Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Taraftar > Gündem Dışı > Haberler

Haberler Bu Bölümde Gündem Yaratan Haberler Tartışılır.

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 21-10-2007, 16:16   #1
Dişi Kartal
 
Ayche - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
14'ünde PKK'lı 24'ünde asker

PKK onu 14 yaşında kaçırdı. Ama örgütten kaçmayı başardı ve gazi ünvanını aldı...
Engin Aydın, 1976 Eruh doğumlu. Yedi yaşına geldiğinde CHP eski Eruh İlçe Başkanı Kadri Beştaş’ın dört yaşındaki kızı Songül’le nişanlıyorlar. Kadri Bey’le Engin’in babası Muhsin Aydın çok yakın arkadaş. Engin, Eruh İlkokulu’nun en afacan öğrencisi. İlkokulu birincilikle bitirip ortaokula başlıyor. Bu sırada Eruh Jandarma Bölük Komutanlığı’nda Yüksel adında bir üsteğmen var. Öğrenciler arasından bir futbol takımı kuruyor. Engin de Şimşekspor adı verilen bu takımın santrforu. Yüksel Üsteğmen çocuklara kendi cebinden kramponlar, formalar alıyor. Formaların rengi siyah-beyaz. Çünkü komutan hasta Beşiktaşlı. Ama Engin, Fenerbahçeli!
SONGÜL ENGİN'E KAZAK ÖRÜYOR
Engin’in babası Muhsin Bey, Milli Eğitim’de memur. İlçedeki birçok çocuktan daha elverişli koşullarda büyüyor Engin. Bu arada Songül de büyüyor. Nişanlı oldukları için ara sıra görüşüp konuşabiliyorlar. Songül, ilk kazağı Engin için örüyor.
Karlar kalkınca genç ve çocuk Eruhlular ormanda oduna gidiyorlar. 1992’nin Mayıs sonu Haziran başında karlar çözüldüğünde Engin ormanın yolunu tutanlar arasında. Katırlar, atlar ve eşeklerle 80 kişilik bir grup köyden beş saat uzaktaki ormandalar. En genci 13, en yaşlısı 65 yaşında.
"YARIN MAÇ VAR BENİ BIRAKIN"
Kumanyalarını açtıklarında etrafları 60-70 kişilik bir PKK’lı grup tarafından sarılıyor. Silahlı grup teslim aldıkları Eruhluları iki saat yürütüyor, bir yaylada durduruyorlar. 80 kişinin tek tek yaşlarını, adlarını, aşiretlerini, eğitim durumlarını kaydediyorlar. Yaşları 13-30 arasında 33 kişiyi seçip diğerlerini bırakıyorlar. Serbest kalamayanlar ağlamaya başlıyor. Engin de, "Yarın maçımız var. Ben gitmezsem takım yenilir..." diye kurtulmaya çabalıyor. Tabii dinlemiyorlar. Küçükler ağlamayı sürdürünce birini seçip bir meydan dayağı çekiyorlar. Sızlanmalar kesiliyor.
KAÇMAYI PLANLIYOR
Herekol dağında kamp dedikleri yerde gençler üç ay siyasi ve askeri eğitimden geçiriliyor. Sonra evli olan altı kişiyi serbest bırakıp 27 çocuğu ikişerli gruplar halinde Botan bölgesi adını verdikleri arazideki PKK timlerine dağıtıyorlar. Engin sürekli kaçma planları yapıyor. Yedi-sekiz ay sonra Eruhlu ve Şırnaklılardan oluşan altı kişilik bir grup kaçmaya kalkışıyor ama yakalanıyor. Bir mağaraya kapatıp 20 gün hapsediyorlar.
BİR FIRSATINI BULUP KAÇIYOR
Engin bir yıl sonra Beytüşşebap’ta bir fırsatını bulup kaçıyor. Üç gün sonra sığındığı bir kayanın ardında yakalanıyor. "Bir daha kaçarsan ananı, babanı, İstanbul’daki dört ağabeyini de öldürürüz" deniyor. "Birkaç yakın sırdaşıma durumu anlattığımda onlardan biri, farkında değil misin seni yetenekli buldukları için komuta kademesine hazırlamak niyetindeler, deyince inanamadım. Gerçekten de beni Habat kod adlı komutanın yanına verdiler. Bir yıl sonra da Murat Karayılan’ın yanına geçtim. Karayılan, o sırada Avrupa’dan yeni gelmiş."
EMRİNE 25 MİLİTAN VERİLDİ
19 yaşına geldiğinde Karayılan, "Seni akademiye gönderiyorum" diyor. Kuzey Irak, Sinad’da bir PKK kampına yollanıyor. Sonra emrine 25 militan verilerek Cudi’ye gönderiliyor. Ama Cudi’de rüyalarında hep ailesini ve Songül’ü görüyor. "Sanki evdeymişim gibiydim geceleri. Sokaklarda koşturuyor, annemin yemeklerinden yiyor, dere kenarında Songül’le buluşuyordum. Bir sabah yeniden kaçma planları yaparken yakaladım
kendimi..."

BEYAZ BAYRAKLA TESLİM
Bu sırada Türk ordusu, Çekiç Harekatı’nı başlatıyor. Cudi Dağı binlerce asker tarafından kuşatılıyor. Gizlendikleri mağarada kalmaya karar veriyorlar. Fakat bir sabah iki kişi ihtiyaçlarını gidermek için mağaradan çıktıklarında fark edilip öldürülüyor. Üstlerindeki kayalar top mermilerinin gürültüleriyle sarsılıp yarılmaya başlıyor. Mağaradakilerin yedisi yaralanıyor.
TESLİM OLMAYA KARAR VERDİ
Engin, kalanları toplayıp teslim olma kararı aldığını açıklıyor. "Önce ben kesin kararlı altı arkadaşımla dar bir toplantı yaptım. Hepimiz evimize dönmek istiyorduk. Tüm gruba açıkladık bu kararımızı. İçlerinden ikisi itiraz etti. Silahlarını zorla alıp ellerini bağladık. Sonra da birimiz sığınaktan beyaz bayrak sallayıp teslim olduk. Askerler, mağarada üç-beş kişi olduğumuzu sanıyorlarmış. 24 kişi peş peşe çıkınca şaşırdılar. Bizi helikopterlerle Cudi’nin yamacındaki askeri birliğe götürdüler. Yaralıları tedavi ettiler. Sabah Tümen Komutanı Ömer Paşa geldi. Yanında Şırnak Belediye Başkanı Beşir Tatar, Tatar Aşireti Lideri Süleyman Tatar da vardı. Paşa, ’Yargılanacak ve cezanız varsa çekeceksiniz. Suçsuz olanlara adalet gereken merhameti gösterecek’ dedi. Beşir Tatar, herkesin adını sordu. Ben babamın adını söyleyince ’Sen benim dayımın oğlusun. Demek ki yaşıyorsun’ dedi."
Sonra 22 günlük bir sorgudan geçiriliyorlar. Bu sırada annesi, babası ve kardeşleri geliyor. Soyadı tutmadığı için ziyarete gelemeyen Songül hırkalar, çoraplar gönderiyor sevdiği genç adama.
Botan Çayı kıyısındaki rakı masasında o müthiş karşılaşma
Bundan iki yıl önceydi. Bir akşam, büyük bir holdingin yöneticilerinden bir arkadaşımla buluşmuş sohbet ediyorduk. Metin, Güneydoğu gazilerinden biriydi. Yedeksubay komando olduğu dönemde, Hakkari dağlarındaki bir karakol PKK’lılar tarafından kuşatılmış, arkadaşım askerlerinden dördünü kaybederek yaralı olarak kurtulmuştu.
Başından geçenleri anlatmayı seven bir adam değildi. Hoşsohbetti ama mevzu askerliğe gelince suskunluğa gömülürdü. Zaten benim gibi birkaç yakın arkadaşı dışında çoğu insan da onun gazi olduğunu bilmezdi.
Uzun zamandır görüşmüyorduk. "Siirt’teydim en son" diye başladı anlatmaya. "Üniversiteden bir arkadaşım Siirt’te mali müşavir. Akşam, Botan Çayı’nın kıyısında bir rakı sofrası kurmuş. Birlikte yedik, içtik, geçmişi yadettik. Sofrada beş altı kişiydik. Genç bir savcı, bir avukat, bir muhasebeci, iki öğretmen, bir de bizim arkadaşın amcasının oğlu. Bir ara söz askerlikten açıldı yine. ’Bak’ dedi arkadaşım, ’benim emmoğlu da senin gibi gazi.’ Adı Engin’miş. Masada bir kader arkadaşımı bulunca kalktım yerimden, sarıldım. ’Hadi anlatın’ diye direttiler sofradakiler. Ve benim dilim çözüldü, başladım hikayemi anlatmaya..."
Hakkari’deki dağ karakolunda komutan olan subay izne çıktığı için komutayı arkadaşım Metin almış. Bir tepenin başında kurulmuş savunma ve denetim mevzisiymiş burası. İstanbul’dan Ortaköylü bir çavuş varmış. Neşeli, gamsız, ölüyü bile güldürecek kadar şakacı bir asker. Metin onu çok severmiş. Bir yaz gecesi nöbetleri biten askerler uykuya dalmış. Karakolun avlusunda Ortaköylü çavuşla Metin sohbet ediyormuş. Ortaköylü birden susup, "komutanım" demiş, "farkında mısınız derin bir sessizlik oldu. Garip bir şeyler oluyor." Metin de sessizliğin sesini dinlerken tedirgin olmuş. "Bence de çavuş" demiş. Henüz cümlesini tamamlamadan karşı tepelerden ve karakolun altındaki yamaçlardan gök gürültüsünü andıran silah sesleri duyulmaya başlamış.
NÖBETTEKİ ASKER ŞEHİT DÜŞMÜŞ
Nöbetteki bir asker şehit düşmüş önce, sonra diğeri. Biri yaralanmış ilk dakikalarda. Askerler yattıkları yerden kalkıp siperlerdeki yerlerini almışlar. Yamaçlardan yukarı doğru tırmanan PKK timini püskürtmeye öncelik vermiş Metin komutan. Saatlerce sürmüş çatışma. Bir ara merkezle olan telsiz bağlantıları kopmuş. Sonra bir roket isabet etmiş karakola, ardından bir roket daha. İki asker daha hayatını kaybetmiş bu sırada. 150-160 kişilik bir kuvvetle karşı karşıya olduklarını anlamış Metin. "Böyle kalırsak bizi bitirecekler" diye düşünmüş.

Ve kuşatmayı yarmaya karar vermiş. Etrafı mayınlarla döşeli patikanın serbest olduğunu, oradan aşağı inerlerse kurtulabileceklerini anlamış. "Hazırlanın" demiş askerlere. Bir astsubay ile Ortaköylü çavuş önde Metin arkada. Tam uçurumun kenarından aşıp küçük bir düzlüğe varacaklarken Ortaköylü, iki kez üstüste sendeleyip uçuruma doğru yuvarlanmaya başlamış. Metin, sığındığı kayanın ardından fırlayarak tam uçurumun kenarında kolundan yakalamış askerini. Ve yukarı doğru çekmiş. O gayretle çavuşu sırtına alıp ayağa kalkmış. Sol ayağında korkunç bir acı hissetmiş, yaralandığını anlamış...
ANSIZIN SİLAHLAR SUSTU
Metin bunları anlatırken Botan Çayı’nın kenarındaki dinleyicilerine, birden Engin girmiş söze. "Ansızın bütün silahlar sustu değil mi? Sen yürümeye devam ettin. Dağlardan sesler kesildi. Öne geçtin. Asker sırtındaydı. Yürüdün. Ardından askerlerin de seni aşağıdaki büyük mevziye kadar takip etti. Kurtuldunuz..."
Metin sözlerini sürdürmüş: "Evet öyle oldu, sonra mevziye gelince telsizdeki anonstan saldırı helikopterlerinin yola çıktığını..." Derken durmuş. "Bir dakika, ben o geceyi ilk defa anlatıyorum. Sen bunları nereden biliyorsun?" diye sormuş yeni tanıştığı gaziye, kader arkadaşına. Derin bir sessizlik olmuş. Engin yavaş yavaş anlatmaya başlamış nereden ve nasıl bildiğini bu hikayeyi... "Ben o sırada dağların ardından size ölüm kusan silahların bulunduğu yerde, yani PKK’lıların arasındaydım."
Metin, "Bir dakika" demiş şaşkınlıkla, "Sen nasıl gazi olabilirsin o zaman? Kimsin, necisin anlayamadım?" Rakı masasındaki dost yüzlere bakmış merakla. Araya Siirtli üniversite arkadaşı girmiş ve "Engin o dönemde PKK’lıydı. Daha sonra Türk ordusuna katılarak gazi oldu" demiş, daha karmaşık hale getirmiş hikayeyi.
Derin bir sessizlik daha. Engin kaldığı yerden sürdürmüş sözlerini: "Sen ayağa kalktığında, hani o ay çıktı ya birdenbire. Senin ayağından fışkıran kan, sırtındaki asker, uçurumun kenarında bütün heybetinle duruşun herkesi büyüledi. Hepimiz durduk. Kimsenin parmağı gitmedi tetiğe. Sizin geçişinize selam duruyormuş gibi mevzilerin ardında kaybolana kadar bekledik. Bizim liderin de nutku tutulmuştu. Ağzını açıp kapadı ama ateş emri veremedi. Ateş emrini verdiği sırada ise helikopter sesi duyuldu. Siz kurtuldunuz, biz kaçtık..."
Tüylerim diken diken dinledim öyküyü. Ve hemen ertesi gün Engin’in peşine düştüm. Metin’den telefon numarasını alıp Engin’in amcasının oğluna ulaştım. Sonra da Engin’e. İkna olmadı. Sonra tamam der gibi oldu, bu sefer babası Muhsin Bey görüşmemizi engelledi. Haklıydı, yıllar sonra yeniden bulduğu oğlunun başına bir iş gelmesinden korkuyordu. İki yıllık bir çabanın sonucunda Siirt Belediye Başkan Yardımcısı Nurettin Ertemel’in yardımıyla Engin’i ve ailesini ikna edip bu söyleşiyi yaptık. Eruh’a gittik, evlerinde misafir kaldık ve uzun uzun konuştuk. İşte Gazi Engin Aydın’ın hikayesi.
SONGÜL’E DAĞLARDAN TOPLAYIP KURUTTUĞUM ÇİÇEKLERİ YOLLADIM
Düşünmeye fırsat vermeyecek şekilde planlanmış bir hayatımız vardı. Dört yıl sonra rüyalarım bile değişti. Bir anamın yüzü kalmıştı aklımda bir de Songül’ün. Bazen bölgeye gidenlerle gizlice kuruttuğum çiçekleri gönderiyordum. Renkli yumuşak taşları yontup kalp şeklini verdikten sonra bir arkadaşımın cebine koyup Songül’e ulaştırıyordum.
BAŞKASINA YÁR OLMAM, BEKLEYECEĞİM BABA
Engin’in ailesi için de hayat zordu. Özel tim her ay evi basıyor, Engin’den haber soruyordu. Engin’in ağabeyi Selami merkeze götürülüp sorgulanıyor, hırpalanıyordu. Songül’ün evinde de durum farklı değildi. Kayınpeder Kadri Bey zaman zaman sorgudan geçiyor, Songül’ün ifadesi alınıyordu. Bir müddet sonra sorgulamalar azaldı. Bu sırada 16-17 yaşına gelmiş olan Songül’e görücüler geliyordu peş peşe. Bir gün babası Kadri Beştaş, "Kızım, Aydın ailesine bir sözümüz var ama istersen seni görmeye gelenlerden biriyle evlenebilirsin" dedi. Songül "Ben Engin’i ölene kadar bekleyeceğim. Ondan başka kimseye yár olmayacağım baba" diyerek sınırlarını çizdi. Ve nelerden sonra, teslim olup, askere alınıp on günlük yol izni verilince yani tam 8.5 yılın ardından Engin evine ayak bastığında birbirlerini görebildiler. Engin 10 günlük izin boyunca her sabah "Acaba dağda mıyım, hapiste miyim, Kuzey Irak’ta mıyım, memlekette miyim" diye uyanıyordu. Gerçek kavuşmaları ise terhisinden sonra olacaktı

Askerde mayın timindeydi
Antep, Diyarbakır ve Siirt hapishanelerinde yatıyor Engin Aydın. Üç buçuk yıl sonra tahliye ediliyor ama mahkemesi bitmiyor. Tahliye edildiği zaman evine gidemeden askere alınıyor. Acemi eğitimi Ankara Etimesgut Tank Birliği’nde
tamamlıyor, Diyarbakır Birinci İç Güvenlik Tugayı’na sevk ediliyor. Daha önce Diyarbakır cezaevi komutanı olan Tuğgeneral İlhan Talu ile karşılaşıyor burada. Komutan, onu hapishaneden tanıyor. Yanına çağırıp, "Sana çok özel bir görev vereceğim. Mayın timimiz var, onlara katılacaksın" diyor.
Sık sık araziye çıkıp mayın temizleme işi yapıyorlar. Önceki yıllarda teröristlerin döşediği mayınları söküp çıkarıyorlar. Bir gün Lice kırsalında devriye gezerken, Engin, daha önce PKK’nın mayın döşediği bir arazinin içine düştüklerini fark ediyor. Komutanı uyararak bölgenin mayınlı olduğunu söylüyor. Yüzbaşı, "Elimdeki haritalarda buranın temiz olduğu gözüküyor" diye itiraz ederek yürümeyi sürdürüyor. Tam tehlikeli bir mayına basacakken Engin üstüne atlayıp komutanı diğer yana savuruyor. Sonra da askerleri oradan uzaklaştırıp yarım saatlik uğraştan sonra mayını yerinden söküp gösteriyor. Ertesi gün komutanın eşi ve küçük kızı, ellerinde papatyalarla tugaya gelip Engin’i ziyaret ediyorlar.
Ödül olarak verilen bir aylık iznini alıp memleketine gidiyor. Bu izin sırasında Songül ile Engin evleniyor. Bir ay bir dakika gibi akıp gidiyor. Ve görev yerine dönüyor asker.
O kış Diyarbakır’a çok yağmur yağıyor. Seller oluşuyor tugayın çevresinde. Dikenli tellerin arasındaki arazilere döşenmiş olan mayınları yerlerinden söküyor fırtınalar ve arazinin dışına sürüklüyor. Yağışlar durunca, Engin soluğu bağlı olduğu albayın yanında alıyor ve "Komutanım, mayınlar serseri hale geldi. Civarda okullar var. Çok tehlikeli. Hemen temizlememiz lazım" diyor.
İşe koyuluyorlar. Plastik kapları yanarak bir topa dönüşmüş, sellerin etkisiyle de birbirine bitişmiş birkaç mayının bulunduğu arazide sentim santim ilerliyor Engin. Ve sonunda mayınlardan biri patlıyor. O mayının yanındaki serserileşmiş diğerleri de peşpeşe patlayınca bir dizi bombanın ortasında kalan genç asker ağır yaralanıyor. Yüzü, kolları, bacakları tutuşuyor, gözleri kör oluyor.
İlk tedavisi Diyarbakır Askeri Hastanesi’nde yapılıyor. Gözlerinden beş ameliyat geçiriyor. Profesör paşalar giriyor operasyonlara. Ve sonunda bir gözü onda bir, diğeri de onda yedi görecek şekilde kurtarılıyor. Vücudundaki yaralar da iyileşiyor. İki sene süren bir dizi tedavi sonucunda izler kayboluyor. Ve Engin Aydın baba ocağına dönüyor. Gazilik beratını alarak maaşa bağlanıyor. Eruh’a döndüğünde Siirt Valiliği’nden bir yetkili evinde ziyaret ediyor ve "İstersen seni tapu-kadastroda memur olarak işe alabiliriz" diyor. O da, "Hayır, benim yerime, benim yüzümden yıllarca çile çeken ağabeyim Selami’yi alın işe" diyor. Öyle yapıyorlar. Artık elemlerin bittiğine inandığı bir anda mahkemeden, yıllardır süren PKK davasından bir tebligat geliyor: "Toplam 4.5 yıllık bir hapis cezası almış bulunuyorsunuz. Bunun bir kısmını yattığınızdan geriye kalan 14 ayı tamamlamak üzere Siirt Cezaevi Müdürlüğü’ne üç gün içinde teslim olmanız gerekiyor..."
Şimdi eşi Songül'le beraber
Teslim oluyor. 14 ay daha hapiste kalıyor. Ve cezasını tamamlayıp evine dönüyor. Bu yıllar içinde şimdi altı yaşında olan Zelal ve 3 yaşını tamamlayan oğlu Bişar dünyaya geliyor. Şimdi çok sevdiği eşi Songül Hanım’la, çocukları ve babasıyla bizim gibi yaşayıp gidiyor çok sevdiği memleketinde, Eruh’ta...
Anne Teybet Hanım aileyi bir arada tutmaya çalışıyordu. Muhsin Bey anlatıyor: "Bir kere 20 kişilik bir özel tim ekibi evimizi bastı. Evin altını üstüne getirdiler. Teybet girdikleri odada görevlilerin işi bitince dağılan eşyaları birşey olmamış gibi sabırla düzeltti. Tam ekip dışarı çıkacaktı ki, ’Durun çocuklar, çay ve peynirli çörek yaptım. İçmeden, yemeden gidemezsiniz’ dedi. Şaşırdılar. Teybet Hanım sözlerine devam etti: ’Bu kapıdan adımını atan her yabancı misafirdir. Hadi oturun.’ Oturdular. Çaylarını içtiler. Kalkıp giderken tek tek bizim hanımın elini öptüler. Böyle bir kadındı işte bunların anaları..." Ve oğlunu yıllarca hasretle bekleyen o anne, askerde mayın patlamasıyla yaralandığını duyar duymaz, öldüğünü sanıp beyin kanaması geçiriyor. 20 gün sonra da oğlundan uzakta bu çileli hayata nokta koyuyor. Halbuki Engin, iyileşecek
__________________

Türküler Sustu , Halaylar Durdu Hüzün Geldi Baş köşeye kuruldu

Yoruldu Yüregim , Yoruldu



Ayche Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 21-10-2007, 16:37   #2
 
asparagas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

__________________
asparagas Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 16:19 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580