"... Lakin çok çabuk geçiyor, "cicim ayları..." Anlaşılıyor ki, kızımız dışarıda kolayla hamburger dişler, rock pop, asit dinlerken, kocası evde klasik müzik dinliyor, patlıcanlı pilavlı, enginarlı mükellef sofralar düşlüyor.
"Ayrı dünyaların insanları" oldukları ortaya çıkınca "anlaşarak" ayrılıyorlar.

* * *

"Yıldırım aşkı", "sevişerek evlenmek" vs. bizim kuşağın pek aşina olduğu laflar... Hele "ayrı dünyaların insanları olmak"... Türk filmlerinin siyah beyaz perdelerinden feryat figan evlerimize dökülüp saçılmış bu ifade: "Biz ayrı dünyaların insanlarıyız Hatice!.." O filmlerde olmayıp, günümüzün reklam filmlerinde rastlanan şey, "anlaşarak ayrılmak"tır. Bizim kuşağı bugünkülerden ayıran da budur zaten... Bekir Yıldız'ın "Evlilik Şirketi" ile yetişen bizimkiler, evliliği şahitler huzurunda devralınan ve ömür boyu taşınacak olan bir kutsal emanet saydılar. O emaneti yaşatabilmek uğruna enginar ya da hamburger sevgilerini, klasik ya da rock tercihlerini içlerine gömdüler ve "evliliğin bekası" için kendilerinden vazgeçtiler. Böylece bizim kuşakta evlilik, hamburger arzulayıp sofrada patlıcanlı pilav kaşıklayan kadınların ya da komşu gezmesindeyken pijamayla evde oturmayı düşleyen kocaların "birbirine tahammül müessesesi" haline geldi. O yüzden bugün "Aaa, sen enginar seviyormuşsun, hadi ayrılalım" deyip bavul toplayan nesle aşina değiliz biz...

* * *

Reklamın beni asıl vuran yeri finali: "Ayrı dünyaların insanları", daha badanası kurumadan kutu kutu toplanmış evlerinde "arkadaşça" vedalaştıktan sonra, yağmurlu bir günde bir banka önünde yeniden karşılaşıyorlar. Neden acaba? Çünkü bankacılık, "farklı dünyalara saygı duymakla başlıyor". Peki ya evlilik?.. Bankanın iftiharla sunduğu bu "hizmet", evlilikleri de ilelebet yaşatacak anlayışın formülü olmasın sakın?.. Belki ailenin aradığı huzurun anahtarıdır bu "saygı"... "Ayrı dünyaların insanları"na aynı çatı altında kendi ayrı dünyalarını tavizsiz yaşama şansı verecek bir "buluşma"dır belki aranan formül... .."evlilik"ten, birinin mutsuzluğu pahasına her gün enginar yenen bir evi değil, isteyenin enginar, isteyenin hamburger yediği, farklı tatları buluşturan bir birlikteliği anlayan bir zihniyettir. Belki sadece evlilikte değil, her türden birliktelikte ve genelde toplumsal örgütlenişte de mutluluğun yolu "farklı kimliklere, farklı renklere saygı"dan geçiyordur. Belki evliliği, bambaşka kişilikleri bir potada eriten bir tavizler silsilesi olarak gören bizim kuşakla, "Farklıyız, ayrılalım" diyen ve evlilikleri sapır sapır dökülen bugünkü kuşağın deneyimlerinden doğacak yeni ilişkinin tohumu, bir bankanın hizmet anlayışında gizlidir. O tohum, zoraki benzerlikler yaratarak tüketilmeye değil, mevcut farklılıkları koruyarak zenginleşmeye dayalı bir evlilik ve toplumsal düzen vaadidir.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:09   #20
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

AŞKTA TERÖRİZM *

Can Dündar

Gelin bir oyun oynayalım. Şimdi yazacağım soruyu önce kendinize, sonra eşinize sorun. "Eşiniz çok hasta... Acilen ilaç lazım. Çabuk olmazsanız onu kaybedebilirsiniz. Evden fırlayıp bir eczaneye dalıyorsunuz. İlaç eczacının elindeyken fark ediyorsunuz ki, cebinizde 5 kuruş yok. Ne yaparsınız?" Cevap için üç yıldızlık bir ara veriyorum.

***
Cevaplar tamamsa, kendi verdiğiniz cevapla, eşinizinki arasındaki farka şaşmış olmalısınız. Çünkü kriz durumlarında kadın ve erkek davranışlarını karşılaştıran bir araştırmada sorulan bu soru, kadınlar ve erkeklerden tamamen farklı yanıtlar aldı. Soruyu yanıtlayan erkeklerin tamamına yakını söyle dediler: "İlacı eczacının elinden kapar kaçarım". Kadınların yanıtı ise çoğunlukla şöyleydi: "Eczacıya durumu anlatır, ilacı parasız vermesini rica ederim. Olmazsa kapı önüne çıkar birilerinden borç isterim. Alır kaçarsam, yakalanıp eşimi hepten ölüme terk etme tehlikesi vardır".

***
Bu kısa test bile, kadınlarla erkeklerin hayata nasıl farklı yaklaştıklarını kanıtlıyor. Erkeklerin fevriliğine karşı kadınların sorun çözmedeki soğukkanlılığı ve değişik çareler deneme ısrarı kayda değer... Farklı cinslerin, "kriz yönetimi"ndeki farklı tavırlarına ilişkin bu deneyi bana hatırlatan, Levent Kırca ile Oya Başar'ın boşanma üzerine sergiledikleri "son parodi"leri oldu. Boşanmalarına ilişkin basın toplantısında Kırca "ilacı kapıp kaçma" telaşındaydı. Başar ise "eşi can çekişirken eczacıya soğukkanlılıkla dert anlatmaya çalışan bir kadın" görünümünde... İzlerken, "Aşkta masumiyeti yitirdik" cümlesi döküldü ağzımdan... Bu bir süre önce okuduğum bir kitabin ilk cümlesiydi. "İkili İlişkilerde Terörizm" (Varlık Y. Ist. 1997) başlıklı bu kitapta psikoterapist Michael Vincent Miller neredeyse tam da ekranda izlediğimiz tartışmayı anlatıyordu.

***
Aslında Kırca ve Başar'ın tartışmada kullandıkları üslup ve geliştirdikleri suçlama-savunma mekanizmaları çoğumuza tanıdık gelmiş olmalı. Çünkü bunlarda, modern bir evliliğin bütün klişeleri, hataları, çıkmazları vardı: Ses yükseltmeler, karşıdakinin ağzının payını vermeler, çözüm yerine suçlu aramalar, sorunun nedenini bir dedikoduya veya "Beni bunun için mi boşadın"a indirgemeler, buz dağının altında yatan sorunları görmek istemeyip, suyun üzerindekine ilişkin laf oyunları yapmalar, hem barışmak isteyip hem tribünler önünde kuyruğu dik tutmaya çalışmalar... vs...


Miller, boşanma kararından hemen önce "son bir umut"la kendisine terapiye gelen çiftlerin genellikle "para, cinsel uyumsuzluk, ev işlerinin dengeli paylaşılmaması" gibi ikincil nedenleri öne sürdüklerini, ancak aslında bunların altında bir başka neden yattığını söylüyor: "İktidar çatışması..." Miller'a göre günümüz beraberliklerini "iki kişilik bir iç savaş"a dönüştüren en önemli etken bu... Amerikalı psikolog, sadece aile içi kavgaların değil, sevgi dolu aşk sözcüklerinin altında da bu güç mücadelesinin yattığına, "artık sevginin iktidar savaşından ayrılamaz hale geldiğine" inanıyor.

***
Aşk, uzun yıllar baskı altında tutuldu. Bugün "aşkta özgürleşme" çağı yaşanıyor. Ancak Miller, bu özgürlük görüntüsünün altında çiftlerin "maske" takıp birbirlerine rol yapmaya başladıkları ve manipülasyona dayalı yeni bir baskı dönemi yarattıkları kanısında... O anlamda, çiftler arası her iletişimin "denetimi kim ele geçirecek" sorusunda düğümlendiğine inanıyor. Miller'a göre kadınlar daha çok yakınlık, erkekler daha çok özgürlük istiyor. Biri terk edilmekten, diğeri esir edilmekten korkuyor. O yüzden de, birbirlerinden en çok istedikleri şey, yani sevgi, onları en çok kaygılandıran şeye dönüşüyor. Ne birbirlerine yakınlaşabiliyor, ne uzaklaşabiliyorlar. Bir soğuk savaşı yaşayıp gidiyorlar. Bıçak kemiğe dayanınca da terapiye geliyorlar.

***
Ben son izlediğimiz basın toplantısının "Kırca'ların halka açık terapi seansı" olduğunu düşünüyorum. İki karizmatik kişiliğin medya önünde sürmüş ilişkileri, medya önünde bir "iktidar hesaplaşması"yla sonuçlanıyor. Anlaşılan o ki, günümüz aşıklarının asıl sorunu sevgiyi, iktidar savaşının elinden kurtarabilmek olacak. Yöntemi nasıl olursa olsun aslolan, hastaya ilacı yetiştirebilmektir çünkü... Aslolan hastayı sevmektir.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 01:48 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580