|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
|
Gündem Dışı Genel internet Geyik vs muhabbetleri. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
06-05-2008, 20:21 | #1 | ||
Banned Üyelik tarihi: Mar 2008 Yaş: 39
Mesajlar: 1.455
Tecrübe Puanı: 0 |
Sizce Türkiye tam bağımsız bir ülke'mi? 68 kuşağı gençleri,değil dediler,öldüler. Günümüze gelindiğinde neler değişti? Ogün İnönü Demirel'i ziyaret eder.Bu çocuların hiçbir suçu yok.Bir silah bile çekmemişlerdir der. Demirel'in cevabı:Biliyorum;hiç suçları yok.Ama 3 bizden gitti.3 de sizden gidecektir.Yorum sizin. Denizin Son Mektubu Tutsam Şu Karanlığı tutsamda yırtsam Deniz gezmiş Baba; Mektup elinize geçmiş oldugu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum.Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceginizi biliyorum. Fakat bu dururmu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar dogar,büyür,yaşar ölürler,önemli olan çok yaşamak degil,yaşadıgı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum.Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir.benim de düşmeyecegimden şüphen olmasın,oglun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış degildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunda da bu oldugunu biliyordu.Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacagını tahmin ediyorum.Sadece senin degil, Türkiye'de yaşayan kürt ve türk halklarınında anlayacagına inanıyorum.Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim.Ayrıca savcoya da bildirecegim.Ankara'da 1969' ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum.onun için cenazemi Istanbul'a götürmeye kalkışma, annemi teselli etmek sana düşüyor,kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum.Kendisine özellikle tembih et.onun bilim adamı olmasını istiyorum,bilimle ugraşsın ve unutmasın ki bilimle ugraşmak da bir yerde insanlıga hizmettir,son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlıkduymadıgımı belirtir seni, annemi,abimi,kardeşimi devrimciligimin olanca ateşi ile kucaklarım. Oglun Deniz Gezmiş Yusuf aslanın son mektubu Yusuf Aslan Bütün Akrabalara, Bu mektubumu okudugunuz zaman artık aranızda olmayacagım.Mektubumu Senatonun idamlarımızı tastik ettigini ögrendigim anda yazıyorum.Şundan emin olmalısınız ki, bugüne kadar davama olan inancım sarsılmamıştır.Sehpaya gidene kadar da en ufak bir sarsılma olmayacaktır. Ben halkımın kurtuluşu , Türkiye'nin tam bagımsızlıgı için savastım.Sizler beni tanıyorsunuz.Bir yıldan beri bu bir avuç sömürücüler,vatan satıcıları,işbirlikçiler ellindeki bütün imkanlarla bizi dışardan yardım gören, beyinleri yıkanmış,vatan haini,dışardan emir alan,bölücü ,diye tanıtmaya ve halkımızdan bizi koparmaya çalıştılar.Bu bir avuç azınlıga göre vatanseverlik : vatan satmak, yabancılarla işbirligi yapmak, NATO'yu ve Amerika'yı savunmak ,6. filoyu agırlamak, milyonlarca köylünün geçimi olan haşhaş ekimini elinden almak,işçinin grev hakkını engellemek,Amerika'ya ve emperyalizme hizmet etmektir. Biz bunlara karşı çıktık.bunun için biz vatan haini, onlar yurtsever oldular. Bizi bu mücadeleden dolayı, güya adil mahkemelerinde yargılayan ve yine adil kurumları eli ile asacak olanlar bilmelidirlerki . biz halkımızın kurtuluşu ve Türkiye'nin bagımsızlık mücadelesi ugruna şerefimizle bir defa ölecegiz.Bizi asanlar ********likleri ile hergün ölecekler.. Son sözüm;yaşasın isçiler,köylüler ! Yasaşın devrimciler ! Yasaşın halkımın kurtuluşu ve bagımsızlıgı için savaşanlar ! Yaşasın tam demokratik Türkiyenin kurulmasından yana olanlar ! Kahrosun emperyalizim! kahrosun faşist koalisyon. T. Yusuf Aslan Hüseyin inanın son isteği Hüseyin Inan Babama , Anneme , Kardeşlerime ve Akrabalarıma, Söyleyecek fazla söz bulamıyorum. Bir insanin sonunda karsilasacagi tabii sonuç bildiginiz sebeplerden dolayı erken karşıma çıktı. Üzüntü ve acılarınızı tahmin ediyorum. ilerde dururmu çok daha iyi anlyacagınız inancındayım. Metin olunuz. Üzüntü ve acıarınızı unutmaya çalşınız. Bütün varlıgımla hepinize kucak dolusu selamlar, sevgiler !... Yazılacak çok şey var, fakat hem mümkün degil, hem de sırası degil... Candan selamlar Hüseyin Inan Son istekleri Her son Bir başlangıçtır. Deniz gezmiş , Hüseyin inan , ve yusuf aslan onlar kimileri için terorist kimileri için dinsiz imansız olarak tanıtıldılar K A H R O L S U N özgür düşünceye karşı çıkanlar Onların son istekleri vardı oda darağacına giderken son bir kez olsun birbirlerini görmek ve ölüncede beraber aynı mezarlıkta yatmaktır ama ne yazıkki evet düşündüğünüz gibi özgür düşünce karşıtı politikalar Bunada mani oldu Yani bu dünyada hep onlara karşı çıkanlar son yolculuklarındada onları yanlız bırakmamıştı.. L a N e t Lanet L a n e t o l s u n.!!!! Kahrolsun özgür düşünmeyenLer özgür düşünceye diken ekenler.!!! | ||
|
06-05-2008, 20:24 | #2 | ||
Banned Üyelik tarihi: Nov 2007
Mesajlar: 9.862
Tecrübe Puanı: 0 | DENİZ'in son sözleri Toplumumuzun bir ferdi ve bir vatandaş olarak düşünmek zorundayız... Başlarımızı ellerimiz arasına alarak ciddi ciddi düşünelim ve kendimize şu soruyu soralım... “Türkiye neden kalkınamıyor?” Bu sorunun cevabı, elli yıllık tarihimizin acı gerçeğidir. Türkiye’nin kalkınamamasına ve geri kalmasına sebep kimlerdir? Yarım asır önce Bağımsızlık Savaşı verdik ve emperyalist ülkeleri dize getirerek bağımsız bir ülke olduk. 1923 yılından sonra Türkiye’yi sömüren, sermayesini dışarıya aktaran bir devlet yoktu. 1923-1939 yılları arasında hiç bir yabancı devlete imtiyaz verilmedi ve üstelik Osmanlı devletinden kalma borçlar ve yabancı şirketlerin imtiyazları kaldırıldı. Tam başarılı olmamasına rağmen, hiç bir yabancı ülkeye imtiyaz verilmeden, tamamen iç kaynak ve imkânlarla yurdun kalkınması için çaba sarf edildi. Fakat 1939 yılından sonra Türkiye, tekrar emperyalist ülkelere avuç açmaya ve 1945’de ise kapılarını açmaya başladı. Ve nihayet 1945 yılından beri Türkiye Amerikan Dolarlarının cirit attığı bir pazar durumuna geldi. Şimdiye kadar olan savunmamızda Amerika’ya verilen imtiyazları, imzalanan ekonomik, askerî, siyasî ve kültürel antlaşmaları inceledik. Gördüğümüz gerçek şudur: Bu imtiyaz ve antlaşmaları Amerika, silahlarla, atom bombalarıyla kabul ettirmedi. Hepsi belirli kişi ve zümreler tarafından masa başlarında imzalandı. Bu vatan, bunca madenler, Amerikalılara üs olan dağlar ve ulusumuzun onuru, bir avuç satılmış tarafından içki masalarında satıldı. Bir gün bu satılmışları yargılama günü gelirse, ki gelecektir; suçlu sandalyesine suçun asıl sahibi bu kişiler ve sınıflar oturursa, şunu gözlerimizle görecek, kulaklarımızla işiteceğiz: Paraları ve kârları uğruna o kadar temkinli ve dikkatli, fakat yurt sevgisinden de o kadar yoksundurlar ki, vatanı bir tek viski kadehine dahi sattıkları olmuştur. Gün gelecek bunu göreceğiz. Çağımızda, yani yirminci yüzyılda sermayenin vatanı yoktur. Sermayedarın vatanı ise parası nerede çok kâr getiriyorsa orasıdır. İşte bu yüzden yurdumuzu Amerika’ya peşkeş çeken bir avuç hainin kârı ve teminatı Amerikan Dolarlarına bağlı olduğu için onların asıl vatanı Amerika’dır. Avrupa’dır. Türkiye bunlar için tüyü yolunacak kuştan başka bir şey değildir. Bunu böyle kabul ettikleri ve bildikleri içindir ki, bir gün gelir bu halk başımıza bela olur, karşımıza çıkar düşüncesi ile sermayesini ve talanını dostu Amerika’yla garantiye almak için askeri ve siyasi antlaşmalar imzalamıştır. İşin esası ve mantığı budur. Silâhlı Kuvvetlerden başlayarak bütün kurumları ve fertleri büyük bir titizlikle Amerikanlaştırmaya çalışıyorlar. Ulusumuzun benliğini kaybetmesi ve uyanmaması için her türlü Amerikan ilacını vermekten geri kalmıyorlar. Fakat bütün bunlara rağmen, gene de bir gün ulusun direneceğini, ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin istedikleri gibi olamayacağını hesaplayarak gerekirse çıkarlarını korumak için son çare olarak Amerikan Ordusunu kullanmak için böyle bir durumda Amerika’nın müdahale edebileceği şekilde antlaşma imzalamışlardır. Yurdumuz bu duruma nasıl geldi? Bu sınıf ve zümreler yurdumuzda tarih sahnesine nasıl çıktılar? Bu soruların cevabını birkaç cümleyle açıklamak faydalı olacaktır. Osmanlı Devleti zamanında iktidarı elde tutanlar bunlardı. Padişah ve saray bunların emrinde bir kukladan başka bir şey değildi. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra iktidardan düştüler - Kurtuluş Savaşı’nın korkusu ile ve 1939 yılına kadarki bağımsızlık politikası yüzünden pusuda beklediler. Atatürk’ün ölümüyle meydanı boş buldular ve faaliyete geçtiler. Amaçları ne yoldan olursa olsun iktidarı ele geçirmekti. 1950 yılına kadar iyice örgütlendiler. Buna rağmen iktidara gelecek güçte değillerdi. Gelseler bile uzun süre ellerinde tutamazlardı. O zaman tek yol kalıyordu. O da, dış devletlerden destek almak... Zaten o zamanın canavarı Amerika, gözünü dört açmış, dünyada sömürü alanı arıyordu. Amerika ülkemize girmeye hazırdı. Bir avuç satılmış ise, Amerika ile ortak olmayı ve Türkiye’yi öylece sömürmeyi en iyi yol görüyorlardı. Fırsatı kaçırmadılar, birleşerek 1950 yılında iktidara geldiler. 21 yıldır yurdumuzun ekonomisini ellerinde tutan ve buna yakın bir süredir iktidarda bulunan bu sınıf ve tabakaların gücü gün geçtikçe artmaktadır. Sayıları fazla olmamasına rağmen güçleri fazladır. Arkalarına aldıkları Amerika ile kendilerini rahat ve garantide hissetmektedirler. Halkımızı bir sömürü çemberi içine almışlardır. Bildirimizde de açıkladığımız gibi bu hainler sürüsü; patronlar, ağalar, tefeci, bezirgan ve bunların emrindeki bir avuç uşaktır. Amerika, yurdumuzda bunların varlığı ile ayakta durmaktadır. Bunların varlığına son vermeden Amerika’yı yurttan atmak mümkün değildir. Bunlar var oldukça Amerika da yurdumuzda var olacaktır. Bu yüzden Amerika, Türkiye’deki çıkarlarını teminat altında görmektedir. Bunların satılmışlığı sayesinde Türkiye’de, Amerika o kadar güçlüdür ki, istediği zaman iktidar değiştirir, hoşuna gitmeyen bir kişiyi görevinden atmak an meselesidir. Nitekim bunun örneklerini yaratmak an meselesidir. Nitekim bunun örnekleri yurdumuzda defalarca görülmüştür. Aynı durum Amerika’nın sömürdüğü bütün yoksul ülkeler için söz konusudur. Gazete ve radyolarda her gün okuyor ve dinliyoruz. Amerika, Türkiye gibi yarı sömürge ülkelerde sandalye devirir gibi iktidar devirmektedir. Aşağıdaki sözler Amerikan tekellerinin ve onların emrindeki Amerikan ordusunun en üst rütbeli bir generalinin sözleridir. Amerika, yoksul ülkelerdeki orduları Amerikalılaştırdığından emindir. Pentagon’dan söylenmiştir ki, Pentagon, tekelleri ve Amerikan çıkarlarını silahla korumak için dünyaya ait planların ve oyunların çevrildiği yerdir. Bu sözler, sömürdüğü ülke ordularının, Amerikan orduları olduğunu iddia edercesine söylenmiş ve bu orduların Amerikan çıkarlarını korumak için görevli olduğunu belirtmek için sarf edilmiştir. Amerikalı General Edward Szutos şöyle diyor: “İnşa ettiğimiz orduların, uluslar arası düzeyde hiç bir önemi yoktur... Her ülke kendi ordusu tarafından işgal edilmiştir.” Bu sözler birer subay olan sizleri bizlerden çok düşündürmelidir. Ve mahkeme sonunda vereceğiniz karara karşı aynı Amerikalı general değil, fakat dünyanın ezilen halkları ve Türkiye halkı şu sözleri söylemelidir: “Ankara’da Sıkıyönetim Yargıçları Var...” Aksi halde sorumluluğu çok ağır bir kara leke, tarihimize silinmeyecek olan damgasını vuracaktır. Amerika bu çıkar ve sömürüsünü sürdürmek için her türlü tedbire başvurur. Şayet emrindeki iktidar sömürünün devamını sağlayamıyorsa, ekonomik ve politik krizin eşiğindeyse, onu düşürür halkı kandırmak için yeni bir iktidar getirir. Gelen iktidar ülkeyi kalkındıracağını vaat ederek halkı bir müddet daha soymaya devam eder ve bir müddet sonra da yıpranır, iktidarı başkasına devretmeye mecbur kalır. Bu kandırma ve oyunlarla talan devam eder. Kısaca; Amerikan emperyalizmi yurdumuzda var oldukça bu talan devam edecektir. Türkiye’nin kalkınması için tek ve zorunlu şart Amerika’nın yurttan atılmasıdır. Hem Amerika, hem kalkınma olmaz. Kalkınma toplumsal bir sorundur. Türkiye’de Amerika var oldukça, toplum kalkınamayacak, fakat büyük zenginler, komisyoncular ve uşaklar olacaktır. Amerika yurdumuzda var oldukça, kalkınma değil, tam tersine açlık ve sefalet var olacaktır. Türkiye’nin kalkınması ve halkın kurtuluşu Amerikan emperyalizminin yurttan atılmasına bağlıdır. Bağımsızlığımızı kazanmadan kalkınmak mümkün değildir. Mümkündür diyenler ya bilmeden söylüyorlardır veya çıkarları gereği yalan söylüyorlardır. İşte bunun içindir ki, önümüzdeki sorun Amerikan emperyalizmini kovmak için mücadeledir. Ve bu mücadeleyi başaracak tek kuvvet vardır o da; Amerikan ortağı, patron, ağa, tefeci ve bezirganlar dışında kalan ve ezilen tüm Türkiye Halkıdır. Emperyalizm bunu çok iyi bildiği için ve başına birçok defalar belâ geldiği için, yoksul ülkelerdeki en ufak bir kıpırdanmadan nem kapar. Bir kuduz köpek ateşten nasıl kaçarsa, Amerika’da bağımsızlık için mücadele edenlerden öyle kaçar. Bunun için de ne pahasına olursa olsun bağımsızlık mücadelelerini daha zayıfken ezmek yok etmek ve esaret tahtını devam ettirmek ister. Bizler Amerikan emperyalizmine karşı mücadeleyi ilk şart gördüğümüz, bu işin de mutlaka silâhla kazanılacağına inandığımız için silâha sarıldık ve mücadele ediyoruz. Tek amacımız budur, bunun için Nurhak Dağlarında mücadeleye başladık. Yoksa, sayın savcının dediği gibi Anayasa’yı ortadan kaldırmak için değil... Bu arada sırası gelmişken, iddia makamındaki kişiye birkaç sözümüz var: Sayın Savcı, 1. Amerikan emperyalizmi gayrı millîdir. 2. Ona ortaklık edenler ulusumuza ihanet etmişlerdir. 3. Emperyalizme karşı mücadele suç değildir, silâhlı mücadele ise anayasa’yı ihlâl değildir. 4. Gayri millî olan emperyalizm ve ortaklarının sömürüsü, anayasaya aykırıdır. Buna göre iki şey var: 1. Eğer belli bir hata sonucu, iddianame ve mütalaayı hazırladınızsa, dikkatli olunuz; idamını istediğiniz kişiler kasaplık koyun değildir ve siz savcısınız... 2. Yok eğer yaptığınızın bilincinde iseniz: yolunuz açık olsun | ||
06-05-2008, 20:25 | #3 | ||
Banned Üyelik tarihi: Nov 2007
Mesajlar: 9.862
Tecrübe Puanı: 0 | mustafa kemal gibi denizlerde ölmedi ölmeyecek | ||
06-05-2008, 20:32 | #4 | ||
Banned Üyelik tarihi: Mar 2008 Yaş: 39
Mesajlar: 1.455
Tecrübe Puanı: 0 | aşk olsun sana çocuk, aşk olsun acıyorsam sana anam avradım olsun elbette türkiye’;de de en uzun koşuysa devrim o, onun en güzel yüz metresini koştu ilk o fırladı lüverden en sekmez mermisiynen en hızlısıydı hepimizin, ilk o göğüsledi ipi... acıyorsam sana anam avradım olsun, ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun... | ||
06-05-2008, 20:35 | #5 | ||
Can't Forget Üyelik tarihi: Sep 2007 Yaş: 35
Mesajlar: 6.226
Tecrübe Puanı: 29 | benzer konu açılmıştı kilitlenmişti . biliginize
__________________ ŞafakLa Tanış Saya Saya Biter Mi ? ANTALYA / Gazipaşa İLçe Jandarma KomutanLığı Şafak:253 | ||
06-05-2008, 20:40 | #6 | ||
Banned Üyelik tarihi: Mar 2008 Yaş: 39
Mesajlar: 1.455
Tecrübe Puanı: 0 | ..."Avukatları Halit çelenk ve Mükerrem Erdogan odaya girdiklerinde Deniz'in yüzü aydınlandı.Gülümsedi onlara: -Hoşdelginiz, dedi ..iyiki geldiniz...Filtreli sigara içiyordu Deniz.-""ikigün öncesine kadar, birinci sigarasi içiyorduk.Sonuç belli olunca, hiç degilse iki gün ,filtreli içelim dedik." Deniz'in bulundugu oda kalabalıktı.Çok sayıda subay vardı.Gardiyanlar,Ankara emniyet müdürü,Savcı, infaz savcısı, polis şefleri...Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, ve Hüseyin inan hakında ölüm cezası veren Ankara Bölgesi Sıkıyönetim 1 Numaralı Askeri Mahkemesi'nin Başkanı Tuggeneral Ali Elverdi oradaydı.Merkez Komutanı general Tevfik Türüng de hazırdı...Deniz'e bakıyorlardı.inceden inceye inceliyorlardı... Deniz'de onlara bakıyordu...infaz savcısı Topal Sami'ye seslendi Deniz: -"Ellerimi çözün,babama mektup yazmak istiyorum". Subay, sivil görevliler bakıştılar.Infaz savcısı Sami Ugur -"Sen söyle Deniz", "yazarlar..." Ellerini çözmediler..Bir daktilo getirildi...Deniz daragacına bakarak,düşünüp sözcükleri tek tek seçerek mektubu yazdırmaya başladı.. Deniz mektubunu, yüksek sesle yazdırıken oradaki kalabalıktan çıt çıkmıyordu.Bitirdi söyleyeceklerini.Yeniden infaz savcısı Sami Ugur'a döndü: -"Mektubu babama veririsiniz, degilmi ?" -"Tabii Deniz..Bundan şüphen olmasın..." Savcı denize dogru egilerek -"Nasılsın Deniz ?" Dedi.-"Iyiyim...Mutluyum.çok rahatım.."yanıtını verdi Deniz. -"Bizden bir istegin varmı ?" -"Var, Yusuf ve Hüseyini görmek istiyorum.Gitmeden önce, arkadaşlarımla vedalaşmak istiyorum." (...) Az sonra cezaevinin koridorlarinda, zincirin betona degip sürüklenirken çıkardıgı sesler duyuldu.Yusuf Geliyordu. Yusuf odanın kapısına geldiginde Deniz ayaga kalktı.Gülerek karşıladı arkadaşını.. Elleri arkadan kelepçeliydi ikisininde. Idam hükümlüsü iki yoldaşın son buluşması bir hüzün yumagıydı.Gögüs güguse, yanak yanaga bir süre öylece kaldılar.Gülümsüyordu ikiside.Birbirlerine birşeyler fısıldadılar. Güldüler..Gülerek bakıştıar.Gülererk ayrıldılar: -"Güle güle Yusuf".-"Güle güle Deniz". Yusuf'u odadan çıkardılar. Az sonra , pranga zincirinin betona degmesiyle çıkan yeni sesler duyuldu. Giderek yaklaştı.odaya girdi. Gelen Hüseyin'di.Onunda elleri arkadan kelepçeli, ayak bilekleri prangalıydı. Boyunlarıyla birbirine sarılmaya çalıştılar. Birbirini yanaklarin´dan öptüler. Ve gülerek biribirine,"Güle güle "dediler. .... Deniz'i ayaga kaldırdilar.Ceplerini boşalttılar. -Deniz "Parkam nerede ?"diye sordu .-Burada dedi biri.-"Onu babama verin". Infaz savcısı, mahkemenin ölüm cezasına ilişkin kararını okudu.Savcı sordu _Bu karar sana mı ait ? -"sizi tanımıyorum..."Deniz,savcının sorusu üzerine, son kez direndi.Başı yukarıya kalkıktı.Gözleri kısildı. -"BU KARARI REDDEDIYORUM. KABUL ETMIYORUM."Savcı mahkemece verilen kararın, askeri yargıtayca onandıgını söylelemekle yetindi. infaz savcısının işareti üzerine, masanın üstünde duran gazete kagıtından paket açıldı. Içinden beyaz patiskadan yapılma kolsuz, uzun bir gümlek çıktı. Gömlegi Deniz'in başına geçirdiler. Deniz'in ayagındaki botların bagı çözüktü.Buyruk veren bir sesle -"Bagları baglayın"dedi. Sonra daragacına giderken tanıklık yapmaları için bulunmalarını istedigi avukatlara dönerek -"Cezaevinden yangından mal kaçırırcasına, kaptılar bizi.Postallarımın bagını baglamaya bile zaman bulamadım.bari şimdi baglasınlar. Asıldıgımda, postallarım ayagımdan düşsün istemiyorum.." bir gürevli Deniz'in ayakkabıarının baglarını bagladı. -Infaz savcısı -Hadi Deniz dedi. Avukatlarına baktı -"Hosça kalin, herkese bütün devrimcilere selam..." Yürüdü.. iki yanında birer gardiyan vardı.Gardiyanlar kolunu tuttular.Birakın diye bagırdı."birakın kendim giderim ". Koridorlari geçti :Arkasından 20-30 kişi yürüyordu.Deniz, avluya çıktı.Duvar dibine kurulmus ve hafif aydınlatılmış daragacına dogru yürüdü. Masaya oradanda, duraklamadan tabureye çıktı.Başıni öne uzatarak ilmigi kendi boynuna geçirmek istedi Başaramadı. .Masanın başında bekleyen cellat ilmigi iki eliyle çekti, genişleti.Deniz'in boynuna geçirdi."-Yaşasın tam bagımsiz Türkiye, yaşasın..halklar, yaşasın isçiler, köylüler..kahrolsun emperyalizm."Ali Elverdi çek diye bagırdi. Cellat öne atıldı.. tabureyi çekti.. Saat 01.25'tir.. Yusuf aslanın idamı Dar agacina giderken yusuf Ben halkımın bagımsizlıgı ve mutlulugu için Şerefimle bir defa ölüyorum.. Önce cepleri boşaltıldı.Üstünden çikanlar masanın üzerine kondu.Biraz bozuk para bir kol saati ve iç cebinden çikan iki mektup...-Yusuf "saatı babama verin", dedi.Sonra infaz savcısına.. -"mektuplardan Birini babama yazdım..Birini de köydeki akrabalarıma. -Herhalde veririsiniz bunları?" dedi. -Savcı "tabii,veririz Yusuf" dedi. Yusuf'un ayagındaki prangayı çözdüler önce.Elleri arkadan kelepçeli oldugu halde, idam gömlegini başından geçirerek giydirdiler.Yusuf son sigarasını içerken, kalabalıgın arasından birini gördü.Bu Ankara Emniyet Müdürüydü. Yusuf başını kaldırdı ve polis şefinin yüzüne acı bir gülümsemeyle baktı -"Işkenceler nasıl gidiyor", dedi.. Polis şefi kizardı. -seni iyi tanıyorum.Bize işkence yaptın Polis şefiyle tartışmaya başladı.Yusuf, polis şefini yargılıyor ve işkencecilikle suçluyordu. -Hala işkencecilige devam ediyormusun? diye sordu Yusuf.polis şefi şaskına dönmüştü. Polis şefi kekeleyerek -Yanılıyorsun ben kimseye işkence yapmadım! -Yaptın dedi Yusuf.Sen bir işkencecisin!. -Çocugun varmı? Var yanıtıntı verdi polis şefi. -Okula gidiyormu? diye sordu Yusuf. -Kızım var daha küçük okula gitmiyor".- Iyi diye gülümsedi.- Onu okutmalısın.. infaz savcısi Samı Ugur'un -Haydi Yusuf demesiyle, Yusuf'un konuşması kesildi. Yusuf ayaga kalktı, avukatalara baktı ve geldikleri için teşekkür etti. "Herkese selam" diyerek yürüdü. Sert ve diri adımlarla koridoru geçti.Iç bahçeye baktı Sonra yeniden yürüdü.sehbaya gelince sag ayagını kaldırdı ve masaya tırmandı.Oradanda hiç durmaksızın taburenin üzerine çıktı. Cellat koşarak geldi ve ilmigi Yusuf'un boynuna geçirdi.Aynı anda ortallk Yusuf'un gür sesiyle çınladı "BEN HALKIMIN BAGIMSIZLIGI VE MUTLULUGU UGRUNA ŞEREFIMLE BIR DEFA ÖLÜYORUM.SIZLER, BIZI ASANLAR ŞEREFSIZLIGINIZLE HERGÜN ÖLECEKSINIZ.BIZ HALKIMIZIN HIZMETINDEYIZ.SIZLER AMERIKA'NIN HIZMETINDESINIZ.YAŞASIN DEVRIMCILER.KAHROLSUN FAŞIZM" Kısa bir duraklamadan sonra, Yusuf tabureyi devirmeye çalıştı.Cellat yetişti.. tabureyi çekti. Saat 02.25'tir.. Hüseyin inanın idamı İnsafsizca astilar yoldaşimi Hüseyin Inan'ın idamı Ben hiç bir şahsIi çıkar gözetmeden ülkemin bagımsızlıgı ve halkımın mutlulugu için savaştım.. Hüseyini herzamanki sakin haliyle oturuyordu. sigara içmek isteyip istemedigi ni sordu avukatları -"Içmeyeyim " dedi. Ayagındki lastik ayakkabıları gösterdi -"Söyleyin babama, yarın ayagımda bu lastik ayakkabıları görünce, dogru dürüst bir ayakkabısı bile yokmuş demesin, üzülmesin.Mamak'da,cezaevinde ayakkabılarımızı giymemize bile firsat vermediler.Ayakkabılarım cezaevinde kaldı.onlara hediyem olsun". Hüseyin'in ayagındaki prangalar çözüldü.Savcı doktoru çagırdı.Herzamanki gibi,idama engel bir durumu olup olmadigını sordu.Doktorlar yok dedi.Hüseyin hiçbir tepki göstermedi. Savcı, kararı okudu ve sordu -"Bu karar sana mı ait?.Karara bir diyecegin varmı?". Başını kaldırdı ve savcıya bakarak gülümsedi..birşey demedi. Hüseyini ayaga kaldırdılar ve ceplerini boşalttılar.Üzerinden 21 Lira 95 Kurus çıktı. Sonra kagıda sarılı beyaz ölüm gömlegini açtılar ve Hüseyin'e giydirdiler. Savci-"haydi Hüseyin"dedi. Hüseyin "hadi eyvallah!"dedi ve yürüdü Sehbaya dogru ilerledi.Masanın üzerine çıktı. Durdu. Savcı-"tabureye çık" diye bagırdı. Hüseyin savciya döndü, tükürür gibi -"Sabırlı ol çıkacagım"dedi. Hüseyin tabureye çıkmadan önce: "BEN HIÇBIR ŞAHSI ÇIKAR GÖZETMEDEN ÜLKEMIN BAGIMSIZLIGI VE MUTLULUGU IÇIN ŞAVASTIM.BU AN'A KADAR BU BAYRAGI ŞEREFLE TAŞIDIM.BUNDAN BÖYLE BU BAYRAGI TÜRKIYE HALKINA EMANET EDIYORUM.YAŞASIN IŞÇILER, KÖYLÜLER.YAŞASIN DEVRIMCILER.KAHROLSUN FAŞIZM!". Tabureye çıktı ve tabureye iki kez vurdu... Saat 03.00'tür.. Son sözüm;yaşasın isçiler,köylüler ! Yasaşın devrimciler ! Yasaşın halkımın kurtuluşu ve bagımsızlıgı için savaşanlar ! Yaşasın tam demokratik Türkiyenin kurulmasından yana olanlar ! Kahrosun emperyalizim! kahrosun faşist koalisyon. T. Yusuf Aslan Kahrolsun özgür düşünmeyenLer özgür düşünceye diken ekenler.!!! Deniz gezmiş "BEN HIÇBIR ŞAHSI ÇIKAR GÖZETMEDEN ÜLKEMIN BAGIMSIZLIGI VE MUTLULUGU IÇIN ŞAVASTIM.BU AN'A KADAR BU BAYRAGI ŞEREFLE TAŞIDIM.BUNDAN BÖYLE BU BAYRAGI TÜRKIYE HALKINA EMANET EDIYORUM.YAŞASIN IŞÇILER, KÖYLÜLER.YAŞASIN DEVRIMCILER.KAHROLSUN FAŞIZM!". Hüseyin inan Darağacına giderken gülerek gittiler... Biliyorlardı gideçeği yerde CHE, Gazi Paşa, Lenin ve Tüm devrimciler... Güneşin çocukları oradalar, bizi bekliyorlar, ilk günkü gibi diri ve özgürlükleri için yıldızlaşıyorlar... Selam olsun Güneşin çocuklarına bizde geleceğiz yanlarına ve o büyük günün görkeminde halaya duracağız tüm güneşin çocukları ile... | ||
06-05-2008, 20:41 | #7 | ||
hüngürella Üyelik tarihi: May 2007 Yaş: 41
Mesajlar: 5.146
Tecrübe Puanı: 23 | idamlarının 36. yılında kendlerini saygıyla anıyoruz. fakat bu tarz konular forumda siyasi tartışmalara yol açtığı için kapatıyoruz. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |