|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
14-10-2009, 10:36 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Aug 2007 Yaş: 47
Mesajlar: 1.931
Tecrübe Puanı: 18 |
Geçen hafta yurtdışındaydım, çok yoğundum, yazamadım. Yazımın çıkmamasının başka nedeni yok. İkincisi, bir süredir İnönü’deki maçları Yeni Açık’ta izliyorum. Popülizm gösterisi için değil. Orası en özgür tribün. Sade bir taraftarsınız. Denizlispor maçına ise gitmedim. Protestolar olacağı belliydi. Fırsatçılık yapıyor gibi gözükmek istemedim. Düştüğüm duruma bakın. Konumuza geçelim. Tribünler bir mecra... Taraftarın, futbolseverin kendini ifade ettiği bir mecra. Televizyondaki canlı maç yayınlarıyla birlikte bütün dünyayı kapsadı tribünlerin erişim alanı. Dili de futbol gibi basit. O yüzden tribünlerin ürettiği bir mesaj yıldırım hızıyla yayılıyor ve algılanıyor. Tribünlerde başka bir maç oynanması, her fırsatta bir gösteri sergilenmesi bundan. Kameraların sürekli tribünlerde dolaşması bundan. İkiyüzlülük denizinde Beğendiğini desteklerken beğenmediğini protesto etmek ise tribünlerin en temel hakkı... Başkasının maç izleme hakkına engel olmadığı, rakip taraftarı, takımı ve oyuncuyu taciz etmediği sürece tribün bu hakkını kullanabilir. Haa, bu protestolar yapıcı olmuyormuş, yıkıcı oluyormuş. Size göre öyleyse eleştirirsiniz, hem tribünde hem de öteki mecralarda. Bir kültür sorunudur bu. Ülkede insanların tepkilerini sağlıklı biçimde gösteremediklerine işarettir. Ancak “Tribünde protesto olmaz” derseniz, maça gelen insanların en temel hakkını gasp edersiniz. “Tribünlerin neyi nasıl bağıracağını ben belirlerim” noktasına gidersiniz. “Aman ne ayıp” diye ahlakçı kesilmenin, “Eskiden ne güzeldi” diye olmayan bir ‘altın çağ’a ağıt yakmanın zamanı değil. Somut koşulların somut çözümlemesini yapalım. Denizlispor maçında yönetimi protesto edenler, güdümlü bir avuç taraftar değildi. Kapalının orta üst ve altında yer alan gruplar iktidar kavgasına dalmışken ‘yönetim istifa’ sesleri stadın her yanından yükseliyordu. Taraftar sadece protesto etmekle kalmadı. Tarihe geçecek bir yaratıcılıkla, ‘yapıcı bir öneri’ de getirdi; Gaziantep başkanlığını önerdi Demirören’e... Özellikle yabancı takımlara karşı, kimi kez ırkçılığa varan karşı tezahürata “Bravo, harika...” Ucu size dokunan tezahürata “Ayıp, bu seyirci adam olmaz...” İşinize geldiğinde “Bizim taraftar bir tane”, işinize gelmediğinde “Bu işlerin konuşulacağı yer genel kuruldur...” Hangi genel kurul? Fahiş giriş aidatlarıyla kulüplerin kapılarını halka kapatıyorsunuz, sonra da “Genel kurulda konuşun” diyorsunuz. Ayrıca neden 3 yılda bir yapılan genel kurulu beklesin ki taraftar? Bizim gençliğimiz “Siyasete meraklıysanız, parti kurun, seçimlere girin” laflarını dinlemekle geçti. Şimdinin 12 Eylül mirası, partiler ve seçim yasalarıyla nasıl giriyorsunuz ki meclise... Bakın zar zor Meclis’e girenlerin de partileri kapatılıyor, milletvekillikleri kaldırılıyor... Kaldı ki siyaset hayatın parçası. İlla Meclis’te mi yapılır? Üzerine vazife olmayan devlet kurumları siyaset yapabilir ama vatandaşa yasak. Neyse tribün ve taraftar konusunda medya da bir âlem. Bazı adamlar var. Fikirlerini doğruladığında tribünleri en büyük ve tartışılmaz tanık olarak gösteriyor. Tribün farklı düşündüğünde, “Bu taraftar adam olmaz, statlardan atılmalı” diye buyuruyor... Bazılarının ise bütün derdi taraftarı kışkırtıp kendi aleyhleri bağırtmak ve böylece “Adam yerine konmak...”Sonra da ahlakçı kesilip bütün taraftara, genel olarak seyirciye sallamak... Bunun adı fırsatçılık. Bunun adı ikiyüzlülük. İkiyüzlülük denizinde yüzdüğümüz için nedense pek aldırmıyoruz böyle şeylere. Manipülasyonun son perdesi Denizli maçında Kapalı’nın ortasında olan kavgalar ise ayrı bir hikâye. Hürriyet gibi koskoca bir gazete, olayın baş zanlısına sayfalarını açarken, Medyaspor sitesinde ve TV programında Tuğrul Yenidoğan tek başına uğraşıyor bunlarla. Yenidoğan’ın görüntülerle ortaya serdiği gerçek basit: Protestolardan korkan yönetim kapalı alta, protestoları bastırmak için bir grup sokuyor. Üst ile alt tribün arasında aslında kilitli olması gereken kapılar açılıyor. Güvenlik tribünden çekiliyor. Protestolar başlayınca, başka takımın formasını giymiş kişilerin de arasında bulunduğu grup yukarı çıkıp oradakilere saldırıyor. Amaç kapalı ortayı ele geçirip protestoları bastırmak, yönetimi destekleyen ve önceden hazırlanıp stada sokulduğu belli olan pankartı açmak. Sebep, kapalı ortada tezahüratları yönlendiren Çarşı liderlerinin, taraftarın artan memnuniyetsizliğini kontrol edememesi... Nereden bakarsanız bakın, tribünleri manipüle etmenin, yukarıdan yönlendirmenin vardığı son nokta... Tribünlerin katli. Aslında Demirören yönetimi, tribün liderleriyle pazarlıkla yönetime geldi. Çarşı liderlerinin yönetimle iç içe olması ve çeşitli ayrıcalıklar elde etmesi, bu özgün tribün topluluğunun da sonu oldu. Kendi içlerinde bir iktidar kavgasının içine düştüler. Ancak yönetimin sıradan taraftarın baskısını, özel timlerle bastırma çabası yeni değil. Demirören yönetiminin ilk yıllarında bir Bolton maçından sonra bu ‘özel tim’ bu kez numaralıya sokulmuş, orada terör estirmişti.Görüldüğü gibi, Denizli maçında kapalının ortasında olanlar bir spor karşılaşması olayı değil. Öyle uyduruktan para cezalarıyla geçiştirilecek bir olay da değil. Düpedüz bir güvenlik olayı... Stat güvenlik kameralarına, yayıncı kuruluşun kayıtlarına bakarsınız, olayın faillerini bulursunuz. Faillerden de asıl onları yönlendirenlere ulaşırsınız. Sorumlu olduğunuz halde bunları yapmıyorsanız, siz de suça ortaksınız demektir. Bundan siz de yararlanıyorsunuz demektir. Kılıçla yaşayan... Tribünlerde olanlara geniş ölçekte bakınca, muktedirlerin bizzat tribün manipülasyonundan güç aldığını görmemek mümkün değil. Uzağa gitmeyin. Milli maçlara bakın. Milli maçlarda tribünlerde estirilen militarist ve milliyetçi hava ve önceden hazırlanan pankartlar sıradan taraftarın işi mi, yoksa bir merkezden örgütlenmiş ve finanse edilmiş bir iş mi? Milli maçlar öncesinde bedava biletleri kimler dağıtıyor, tribün gruplarına pankart ve bayrak yardımlarını kimler yapıyor? Örneğin, İsviçre maçında konuk kafilenin havaalanından stada kadar taciz edilmesini sokaktaki insanlar mı örgütledi? Fenerbahçe yönetimi, saldırgan bir grubu içeri sokarak tribünleri ‘terbiye’ etmedi mi? Avrupa ölçülerinde bile fahiş sayılacak 45-55 liralık kale arkası tribün bileti satmak sıradan taraftarı stattan uzak tutmak anlamını taşımıyor mu? Diyarbakır-Fenerbahçe maçında, taraftarın kendi eliyle yazdığı “Bu açılımda biz de varız” pankartını kaldırtan kafa, takımların eline ‘güçlü ordu, güçlü ülke’ gibi ideolojik pankartları vermekten kaçınmıyor. Maçlardaki ırkçı ve militarist pankartlara ses çıkarmıyor. Bursaspor-Diyarbakırspor maçındaki, resmen ırkçı pankart ve gösteriler o anda mı örgütlendi? Yoksa “Dağa çıkarız” diye kurusıkı sallayan ve varlıklarını Kürt düşmanlığına dayayanların kısa yoldan ‘tribüne çıkma’ girişimi miydi bu? Federasyon kulağı üzerine yatıp, kendi yönetmeliğini çiğneyerek para cezasıyla geçiştirdi bunu. Suça ortak oldu. Şimdi olayın içinde olanlar, milli kahraman gibi ortalarda dolaşıyor. Bursa Valisi bugün oynanacak Ermenistan maçında tribünlerin ücretsiz olacağını açıkladı. Maçın ücretsiz olmasıyla bedava bilet dağıtmak arasında ne fark var! Ben de ihbar ediyorum: Devlet bedava bilet dağıtıyor. Sonra ekliyor Vali: “Taraftar seçilerek içeri alınacak.” Herhalde iyi hal kâğıdı, güvenlik soruşturması falan soracaklar. Belli ki, tek parti dönemi artığı 29 Ekim törenleri gibi bir devlet tribünü hazırlığı içindeler. Aslında, koltuklara bırakılan ve çeşitli şekiller yapılan kâğıtlar gibi plastikten seyirci koysalar tribünlere çok rahat ederler. “Kılıçla yaşayan kılıçla ölür” derler. Bizde ise paralı askerlerinin eline tutuşturdukları kılıç muktedirleri değil, futbolu sevdiği için maça gelen sıradan taraftarı kesiyor. İbrahim Altınsay
__________________ Lütfen Konu acarken konunun var olup olmadıgını kontrol ediniz.. ------------------------------------ Lütfen Forum kurallarını okuyunuz.. | ||
|
14-10-2009, 10:39 | #2 | ||
Üyelik tarihi: Aug 2007 Yaş: 47
Mesajlar: 1.931
Tecrübe Puanı: 18 | ''İşinize geldiğinde “Bizim taraftar bir tane”, işinize gelmediğinde “Bu işlerin konuşulacağı yer genel kuruldur...” Hangi genel kurul? Fahiş giriş aidatlarıyla kulüplerin kapılarını halka kapatıyorsunuz, sonra da “Genel kurulda konuşun” diyorsunuz. Ayrıca neden 3 yılda bir yapılan genel kurulu beklesin ki taraftar? Bizim gençliğimiz “Siyasete meraklıysanız, parti kurun, seçimlere girin” laflarını dinlemekle geçti.'' İrfan Abi makalenin özellikle bu kısmını iyice bi etüd etmeni temenni ediyorum.
__________________ Lütfen Konu acarken konunun var olup olmadıgını kontrol ediniz.. ------------------------------------ Lütfen Forum kurallarını okuyunuz.. | ||
14-10-2009, 11:13 | #3 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2006 Yaş: 48
Mesajlar: 486
Tecrübe Puanı: 19 | Helal olsun sana.. Şu yönetimdekileri toplasan senin bir tırnağın etmez.. Ama şunu da söyleyeyim eğer gerçekten samimiyseniz bizi bu çapulculara bırakmayın elinizi taşın altına koyun.. Bir araya gelin adam bir yönetim ortaya çıkarın.. Başkanın isminin önemi yok.. Önemli olan fikir birliği ve beraber çalışabilme yeteneğidir.. Gerekirse herkesin sırayla başka olacağı bir model kurun ama gerçekten hizmet edecek işin ehli insanlarla biraraya gelin.. Biz senden ve senin gibilerden bunu bekliyoruz.. | ||
14-10-2009, 11:41 | #4 | ||
Üyelik tarihi: Oct 2009
Mesajlar: 68
Tecrübe Puanı: 15 | zaten ibrahim atasay murat aksunun listesinde yer alacak ben çok güveniyorum ibrahim abiye çok güzel özetlemiş olayları inş gelirde yönetime kurtuluruz işi bilmeyen bi yönetimden artık kurtuluruz bu tribünleri temizleyeceğiz diyen aslında kendiyarattığı terörden sorumlu tuttuğu taraftarı bitireceğinden bahseden birine katlanmak mümkün değil inş kurtulurz bu adamdan dularınızı esirgemeyin | ||
14-10-2009, 14:28 | #6 | |||
Üyelik tarihi: Mar 2008 Yaş: 63
Mesajlar: 4.095
Tecrübe Puanı: 35 | Alıntı:
İbrahim Altınsay ;Avrupa futbolunu ve özellikle İngiliz futbolunu çok yakından tanıyan, İngiliz futbolunun ,marka değeri açısından bugün ulaştığı noktadaki en büyük pay sahıplerinin sponsorların katkısından sonra kulüplerin kurumsal yapıları olduğunu çok iyi bilen,şahsen çok da takdir ettiğim bir futbol adamıdır...İbrahim Altınsay da çok iyi bilir ki ;özellikle ada seyircisi yönetimi protesto etmekle takımı desteklemek arasındaki derin çizgiyi seyircinin çok iyi algılamaktadır,övgüsünü de yergisini de bu çizgi içinde yapar...Ve gene kendisi çok iyi bilirki,gelişmiş(futbol olarak) ülkelerin hiç birinde seyirci takıma desteği,yönetime destek olarak algılamaz..Ve gene çok iyi bilir ki ;ülke yönetiminde esas olan "kuvvetler ayrılığı" ilkesi o ülkenin kurum ve kuruluşları için vazgeçilmezdir..Yani;yönetim taraftarı asla yönlendiremez...ama taraftar da yönetimleri görevden alıp göreve getirme gibi bir yetkiye sahip değildir..Haa..tabiiki fikir beyanı ve beğenip beğenmeme konusunda kesinlikle özgür olmalıdır taraftar..Eğer yönetimi beğenmiyorsa da sonuna kadar protesto etme özgürlüğüde vardır..amaa...asla ve asla genel kurulun işini yapamaz.. İbrahim Altınsay;genel kurulun görevlerini asla taraftara rucu edemez...Ama şu konuda hemfikirim;genel kurul daki son 10 sandıktaki üye yapısının çok iyi incelenmesi,kimlerin nasıl G.Kurul üyesi yapıldığının incelenmesi gerekir.Özellikle de Demirören yönetimi döneminde kimlerin nasıl üye yapıldığının da çok iyi incelenmesi gerekir...ve eğer yönetimde olduğu süre içerisinde böyle bir incelemenin öncüsü olmadı ise ,genel kurullarda böyle incelemeler için teklif vermediyse,özellikle mali genel kurullarda "ret" oyu verip inceleme talebinde bulunmadıysa..kusura bakmasın ama.. Trübünlere oynuyor....
__________________ "iki özel tutkum;İstanbul ve Beşiktaş" Konu Karetta2002 tarafından (14-10-2009 Saat 14:31 ) değiştirilmiştir.. | |||
15-10-2009, 01:14 | #8 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2006 Yaş: 35
Mesajlar: 2.218
Tecrübe Puanı: 20 | ibrahim altınsay futbolu cok iyi bilen bir adam mutlkada yönetimde olması gereken bir yönetici inş. bidahaki secimlerde onu ve hüsnü güreli abimizi yönetim saflarında görürüz..
__________________ ÖLüMLe YaŞaMı AYıRaN ÇiZGi, SiYaHLa-BeYaZı AYıRaMaZKi.. | ||
15-10-2009, 03:49 | #9 | ||
zɐʎaq ɥɐʎis Üyelik tarihi: Jun 2006 Yaş: 42
Mesajlar: 11.401
Tecrübe Puanı: 40 | Çok beğendiğim bir adam Altınsay.
__________________ Emre - 1981 - Yeşilköy - Arh + | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |