Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/)
-   Fizik (http://besiktasforum.net/forum/fizik/)
-   -   Albert Einstein (http://besiktasforum.net/forum/fizik/10687-albert-einstein/)

OnuR 10-10-2006 11:09

Albert Einstein
 
Sık sık karşılaştırıldığı Newton gibi gençliğinde hiç bir olağanüstülük yoktu.Tam aksine öğrenmesi ve konuşması çok yavaş geliştiğinden geri zekalı sanılmıştı.

İşleri bozulan babası 1894 yılında İtalya'nın Milano kentine taşındı.Einstein,liseyi bitirmesi için Münih'de bırakıldı.Lisede yabancı dilleri,tarihi ve coğrafyayı hiç sevemedi.Öğretmeninin;"Einstein,senin adam olacağın yok,ayrılırsan hem senin hem bizim için iyi olur"sözleri üzerine okulu bıraktı.Aslında, O da öğretmenleri çavuş ve onbaşılar olarak görüyor,okulun katı disiplin havasından sıkılıyordu.

İtalya'da kısa bir tatilden sonra liseyi İsviçre'de bitirmeye girişti matematik ve fizik derslerinden başka hiçbir dersi yeterli bulunmadığı için komşu bir kentte(Arau) dersler alıp sınavları başaracak düzeye gelmesi istendi. Bir arkadaşının çok iyi tutulmuş ders notlarından yararlanarak sınavları başaracak düzeye gelmeye çalıştı. Sonunda liseyi bitirip Teknik Üniversiteye girdi.Derslerin çoğunu izlemiyor bütün zamanını kuramsal fiziğe ayırıyordu. Sınavları, tıpkı lisede olduğu gibi ancak bir arkadaşının çok iyi tutulmuş ders notlarından yararlanarak başarıyordu.

Üniversiteyi bitirdikten sonra bir süre özel dersler verdi.İsviçre vatandaşı olmadığı için başka bir iş(özellikle öğretmenlik)bulamıyordu.Ders notlarından bol bol yararlandığı arkadaşının babasının yardımıyla 1901 yılında Bern’deki Patentler Dairesinde memur oldu.Babasının dükkanında kimyasal maddeleri ve zamanın elektrik aletlerini tanımış,duyduklarını,gördüklerini durmadan okuduğu fizik konularıyla daha da genişletmişti.Hele Patentler Dairesine gelen çeşitli düşüncelerin hem kuram hem uygulamayı içermesi,bilgisini gittikçe genişletiyor çeşitli problemler üzerinde uzun uzun düşünme olanağı buluyordu.Aynı yıl İsviçre vatandaşlığına kabul edildi.

Bilim çevreleriyle hiçbir ilişkisi olmadan çalışmalarına burada başladı.Deneyler yapacak fizik laboratuvarına ihtiyacı yoktu,kalem,kağıt ve kafasıyla yetiniyordu.1905 Einstein’ın uğurlu yılı oldu.Alman fizik yıllığında üç önemli gelişmeyi içeren beş yazısı yayınlandı ve aynı yıl doktorasını tamamladı ve matematiği seven Yugoslav asıllı bir kız ile evlendi.

Yazılarından birinin konusu Foto Elektrik Etki idi.Üzerine ışık düşen kimi madenler elektron salıyorlardı. Lenard,daha 1902 yılında,yayılan elektronların enerjilerinin ışığın yoğunluğu ile ilgili olmadığını göstermişti.Parlak ve kırmızı ışıklar pek az elektron salıyor fakat enerjileri artmıyordu.Sarı ve kırmızı ışıklar pek az elektron salıyorlardı.Klasik fizik bu durumu Dalga Kuramı ile açıklayamıyordu.

Einstein,bu soruna beş yıl önce açıklanan Planck Kuramı’nı (Enerji=Planck sabitesi*Frekans.Planck Sabitesi =6.626(10^-34)jul/saniye)uyguladı.Ona göre foton denilen belli enerjili bir kuanta,maddenin atomu tarafından soğurulmakta böylece belli enerjide bir elektron,atomdan salınmaktadır.Parlak ışıklar(daha çok kuantlı)daha çok elektron salmakta fakat bunların toplam enerjileri

değişmemektedir.Kısa dalga boylu ışıkların kuantları daha enerjilidirler dolayısıyla daha çok elektron(enerji)salarlar.Dalga boyları belli bir değerden daha uzun ışınların kuantaları hiçbir elektron salınımı yaptıramayacak kadar zayıftırlar.her element için değişen belli bir değerden daha uzun dalga boylu ışınların enerji içerikleri atomların bir parçası olan elektronları koparamamaktadır.

Böylece Planck’ın kuramı yayınlandığından beri ilk kez klasik fiziğin açıklayamadığı fiziksel bir olguya başarıyla uygulandı(elektromanyetik dalgaların enerjileri bölünmez paketlerdedir(kuanta).Bunlar bir bütün olarak salınır ve soğurulurlar.Miktarları frekanslarıyla orantılıdır. E=hv. Burada E=enerji birimi olarak kuantanın değeri,v=frekans ve h=Planck Sabitesi’dir.Bu açıklamalarla Planck kuramının uygulaması bitmiyor,sürüp giden gelişmeler ile yeni bir Kuanta Mekaniği doğuyor ve böylece Einstein,1905 yılında yayınlanan çalışmalarının en önemlisi olmasına karşın ta 1921 yılında Fizik Nobel Ödülü ile onurlandırılıyordu.

1905 yılında birincisinden iki ay sonra yayınlanan ikinci yazısında Einstein,çeyrek yüzyıl önce Brown tarafından gözlenen “su içindeki çiçek tozlarının(polen)durmadan titreşmeleri sonucu canlı olduklarına hükmedilmesi”demek olan Brown Hareketi’nin matematiksel analizini veriyordu.Ona göre asıltının içinde bulunduğu su,Maxwell ve Boltzman kinetik kuramı gereği hareket eden (olasılık dağılışı:N=No exp((E/k)T)olan )moleküllerden oluşuyorsa asıltı parçacıklar gözlendiği gibi titreşirler.Svedberg üç yıl önce Brown hareketine moleküllerin neden olduğunu sezmiş ama Einstein olayı matematik ayrıntılarıyla açıklamıştır.

Su içindeki (veya herhangi bir sıvı ya da gaz)bütün cisimler her yönden ve sürekli olarak moleküllerle itilirler.

Normal boyda bir cismi etkileyen moleküllerin sayısı çeşitli yönlerde farklı da olsa büyüklüğü nedeniyle cismin hareketi veya titreşmesi fark edilemez.fakat cisim çok küçük ise çeşitli yönlerden çarpan moleküllerin sayıları arasındaki farklılıklar cismin hareketine neden olur.Çiçek tozları ve boya parçacıkları bu moleküllerce sağa sola itilecek kadar küçüktürler.Çarpan moleküllerin sayısı her an değişeceğinden cisim titreşir görünmektedir.Moleküllerin büyüklüğü arttıkça hareket daha iyi fark edilebilir.Einstein,hareket ile molekül büyüklüğü arasındaki matematik ilişkiyi saptamış ve böylece molekül ile atomların büyüklüğünü hesaplamak mümkün olmuştur.Bu açıklamadan üç yıl sonra Perrin Brown hareket üzerinde deneyler yaparak Einstein’in hesaplarını doğruladı.Artık atomların boyutlarını daha doğru hesaplamak olanağı doğuyordu.

O gün yüz yaşında olan Dalton Atom Kuramı da (elementler son derece küçük,bölünmez ve parçalanamaz atomlardan oluşur.atomların yeni bir bileşimi yeni bir elementtir.atomların değişikliği kütlelerinin farklılığındandır)doğrulanıyor hatta moleküllerin hareketleri doğrudan gözlenebiliyordu.

Einstein’in o yılki en büyük başarısı evrene yeni bir bakış açısı getirmesiydi.Bir anlamda 225 yıldır düşüncelere egemen olan Newton’cu görüşün yerini alıyordu.Michelson ve Morley’in yaptıkları denemeler yönü ne olursa olsun “esir”içinde yayılan ışık hızının (o zamanlar esirin varlığına inanılıyordu)değişmediğini gösteriyordu.Einstein bu ölçmelerin doğruluğundan hareketle boşlukta yayılan ışık hızının,ister ölçmeleri yapanlar ister ışık kaynağı harekette olsun,değişmeyeceği varsayımından işe başladı.Ayrıca ışığın yayılması için “esir”denilen ortamın varlığına da gerek olmadığını varsaydı.Çünkü ışık paketler halinde (kuanta) ve dalga dalga yayılıyordu.Daha sonraki yıllarda Compton bu ışın paketlerine “Foton”adını verdi.

Böylece Einstein,Newton’un eski parçacık kuramına dönüş yapıyor,ışığın dalgalardan oluştuğu görüşü ile eski kuram arasında yer alıyor daha ileri ve yararlı yeni bir yaklaşım getiriyordu.

Einstein’e göre,”esir”yok varsayılırsa,bütün hareketler cisimlerin birbirlerine göre durumlarından başka bir şey değildir yani evrende mutlak hareket veya hareketsizlik yoktur. Bir cismin hareketinden söz edebilmek için başvuru sistemi gerekir. Ancak bu başvuru sistemine göre Doğa Yasaları değişmezdi. Hareketin ancak bir başvuru sistemine göre belirleneceği görüşü nedeniyle kuramın adı da “Görecelik,” “Bağımlılık,” veya “İzafiyet” oluyordu.1905 yılında yayınlanan yazısında Einstein birbirlerine göre değişmez hızlarla hareket eden veya tamamen hareketsiz (sıfır hız) sistem ve cisimlerden söz ediyordu. Bu nedenle kuramın adı “Özel Görecelik”idi.

Hareketlerin göreceliği ve ışık hızının değişmezliği kabul edildiğinde Hem Newton mekaniği ile açıklanamayan Michelson-Morley deneyi sonucu anlaşılabiliyor hem Maxwell’in elektromanyetik denklemleri geçerliliğini koruyordu. Ayrıca hız artmasıyla Gerald’ın “boy kısalması” ve Lorentz’in “kütle artması” olacağı görüşlerine gülenleri haksız çıkarıyordu.

Bunları, görünüşte garip gelen sonuçlar izledi. Zaman hareket hızına göre değişiyordu.ayrıca “aynı anda oluşum” anlamını yitiriyor ve kimi koşullarda (x) olayının (y) den önce mi, sonra mı yoksa aynı anda mı belirdiğini kestirmek olanaksızlaşıyordu. “Uzay” ve “Zaman” ayrı kavramlar olmaktan çıkıyor ve “uzay-zaman” sisteminde birleşiyorlardı. Bütün bunlar “sağ duyu” ile çatışıyordu ama Einstein’a göre sağ “duyu” normal hızla (alışageldiğimiz) hareket eden normal cisimler üzerindeki deneyimlere dayanıyordu. Bu gibi koşullarda “sağ duyu” olan Newton kuramı ile Einstein kuramı sonuçları arasındaki farklılık yok denecek kadar azdı.Uçsuz bucaksız evren bir bütün olarak incelendiğinde ve deney yapılırken özelliklerini yitiren atoma inildiğinde artık “sağ duyu” yol gösterici olamıyordu.

Özel görecelik kuramında Einstein bir cismin enerjisini, kütlesiyle ışık hızı karesinin çarpımı olarak veriyordu.Işık hızı saniyede 300.000 km olduğuna göre küçücük bir kütlede akıl almaz enerji vardı. Kütle ile enerji böylece ilişkilendirilince artık Lavoisier’in Kütlenin Korunması kuramından (dünyada hiçbir şey yok olmaz ve yoktan da varolmaz) ve Helmholtz’un Enerjinin Korunması kuramından (enerji yoktan var edilemez ve yok edilemez ancak başka bir enerjiye veya maddeye dönüştürülebilir) ayrı ayrı söz etme olanağı kalmıyor ve daha ileri bir genelleme ile Kütle-Enerji Korunması beliriyordu.

Einstein’in kütle ile enerji arasında kurduğu ilişki radyoaktif elementlerin verdiği enerjiyi açıklayabiliyor hatta ihmal edilebilecek kadar kütlelerinden kaybettikleri saptanabiliyordu. Kütle ve enerji arasındaki ilişkiyi doğrulayan sayısız deneyler yapılıyor ve bunlar atom çalışmalarında gittikçe önem kazanıyordu. Fakat bir kez kimi atomların Einstein’a göre hesaplanandan daha az enerjili beta ışınları saldıkları gözleniyor böylece enerjinin, kütle ile ışık hızının karesi çarpımına eşitliği kuramı tehlikeye düşüyordu. Bundan kısa bir süre sonra Pauli elektron salma sırasında yüksüz bir parçacığın kaybolan enerjiyi aldığını buluyor ve bu yeni “nötrino” ile Einstein, geçirdiği sarsıntıyı atlatıyordu.

Einstein’in bu genellemesi yalnız atom fizikçilerinin saklı çalışmalarından yararlı olmuyor, bir kuşak sonra her şeyi inanılmaz biçimde yok eden atom bombasına dönüşüyor, korkunç bulunmasına karşın Einstein bu gelişmeye doğrudan katılıyordu.

Yazılarıyla kazandığı bu üçlü zafere karşın Einstein ancak dört yıl sonra Zürich Üniversitesinde profesörlük elde ediyordu. Fakat adı hızla yayıldığı için ve kendisini çok beğenen Planck’ın yardımıyla Berlin Fizik Enstitüsünde Einstein’a özel bir durum yaratılıyor, maaşı kendisini tamamen bilime verebilecek düzeye cömertçe getiriliyordu. Bu sırada beliren Birinci Dünya Savaşı, İsviçre uyruklu olması nedeniyle Einstein’ı pek etkilemiyordu. Fakat birçok Alman bilgini savaş lehine bildiri yayınlayınca, otoriteye öfkesi ve insancıl yaratılışı onu barış çağrısı yapan bir karşı bildiri yayınlamaya zorluyordu. Bu sıralarda Einstein görecelik kuramını daha genel durumlara uygulamaya çalışıyor ve Newton’un klasik çekim kuramını özel bir durum olarak da açıklayabilen “Hızlandırılmış Sistemlere” ulaşıyordu (birbirlerine göre değişik hızlarda hareket edebilen cisimler sistemi). 1915 yılında yine uzun bir yazı ile açıkladığı bu kuramına “genel görecelik kuramı” denmektedir. Bu kuramda verilen formüllerden evren hakkında çok önemli şeyler öğreniliyor hatta Sitter bu denklemleri Einstein’dan daha iyi kullanıyordu. Einstein kuramları ile önceden olacağı kestirilebilen olaylar şunlardı:1)Bir gezegenin günberisinin (yörüngesinin güneşe en yakın noktası) değişen durumlarının saptanması, 2)Yoğun çekim alanlarında cisimlerin tayflarının kırmızı uca doğru kayması (Einstein kayması) ve 3)Işığın çekim alanlarında doğru değil, eğrileri izlediği. Bu olayları Newton kuramlarında tahmin etmek olanağı yoktur.

Einstein kuramları hemen her fırsatta deneyimler ve doğru yanıtlar alınıyordu. Bütün bunlar adını dünyaya hızla yayıyor, günlük deneyimleriyle ve beş duyuya dayanarak karar veren insanların çoğu bunları anlamıyor yada belli belirsiz bir fikir ediniyor fakat bilim adamlığını onunla özdeşleştiriyorlardı. Kendisinden resim ve arkasını yazmasını isteyen hanıma şu dörtlükle cevap veriyor:

Yaşar gibiyim rüyada

Derim, gerçekler başka

Yine de sorarım; acaba

Onlar akıllı, deli ben miyim yoksa? adının karışık olayları örneklemek için kullanıldığını biliyordu. Einstein da insanları karmaşık bulur, yıkanmak için ayrı, çamaşır için ayrı, tıraş için ayrı sabunlar kullanmalarına şaşardı.

Newton zamanından beri daha hayattayken bu kadar saygı toplamış başka bir bilim adamı yoktu. 1930 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ni ziyareti sırasında Hitler yönetimi ele alıyor, artık Einstein için geri dönüş olanağı kalmıyordu. Böylece Princeton Üniversitesi’nde profesörlüğe başlıyor, New Jersey’e yerleşip Amerikan uyruğuna giriyordu.

Yaşamının 25 yılını alan hem çekim hem elektromanyetizma olaylarını birleştiren yeni kuramını sonuçlandırmaya koyuluyor, “Birleştirilmiş Alan Kuramı,” diye adlandırılan bu yaklaşımında oda başarısızlığa uğruyor ve çok üzülüyordu. Devrimler yaratan bir bilgin olmasına karşın o günlerde fizik dünyasına egemen olan yeni gelişmeleri bile kabullenemiyordu. Heisenberg’in “Belirlenemezlik ilkesini” (hareket boyutu olan-zaman ve enerji-iki eş miktar, hatalar çarpımı Dirac sabitesinden - Dirac sabitesi = Planck sabitesi/6.28 - küçük olacak doğrulukta saptanamaz) geçerli bulmuyor, evrenin talih sonucu varolmadığını ileri sürerek; “her şeye kadir Tanrı talih oyunlarına bulaşmaz,” diyordu.

1930 yılında “Belirlenemezlik İlkesinin” zaman ve enerjinin aynı anda ve doğru olarak saptanamayacağı anlamına geldiğini fakat bunun bir deney ile geçersizliğinin gösterilebileceğini açıklıyordu. Bunu dinleyen Bohr, uykusuz bir geceden sonra Einstein’ın düşünüşündeki hataları bularak “Belirlenemezlik İlkesinin” yaygın olarak kabulünü sağlıyordu.

İkinci Dünya savaşının başlamasıyla Einstein hiç arzulamadığı şeylere alet oluyordu. 1939 yılında uranyumun fisyonu (ağır bir atomun veya dolaylı olarak daha hafif bir veya iki atoma ayrılarak kütle kaybına uğraması dolayısıyla nükleer enerji salması) Hahn ve Meitner tarafından keşfedilmiş bulunuyordu. O sıralarda Chicago’da fizikçi Fermi ile çalışan Szilard bunun anlamını çok iyi kavrıyor, insanların nükleer bomba felaketiyle karşılaşmalarını istemiyor ama Hitler’in böyle bir bombayı elde edebileceği olasılığını da gözden uzak tutamıyordu.

Szilard, dünyanın en etkili bilim adamı olan Einstein’ı da ikna ederek başkan Franklin D. Rooseweldt’e yazdığı mektubu imzalatıyordu. Einstein bu mektupta nükleer bombayı Hitler’den önce geliştirmek için büyük bir araştırmaya girişilmesini öneriyordu. Sonuçta Manhattan Mühendislik Bölümü kuruluyor ve altı yıl sonra da ilk denemesi Alamogorda’da yapılan atom bombası elde edilmiş oluyordu. Bu arada Hitler savaşı kaybetmiş olduğundan ikinci ve üçüncü bombalar Japonya üzerinde patlıyordu.

Atom bombaları ve daha sonra hidrojen bombası savaştan sonrada insanlığın sürekli korkusu oldu ve beş ülke -Amerika, İngiltere, Rusya, Fransa ve Çin- yığınaklarını artırdılar.

Yaşamının son yıllarında Einstein atom bombası yarışına son verecek bir anlaşmaya varılması için çok çalışıyor fakat fizikte devrimler yaratmasına karşın insanları yumuşatmakta başarılı olamıyordu. Öldüğü sıralarda insanlığın karşı karşıya bulunduğu tehlike tırmanmasını sürdürüyordu.

1952 yılında Seaborg’un bulduğu 99 numaralı yeni elemente EİNSTEİNİUM denilerek Einstein onurlandırılıyor, klasik müziği bile matematik olarak gören, güç anlaşılırlığını göstermek istercesine her zaman piposunun dumanları ardında bir hayal gibi kalan, cumhurbaşkanlığı önerisini geri çeviren mütevazı Einstein, New York Riverside kilisesi ünlüler salonundaki kireç taşında, sayısız kitapta ve hemen her ülkenin pullarında ölümsüzleştiriliyordu.


Türkiye`de Saat: 17:16 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580