Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Beşiktaş > Futbol

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 02-05-2010, 18:21   #1
 
Neokartal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Hocaların hocası Serpil Hamdi Tüzün

Türkiye futbolunun “Beyaz Gölgesi”, hocaların hocası Serpil Hamdi Tüzün, kısıtlı zamanından bize de ayırıp sorularımızı yanıtladı. Başarıya ve öğretmeye adanmış bir hayat, özgüveni yerinde genç futbolcular ve Serpil Hamdi hocaya özgü Özkaynak Düzeni… Herkesin ondan öğreneceği çok şey var.

Serpil Hamdi Tüzün, şu sıralar Azerbaycan’da Karabağ takımının özkaynak düzenini yönetiyor. Dört sene önce ektiği fidanlar profesyonel takımda yeşerince onu geri çağırdıklarını söylüyor. Biz de Serpil Hamdi Tüzün’le, hocanın Türkiye’de ektiklerini konuştuk. Hocanın deneyimleri herkes için çok önemli. Bu güzel söyleşi, Goal.com farkıyla sizlerle.

- Bir futbolcunun sağlıklı bir şekilde gelişmesi için antrenörler ve kulüpler neler yapmalı?

- Futbolda dört tane unsur var. Fizik kaliteler, mental kaliteler, taktik ve motivasyon kaliteler. Akıl ve bilimle çalışmak lazım. Vazgeçilmez olan bu. Öğretmenin bir sürü tanımı var ama bence doğru olan “bir şeyleri değiştirmek.” Çocuk önceden şöyle yaptığı şeyi şimdi böyle yapsın. Önceden yapamadığı şeyi yapar hâle gelsin. Bu da merkezi sinir sistemi fonksiyonudur. Beynimizde 125 milyar nöron var. Nöronlar arası bağlantı üzerine başka bağlantıyı kurmak bizim işimiz. Trilyon üzeri trilyondan söz ediyoruz. Taş üstüne taş koymak yani. Futbol dünyasında büyük bir eksiklik var. Bilim hep fizik kalitelerin iyileştirilmesinde kullanıldı. Kuvvet, sürat, çabukluk vs. Ama esas konu şu: Biz beyne bakmalıyız. Karar çok önemli. Çocuğa doğru oynamasını öğretmek gerek.

- Bir uluslararası kongrede “doğru karar” konusunda yaptığınız eleştiri var. O tartışmayı anlatır mısınız?

- 1991’de Viyana’da UEFA toplantısı vardı. Birçok konuşmacı konuştu, en son Dr. Schneider bir sunum yaptı. Sonra herkese mikrofon dolaştırılırken, yanımdaki Süheyl Önen’e “Söylenecek çok şey var” dedim. “Söyle o zaman” dedi. Söz aldım. Güzel bir toplantı olduğunu, iyi bir sunumun hazırlandığını söyledim. “Ama ben sadece bunları dinlemeye gelmedim. Farklı şeylerden söz edileceğini düşündüm” dedim. Her işte doğru karar vermek önemli, futbolda daha önemli. Frekans çok yüksek, çok kısa zamanda karar veriyorsunuz. Bu algı demektir, bilgi demektir. O sırada elime bir not geldi: “%100 düşüncelerinize katılıyorum, sizi destekliyorum.” Schneider ve yanında Jira vardı. Toplantıyı o yönetiyordu. Schneider, Jira’ya dönerek “Türk arkadaşımız söylediklerimi tam anlamadı galiba” dedi. Ben de kürsüye çıkmak için izin istedim, Jira davet etti, çıktım. Adama döndüm: “Türk arkadaşınız sizin ne dediğinizi anladı. Bunları bunları anlattınız ama ben başka şeyler duymak isterdim. Doğru karardan söz etmek şudur: Taktik doğru karar vermek, teknik uygulamaktır. Uygulama ne kadar doğru olursa olsun, karar yanlışsa uygulama yanlış olur. Bazen kaleciyle karşı karşıyayken, 30 metreye pas atar futbolcu. Pas güzeldir ama karar yanlıştır. Keşke şut atsa da 10 metre yukarıdan auta gitse” diye anlattım. Sonra ara verildi, kahveye çıktık. Biraz da sinirliydim, ilk ben çıktım. Sonra oradaki bütün antrenörler gelip beni kutladı.

- Avrupa futbolunda kalıplara çok mu bağlı kalınıyor?

- Aynen. Ben maç konuşmalarımda asla rakipten söz etmem. Proaktif olmanın gereği budur. Biz maçların çoğunu maçı oynamadan kazandık.

- Türkiye’de son 10 yılın futboluna bakarsak, bozarak oynamayı tercih etmiyor muyuz? Oyunu rakibin üstüne yıkıp, kendi anlayışını kabul ettiren bir yapı görüyor musunuz?

- Benim ölçülerime göre yeterli değil. Benim yönettiğim takımlarda, maç içinde 3 defa oyun düzeni değiştirirdik. Beşiktaş genç takımlarını izleyenlere sorun. O takımların seyircisi, profesyonel takımlardan daha fazlaydı. Bizim maçı seyredip 2 bin kişi stadı terk ederdi. PAF maçları önce oynanıyordu ya.

- Metin-Ali-Feyyaz dönemi mi?

- Doğru kelime nedir bilemiyorum, çarpıtma mı demek lazım onu da bilemiyorum ama Beşiktaş deyince insanların aklına, Metin-Ali-Feyyaz geliyor, Gordon geliyor. Bu Beşiktaş’ın tarihini çarpıtmak demektir. Metin-Ali-Feyyaz, üçü de çok efendi, çok düzgün futbolcular. Feyyaz ve Ali, özkaynaktan gelme. Metin’i de çok istemiştik ama sonradan geldi. Ama 10 yaşındayken Metin’le Kocaeli’nde federasyon kursunda çalıştım. Çok yetenekli çocuktu. Fakat Beşiktaş bundan ibaret değil. 1975’te özkaynak düzeni kuruldu. 78’de ilk çocuklar profesyonel takımda oynadı. Ziya, Fuat ve Süleyman. 81-82’de Beşiktaş, 14 sene sonra şampiyon oldu. Dünyanın sonu gibi bir şey. Üç büyükler için çok zor. 2-3 senede bir şampiyon olmak lazım. Sonra eklenen Rıza, Haluk, Tuğrul, Fikret, Sinan… Hep o çocukların katkılarıyla şampiyon oldu Beşiktaş. O sezondan başlayan 14 sene içinde Beşiktaş altı kere şampiyon, altı kere ikinci oldu. 81-82’yi trenin hareketlenmesi olarak kabul edersek, Gordon bu trene altı sene sonra bindi. O altı sene içinde Beşiktaş iki kere şampiyon, iki kere ikinci oldu. Bir defa da Türkiye Kupası kazandı. Gordon bu işi yaptı deniyorsa büyük bir yanlış var.

- Bugünün futbolunda da üç büyükleri teknik direktörleri üzerinden konuşuyoruz. Buralar çok operasyonel pozisyonlar değil mi?

- Bir süreçten cımbızla bir dönemi çekip değerlendirirseniz, yanlış olur.

- Bir kulüp teknik direktör transfer ederken ne bekler, neyi amaçlar?

- Profesyonel takımının iyi çalışıp, iyi sonuçlar alması için teknik direktör getirilir.

- Oyuncu gelişimi de bu işe dahil midir?

- Bir yerde futbolcu da o süreçte gelişir. Ama burada ayırmak lazım, köküne inmek lazım. Belki başka bir toplantıda ben size belgeler getiririm. Beşiktaş 81-82 sezonunda şampiyon oldu. Milliyet’in spor sayfasına şampiyon kadro konmuş. 24 kişiden 8 tanesi özkaynak düzeninden gelme. Onların 3-4 tanesi kilit oyuncu. Milliyet gazetesi benden röportaj aldı, “Beşiktaş bu hâle nasıl geldi” diye bağlantıyı kuruyor. Bugünün medyası çok büyük oranda bu yaklaşımın dışında.


- 1992 yılında, U18 takımıyla Avrupa Şampiyonluğu yaşadınız.

- 1992’de A Genç 18 yaş takımı Avrupa Şampiyonu oldu. 1993’te A Genç yine Avrupa ikincisi oldu. 1994’te B Genç, 16 yaş takımı, Avrupa Şampiyonu oldu. UEFA bize zafer ödülü verdi.

- Sizden sonra Abdullah Avcı da büyük bir başarıya imza attı. Fakat üst tarafa çıkınca ülke futbolu tıkanıyor. Nedir bizim meselemiz?

- Oyuncular bir kere geleceğe yönelik yetiştirilip donatılmalı. Biz 14-15 yaşında çocuğu aldığımız zaman, onu o günün futboluna değil, 3-4 yıl sonranın futboluna göre yetiştirmemiz gerekiyor. Ona hazır olmalı. Esas mesele orada. Biz ne yapıyorsak, üstteki takımlar daha iyi olsun diye yapıyoruz. Beşiktaş’ta genç oyuncular çıktı, amaç profesyonel takımda oynamaktı ama bu yetmez. Beşiktaş yine üçüncü, beşinci olsaydı, şu konuşmayı yapmıyor olacaktık.

- Uluslararası maç deneyimi de önemli değil mi?

- Mustafa Kocabey’lerin olduğu takımdı. Polonya’ya gittik, 3-0 yendik. Karşı takım ağlıyor, çocuklar tabi. Ben de odaya giderken bizim çocukları topladım. “Bir bakın” dedim. “İki sene sonra bu takım Ümit Milli olarak karşınıza gelecek. 3-4 sene sonra da A takım olarak ve onlar sizin ne kadar güçlü olduğunuzu hatırlayacaklar. Sahaya yenik çıkacaklar” dedim. Buna psikolojide sonuç transferi deniyor. İyi olan bir durumu, gelecekte iyi olması beklenen bir duruma bağlamak. Bizim işimiz bu genç oyuncuları A takımda oynayabilecek duruma getirmek. A takım eskisinden daha iyi olsun diye çalışıyoruz. Türkiye 2002’de Dünya Kupası 3.’sü oldu. O takımın hazırlık döneminde, grup eleme maçlarında oynayan Fatih Tekke, Fatih Akyel, Ayhan Akman, Okan, Mustafa, Oktay, Sergen, Yıldıray, hep bu düşüncelerden geçti.

- Milli Takım’da tuhaf bir hâl var ama. Birden büyük bir sıçrama yapıyor, ardından gruptan çıkamıyor. Bunun sebebi sizce ne?

- Dünyada futbol o kadar iyi oynanmıyor. Bizim insanımız öyle yeteneksiz değil. “Vatan, millet, Sakarya” edebiyatında değilim. Herkes ne kadar oynayabiliyorsa, bizimkiler de o kadar oynayabilir. Veriyorsan, alırsın. Alamıyorsan, verememişsin demektir. 20 sene önce Türk futbolcusu suçlu gösterildi. Suçlu değil, kurbandı. Onlara bir şey veremeyen yöneticiler suçludur. Süreklilikten söz ediyoruz, ben 6 yıl tam yetkiyle genç milli takımları çalıştırdım. 11 grubun 8`inde final gruplarına çıkma başarısı gösterdik A Genç ve B Genç’te. Sürdürülebilirlik budur. Alt taraftaki eğitim-öğretim kalitesinin üstte de sürmesi lazım.

- 1993 yılında İngiltere’de oynadığınız bir Portekiz maçı var. Bu maçta sizi şaşırtan bazı şeyler olmuş. Bize bu maçı anlatır mısınız?

- Çok iyi bir takımdı onlar. Berabere kalırsak finale çıkıyoruz, Portekiz’in bizi mutlaka yenmesi lazım. 1-9-1’le sahaya çıktılar. İleride bir kişi, bizden iki kişi ona bakıyor, bir de kaleci. Takımın geri kalanı santranın 15 metre gerisine dizilmiş, topu alan dan diye santrafora vuruyor. 100 saat oynansa biz öyle gol yemeyiz. Baskıyla başladık zaten, 4. dakikada golü bulduk. Plan değişebilir diye yardımcım Necati hocaya rica ettim, Portekiz’i tahlil etsin diye. Top onlardayken ne yaptıklarından 5 dakikada bir haber vermesini istedim. Ben oyunun geneline bakıyorum. 15-20 dakika oldu bir değişiklik yok. Hayretler içindeyim. İkinci yarıya yine baskıyla başladık, bir gol daha atıp maçı 2-0 kazandık. İşte o maç bir dönemin bittiğinin kanıtıdır. Bir başka maçta santranın 10 metre gerisinden taç atıyoruz, 11 kişi ceza alanına kapanıyorlar. Bu futbolcu açısından çok farklı durum. 94’teki turnuvadan sonra Dublin’deki resepsiyondayız. Dünya 4.’sü, 3.’sü, 2.’si masamıza gelip oyuncuları kutluyor. Bu çocuklar bunları yaşadı. Özgüven meselesi. Sky Televizyonu’ndan Martin Taylor maç sonrası benden röportaj istedi. 1.5 saat kadar konuştuk, programda “7 yaşımda bir oğlum var, keşke sizle çalışsa” dedi. Neyse final maçına çıkmadan evvel de bir sohbetimiz oldu. Biraz da çekinerek bana “Ben final maçları öncesi soyunma odalarını çok merak ederim” dedi. Durumu anladım ve dedim ki: “Maça 80 dakika kala gel, 10 dakika kadar kal. Ama çok hayalkırıklığına uğrarsın.” Oturup gözünü yeren diken, tavana sabit bakışlar atan oyuncular, asık suratlar görmeyecek ki. “Soyunma odasında özgüveni göreceksin, hatta parmağınla özgüvene dokunabilirsin” dedim. Hâlâ birçoğunun aklına sığmıyor bu başarılar. Biz takım olduk, özgüven sahibi olduk. Hep savunma hep savunma… Biz bunu tersine çevirdik.


- Türkiye’deki altyapı organizasyonlarında özellikle minik takımlarda çocuklara fazla taktik verilmiyor mu? Bu durum yaratıcılığın önünde engel değil mi?

- Hata burada zaten. Alman oyunu öyledir mesela, sırf fizik kaliteyle ilgilenir. Beckenbauer’in Kickers’e verdiği röportaj vardı, “Ben oğlumu Bayern Münih’in altyapısına göndermem, orada futboldan başka her şey var” dedi. Benim çıkış yolum da oydu. Doğru karar diyorum ya baştan beri. Doğru karar, doğru bilgilere dayanır. Ben çocuklara doğru bilgileri almasını öğretiyorum. Bu sibernetiktir. Ben çocukların özgüven kazanmasını sağlıyorum. Bu da saykosibernetiktir. İnsan vücudunun en erken gelişen organı beyin. Neden biz bunu kullanmasını öğretmeyelim çocuklara? Airbus uçağın var, havaalanının bir köşesine çekmişsin, restoran olarak kullanıyorsun. Kullanıyorsun ama yanlış kullanıyorsun. Bizde beyin, ezber çalışmaların çöplüğü olarak kullanıldı. Yıllar önce İngiltere’de de söyledim ben bunu. 71 ya da 72. Yine seminer vardı. 1966’nın Dünya Kupası’nı gösteriyorlar. Dedim ki: “Siz bu kafayla giderseniz daha 20 sene bu kupayı gösterirsiniz.” Taktik çalışmalar ezbere yapılırsa benim için bu dünyanın sonu demektir. İngiltere’nin Milli Takım’daki başarısızlığının sebebi budur.

- Özkaynak Düzeni’nin anlamı nedir? Beşiktaş bu düzene sadık kaldı mı?

- Sondan başlayayım. Türkiye’deki uygulamalara uzağım ama Gökhan Keskin’le yeni bir yapılanmaya gidildiğini gazeteden okuyunca sevindim. İyi şeyler yapabilecek türden biridir. Serdar Özkan hâlâ kilit oyuncu olma potansiyeli taşıyor. İbrahim Kaş’ın durumu o kadar değil. Başka hangi adam sürekli oynuyor A takımda bilmiyorum. Serdar Özkan bile çok sayılamaz.

Altyapı deniyor genelde ama terminoloji önemli. Altyapı dendiği zaman, duvardır, penceredir, kanalizasyondur, bu tip şeyler gelir. Biz insanla uğraşıyoruz. O kulüpte gözünü açan, oranın örfünü adetini benimsemiş insanların, bir düzen içinde yetiştirilmesidir. “Kaynak” kelimesinde de bir duruluk, saflık, temizlik var. Çocuklar gibi. Düzen derken, bilinçli, planlı çalışmaları kast ediyoruz. Başarı tesadüf olamaz.

- Bu oyun düzeni konusuna gelelim. Ajax’ın bütün takımlarına aynı sistemi oynattığı söylenir. Bu yöntem doğru mudur?

- Olumlu olarak anlatılır bu durum. Ben bunun çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Kolaydır bu tip takımlara karşı oynamak. Kilit sözcük “tekrar” değil “değişim” kelimesidir. Ben çocukların değişimi algılamasını beklerim. Ezberden hep kaçtık, hep kaçtık. Ajax bunu ticari açıdan kullandı, vitrinledi ve sattı. Çocuklar hep belli bir formatı oynamayı öğrendi.

- Ama tüm ülke aynı futbolu oynuyor.

- Ama oyuncuların çoğu da Hollanda dışına gitti, para oradaydı. Aynı, tekrar, ezber, kelimeleri 40 yıldır futbola damgasını vurmuş, benim açımdan yasaklı kelimeler. Özellikle Almanya’dan gelen çocuklara, beyinlerini serbest bırakmalarını söyledim, Yıldıray dahil. Langırt makinasının piyonları olmasın oyuncular.

- Bu durum teknik direktörün sahadaki oyuna katkısını azaltıyor mu?

- Ben takımlarıma %100 hakim olduğumu düşünüyorum. Tam da böyle hakim olunur. Ben oyunculara özgürlüğün sınırlarını açıyorum. Düşünceden düşünceye atlama özelliği kazandırmaya çalışıyorum. Hayalleri rüyalarına sığmasın istedim. Benim en kızdığım oyuncular potansiyelini dışarı çıkaramayan oyunculardır. Bizim işimiz yapabilecekleri konusunda oyuncuları ikna etmek.

- Forma numaralarını mevkilerin dışında veriyordunuz. Sebebi nedir?

- 2-4-6, 3-5-7… Çift numaralar serbest olarak sağ kanadı, tek numaralar serbest olarak sol kanadı kullanır. Pozisyona göre dönüşürler. Futbolcular kolay anlasın diye bunu yapıyordum. Geri kalan 8-9-10-11 de ortadaki omurga.

- Yabancı oyuncu seçimi sizce nasıl yapılmalı?

- En iyilerin gelmesi lazım. Yerli yabancı ayırmıyorum, en iyi oyuncularla oynanmalı. Adam oyuncu mu değil mi, ben ona bakarım. Yerlisi yabancısı kalmadı.

- Futbola Bağlarbaşı’nda başladınız. Sizin döneminizde semt takımlarının çok önemli işlevleri vardı. Şimdi hepsi borç içinde, sahadaki kireçten zehirlenen futbolcular oldu. Semt takımlarının zayıflaması hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Ben bu konuda tarafım. Ben gözlerimi Bağlarbaşı’nda açtım. Bu takımlar futbolun yapıtaşlarıydı. Kaynaktı aynı zamanda. Şimdi daha değişti. Büyük kulüpler kendi organizasyonlarını yaptılar ama bu durum amatör takımları zayıflatmamalı. Ben, Beşiktaş’a 2000’de yeniden gelmiştim. O zaman Bağlarbaşı’yla ve Cennet Mahallesi’nde bir takımla işbirliği yaptım. İstanbul geniş alan. “Çocuğun Beşiktaş’a gitmesi zor, Beşiktaş çocuğa gelsin” dedim. Oralarda seçme yaptık, bizim hocalarımız çocukları eğitti. Onların hocalarını kulübe çağırdık, ileride biz gideriz, süreklilik sağlansın diye düşündük. Amatör takımları da biz güçlendirerek kaynağımızı genişlettik. Beşiktaş-Bağlarbaşı isimlerini yan yana getirmek iki taraf için de prestij. Borç dediğin de forma parasıdır, malzeme parasıdır. Anormal paralar verip oyuncu alıyorlarsa hata onların. Asıl genç takım organizasyonuna onların ihtiyacı var.

- Mustafa Kocabey önemli oyuncularınızdandı. Galatasaray’da çok önemli maçlar çıkardı ama zirvede kalamadı, 2. Lig golcüsü oldu. Neden böyle oldu?

- En iyi 3 santraforumuzdan biriydi, tüm zamanlar için. Bir türlü olmadı. Şimdi de Turgutlu’da oynuyor galiba. Türkiye ve Avrupa futbolu açısından büyük kayıp. Roma’ya karşı 17 yaşında oynadı.

- Feyyaz Uçar?

- Mükemmel bir insandır, çok iyi bir oyuncudur. Avcılar’dan geldi o. Lüleburgaz, 2. Lig’in iyi takımlarındandı. Büyük bir para teklif edildi ona, fakat Feyyaz’ı ailesi bize teslim etti. Bizi çok gururlandırdı, para talep etmeden geldi. Ben oyuncuları üçe ayırırım. Kaleciler, golcüler ve diğerleri. Feyyaz çok iyi bir golcüydü. Çok kısa zamanda patlar işi bitirirdi. Gol vuruşuna çok çalıştık, tek vuruşa da öyle. Ayağı yere sağlam basabildiği için Fenerbahçe’de orta saha da oynayabildi.

- Sergen?

- Onun için de şöyle diyeyim. Dünyada takımlar ikiye ayrılır; Sergen’i olanlar ve olmayanlar.

- Keşif anı nasıldı?

- Şimdi şu oturduğumuz yerden 100 kişiyi çevirsek, 100’ü de Sergen’in yeteneğini fark eder. Onu keşfetmek diye bir şey yok.

- Gündüz Tekin Onay’la çok yakın çalıştınız. Hocayı anlatır mısınız bize?

- İyi arkadaşımdı, en iyi arkadaşımdı. Gündüz Hoca’nın Türk futboluna asıl büyük katkısı, federasyonunun özerkleşmesi konusunda oldu. Federasyon özerk olunca sahalar ve tesisler gelişti. Zaman zaman duygusal tepkiler de verdik birbirimize. O daha heyecanlıydı. Benim çok kıymetli bir arkadaşım. Şimdi eski arkadaşlarla bir araya geldiğimizde hep anıyoruz. Zeki ve espritüel biriydi.

goal.com



Kendi içimizdeki bir cevheri yıllardır kullanamıyoruz. O gittiğinden beri altyapı diye birşeyin kalmadığı bir kulüp haline geldik.. Diğer kulüpler altyapının sözlük anlamını bilmezken Serpil hocayla Beşiktaş altyapının kitabını yazdı..
Röportajı yapanları kutluyorum..

Konu Neokartal tarafından (02-05-2010 Saat 18:24 ) değiştirilmiştir..
Neokartal Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-05-2010, 21:06   #2
Gurbetci KartaL
 
TOPRAK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

cok iyi bir yazi olmus is bimeyenlere kupe olsun
__________________
Click the image to open in full size.
TOPRAK Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-05-2010, 23:29   #3
Gogo
 
Gokhan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bilgisi ve tecrübesi bu kadar geniş olan bir insandan faydalanmamız gerekir. Çoğumuz kendi değerlerimizi bilmiyoruz çok etkili ve başarılı bir röportaj olmuş. Paylaşım için teşekkürler
__________________
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.





Gökhan
Gokhan Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-05-2010, 11:44   #4
 
Neokartal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Başka kulüplerin bünyesinde böyle bir futbol profesörü ve geçmişte defalarca başarısı kanıtlanmış bir adam olsa onu baş köşeye geçirir her türlü imkanı verirlerdi.. Malesef biz bu adamı unuttuk ve bir kenarıya attık..
Neokartal Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-05-2010, 12:00   #5
Gogo
 
Gokhan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Abi bugune kadar kime vefalı davrandık ki ? Biz hala duruştan bahsediyoruz ne duruşu vefasızlık bir duruşmudur ? Gerçekten çok acı bir durum.
__________________
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.





Gökhan
Gokhan Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-05-2010, 22:55   #6
Muhalif Kartal
 
alleenje - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Vefayi gectimde Serpil Hoca gitti gideli altyapidan super ligde surekliligi olan bir futbolcu cikartamadik.Gelen adamlar yetenkli ise genclik enerjileri ve yetenekleri ile bir sure sans buluyorlar.Ama futbolun temel kurallarini ogrenmedikleri icin gecici oluyorlar.
Biz elimizdeki nimetin degerini bilmiyoruz futbolu yeni birakan adamlari kendi bilmedikleri temel futbol bilgilerini altyapidakilere ogretsinler diye onlarin basina dikiyoruz.Sonrada yabanci hoca diye tutturanlari vatan haini ilan ediyoruz.
Keske Serpil Hamdi Tuzun gibi 3 degerimiz daha olsaydi.
__________________
YETER!!!
alleenje Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 00:30 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580