|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
01-03-2009, 16:52 | #1 | ||
SeNi SeVmEyEn ÖlSüN Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 3.289
Tecrübe Puanı: 35 |
Devre arasında kadromuza kattığımız Fabian Ernst geldiği günden bu yana en geniş kapsamlı röportajını Beşiktaş Dergisi'ne verdi. Alman Futbolcumuz ilginç açıklamalar yaptı. Top Geçer Adam Geçmez... Almanya’da başarılı bir kariyere sahip olan Fabian Ernst, “Rakibi kesemediğin zaman ne hissediyorsun?” şeklindeki sorumuza gülerek “Bu pek olan bir şey değil” yanıtını verdi. Ne yalan söyleyelim Fabian’ın rakiplerimize gönderdiği bu mesaj bizi oldukça heyecanlandırdı. İlk defa Almanya dışında bir ülkede ve özellikle Beşiktaş’ta forma giydiği için oldukça heyecanlı olan Fabian Ernst’in bir diğer heyecanı da kısa bir süre önce ikiz bebeklerinin hayata gelmiş olması... Bir yandan yeni bir ülkeye ve yeni bir takıma adapte olmaya çalışan, bir yandan da ailesinin bir an önce yanına gelebilmesi için hazırlıklar yapan Fabian’ın programı oldukça yoğundu. Ancak bizi kırmadı ve vakit ayırarak sorduğumuz tüm soruları içtenlikle yanıtladı. Savaşçı kimliği ve akıllı oyunuyla Bundesliga’dan tanıdığımız tecrübeli futbolcu, Türkiye’deki bu ilk ayrıntılı röportajında hem rakiplerimize hem de tribünlerimize çok önemli mesajlar verdi. Kariyerin boyunca Almanya’da futbol oynadın. Bugüne kadar başka bir ülkeyi tercih etmemenin sebebi neydi? Almanya’daki kariyerimi adım adım ilerlettim. Werder Bremen gibi önemli bir takımda oynarken kupayı aldım. Ardından Schalke 04’te oynadım. Almanya’da büyük kulüp forması giydikten sonra sıra yabancı bir ülke ve oranın büyük bir kulübündeydi. Tercihim de Türkiye ve Beşiktaş oldu. Neden Türkiye?.. Küçüklüğümden beri etrafımda hep Türk arkadaşları vardı. Bu nedenle Türkiye’ye çok uzak değildim. Kültürü de biliyorum. Bu nedenle yabancılık çekmeyeceğimi düşünüyordum. Arkadaşlarımın da desteği ve tavsiyesi ile Türkiye’de karar kıldım. Türk kültüründe sana yakın ve sempatik gelen neler var? Genel olarak Türk insanı bence çok iyi. Arkadaşlarımla hep iyi ilişkilerim oldu. Zaten burada kolayca kabullenilip, sevilmekle yanılmadığımı anladım. Havalimanında Beşiktaş taraftarları tarafından karşılandın, o günkü duygularını öğrenebilir miyim? Gerçekten çok etkileyiciydi. Taraftarın Beşiktaş’ı ne kadar çok sevdiğini de bu şekilde görmüş oldum. Almanya’dan farklı bir atmosferdi. Gösterilen ilgi karşısında etkilendim ve çok mutlu oldum. Hem taktik anlayışına hem de futbolcunun özelliklerine göre saha içinde ön liberonun görevleri de değişkenlik gösterir. Sen bölgeni ve kendi özelliklerini nasıl tanımlarsın? Orta sahanın biraz daha defansif yönü ağırlıklı bir pozisyondayım. Bulunduğum bölgeyi esasında çok seviyorum. Çünkü bütün oyunu görebiliyorum, her şey önümde gerçekleşiyor. Bunu organize etmek hoşuma gidiyor. Topu sevdiğim için al-verler çok oluyor. Sanıyorum benle takım daha dengede oynuyor. Oldukça da riskli bir bölge... Sen riski sever misin? Sorumluluk almayı seviyorum, diyelim. Çok sert futbolcu olduğunu söyleyen epey yorum okudum. Tabii ki kendinizi korumanız lazım. Futbolun gerektirdiği kadar sert oynuyorum. Sert oynamana rağmen çok fazla kart görmemişsin. Bugüne kadar bir sezonda 6-7 tane sarı kart gördüm. Bunun Almanya’da ortalama bir rakam olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’deki hakemler konusunda bilgin var mı? (Gülüyor) Esasında duyduğum çok şey var ama benim için en güzeli, ne ben onları anlayacağım ne de onlar beni anlayacak... Modern futbolda artık “ofansif futbolcu”, “defansif futbolcu” gibi keskin ayrımlar kalmadı. Sen iki yönünün de güçlü olduğunu söyleyebilir misin? Evet, ben de esasında futbolu defans-ofans diye ayırmam. Çünkü takımca defans ya da ofans yaparız. Ancak oynadığım bölge itibariyle gol yemeyi hiç sevmem. Bu nedenle takımın gol yememesi biraz daha önemli benim için. Rakibi kesemediğin ve yanından geçip gittiği zaman ne hissediyorsun? (Gülüyor) Bu pek olan bir şey değil... Zaten zeki olursanız, çok fazla adam geçirmezsiniz. Ben de tam zeka ile ilgili bir soru soracaktım. Rakibin atağında topu kestikten sonra aynı hızla topu oyuna sokmak için de zeki olmak ve çok hızlı düşünmek gerekiyor. Tabii ki... Almanya’da yüzlerce maç oynadım. Şampiyonlar Ligi maçlarına çıktım. Milli Takım forması giydim. Bu nedenle yeteri kadar tecrübeli olduğumu düşünüyorum. “Gol yememek daha önemli” dedin ama kariyerindeki gol sayısı iki basamaklı rakamlarda. Bu goller, genelde duran toplardan mı, uzaktan şutlardan mı? Genelde 20-25 metre uzaklıktan çektiğim şutlarda daha çok gol kaydettim. Rakiplerimiz bize karşı genelde kapalı bir futbolu tercih ettiği için umarım uzaktan şutlarını ve gollerini izleme şansı buluruz. Evet, ben de bunu ümit ediyorum. Çift ön liberolu mu, tek ön liberolu mu sistemde daha rahat oynuyorsun? Beşiktaş’ta daha yeniyim. Tam anlamıyla benim karar vereceğim durum değil. Ne söylenirse onu yaparım. Çiftli ya da tekli sistem fark etmez. Ama şöyle söyleyebilirim; çift ön libero oynadığınız zaman ileriye çıkma fırsatını daha çok buluyorsunuz. Hem ben hem de diğer arkadaşım... Aynı zamanda defansı da çift ön liberoyla daha kolay kontrol edebiliyorsunuz. Almanya Milli Takımı’na gitmemek senin kararın mı? 2006 Dünya Kupası’ndan sonra takımın başına yeni bir hoca geldi. Sanırım onunla tam iletişim kuramadık. Sanırım bu iletişim kopukluğundan dolayı milli takımda görev almıyorum. Muhtemelen aynı hoca olduğu sürece milli takımda tekrar oynamayacağım. Ama başkası gelirse bilemiyorum, değerlendiririm. Almanlar’dan söz edilirken ilk akla gelen kelime genelde “disiplin” olur. Sen de disipline çok önem verir misin? Evet, genelde her yerde böyle düşünülür. Bunun yanında Almanya’da önem verilen başka şeyler de vardır. Saatinde bir yerde olmak, doğrulardan şaşmamak gibi... Ben de bunlara dikkat ederim. Soyadın “Ernst” ciddi anlamına geliyormuş galiba... Disiplinli olduğun kadar ciddi misindir? (Gülüyor) Evet, bazen çok ciddi olabiliyorum. Beşiktaş’ın efsane kaptanlarından spor yazarı Vedat Okyar senin için “çamaşır makinesi gibi” diye yazmış. Bu benzetmeyle ilgili ne düşünüyorsun? Vedat Okyar, benim için doğru bir teşhiste bulunmuş. Zaten en büyük amacım, sahanın her yerine yetişip, arkadaşlarıma ve takıma faydalı olmak... Takımla birlikte sadece bir gün idman yapma fırsatı buldun ve Antalyaspor ile oynayacağımız kupa maçında ilk 11’de sahaya çıktın. Senin için zor oldu mu? Hocayla konuşmuştuk. Kupa maçıydı ve ilk maçı da kazandığımız için bu maç riskli ve zor bir maç olmayabilirdi. Bu nedenle, gelir gelmez ilk 11’de oynadım ve bu da takıma daha çabuk adapte olmamı sağladı. Taraftarlar “Ich liebe dich Fabe” (Seni seviyorum Fabe) diye tezahürat yaparak, seni tribünlere çağırdı. O anda ne hissettin? Oyuncuların tek tek tribünlere çağırılması Almanya’da pek olan bir şey değil. Gerçi Türk takımlarına karşı oynadığımız maçlar öncesinde bunu görmüştüm. Bana o zaman ilginç gelmişti. Şimdi bunu ben de yaşıyorum. Özellikle ısınmayı kesip taraftarları selamlamak beni heyecanlandırdı ve çok hoşuma gitti. Konyaspor maçında da 75 dakika forma giydin. Bu maçta yüzde 17’lik oranla Beşiktaş’ın en fazla topla oynayan ismi oldun. Topla çok oynamışım (gülüyor) ama maalesef galip gelemedik o gün. Bu tip maçları Almanya’da da yaşadım. Maalesef bazen kötü oynuyorsunuz ve maçı kazanamıyorsunuz. Futbolda bu var. Tecrübe ettiğin kadarıyla Türkiye Futbol Ligi hakkında neler söylemek istersin? Tam anlamıyla yorum yapabilmek için çok zaman geçirmedim ama tabii ki gördüğüm kadarıyla genelde kazanmayı amaçlayan bir futbol mantalitesi var. Evet, ofansif oyuna daha çok önem veriliyor. Ben de biraz daha ofansif düşünüldüğünü fark ediyorum. Ama daha önce de söylediğim gibi takım olarak hareket etmek önemli. Eğer ofansif anlamda da, defansif anlamda da birlikte hareket edersek başarılı olacağımıza inanıyorum. Futbol kariyerinle ilgili kişisel hedeflerin neler? Özetle ben buraya tatil yapmaya gelmedim. En büyük hedefim sezon sonunda Beşiktaş’la şampiyonluk yaşamak. Fabian Ernst, özel hayatında nasıl bir insandır? Evliyim, kısa bir süre önce ikiz erkeklerimiz doğdu. Ailemden ve yeni doğan çocuklarımdan uzağım. Bu beni biraz üzüyor ama bir yandan da ailemin buraya gelmesi için hazırlıklar yapıyorum. Güzel bir ev buldum. Onların gelmesiyle her şey daha güzel olacak. 2009 yılı, birçok konuda senin yeni başlangıçlar yapmana sebep olmuş. Evet... Hepsi için de doğru bir zamanlama olduğunu düşünüyorum. 29 yaşındayım ve benim için iyi bir hamle oldu. Eminim çocukların gelince tüm boş vaktini onlarla geçireceksin ama bugüne kadar futboldan arta kalan zamanlarında neler yapardın? Esasında futbol nedeniyle başka şeylere çok fazla vakit ayıramıyorsunuz. Ama müzik dinlemeyi severim ve mümkün olduğu kadar arkadaşlarımı görmeye çalışırım. Teşekkür eder, başarılar dilerim. | ||
|
01-03-2009, 17:08 | #3 | ||
narqiLe prensesi Üyelik tarihi: Oct 2008
Mesajlar: 2.359
Tecrübe Puanı: 23 | $üpHesiz son dönemLeRin noKta tRansFerLerndeN ßiri..taKıMı sıRTLıo reSmen.. sewioRez seNi..
__________________ |YasinEzgiToygar..| *24.1o.2oo9 | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |