|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
22-01-2007, 09:48 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
TOPLUMSAL TABAKALAŞMA TÜRLERİ Bir toplumda tabakalaşma sınıflar arası farklılaşmadan doğar tabakalar arasındaki bireyler arasında farklılaşma görülebileceği gibi aynı toplumsal tabaka( katman )içindeki bireyler arasında da farklar bulunabilir aynı tabaka içindeki farklar sosyal sınıfları oluşturur. Genellikle bir toplumda yönetici pozisyonunda olanlar üst memurlar esnaflar orta işçiler ve yaşam koşulları iyi olamayanlar da alt tabakayı oluştururlar Toplumsal yapı kendi içerisinde bir hareketliliği olan bir bütündür bu hareketlilik iki şekilde ifade edilebilir yatay hareketlilik ve dikey hareketlilik Yatay hareketlilikte A ) Sosyal yapıda yatay hareketlilik , Ör : Bakkalın manav olması öğretmenin Müdür yardımcısı olması vb B ) Sosyal Hayat alanında yatay hareketlilik , : Bir lise öğretmeninin tayininin Bolu'dan Ankara'ya çıkması gibi .... 3 Tür Tabakalaşmadan söz edilebilir 1. Kapalı sınıf tabakalaşması Ör : Hindistan'daki kast sistemi ki doğumla kazanılr değişmez katı kurallara sahiptir tabakalar arasında geçiş yoktur. 2. Yarı kapalı sınıf tabakalaşması Ör : Ortaçağ avrupasındaki lonca sistemi gibi Yarı kapalı sınıf tabakalaşmalarında sadece yatay hareketlilik olasıdır. 3. Açık sınıf tabakalaşması Ör : Günümüz çağdaş toplumlarında eğitimin getirdiği olanaklar sonucunda toplumsal tabakalar arasında yatay ve dikey hareketlilik olasıdır. AÇIK SINIF TABAKALAŞMASI VE DEĞİŞİM DEGİŞİM KAVRAMI Değişme “planlı yada plansız bir biçimde bir sistemin süreç veya ortamın belli bir durumdan başka bir duruma geçirilmesidir” olarak tanımlanabilir. Bu geçiş .Olumlu olabileceği gibi olumsuda olabilmektedir. Olumlu değişme;gelişme doğrultusunda ilke, yöntem ve sürecinde daha etkin duruma gelmeyi ifade eder. Olumsuz değişme ise; gelişmenin kontrol edilemediği durumlarda ortaya çıkarak dağılmaya ve etkinliğin azalmasına neden olan değişimdir. Doğada, toplumda, insanda ve kültüründe meydana gelen başkalaşmalar değişme olarak nitelendirilir. Evrenin en temel yasası olan değişme toplumunda temel bir özelliğidir. Hiçbir toplumun kültürel durum ve değerleri yapısı gelecek kuşaklara değişme olmaksızın aynen aktarılamaz. Bazen yavaş bazen hızlı değişmelerle gelecek kuşaklara aktarılan bu özellikler toplumun kendisinde ve içinde yer alan bireylerinde farlılaşmalarına yol açar. Değişme canlı,cansız bütün varlıkları kapsayan adeta zorunlu bir yasadır. “Değişmeyen bir şey varsa oda değişimin kendisidir.”ifadesi durumu çok iyi açıklar. DEĞİŞİMİN AMAÇLARI 1) Değişimin en önemli amacı etkinliği artırmaktır. Diğer bir deyişle yapılan işi daha etkili yapmak, işin gerekleri ile işi daha etkili yapmanın niteliklerini bütünleştirmektir gerekleri ile işi yapmanın nitelikleri arasında açık başladığı zaman etkinliğin azaldığı ve değiştiği arttığı anlamına gelmektedir. 2)Verimliliği artırmaktır. Yapılan işler iş yapma usullerinde kullanılan araç-gereç, örgütsel ilişkiler ve kişiler düzeyi değişiklik şeklindedir. 3) Motivasyon ve tatmin düzeyini arttırmaktır.insanlar tek düze çalışmaktan zamanla sıkılarak monotonluk duygusuna kapılırlar. Motivasyon ve tatmin düzeyeni 4) Diğer amaçlar; geleceğe hazır olma,örgüt üyeler arasında güven ve karşılıklı desteği geliştirme,sorunla atışmalara çözüm getirme,iletişimi geliştirme,pozisyon yanan otorite yerine ehliyete dayanan otorite sağlama DEĞİŞMENİN NEDENLERİ VE DEGİŞİKLİGE KARŞI TEPKİLER Sosyal değişmenin birçok nedeni vardır.Bu nedenleri şöyle sıralayabiliriz.İcatlar,keşifler,teknoloji,fikirle r,inançlar,endüstüriyel gelişmeler,nüfus artışı,kültürel etkileşimler,savaşlar,doğal afetler,tarihsel olaylar v.b... çoğu insanlar açık veya gizli olarak değişikliklere engel olmak eğilimindedirler.Bir bakıma insan “alışkanlıkların kölesidir fakat insan aynı zaman da bir işte sürekli çalışmaktan bıkkınlık duyar,tek düzelikten sıkılır ve monotonluk duygusuna kapılır.”Değişikliğe hem tepki göstermek hem de değişiklik özlemi duymak insanın çelişkisidir.Değişikliğin başlıca nedenleri: Sosyolojik Nedenler Ekonomik Nedenler Psikolojik Nedenler Sosyal değişme sürecinde toplumlar birçok sosyal problem saptarlar yenilikler her zaman kolayca benimsenmezler ve uygulanmazlar Değişmeye karşı sosyal tepkiler ortaya çıkar.değişme yanlıları ve değişmeye karşı çıkan gruplar arasında çatışmalar meydana gelir.Her değişmenin bir maliyeti vardır;olumlu gelişmelere yol açacağı gibi olumsuz gelişmelerde yol açabilir.Örneğin otomobilin icadı bütün toplumlarda hızlı bir değişime neden olur,ulaşım,ticaret,sanayi ... gibi birçok alanda olumlu gelişmelere yol açar .Fakat bunların yanı sıra trafik kazaları,hava kirliliği gibi alanlarda ise olumsuz sonuçlara neden olmuştur.Değerler, normlar, inançlar alandaki değişmelerin etkilediği teknolojik değişmelerden daha farklı sonuçlara yol açabilmektedir. Bu alandaki değişmeler daha güç kabul edilmekte ,bu tür değişmelere karşı sosyal tepkilerde şiddetli olmaktadır. Bu bağlamda değişmenin daha kolay benimsenmesi ve yol açacağı olumsuzlukların aza inmesi için toplumun değişime hazır ve açı olması gerekmektedir. Modern toplumlar bu konuda geleneksel toplumlardan daha olumlu koşullara sahiptir. DEĞİŞMEYE KARŞI UYUM VE UYUMSUZLUK YADA DİRENME Değişmeye uyum sağlama: Değişme olgusu karşısında yöneticini çalışanlarının değişmeden zarar görmediklerini gösterecek ve onları inandıracak bir yol izlemesi gerekir. Böylece duygusal tıkanıklık önlenmiş ve değişmenin benimsenmesi sağlanmış olur. Yöneticiler değişik yollar deneyerek çalışanların ekonomik kayba uğramalarını önlemelidirler. Her bireyin, bu değişimden kişisel ve mesleki bir zarar görmedigini bilmeli ve bunalıma düşmesi önlenmelidir. İş yerinin kuralları yapısı uygun oldugu taktirde işçilerin değişikliğin sonuçlarını ürünün paylaşılmasının sağlanmasıdır. Bu yaklaşım olumsuz direnmeyi önlemesi bakımından yararlı olabilmektedir. İşçiler memurlar ve yöneticiler arasında iyi bir iletişim kurulmalı ,iletişim yolları sürekli açık tutulmalıdır Değişmeye karşı direnme: Hemostatik denge değişmeye karşı direnmeye neden olmaktadır. Birey genellikle kurumsal rolünün dışında bir kişi olarak değişmeye karşı direnme meğili gösterir,çünkü bu değişmeler yeni alışkanlıklara,yeni davranışların edinilmesine neden olmakta, bir çok yerleşmiş alışkanlıklarından, eski yerleşmiş yöntemlerden vazgeçmek ise güvensizlik ve yetersizlik duygusunun belirmesine neden olmaktadır. Bu durum çalışanları oldugu gibi çalıştıranları, yöneticileride kapsamaktadır. Bir değişme ister istenen, ister istenmeyen türden olsun insan ilişkileri açısından zekice yöneltmeyi gerektirir. Planlı ve dikkatli bir yönetim direnmeyi en alt düzeye indirir ve bozulan dengeyi kurmayı kolaylaştırır. Grubu oluşturan kişilerin zeka düzeyleri de değişmeye karşı izlenen tutumu Belilrer ancak grubun zeki kişilerden oluşması birçok hallerden değişmeye karşı direnmeyi artırdığı gözlenmektedir.böyle kimselerin nedenlerinin güçlü delillerle kanıtlama yollarını seçmeleri onları daha büyük sorun kaynagı durumuna getirmektedir. Bu nedenle zeka düzeyleri normal olan kimselerin değişme olgusu karşısında daha akıl alır bir yol izledikleri gözlenmekte ve değişmeler daha objektif ölçülerle değerlendirilerek benimsenmekte kişiler genellikle değişmeye sosyal ilişkilerinin bozulması, kazandıkları statünün değerlerine düşmesi, sosyal güvenliklerinin tehlikeye girmesi gibi nedenlerle direnmekte, teknik nedenlere daha az yer vermektedirler. Bu nedenle yönetici, değişmenin sosyal yönüne teknik yönünden daha çok önem vermeli ve bu yolla bozulan denge yeniden kurularak değişmenin benimsenmesi sağlanmalıdır DEĞİŞİMİN TÜRLERİ 3 Değişik değişim türü vardır; • Toplumsal değişim • Sosyal değişim • Çalışma hayatında değişim *TOPLUMSAL DEĞİŞİM: Toplumsal ilişkilerde, kurumlarda ve belirli bir durumdan yada varlık biçimden bir başka durum yada varlık biçimine geçişine denir. 3 temel unsuru vardır: *insan *mekan *zaman Toplumsal değişme ile ilgili kavramlar: *İlerleme: Değişimin bir durumdan daha iyi bir duruma geçişi. *Gerileme: Değişimin bir durumdan daha kötü bir duruma geçişi. *Gelişme: ilerlemenin birden fazla alanda gerçekleşmesidir. *Modernleşme: Genellikle az gelişmiş ülkelerin ekonomi, toplumsal, siyasal ve kültürel bakımdan sanayileşmiş ülkelerin modelini temel alan bir değişme göstermeleridir. *Evrim: daha iyiye, daha güzele, daha güçlüye, daha mükemmele doğru olan toplumsal yapının tümünü kapsayan değişmedir. Toplumsal değişmenin yarattığı sonuçlar: Toplumsal değişme: hem toplumun varlıgını koruma, hem de bu varlıgı tehlikeye düşürme yönünden etkiler yapabilmektedir. Toplumsal yapıda ortaya çıkan değişmeler o toplumdaki örf, adet, gelenek ve inançlardan gelen bir direnmeyle karşılaşır. Bu direnmenin yanında bu değişmelere ayak uydurmaya çalışan ve benimseyen kişilerde vardır. Bu durum çagdaş insandan bir çok uyumsuzluklara ve dengesizliklere yol açmaktadır. Bunlar: *Kurumların işleyememesi *Kurallara uymama *Bireylerden beklenen rollerin yerine getirilememesi *Kültürel değerlerin kuşaktan kuşağa aktarılamamasındandır. ÇALIŞMA HAYATINDA DEĞİŞME: İş hayatında meydana gelen herhangi bir değişmeyi ifade etmektedir. Çalışma hayatının bütünlüğü içinde oluşan bir değişme kurumun tüm fonksiyonlarını etkilemektedir. Özellikle teknolojik gelişmeler çalışanlar üzerinde oldukça önemli etki gücüne sahiptir. Yeni bir buluşun, bir makinanın işyerine alınması, birçok kimsenin görevlerinin yerlerinin değişmesine neden olmaktadır. İşten çıkarılma tehlikesi yanında çalışanlarının mevcut teknik bilgi ve becerilerinin yetersizliğide huzursuzluğun kaynağı olabilmektedir. Bu huzursuzluğu belki çatışma ve bunalım izleyecek ve sonunda çalışanlar arasında umutsuzluk, güvensizlik, iş yerinde de verimsizlik ve çöküntü önlenemeyecektir. NASIL BİR TOPLUM NASIL BİR SOSYOLOJİ Konusu toplum olan bir bilim hakkında söz söyleyebilmek için hem bilimsel donanım açısından donanımlı hem de iyi bir gözlemci olmak gerekir. Ancak içerisinde yaşadığımız toplum konusunda herkesin ortalama da olsa bir fikri düşüncesi vardır en azından ikili sohbetlerimizde ne olacak memleketin hali cinsinden soru cümleleriyle hem kendi fikrimiz beyan ederiz hem de başkalarının düşüncelerini de öğrenme yoluna gideriz .Topluma önyargısız bakabilmek şüphesiz oldukça zordur çünkü hepimiz bu toplumun birer bireyiyiz. Einstein "Ne hazin bir çağda yaşıyoruz bir önyargıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha güç"derken bizim önyargılarımızın yaşadığımız çağı algılayışımızda ne büyük engeller çıkarttığını da gözler önüne sermekteydi... Bilgi çağının bütün ihtişamıyla yaşanmakta olduğu günümüzde , bilginin işlevinde önemli değişiklikler oldu. Bu çağda Bilgi bir performans artırma aracı olarak kullanılmaya başlandı , bilginin gerekliliği ve paylaşımı bir yana , ne işe yarar ? sorusu bilgi için daha çok sorulan bir soruya karşılık gelmekte. Yaşanılan çağ bilgi sınırlarını da değiştirdi bilmek için daha çok maddi güçler, istek, ilgi yeterli olmaya başlamıştır. Bu da yaş cinsiyet gibi faktörlerin bilme üzerindeki etkisini azaltmıştır. Bilme özgürlüğündeki sınırsızlık diğer toplumsal değerlerin de erozyona uğramasına sebep olmuştur. Bilginin içeriğindeki değişiklikler bilgi sahibi kişinin mütevazı olmasını ortadan kaldırdığı gibi bilenin ayrıcalıklı konumunu pekiştirmiş ancak bilginin aktarılması ve el değiştirerek daha çok kişi tarafından bilinir hale gelmesinin karşılığı para olmaya başlamıştır. Toplumbilimin şüphesiz tüm bu değişmelere kayıtsız kalması düşünülemez . Çünkü toplumbilim durağan değişmez kalıpları olan bir bilme edimi değildir. Toplumsal değişme toplumbilimin olaylara bakışını ve öngörüsünü de değiştirmektedir. Zaten toplumbilimin amacı toplumu islah etme değildir olmamalıdır toplumsal dönüşümlerde rotanın şaşırılmaması açısından yol gösterici bir işlevi olmalıdır toplumbilimin.... İçinde yaşadığımız kent de tüm bu toplumsal dönüşümlerden payını almaktadır Nerede yaşarsak yaşayalım bir mekan olarak kent de kimliğimizin bir parçasıdır. Kent Sosyolojisinin anlaşılmasına yardımcı olması gerekli konulardan biri de "İnsanların neden birbirlerini gördükleri ancak duymadıkları" sorusuna yanıt aramak olmalıdır. Sorunlarını ve yaşamı gören ancak onları duymayan anlamayan onların üzerine eğilmeyen insan Işıklı camlara da bakmaktadır, komşu kavgalarına da, yoldan geçen araçlara da futbol oyununa da ... Bilgi çağı söylemek istediklerini elbette görüntülerle pekiştirmektedir . Söz tüm bu sanallaşma eğiliminden en çok zarar gören iletilerden biridir. Topu topu 500-1000 kelime ile konuşan uzun konuşmayı sevmeyen selamlaşmalarında bile işaret dilini kullanmayı yeğleyen bir toplum görüntüsüne gelinmektedir yavaş yavaş ... Tüm bunlara insan yaşamında önemli denge unsurlarından olan etik-estetik dengenin estetik lehine bozulması da eklenirse komşularını tanımayan, sadece kendi sorunlarıyla uğraşıp onları da çözemeyen insan bir üst yabancılaşmayı yaşamaya başlamıştır. Nurdan Gürbilek "Vitrinde Yaşamak "adlı eserinde "İnsanın dünyayla olan ilişkisinin aslen bir seyretme ilişkisine dönüşmesi" fikrini reklamcılığın etkisinin artmasıyla pekiştirir ve der ki "Reklamcılık tüm yaşantımızı vitrine çevirdi" Tüm bu yaşananlar "Hayat denen seyirlik oyun" ifadesini güçlendirir .Daha çok makyaj ve daha çok maske, daha çok takı gerçekleri saklamaz sadece üzerlerini geçici sürelerle örter . Ayrıca tüm bunlar doğruyu "sade"ce seyretmemize bile izin vermez . Şimdi "sade"yi yaşamak öylesine zorlaşmıştır ki mutlaka "biri bizi gözetliyor "dur. Toplumun bireyler üzerinde kurduğu değişeceksin ! ve onlar gibi olacaksın hem de hemen şimdi zorlaması bizi televizyonda gördüğümüz insanlar gibi giyinmeye onlar gibi düşünmeye ve onlar gibi yaşamaya zorlamaktadır. Toplumun farklı olana ne ihtiyacı ne de hoşgörüsü kalmamıştır. Sosyologların değişen toplumsal değersizlikler enflasyonu içerisinde gördüklerini ve geleceğe yönelik saptamalarını tüm toplumu aktarma Bilgiyi paylaşma zorunlulukları ortaya çıkmaktadır. Kentte ve yaşadığımız tüm mekanlarda bu aslında mümkündür. Toplumbilimciler örnek insanlar olmak zorunda değildirler ancak en azından İnsan ! olmak zorundadırlar .yani sıradanlaşmamalı bayağılaşmamalıdırlar. | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |