|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
22-02-2008, 14:27 | #14 | ||
Üyelik tarihi: Nov 2007 Yaş: 62
Mesajlar: 29
Tecrübe Puanı: 17 | Dindarlıkla yobazlık arasında ince bir çizgi vardır. Bu ateşi insanların nasıl kullandığına bağlı gibi bir şey. Dini bir ateş gibi düşünürsek, temsilde hata olmaz. Ateşi içimizi ısıtmak içinde kullanabiliriz, kendimizi ve etrafı yakmak içinde kullanabiliriz. Dindar insanın yanına yaklaştığınızda içindeki ateşin sıcaklığının sizin gönlünüzede sirayet ettiğini görürsünüz. Toplumumuzda da böyle değerli dindar insanlarımız vardır, onların ve hepimizin hocaları Yunus Emre'dir, Mevlana'dır. Ahmet Yesevi'dir. Hacı Bektaşi Veli'dir. Bunlar kabemiz insandır demişlerdir ve insanı önkoşulsuz değerli kabul edip sevmişlerdir ve gel her ne olursan gel demişlerdir. Şimdi dönelim yobazlara, hem kendini, hemde etrafını yakanlara. Bunlar kendi zihinsel mantaritelerine ve dini yorumlayış tarzlarına göre kafir olarak gördükleri insanları müslümanda olsa, Sivas'ta olduğu gibi diri diri yakma hakkını kendinde görürler. Allah adına deyip, toplumdaki insanları domuz bağıyla bağlayıp evinin bodrumuna gömüp üstünde çoluk çocuğu ile namaz kılıp sözde dini vecibelerini yerine getirmektedirler. Devrim şehidi Kubilay'ın başını kesip tahtanın ucuna bağlayıp sözde şeriat devleti denilen Suudi Arabistan bayrağı ile sokaklarda gezdirmektedirler. Örnekleri yüz taneye kadar çoğaltabiliriz sonuç olarak Allah bizi dindarların dualarından eksik etmesin, yobazların da şerrindende korusun.... Sevgiler saygılar.... kalın sağlıcakla....
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. | ||
22-02-2008, 15:49 | #15 | ||
Üyelik tarihi: Nov 2007 Yaş: 62
Mesajlar: 29
Tecrübe Puanı: 17 | Sekülerizm ve dine dönüş üstüne... Sekülerleşmek, laikleşmek kavramlarına karşı eleştiriler tek yanlıdır. Pratik sonuca bakalım, Suudi Arabistan, İran, Mısır ve diğer bildiğimiz Malezya falan onlarca İslam devleti sayabiliriz. Onlarda sekülerleşme ya da laikleşme diye bir sorun olmamıştır ama bizim insanımız en azından tartışabiliyor. Siz İran ya da Suudi Arabistan'da sekülerleşmeden bahsedemiyorsuz ama burada sekülerleşmeyi eleştirebiliyorsunuz. Bu sekülerleşmenin bizdeki kazanımıdır. Hiç bir söylem ve rejim dört dörtlük değildir. Bunun hataları ve kazanımları ile bir arada değerlendirmek gerekiyor. Bardağın dolu tarafı ya da boş tarafı deniyor. Bugünkü durumu değerlendirmeyle, 1920'lerin dünyasını değerlendirmek aynı değildir. Felsefi akımlar çağdan çağa değişir ve toplumlar yeni felsefi akımlara göre şekil alırlar. Bu gün sekülerliği eleştiren toplumlar, sekülerlik safhasından geçmişlerdir. Yani ilkokuldan liseye atlanmıyacağı gibi insanlık tarihinin ortaçağdan sekülerliğe ve yeniden dine dönüş diye yeni söylemlere dönmesi, ortaçağ din anlayışı ile aynı değildir. Bugün Suudi Arabistan ve İran ortaçağ din anlayışı ile yaşıyor, seküler söylemler tartışılmadıkça da, ortaçağdan kurtulamıyacaklardır. İnsanlık tarihinde modernleşen ülkeler Ortaçağ din anlayışından bir şekilde seküler anlayışa dayalı akımlardan geçmişlerdir. Ama dinin yeniden doğuşu demek ortaçağa dönüş değildir. Arasındaki farkı şöyle açıklıyayım, ortaçağ din devletlerinin oluştuğu bir çağdı ve din savaşları vardı. Din bu dünyanında, öbür dünyanında tamamını kapsayan ve dini anlayışlara göre toplumun yönetildiği ve yasaların oluştuğu bir anlayıştı. Teokratik bir toplum yapısı vardı, ama modernleşme ya da sekülerleşme ile bu teokratik yapılar demokratik yapılara dönüştüler. Düşün şimdi Osmanlı döneminde yaşayan bir kişi, Tanzimattan önce padişahın kulu idi ve devlet şerri ve örfi kanunlarla yönetiliyordu. Ama tanzimatla sekülerleşme başladı, vatandaş kavramı gelişti. Dinsel ayrıcalıklar ve dinsel pencereden dünyaya bakmak değişti. Ama bu gelişimin sonucunda dinsel değerler erozyana uğradı eleştirisi olmakla beraber. İran ve Suudi Arabistan gibi sekülerleşme evrimi yaşamadan bugüne gelmemizle, sekülerleşmeyle bugüne gelmemiz arasındaki farkı tercih etmeliyiz. Sekülerleşmeyi eleştirmemiz bile sekülerleşmenin bir nimetidir. Bakın Ahmedi Nejat'a Laikler dinsizlerdir diyor, orada başı açık gezmek yasaktır. Sekülerleşme aşırı maddeci bir düzen oluşturduğu için, insanlar modernleşmenin nimetlerinden faydalansalarda, ruhsal dünyalarında sorunlar oluştu. Bu sorunları aşmak için yeniden dine dönüş yaşanıyor ama nasıl. Vatandaş olmuş, şeriat rejimiyle yaşamıyan, hür iradesine sahip vatandaş. Sekülerleşme buna zaten engel değil, özel olarak din eğitimi ve yaşam tarzı her yerde mevcut. Avrupa müslümanlaşıyor. Kiliseler özelleşip cami oluyor. Seküler batı buna kayıtsız, bireysel özgürlüklerin yaşaması ve uygulanması noktasında. Ama bu din devleti olmaya dönük oluşumlarsa bu sorun oluşturuyor. Ülkemiz bir Fransa veya Almanya değildir. Oralarda şeriat devleti kurulma ihtimali yoktur ama ülkemizde vardır. Fransa ya da Almanya rejimine tehlike görmediği için esnek davranabilir ama bizim rejimimizi tehdit etmektedir. Şimdiki felsefi ekol insanın merkezde olduğu, değerler ekolüdür. İnsan ve değerleri. Dinde insanın bir değeri olduğu için, insana değer verildiği için dine değer veriliyor ama orataçağda insanın bir değeri yoktu ve insanlar dinsel dogmaların mahkumuydu, bugünkü şeriat devletlerinde olduğu gibi. Ben dinsel simgelerin insan hakkı olduğuna ama seküler rejimi tehdit edip, laik düzeni yıkar hale gelmemesi gerekiyor. Bakın afganistan'ın, İran'ın rejimleri neydi ne hale geldi. Bizimde laik rejimimizin yıkılıp böyle rejimlere dönüşmemesinin garantisini kim verebilir. İran bir günde türbanlaştı, bizimde bir günde türbanlaşmamamızın garantisi ne sekülerizme inanmış ordu, o olmasa ne olur oylansa halkın %70'i şeriat ister, demokrasi varsa halk böyle istiyor diyemeyiz. Şeriat devletine geçeceğiz diyemeyiz. suudi Arabistan'da oylama yapılıp sekülerliğe geçilebiliyormu veya İran'da. Her rejim kendini korur. Bende seküler rejimimizin korunması ve insan ve değerleri felsefesini benimsemiş bir insanım, bahsettiğiniz filozoflarda bu ekoldendir. Bu İngiliz-Amerikan felsefesinden Alman felsefesine dönüştür, Felsefi olarak. Felsefi temeli budur, sekülerliğe yumuşak yaklaşım. Sekülerliğin yıkılması değil. Düşüncelerimi açıklıyabildim zannediyorum.... Sevgiler saygılar... her şey gönlünüzce olsun....
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
LinkBacks (?)
LinkBack to this Thread: http://besiktasforum.net/forum/felsefe/45583-ahlak-anlayisinin-safhalari/ | ||||
Mesaj Yazan | For | Type | Tarih | |
Untitled document | This thread | Refback | 21-03-2008 12:16 |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |