|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
04-01-2008, 11:40 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Aug 2007 Yaş: 41
Mesajlar: 4.674
Tecrübe Puanı: 21 |
"Beşiktaş 3'üncü değil 2,5'uncu büyük" TRT'nin tek kanal olduğu dönemde, ekranda kendi ayrıcalığını hissettiren 'Gecenin Konukları' programından nev-i şahsına münhasır tavırlarıyla hatırlıyorum Aziz Üstel'i... Belki de kişinin farkını ortaya koyabilmesinin can alıcı örneklerinden biriydi bu... Bugün ise aynı gazetede görev yaparken, kendisini röportaj konuğu olarak almak istediğimi dile getirdiğimde karşılaştığım nazik tavrı, bu ayrıcalıklı halinin de örneklerini taşıyordu. Randevulaştığımız gibi sabah çayları eşliğinde kitaplarla çevrili odada spor sohbetimiz için her şey hazır. Galatasaraylı eski bir yönetici ve her daim Galatasaraylı konuğum Aziz Üstel'e, röportajı yaptığımız günlerde gündemin sıcak bir maddesini oluşturan, Liverpool’a 8-0 yenilen Beşiktaş’ı soruyorum. Sporx'i takip eden sporseverlerin hatırlayacağı bir haberdeki dipnotu paylaşıyorum Aziz Üstel ile. O da şu... Arsenal Menajeri Arsene Wenger, UEFA Başkanı Michel Platini'ye bir hatırlatmada bulunuyor efendim... Nasıl mı?.. Şampiyonlar Ligi’ne İngiltere, İtalya ve İspanya gibi ülkelerden daha az takım alınmasına ilişkin kararın anlamsız olduğunu, maçların tüm Avrupa'ya yayılması gibi bir gayenin kimi maçları anlamsız hale getirdiğine dikkat çekiyor. Kendi takımı Arsenal'ın Slavia Prag'ı 7-0, Liverpool'un ise Beşiktaş'ı 8-0 yenmesini örnek göstererek... Ardından ise Beşiktaş Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam'ın Liverpool karşısındaki 8-0'lık mağlubiyet sonrası sarf ettiği, "Liverpool iş kazası. 15 gün önce bu çocuklar kahramandı. Ligde sıfır çekenleri ne çabuk unuttunuz? Şimdi kenetlenme zamanı" şeklindeki açıklamalarını ileterek görüşünü almak istiyorum Aziz Üstel'in... “BAĞIRA ÇAĞIRA GELEN BİR HEZİMET” “Wenger'in sözleri tam bir Fransız ukalalığı. Çünkü aynı Beşiktaş, burada 2-1 yendi Liverpool'u. Kuyruk acısıyla söylenmiş ve ciddiye alınmaz laflar bunlar. Tek puanı vardı Beşiktaş galibiyetine kadar. Tabii Ertuğrul Sağlam'ı da ciddiye almak mümkün değil. Bir iş kazası değil, tam anlamıyla bağıra çağıra 'Geliyorum' bir durum bu.” - Yani siz 8-0'lık Liverpool mağlubiyetini sürpriz olarak değerlendirmiyorsunuz?.. Beklediğiniz bir sonuç muydu? “Bir spor kulübünün futbolda başarılı olması için üç temel ögenin bulunması gerekiyor. Bir kere çok iyi bir yönetiminiz olacak, iyi bir teknik direktörünüz ve iyi futbolcularınız olacak. Bu üçlü bir sacayağıdır. Bunlardan biri eksik olduğunda tabure devrilir. Bence Beşiktaş'ta ayakların üçü de yok. Bir kere Beşiktaş çok kötü yönetiliyor. Har vurup harman savuran, şekerci dükkanına sarılmış çocuklar gibi önlerine gelen futbolcuları alıp alıp dolduruyorlar Beşiktaş'a...” - Aynı mevkiye alınan 3-4 oyuncunun sancılarını çok yaşadı Beşiktaş... “Daha da yaşamaya devam edecek, Del Bosque'den bu yana. Del Bosque’yi almak ciddi bir hataydı. Del Bosque dünya futbolunda yeri olan bir teknik adam olsaydı, Beşiktaş'tan sonra başka bir yerde görev yapardı. Del Bosque yıllarca Real Madrid'de korumalı bir alanda çalışmış takımın bir memuru. Demirören onu büyük bir parayla getirdi. Sürekli yanlış futbolcular alındı. Bunlara, yararlı mı diye bakılmadı. Bu filmi çok gördüm Beşiktaş'ta. Del Bosque'den sonra bir de Rıza denemesi yaptılar.” “RIZA, KÜÇÜK OLSUN BENİM OLSUN YOLUNDAYDI” - Rıza Çalımbay'a fazla şans verilmediği görüşüne inanıyor musunuz? “Rıza iyi bir teknik direktör değil ki... Rize'deki kafa yapısıyla geldi Beşiktaş'a. Küçük bir takım mentalitesiyle yani... 'Bir gol nasıl atarım, üzerine nasıl yatarım' düşüncesiyle... Bir müddet sonra Beşiktaş çözüldü. Zevk vermeyen bir futbol oynuyordu Beşiktaş. Nitekim Rıza gitti, Jean Tigana geldi.” - Gelen gideni arattı mı?.. “Tigana'da da aynı şeyler yaşandı. Çünkü, Beşiktaş'taki kimi yöneticiler futbolu çok iyi bildiklerini zannederek, transferi tek başlarına yapıyorlar. Ali Şen'in çok güzel bir sözü vardır. ‘Her yönetimde mutlaka ve mutlaka en az teknik direktör kadar futboldan anlayan bir ya da iki yönetici bulunmalı. Transfer sadece teknik direktöre bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir.’ Kulübün parasını harcıyorsunuz üstelik. Bana birisi, 'Gel bir şeyler alalım' derse, 'Şunu da al, bunu da al' derim. Başkasının parasıyla alışveriş yapmak dünyanın en kolay işi... İşte düğüm burada. Beşiktaş'ın aldığı adamların hepsi futbolu sadece şöyle tribünden seyreden insanlar. İlk kez yöneticilik deneyimi olan, sırf başkana olan yakınlıkları nedeniyle, ya da verdikleri parayla oturdular o koltuklara. Beşiktaş'ta kimi sayarsanız buna dahildir. Bir de şu var ki: Beşiktaş, buçukuncu büyük!... Gerçekçi olmamız lazım. Türkiye'de Galatasaray, Fenerbahçe var... Beşiktaş ise 3. değil, iki buçukuncu büyüktür.” “DEVLET BEŞİKTAŞ'I TUTAR - Beşiktaşlılar çok kızacak size... “Ama gerçek budur. Reytinglere baksınlar... Lig TV'nin reytinglerinde Galatasaray ile Fenerbahçe'nin payı yüzde 36-38 arasında, kafa kafayadır. Beşiktaş ise yüzde 11'dir. Arada çok büyük farklar var. Sponsorluk öneren firmalar Galatasaray ve Fenerbahçe'ye önerilen ücreti Beşiktaş'a teklif etmezler. Bunu yadsımanın bir anlamı yok. Yıldırım Demirören de bu kompleksten yola çıkarak bir laf etti. ‘Türkiye 2 takımlı bir lige çevrilmek isteniyor’ dedi. Zaten öyleydi Paşam!.. Arada bir şampiyon olursun ona bir şey demem. Zaten bu iş böyle. Beşiktaş'ın başarılı olması için kulübün başında devlet memuru bir başkan olması gerek. Çünkü devlet Beşiktaş'ı tutar.” - Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref dahi Türkiye'ye geldiğinde Beşiktaş Kulübü'nü ziyaret etmiş, takımın maçlarını takip etmiş ve görüşlerini açıklamakta bir sakınca görmemişti... “10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, eski TBMM Başkanı Hikmet Çetin, şimdiki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül... Devlet Beşiktaş'ı tutar. Neden? Süleyman Seba'dan kaynaklanıyor. Seba çok iyi bir devlet memuruydu. Ömrü devletin içinde geçti. Çok da sempatik, cana yakın ve sevilen bir insan olduğu için oradan gelen bir yakınlık vardır. Beşiktaş hızlı bir erime içinde, fakat kimse farkında değil. Yanlış işler yapıyorlar. Bunlar benim dışarıdan gözlemlediklerim. Bir de çok ciddi biçimde borçlanıyorlar. Beşiktaş'ın Fulya'dan başka geliri yok. Galatasaray da borçlanıyor ama malı mülkü çok olan bir kulüp. Beşiktaş'a akil bir şekilde yaklaşmıyorlar. İhsan Kalkavan gelse kulübün bütün çehresi değişir. Vizyonu olan, insanlara sempatik gelen yakın duran bir bir başkan, kulübün vitrinidir. Geniş kitlelerle ilişki kurmak zorundasınız. Yıldırım Demirören, bundan 6 ay önce Haluk Ulusoy'u yere göğe sığdıramıyordu. Türkiye Kupası'nı Haluk Ulusoy'un babasına verdiler. Bugün ise Ulusoy'dan kötüsü yok. Bu, bir kere çok kötü ve yanlış bir yöneticilik şeklidir. 'Nerede hata yaptık' demiyorsunuz. Devamlı suçluyorsunuz; federasyondu, hakemdi... Peki kardeşim, İngiltere'de mi hakemdi. Bunları kimse ciddiye almaz. Sonra ne demek 'PAF takımıyla çıkarım, PUF takımıyla çıkarım'...” “İÇKİ MASASI SÖZÜYLE ÇİVİ ÇIKMIŞTIR” - Bu sözlerin ardından 8-0'lık Liverpool yenilgisi geldi... Daha da gelir. Bu iş ciddiyet ister. Ciddiyette asık surat, çatık kaş ile ciddi olunmaz. Güler yüzle de ciddi olunabilir. Beşiktaş'ın ciddi sorunları var. Her şeyden önce yeni bir Başkana yeni bir yönetime ihtiyacı var. Sevecen, bütün camiayı kucaklayacak bir başkana ihtiyacı var. Beşiktaş ile özdeşleşmiş bir yazar kalkıp da, "Beşiktaş içki masasından yönetiliyor" şeklinde yazarsa, anlayın ki, bu işin çivisi çıkmıştır. İhsan Kalkavan benim çok iyi dostumdur. Bu işi çok çok iyi yapacağını biliyorum. Futbol Türkiye'de çok önemli. Siz dünyanın hiç bir stadında, 'Seninle ağlarım, seninle gülerim' diyen başka bir topluluk duydunuz mu?.. İnsan bunu çocuğuna, eşine söyler. Kalkıp da bunu çok affedersiniz, 11 tane baldırı çıplak adama söyler mi?... 'Kanımızı akıtırız', diyenler... Bir de, 'Vur kır parçala, bu maçı kazan' savaş meydanı gibi bizim için çok önemli. Toplumsal ruhumuza işlemiş. Bu nedenle çok dikkatli olmak lazım. Bu tür kulüpleri yönetirken ağzınızdan çıkan sözler çok büyük önem taşır. EĞLENCE EKRANDAN İZLEYİCİYE GEÇER - CNN Türk'teki Futbolmania programınız 3. sezondur devam ediyor. California Üniversitesi'nde İletişim tahsili almışsınız fakat daima sporun içindesiniz... “Spora çok meraklıyım. Kendimi bildim bileli Galatasaraylıyım. Kulüpte yöneticilik yaptım. Galatasaray benim için bir yaşam biçimi. Ömer Çavuşoğlu benim kuzenimdir. atv'de o, İhsan Kalkavan, Faik Çetiner ve ben program yaptık. Sonra bu teklif gelince de 'Hadi yapalım' dedik. Maşallah da çok tuttu.” - Samimi sohbet ortamı, insanları etkiliyor... “Elbette, etkisi vardır. Ben hiçbir arkadaşımla oturup da 'Efendim, neden 4-4-2 oynattı da, 3-5-2 oynatmadı' diye konuşmuyorum ki. Kimse böyle konuşmuyor. Futbol bir eğlence. Siz o eğlenceyi ekrana yansıttığınızda izleyiciye de geçiyor.” - Sizi Gecenin Konukları'ndan hatırlıyorum. “Evet sormayın, bitmek bilmedi. 9 yıl!.. TRT'de 1.5 yıl. 7.5 yıl Star...” - Türkiye'de bir ilkti. “Evet. İlkti ve her ilk gibi başına gelmeyen kalmadı. Çok eleştirildi. İnsanlar böyle şeylere alışık değildi. Ekranda boyut yoktu, kartondan gibi. Adam babasıyla konuşurken dahi 'Beyefendi, siz' diyordu. Ben bunları kaldırdım. İnsanların evindeki rahatlığı ekrana yansıttım. Önce yadırgadılar. - "Bu kadar da değil canım. Biz bunu resmi bir kutu diye biliyoruz" izlenim vardı TV için. “Tabii, düşünün ihtilal yapmış bir adamın, Kenan Evren'in döneminde yapıyorsun bunları. Bugün çok kolay. Ama o zaman zordu.” - Kartal Kaya diye bir senaryonuz olduğunu biliyorum... “Evet, Kanal D'de yayınlandı.” - Kitap çevirileriniz var bol miktarda!.. “50 tane...” - Bu ayrı bir dinlenme şekli midir? “Evet, evet, keyifle yapıyorum. Yaptığım işler içinde en övündüğüm şey, Bilgi Yayınevi'nde Ahmet Tevfik Küflü ile geçirdiğim yıllardır. Her şeyi ondan öğrendim. ABD'den 14 yıl sonra döndüğümde Ahmet Ağabey ile çalışmaya başladım. Beni ayrı bir dünyaya soktu. Düşünebiliyor musun?.. 21 ya da 22 yaşındayım. Sohbet ettiğim adamlara bak: Kemal Tahir, Aziz Nesin... Bunlar Türkçe'yi ciddi kullanan insanlar, ben Türkçe bilmiyorum. Kitap okuyarak, onların sohbetine katılmaya çalışıyorum. Tarihe meraklıydım ama Ahmet Ağabeyin de teşvikiyle amatör bir tarihçi oldum. Biraz Türkçe'yi düzelttikten sonra kitap çevirilerine başladım. Yayınevi çok enteresandı. Neler var? Doğan Avcıoğlu bir tarafta oturur, Ahmet Altan düzeltme yapar. İçeride ise bizim Mehmet Altan düzeltme yapar. Ahmet ve Mehmet, Çetin Altan'ın oğulları. O zaman Çetin Altan geliyor. onunla saatlerce sohbet ediyorum. Yaşar Kemal'in evine gidiyorsun. Yaşar Kemal ile sabaha kadar içiyor, İstiklal'de dolaşıyorsun. Çok keyifliydi. O arada Hasan Hüseyin ile tanıştım ve çok sevdim. Müthiş bir şairdi. Toplum diye bir dergi çıkarıyordu. İlk yazımı orada yazdım. Ortanın solu diye bir şey var. Bülent Ecevit CHP’de Genel Sekreter ve bir kavganın içinde. 20'li yaşlarımın başındayım. Ahmet Ağabey de hasta Galatasaraylıydı. O da Baba Gündüz ile geçirdiği zamanları, Turgayları, futbolcuları anlatırdı. Ben Türk edebiyatını ve Galatasaray'ı Bilgi Yayınevi'nde yaşadım. Kahveye gidiyorsun Hasan İzzettin Dinamo, “Kutsal Barış”ın müsvettelerini yazıyor. Fakir Baykurt, “Amerikan Sargısı”nı getirdi, samanlı kağıtlar üzerine yazılmış ilk yazılarını ben okudum. Biz basmıştık o zaman kitabı. Bilgi Yayınevi bana çok şey öğretti. Hayatta herhangi bir şey yapabilmişsem, Bilgi Yayınevi ve Ahmet Ağabey'e çok şey borçluyum.” “TERBİYESİZLİK YAPTIK SÜPER KUPA’YI ALDIK” Dürüst davranmalıyım... Böylesine dolu dolu isimlerle o genç yaşında ahbaplık edebilme fırsatını yakalamış Aziz Üstel'i 'Kıskanmadım' desem inanın yalan söylemiş olurum... Kendimi bir anda o ortamda hissettiğimde, "Ne kadar kıymetli bir hazinesi var" diye de düşünmeden edemedim. Tamam Saadet!.. Kendine gel... Kelimeler tükenmek üzere, haydi yeni bir soru zamanıdır artık... Kendimi derhal toparlayarak, yeni bir soru daha yöneltiyorum... Galatasaraylı olduğunu her fırsatta dile getiren, spor sevdalısı Aziz Üstel'e artık Galatasaray'ı sorma zamanıdır... Belki o arada bende Aziz Bey'i biraz önce dile getirdiği anılar deryasında kapıldığım edebiyat nehrinden çıkmayı başarabilirim. Ama ne mümkün efendim... Aziz Üstel bu konuda öylesine doluymuş ki!.. Ben, "UEFA Kupası'nı müzesine götürmüş Galatasaray, kupayı markalaştırabildi mi" sorusunu soracakken, daha sorumu tamamlayamadan bir dokun bin ah eşit misali dinliyorum... “Biz götürdük UEFA Kupası'nı müzeye... Ben yöneticiyim o zaman. Faruk Süren, Mehmet Cansun, Celal Gürcan, Osman Hattat, Burak Elmas... Biz her yıl 17 Mayıs'ta toplanır, kutlarız ve hep aynı şeyi söyleriz. Türkiye'de her 10 yılda bir af çıkıyor biliyorsun!.. Herhalde bizi affedecekler UEFA Kupası'nı aldık diye Galatasaraylılar. Biliyorsun, ondan sonra ağustosta kovdu bizi Galatasaray!.. Size mi düştü UEFA Kupası'nı almak diye... Arkasından daha büyük bir terbiyesizlik yaptık!... Real Madrid'i yenerek Süper Kupa'yı aldık. Yapmamız gerekiyordu. Hepsi birden gırtlağımıza çöktüler. Mehmet Cansun ile seçimlere girdik ve kazandık. 2002 yılında bizi hepten kovdular. Özhan Ağabey (Canaydın) geldi. Allah şifasını versin, geçmiş olsun. İnsan olarak çok severim. Hiçbir sorunum yoktur. Ama Galatasaray değil, Türk spor tarihinin gelmiş geçmiş en kötü başkanıdır. Bu da bir gerçektir. Bunu da hiç kimse yadsıyamaz. Dünyanın ilk 10 sıralamasına giren, kısa bir dönem de olsa 1 numaraya kadar yükselen Galatasaray'ı aldı, bugün İsveç sekizincisine yenilen, Tromsö, Helsingborg facialarını yaşayan ne idiğü belirsiz, saçma sapan 75 yaşında bir adamın elinde oyuncak olan, futbolun f'sinden anlamayan, topu görse bomba diye karakola teslim edecek bir Adnan Polat ve Adnan Sezgin ikilisiyle Galatasaray'ı bugüne getirdi.” Sorumu tamamlamaya çalışırken, karşılaştığım sözleri ciddi bir şekilde dinliyorum. Konuğum Aziz Üstel ise ironik tavrını sürdürüyor. “Yani kupayı markalaştırma amacıyla yola çıktık cezasını gördük. Böyle bir terbiyesizliğe kalkıştığımız için de bizi cezalandırdılar. Türkiye'de boyundan büyük işlere soyunma derler.” “SÜREN'İN ARTILARI, GÜNAHINDAN ÇOK” - İcat çıkarma gibi değil mi?.. “Evet... Boyumuzdan büyük işlere kalkıştık, icat çıkardık ve bu oldu. Faruk Süren'in vizyonu Türkiye'de çok az insanda vardır. Herkesin hataları vardır. Faruk Süren'i bir tartıya koyduğunuzda sevapları o kadar ağır basar ki, günahlarını göremezsiniz dahi...” - Spor da bu iç çekişmelerle siyasetle kardeş bir görüntü sergiliyor. “Daha bir demokratik olmakla birlikte, kulüp politikaları çeşitli tekelleşmelerle, ayak oyunlarıyla, özellikle seçimlerde her türlü şeyin yapıldığı Türk siyasetinin sahaya ve koridorlara taşınmış halidir. Galatasaray, bunların hepsinden farklıdır.” - O ayrı kolej havası hissedilir. “Fenerbahçe ve Beşiktaş'a üye olmak kolaydır. Ama Galatasaray'a üye olmak fevkalade zordur. Tüzüğü çeşitli kriterler getirir. Kapalı bir kutudur aslında... Fakat, Faruk Süren, bir 4 yıl daha Galatasaray'ın başında kalabilseydi, takım şimdi bambaşka yerlerde olabilirdi. Biz çok başarılı insanları sevmeyiz.” - Cehennem kazanında Türkler birbirlerini aşağıya çekerler, ayrı bir zebaniye gerek yok denir ya... “Evet, hesap odur işte... Çünkü bizim yıllar yılı ortak paydamız yokluktur, varlık değil. Fakir edebiyatı doğrudur. 'Bir lokma, bir hırka' hala bizim sloganımızdır. 1940'lı yıllardan 1990'lı yıllara kadar Türk toplumunun üç aşağı beş yukarı aynası olmaya soyunmuş Türk sinemasına bakın, Türk filmlerini seyredin. Fukaralık erdemdir. Zenginlik ahlaksızlıkla eşdeğerdir. Toplumu bir şekilde ayrıştırırsanız, bu şekilde sorunlar yaşarsınız.” “POLAT, 13 YIL STATTA MAÇ SEYRETMİŞ Mİ?” - Galatasaray'ı şu an futbolu bilenler yönetiyor diyebilir misiniz? “Galatasaray'ın şu an patronu görünen Adnan Polat, 1993 yılında seçim kaybetmiş. 1993 ile 2006 arasında stada gidip maç seyretmemiş. 2006 yılında seçim kazanmış. o da 100 bin dolar gagara guguruyla. Özhan Canaydın'ın hatası. Seçim kazanmak için abuk subuk kadrolar kurmuş. Kadro işbaşına gelmiş. Eric Gerets'i bulmuş ve sürekli altını oymuş. Gerets iyiydi kötüydü bilmiyorum. Adnan Polat spor dünyasından kimseyi tanımıyor. Tanıdıklarından biri Graeme Souness, diğeri de Kalli. Bir de Reinhard Saftig. Saftig bir faciadır. Galatasaray tarihinde ilktir, yarım sezonda kovulan teknik patron. Bir de Fatih Terim var tabii... Galatasaray'ın en işleyen tarafı neydi? Mondragon, Tomas, Song üçlüsüydü. Onu bozdular...” - Ve dişli kırıldı... “Evet, savunma kurgusu bozdu. Kalli 1993 yılının futbolunu oynatıyor 2007 yılında. Dünya çift ön liberolu düzende oynuyor. Galatasaray'da bunu oynayacak çok adam var. Tobias Linderoth'un yanına Mehmet Topal'ı, Mehmet Güven'i koyun. Souness alkol komasında olduğu için geriye kaldı Feldkamp dede!.. Bir düşünün, Galatasaray'ın 4 ismini sayalım: Arda, Serkan, Sabri ve Barış... Bunlar ile Feldkamp arasında 56 yaş var...” “HAKAN ŞÜKÜR YAŞAM STİLİYLE GENÇLERİ ETKİLİYOR” - İki nesil demektir... Neredeyse 3 nesil eder. Bu adamlarla diyalog kuramaz, karşılıklı bir şey konuşamazsın. Aynı dile konuşamamak. Bu birinci problem. İkincisi, Feldkamp doğduğunda Almanya'da Hitler iktidara geliyor. Feldkamp 13-14 yaşındayken II. Dünya Savaşı son buluyor. O yılları yaşamış bir adamın disiplin anlayışı ve sorunlara bakışı ve yaklaşımı yaşlandıkça çok vahim noktalara ulaşır. Üçüncüsü ise yabancı futbolcu niçin alıyorsunuz? Türkiye'deki futbolcudan daha iyi olduğu için. Marcelo Carrusca ve Ismael Bouzid diye iki tane adamın var. Bouzid'e 350 bin euro, artı maç başına 5 bin euro ödüyorsun. Ayrıca Galatasaray'da ciddi bir Hakan Şükür sorunu var. Hakan, Metin Oktay'dan büyük değil Galatasaray için. Kimsenin de büyük olması mümkün değildir. Hakan’ın takıma hizmet etmiş başarılı bir geçmişi var. Müthiş bir futbolcu. Kendisine hayırlı başarılar demek gerekiyordu bu yıl sonunda. Hatta Gerets'in ilk yılında bile. Çünkü, futbol oynayacak hali yok. Bu sahada da görünüyor. Bunun Hakan'ı sevip sevmemekle ilgisi yok. Ayrıca benim Hakan ile ahbaplığım da vardır. Hakan Şükür Galatasaray'da bir liderdir. Özellikle genç futbolcuların yaşam biçimi olarak onları bir yere sürükleyen bir isimdir Hakan Şükür. ‘Yararlı mıdır, zararlı mıdır?’ diye tartışmasına ben giremem. Çünkü benim ile Hakan Şükür'ün dünya görüşü taban tabana zıttır. Ama Hakan'ın kimi dünya görüşünü bazı sporcular üzerine empoze etmesi ve takım üzerinde sürekli bir egemenlik kurma çabası Galatasaray'da hep sorun yaratır. Yaratmaktadır da bugün. Burada çözülmesi en önemli sorun teknik direktör ve Hakan Şükür sorunudur. Ya Hakan Şükür ile Ocak'ta el sıkışıp ayrılacaksın, ya da Hakan Şükür'e sen antrenman yardımcısı ve futbol danışmanı olarak, ‘Gel bana yardımcı ol’ diyeceksin. Normalde bir teknik direktörün o futbol takımına etkisi yüzde 20'yi geçmez. Futbolcu 20 ila 30 yaş arasındadır, fundementallerini bilirler.” - Bunları bilmeyen Galatasaray gibi bir takıma gelemez zaten…. “Ama görüyorsun geliyor işte Bouzid, muzit... Sonuç itibarıyla teknik direktör taktik verir. Mesela korner, taç, serbest atış takımın ne yapması gerektiği üzerinde çalıştırır. Galatasaray takımı 3'ünü de bilmiyor. Yıllardan bu yana Galatasaray’ın böyle bir golü yok. Bunları çalışmıyorlar. Galatasaray'ın kondisyonu iyi değil. Maçın son 25 dakikasında herkesin dili bir karış dışarıda pabuç gibi kalıyor. Mart ayındaki kongrede herkesin şapkasını önüne koyması, yeni bir başkan ve yeni bir kadro seçilmesi gerekiyor ki, Galatasaray'ı tuş olduğu olduğu Ali Sami Yen çimlerinden ayaklandırsın, tez elden eski günlerine götürsün...” - Siz yönetimde olmayı yeniden düşünüyor musunuz? “Yok hayır. Benim çok işim var...” - Bu ayrı bir nefes istiyor sanırım... “Heyecan, büyük bir heyecan istiyor.” TERİM 31 FUTBOLCU ALDI, HEPSİ DE GİTTİ - Fatih Terim'in İtalya'daki teknik patronluğunun ardından Galatasaray'a dönmesi hata mıydı?.. “Özhan Canaydın 50-60 milyon dolar gibi parayı Fatih Terim'e verdi. Terim, 31 tane futbolcu aldı, 31'i de gitti. Hepsi yanlış kararlar. Yitirilen adamlara bakın Felipe ve Franck Ribery. Bazen çevrenizdekilere inanıyorsunuz. Fatih Terim'in en büyük eksiği çevresinde tartışacak kimsenin olmaması. Aynı şeyleri milli takımda da görüyorsunuz. Ben Futbol Federasyonu Başkanı olsaydım, Fatih Terim ile İsviçre maçı sonrası yollarımı ayırırdım. Fatih'i insan olarak severim. Mert, delikanlı bir adamdır. Zeki Müren'in lafıdır: Kendi reklamına inanmayacaksın... ‘Amma yakışıklı’ derler mesela… İnanmayacaksınız bu palavralara. Osmanlıları özlediğimiz için imparator yapıyoruz...” - İnsanın egosu çok çabuk besleniyor bu durumlardan... “Oturup diyeceksin ki, ‘Benim İtalya seferim hüsrandır, fiyaskodur. Milan’dan kovulmuşum.’” - Avrupa Fatihi olarak hala bağrımıza bastık… “UEFA Kupası'nın aldığı o dört yıllık dönem içinde müthiş bir ekip var. Üçlü sac ayağı devreye girdi. Hagi, Popescu, Taffarel gibi bir üçlü geldi mi Türkiye'ye?.. O kadroyu düşündüğünüzde 100 milyon dolar koyarsınız bugün öyle kadro kuramazsınız. Türk Futbol tarihinde öyle bir kadro kurulmadı.” “HAGİ ÜLKEYE GELMİŞ EN İYİ YABANCIDIR” - Türkiye'ye gelmiş en iyi yabancı kimdir size göre? “Uzak ara kesinlikle Hagi'dir. Ondan sonra da Roberto Carlos'tur. Hagi futbolu bıraktığında FIFA tüm zamanların en büyük 10 futbolcusu arasında onu da gösterdi.” -Milli Takım’daki devşirme oyunculara ne diyorsunuz? “Türkiye'de Türk sporcusu yok ki. Ben destekliyorum. Çünkü Türkiye'de futbolcu yok. Aurelio gibi orta saha oyuncusu yok. Kayseri'ye gidiyorum, 'Mehmet Topuz'u satıyor musun?' diyorum. 'Satıyorum ama 10 milyon euro’. Başka da yok, arasan da bulamıyorsun. ‘Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi' denir hesabı oluyor.” TERİM’İ TERİM YAPAN DA HAGİ’DİR -Carlos ve Lincoln'ün transferini nasıl değerlendiriyorsunuz? “Carlos'un transferi çok daha önemli ve çok daha büyük bir transfer.” -Hagi ile Roberto Carlos'un kıyaslanması yanlış mı? “Fevkalade yanlıştır. Hagi size tek başına maç kazandırır. Ama Carlos ile tek başına maç kazanamazsınız.” -Maestro? “Maestro, usta. O Emreleri yetiştiren Hagi'dir. Hakan Şükür'ü yıllarca gol kralı yapan yine Hagi'dir. Fatih Terim'i Fatih Terim yapan da Hagi'dir.” Röportaj: Saadet ÖZCAN Konu bjk_bjk tarafından (04-01-2008 Saat 11:43 ) değiştirilmiştir.. | ||
|
04-01-2008, 11:42 | #2 | ||
Üyelik tarihi: Dec 2007 Yaş: 34
Mesajlar: 1.703
Tecrübe Puanı: 18 | allahım yarabbim sen bize sabır veeeer..haysiyetsiz herif ne konuştugunu bilmiyor :@ o laflarını yedirmek lazım buna..ama başımızda böle bi yönetim varken allah hepimize sabır versinnn
__________________ ŞAMPİYONLUK BİZİM KUPA BİZİM !!! Kapak sizin,Şişe sizin !!! | ||
04-01-2008, 11:43 | #3 | ||
Üyelik tarihi: Dec 2007 Yaş: 34
Mesajlar: 1.703
Tecrübe Puanı: 18 | allahın eziği cinconluuu ezikkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk..!
__________________ ŞAMPİYONLUK BİZİM KUPA BİZİM !!! Kapak sizin,Şişe sizin !!! | ||
04-01-2008, 12:02 | #6 | ||
Üyelik tarihi: Dec 2007 Yaş: 34
Mesajlar: 1.703
Tecrübe Puanı: 18 | medya ezik ve cincon o yüzden hep böle oluyor herşeyimizi kötülüyorlar ama bilmiyorlar bjk taraftarı onlara kanıp takımına küsemez biz yensekte yenilsekte hep destek tam destek biz üstümüze düşeni yapıyorz yönetim de biraz akıllı olsn şu eziklere gününü gösterelim bir kere şampiyon olsak peşi gelcek bizim takım genç,bu çocukların güvene ihtiyacı var bu sene şamp. olursak ben eminim 2 sene bırakmayız biz bu yarışı..hadi karakartallarrrrrrrrrrrrrr..!EN BÜYÜK BEŞİKTAŞ JK..!!!
__________________ ŞAMPİYONLUK BİZİM KUPA BİZİM !!! Kapak sizin,Şişe sizin !!! | ||
04-01-2008, 12:07 | #7 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2006 Yaş: 41
Mesajlar: 6.331
Tecrübe Puanı: 24 | ******** onun bunun evladı konuşmuş. devlet bizi tutuyoduda fener bizim elimizden şampiyonluğu nasıl aldı.ergun gürsoyun elinde çantası ile gezmesi tv lere malzeme oldu sağır sultan duydu. ya gs nin raitingi olduğu bariz belli 5-6 bin ortalamaya oynuyor. herhalde hepsi yayıncı kuruluştan izliyolar. bizim önümüz kesilmeseydi 4 sene üstüste şampiyonluğu yıllar evvelinden yaşıcaktık 100. yıldan sonra önümüze set çekmeselerdi şimdi türkiyede arada bir kim şamipiyon olcaktı görürdük. SİZ ÖNCE KAÇ BİN KİŞİYE OYNADIĞINIZA BAKIN
__________________ SADECE "BEŞİKTAŞ" TEK NAMAĞLUP ŞAMPİYON | ||
04-01-2008, 12:08 | #8 | |||
Üyelik tarihi: Aug 2007 Yaş: 41
Mesajlar: 4.674
Tecrübe Puanı: 21 | Alıntı:
| |||
04-01-2008, 12:20 | #9 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | bunak
__________________ Besiktas JK . | ||
04-01-2008, 13:26 | #10 | ||
Dişi Kartal Üyelik tarihi: May 2007 Yaş: 38
Mesajlar: 3.161
Tecrübe Puanı: 20 | Bu adam harbiden bunamış. Laubali, seviyesiz, ne dediğini bilmeyen bir zamanlar stand up yaptı diye kendini hala komik zanneden insan sıfatından mahrum yaratık.. Sana onca yıl TRT de görev yaptıran insanlardada mutlaka bir problem vardır zaten...Aslında kaale almaya bile değmez böyle yaratıklar...Beşiktaş ona dokucanak birşey yapmış belliki!!!
__________________ geçti istemem gelmeni yokluğunda buldum seni bırak vehmimde gölgeni gelme artık neye yarar... | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |