|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
12-10-2008, 10:21 | #1 | ||
Sewiyorum Deli Gibi Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 1.376
Tecrübe Puanı: 17 |
İflasa Çeyrek Kala Türk Futbolu ve Kulüplerimiz Ekonomi uzmanı ve gazeteci Çetin Ünsalan, Dünya ekonomisini etkisi altına alan global krizin Türk futbolunu ve kulüplerimizi nasıl etkileyeceğini araştırdı, Medyaspor için kaleme aldı: İFLASA ÇEYREK KALA TÜRK FUTBOLU 2008-2009 sezonu açıldığından beri Türk kulüplerinde sular durulmuyor. Başta üç büyükler olmak üzere, sonuçlara paralel alınan kararlar, gönderilen teknik direktörler, gönderilmeye aday olanlar, kapalı kapılar ardında sürdürülen pazarlıklar gündemde. Her kulüp taraftarı aynı soruyu soruyor: Ne olacak bizim takımın hâli? Peki, ortada bahsi geçen hâl nedir? Kabul ediyorum, futbol bir netice oyunudur, ama aynı zamanda da önemli bir endüstridir. Alınan skorlar konuşuluyor, ama bu endüstrinin ekonomik altyapısının sağlıklı olup, olmadığına bakılmıyor. Oysa Türk futbolu büyük bir "iflas" gerçeğiyle karşı karşıya. Şu an sanal bilançolarla mutluluk yaşayanlar, rüzgârı hissedilen tufanı yaşadığında ne yapacaklar? ABD'den başlayıp tüm dünyayı saran finans krizi, gelecekteki gelirlerini ipotek altına alan, gelirinden çok harcama yapan, muhtemel gelirleriyle bilanço düzelten, mali kongreler öncesinde dernekteki parayı şirkete, sonrasında şirketteki parayı derneğe aktararak durumu kurtaran futbol kulüpleri açısından ciddi bir risk taşımaktadır. Türk futbol kulüplerinin mali yeterliliği onay alabilecek nitelikte mi? Yanıtını Temmuz 2008'de basına da yansıyan bir açıklamayla hatırlayalım: "UEFA Disiplin Komitesi Başkanı Thomas Part imzasıyla, Türkiye Futbol Federasyonu'na gelen yazıda, Türkiye Futbol Federasyonu'nun, 2007-2008 sezonunda Avrupa kupalarında mücadele eden Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'a bir lisansör olarak kulüp lisansı vermemesi gerektiği, bu nedenle görevini ihlâl ederek UEFA kupalarını riske sokabilecek muhtemel bir durumu meydana getirdiği vurgulandı. UEFA, bu durumdaki üç kulübe lisans vererek kupalara katılmasını onayladığından dolayı da lisansör Türkiye Futbol Federasyonu'nu 200 bin İsviçre Frangı cezaya çarptırdı." Mali yeterlilik konusunda kriter yayınlayan UEFA, aslında bir anlamda Türkiye'ye gerekli uyarıyı yapmıştı. Ama bizdeki sorunu halının altına süpürme anlayışı ve kulüplerin vurdumduymazlığı bu sorunu da halletmenin yolunu açıvermişti. Peki, şimdi karşımızdaki tablo nedir? Dünyada borsaları çökerten, bankaları batıran finansal krizin önlenemediği aşikâr... Öyleyse önümüzdeki süreçte bu sıkıntının özel sektöre de yansıması kaçınılmaz. Gelirleri büyük ölçüde sponsorlara dayanan futbol endüstrisi ise bu nedenle büyük bir risk altında. Şimdi birileri çıkıp, "İmzalanmış anlaşmalar var!" diyecek. Benden size tavsiye, o sponsorluk anlaşmalarına güvenmeyin. Daha bir kaç gün önce Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdemir, bazı yabancı bankaların verdikleri kredileri vadesinden önce çağırdığı hususunda şikâyette bulundu. Verdiği krediyi geri çağıran bir anlayış, sizce sponsorluk anlaşmasını iptal etmez mi? Üstelik finanstan reel sektöre kadar, ekonomi bu denli yabancılaşmışken... Öyleyse sorunu tartışmaya gerek yok. Şimdi çözümü konuşma zamanı. Çözüm için önce birilerinin çıkıp "Kral çıplak" demesi gerekiyor. İlk iş, federasyonun kulüpleri toplayıp, bir durum analizi yapmasıdır. Hiç topu taca atmadan, "Türk futbolu gizli iflas içindedir" kararı çıkmalıdır. Çünkü tablo bu kadar açık! İflas ettiği halde, hiç bir şey yokmuş gibi milyonlarca doları sokağa atan yapıya "Dur" denilmelidir. Dünyada böylesine büyük bir kriz yaşanırken ve Türk futbolu tehdit altındayken, Ertuğrul Sağlam'ın istifasını yorumlayan Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu neden bu konuda konuşmuyor? Hoş, ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durumu "Bize bir şey olmaz" diyerek yorumlayan bir iktidarın bakanının, farklı tutum ortaya koyması da sürpriz olurdu. Türk futbolu genelinde, kulüpler de özelinde kısa, orta ve uzun dönemli acil eylem planları hazırlamalıdır. Premier League'deki takımların dahi geleceği tartışılırken, Türk futbol kulüplerinin günlük çatışmalarla uğraşması, en hafifinden basiretsizlik olarak nitelendirilebilir. Peki, ne yapılabilir? İşte bir kaç öneri: *Ocak ayı yaklaşırken, ortada yine bomba transfer iddiaları dolaşıyor. Kulüpler özellikle yabancı transferlerinde kesenin ağzını sıkmalı, gerekirse sportif sonuç ne olursa olsun, transfer yapmaktan vazgeçmelidir. *Büyük bir kriz yaşanmadan, forma ve benzeri satışlarda sürümden kazanacak metodlar geliştirmeli, fiyatlar aşağıya çekilerek satış oranları artırılmalıdır. *Önümüz kış... Başarısız sonuçların da etkisiyle tribünlerin doluluk oranı azalmaya başladı. Havaların soğumasıyla birlikte bu oran daha da düşecektir. Kulüpler sezon içi kampanyalar düzenleyerek, boş kalan yerlerini kombine haline getirerek satışa sunmalıdır. *Federasyon yayın gelirlerini garanti altına almak için, yayıncı kuruluşla konuşarak teminat almalıdır. Lig maçlarının Ortadoğu ve Orta Asya ülkelerinde pazarlanması için acil çalışmalar başlatılmalıdır. İlk ihaleden itibaren de maçlar deplasman ve iç saha olarak ayrılmalı, gelirler artırılırken, yumurtaların aynı sepete konulması engellenmeli, yayın kuruluşlarına da daha ödenebilir rakamlarla gidilmelidir. *Kulüpler, olağanüstü mali kongreler yapıp, durum tespitinden sonra yol haritası belirlemeli ve mali tabloyu gerçek haliyle konuşmalıdır. Mali tablonun toparlanabilmesi için, maliyeti yüksek futbolculardan bazılarının yurtdışına transferi gerekiyorsa, bu transferler kulübe kazanç getirecek biçimde gerçekleştirilmelidir. *Gelecek transfer dönemi için şimdiden çalışmalara başlayıp, maliyeti az ama nitelikli futbolcu seçimlerine geçilmeli, bu konuda da simsarların eline düşmeden, gerçekçi analizlerle tercihlerin yapılmasına dikkat edilmelidir. *Elbette geleceğe yönelik olarak da altyapından futbolcu yetiştirme işini ciddiye almak kaçınılmaz bir sonuç olacaktır. Bizler makro ekonomiyi değerlendirirken, üretim olmadan, sıcak parayla ekonominin çevrilemeyeceğine dem vuruyoruz. Futbolda da farklı bir tablo yok. Borç parayla, muhtemel gelirle futbolcu ithal ediliyor. Türkiye mutlaka yerli futbolcusunu yetiştiren kulüplerden oluşmalı ve yabancı futbolcu transferine milli olma ve benzeri kriterler getirilmelidir. *Futbol kulüpleri, sponsorlarla masaya tekrar oturmalı, durum değerlendirmesi yapmalıdır. Olası iptallerle karşılaşmaktansa, şimdiden uzlaşı noktaları aranmalı ve gelirin tümden kaybı engellenmelidir. *Federasyon ise bu tür planlar yapması konusunda profesyonel ve amatör liglerdeki kulüplerini baskı altına alınmalıdır. Ama burası Türkiye! Dünya krizi konuşurken, biz teknik direktörler fiyaskosunu sakız edip, çiğniyoruz. Bu işin çatı kuruluşu neden bunları dile getirmiyor? Neden gizli iflasların, açık iflaslara dönmesini bekliyor? Yoksa borçlu yapı, Türk futbolunu daha iyi kontrol edilebilir mi kılıyor? Özünde kulüpler, genelinde federasyon, en genelinde ise iktidar hâlâ alacağı üç beş oyun peşinde koşuyor. Kendilerini kurtarıcı melek zannedenlerin, artık bu ülkede futbolu siyasallaştırmayı bırakıp, endüstrileştirmesi gerekmiyor mu? Ama kime anlatıyorsunuz? Onlar yine bildiklerini okuyacaklar. Fakat futbolun gerçek sahipleri silkelenmeli ve gereğini yapmalıdır. Aksi takdirde futbol bu ülkede, mazide kalan bir sevgili olacaktır. Güzel bir Kızılderili sözü var. Olayı onunla özetleyelim: "Yapmamız gereken, her şeyi eski sadeliğine döndürmektir. Böylece bozulan düzenimiz yeniden kurulacaktır."
__________________ Anti-Demirören | ||
|
13-10-2008, 10:46 | #2 | ||
Üyelik tarihi: Nov 2007
Mesajlar: 393
Tecrübe Puanı: 17 | [quote='DelG[a]d0_10;836766']İflasa Çeyrek Kala Türk Futbolu ve Kulüplerimiz Türk futbolu büyük bir "iflas" gerçeğiyle karşı karşıya. ABD'den başlayıp tüm dünyayı saran finans krizi, gelecekteki gelirlerini ipotek altına alan, gelirinden çok harcama yapan, muhtemel gelirleriyle bilanço düzelten, mali kongreler öncesinde dernekteki parayı şirkete, sonrasında şirketteki parayı derneğe aktararak durumu kurtaran futbol kulüpleri açısından ciddi bir risk taşımaktadır. "UEFA Disiplin Komitesi Başkanı Thomas Part imzasıyla, Türkiye Futbol Federasyonu'na gelen yazıda, Türkiye Futbol Federasyonu'nun, 2007-2008 sezonunda Avrupa kupalarında mücadele eden Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'a bir lisansör olarak kulüp lisansı vermemesi gerektiği, bu nedenle görevini ihlâl ederek UEFA kupalarını riske sokabilecek muhtemel bir durumu meydana getirdiği vurgulandı. UEFA, bu durumdaki üç kulübe lisans vererek kupalara katılmasını onayladığından dolayı da lisansör Türkiye Futbol Federasyonu'nu 200 bin İsviçre Frangı cezaya çarptırdı." Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdemir, bazı yabancı bankaların verdikleri kredileri vadesinden önce çağırdığı hususunda şikâyette bulundu. Öyleyse sorunu tartışmaya gerek yok. Şimdi çözümü konuşma zamanı. Çözüm için önce birilerinin çıkıp "Kral çıplak" demesi gerekiyor. İlk iş, federasyonun kulüpleri toplayıp, bir durum analizi yapmasıdır. Hiç topu taca atmadan, "Türk futbolu gizli iflas içindedir" kararı çıkmalıdır. Çünkü tablo bu kadar açık! İflas ettiği halde, hiç bir şey yokmuş gibi milyonlarca doları sokağa atan yapıya "Dur" denilmelidir. HEM DE HİÇ ZAMAN GEÇİRMEDEN...
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. Konu can buyukkarakartal tarafından (13-10-2008 Saat 10:47 ) değiştirilmiştir.. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |