|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
14-07-2006, 03:01 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Feb 2006
Mesajlar: 9.132
Tecrübe Puanı: 31 |
FELSEFESİZ SİYASET Ülkemizdeki siyasetçilerin hemen hepsi öyledir ki; onlar için iktidarı ele geçirmek ülkeyi düzeltmek için yeterli bütün araçlara sahip olmak demektir. Onlara göre; Devlet, ülkede olabilecek güzellikleri yaratmanın doğrudan aracıdır. Bu yüzden programları “iktidarımızda Devlet şu örgütü kuracak, şu işi yapacak” çeşitlemeleriyle doludur. Siyasetçilerin geleneksel davalarından bir kaçını göz önüne alalım: işsizlik, pahalılık, sağlık, eğitim. Bunlardan hangisine Devlet çare olabilir? Ya da daha doğru bir soruyla: Bunlardan hangisindeki problemlerin sebebi zaten Devlet değildir ki? Doğru cevap: Bütün bu problemlerin kaynağı Devletin bu alanlara müdahale ediyor olması gerçeğidir. İşsizliğin sebebi nedir? Artan nüfusu istihdam edecek yeni işyerleri açılmamaktadır. Neden? Bir sebep: Kredi faizler yüksektir. Neden? İç borçlar. Kimin iç borçları? Devletin. Bir başka sebep: Yeni işyeri açılmasını kârsız kılan vergi/prim hadleri. Pahalılığın sebepleri nelerdir? Bir sebep: Üretimde yüksek maliyet. Neden? Gümrükler yüzünden girdiler pahalı, vs. Bir başka sebep: Malların arzı az; çünkü o malı üretecek yeni işyerleri açılması ekonomik olarak imkânsız. Bir başka sebep: Devlet tekelleri veya ancak Devlet müdahalesiyle yaratılabilecek özel tekeller. Sağlık ve eğitimde Devlet ne yapabilir? Hangi siyasetçi hastasını Devlet/Sigorta hastanesine yatırır; evladını Devlet orta öğrenimine verir? Şu itirazı öne sürenler olacaktır: Bu Devlet kuruluşları yıllardır ihmal ediliyor; yozlaştırıldılar; biz bunu düzelteceğiz. Fakat, şöyle sorarsak ne cevap verilir? Tarihlerinin hangi döneminde bir Devlet hastanesi veya okulu, mütekabili özel hastane veya kurumdan daha iyi olmuştur? Gerçek şudur ki; bireylerin özel girişimlerince yapılan hiç bir işi, Devlet, daha ucuza, daha kaliteli bir şekilde yapamamaktadır. Bunu binlerce yıllık tarihi pratik göstermektedir. Fakat, neden yine de bazı insanlar, Devleti her derde deva görürler? Neden bu kadar olguya rağmen hala -Sosyalizmden Sosyal Demokrasiye kadar- Devleti yücelten siyasi görüşlere abone olurlar? İşte burada daha derin bir sebep yatmaktadır: sistematik bir dünya görüşü, bir felsefe. Ağzına felsefe lafını almamış bir insan için dahi bu doğrudur. İnsanın bir felsefeye sahip olmak ve olmamak arasında yapabileceği bir tercih yoktur, ister istemez bir felsefesi olacaktır. Fakat bu felsefeyi bilerek mi seçecektir; yoksa bilmeden bu felsefenin abonesi mi olacaktır tercihini yapabilir. Bu felsefeyi, akılla, disiplinli bir düşünme ve mantıki ayıklama süreciyle, bilinçle mi tesbit edecektir; yoksa bunu gerçekleştirmediği için ortaya çıkan vakumu doldurmak üzere devreye giren bilinç-altının rasgele istif ettiği yanlış genellemeler, mantıksız sonuçlar, sistemsiz bir şekilde toplanmış çelişkili bilgiler, hazmedilmemiş sloganlar yığını ona felsefe görevi mi görecektir? Çağımızın sorunu; Kant’la birlikte başlayan bir eğilim sonucu, gerçek felsefenin insan hayatından çekilmesi, hayatla ilgisiz sahte bir felsefenin üniversitelerde yi la birlikte felsefenin insan hayat Felsefenin yol göstericiliğinden yoksunluk, ferdi de toplumu da çürümeye götürür. Rasyonel bir insanın (dolayısiyle toplumun) felsefesinin ne olması gerektiği sorusu, ancak bir felsefe içinde tanımlanabilecek olan politikanın da ilk sorusudur. İnsanla, toplumla ilgili temel meseleler hakkında bütünleştirilmiş bir düşünce sistemini elde etmeden, yani gerçek bir felsefeye sahip olmadan, çalakalem, çalakılıç politik aktiviteye girişmek, sadece bir kör döğüşüne girişmek değil, felsefi anlamında ahlaksızlık olur. Sabahattin Sakman | ||
|
07-10-2006, 20:10 | #2 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | saol paylaşm için
__________________ Besiktas JK . | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |