Bir elde Kur'an, bir elde kömür, bir elde Said-i Nursi... Hoşgeldin Kürdistan

[_Blackseagless_]

Bir elde Kur'an, bir elde kömür, bir elde Said-i Nursi... Hoşgeldin Kürdistan



Bir elde Kur’an, bir elde kömür.
Ünlü Fransız Gazetesi Le Monde’nin önceki günkü başlığı buydu.
Fransızların dünyaca ünlü gazetesi, AKP’nin bölgede elinde Kur’anla kömür ve erzak dağıttığını bölgeye muhabirini göndererek belgeledi.
Peki bölgede etkili olan diğer parti DTP ne mi yapıyor?
O da önce eline Kur’an verilen sözde bir din adamına mitingde nutuk attırıyor.
Ardından Abdullah Öcalan, Şanlıurfa’ya İlahiyat Fakültesi talebinde bunuyor.
Ve son olarak da TBMM’de Said-i Nursi için iade-i itibar girişinde bulunuyor.
Evet yanlış okumadınız Marksist kültürden gelen DTP, bugünlerde adeta dincilik yapıyor.
Gelin şimdi bu tabloyu hep beraber sorgulayalım:
Fotoğraf ortada, Güneydoğu’dan oy almak için ya dinci bir görüntüde olacaksın, ya etnik milliyetçiliği kışkırtacaksın ya da her ikisini beraber yapacaksın.
Bunun dışında davranırsan oy alamazsın!
Söylediklerimize itirazı olan varsa, son seçim sonuçlarına ve yapılacak olan seçime dair var olan beklentilere baksın.
Diyeceksiniz ki diğer partiler örneğin CHP, MHP ya da DP de oy almak için uygun bir siyaset üretsin!
Sorarım size uygun siyasetten kasıt dincilik ya da bölücülük yapmak mıdır?
Yani Güneydoğu’dan oy almak için illa dini ve Kürtçülüğü öne çıkarmak mı gerekiyor?
İyi ama bu birlikte yaşama sözleşmesine yani Anayasa’ya isyan değil midir?
Din ve etnik yapı ekseninde politika yapmanın diğer adı bölücülük değil midir?
Öyle ama başka şey geçerli olmuyor mu diyeceksiniz?
O zaman geçmişler ola
beyler.
Bir vatan coğrafyasına din ve etnik milliyetçiliğin ötesinde hitap edilemiyor, yöre halkıyla başka türlü diyalog kurulamıyor ise o zaman iş bitmiş demektir.
Kendimizi hiç kandırmayalım bunun adı Türkiye’nin bölünmeye dolu dizgin gidyor olmasıdır.
Şu ironiye bakar mısınız?
Türkiye’nin Güneydoğusuna hitap eden iki parti hakkında da kapatılma davası var.
Biri din ya da laiklik, diğeri bölücülükten yargılanıyor.
Ve heyhattt, bu iki parti bölgenin yegane tercihi. İyi mi!
AKP elinde Kur’an ve kömür ile oy avcılığı yaparken, DTP elinde kamuflajlı Kürt bayrağı ile yaptığı oy avcılığına şimdi Kur’anı da ekledi.
Sadece bu fotoğraf bile vehametin en büyük delilidir.
Hâl, ya da manzara bu iken Türk kamuoyu hâlâ, Bizans’ın fetih sürecinde meleklerin cinsiyetini tartışması misali, Ergenekon masalları ile uyutuluyoruz.
Türkiye bölünmeye dolu dizgin iken birileri hâlâ post kavgalarına zemin inşa etmek için yapay komplolar peşinde.
Dramatik olan kendilerine mukaddesatçı diyen malum cenahın bu tulüata kudsiyet atfetmesidir.
Bir kere ispatlanmış oluyor ki emperyalizmin en büyük yayılma ve etkileşim aracı din ve dinciliktir. Kim bu eksende yani dincilikte hareket ediyorsa biliniz ki onlar işbirlikçilerdir.


KULİSLER HAREKETLİ...
Arıboğan ve Sadettin Saran’a dikkat!
Tayyip Erdoğan’a karşı alternatif lider aranırken birkaç gündür kulağıma iki isim çalınıyor. Bunlar Deniz Ülke Arıboğan’la Sadettin Saran’dır. Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü olan Arıboğan malum Prof. Mahir Kaynak’ın kızı. Fevkalade iyi yetişmiş bir isim olan Deniz Ülke Arıboğan’ın ismini ortaya atanlar, onun Hisarcıklıoğlu ve Şener’in ötesinde laik kesimin de oylarını alabileceğini ileri sürüyorlar. Arıboğan’cılara göre Şener ve Hisarcıklıoğlu eksenindeki bir yapı AKP’yi bölebilir, ama tek başına iktidar olamaz. Oysa Deniz Hanımın böyle bir şansı varmış... Arıboğan’ın, Erzurum’da siyasi hiçbir konumu olmaksızın politik konularda sarsıcı bir açıklama yapması ise planmış bir teşebbüsmüş. Amaç bu şekilde ben de varım demekmiş... Gelelim Sadettin Saran’a... Ankara’da Tevfik Diker gibi eski siyasilerin bulunduğu bir grup da Sadettin Saran için kulis yapıp, zemin yokluyor.. DP ve AP misyonundan gelen Saran’ın iyi eğitimi, birikimi ve şık görüntüsü ile kulvara girebileceği kaydediliyor... Bekleyelim, görelim.

İZLEMEYE DEVAM...
Abdüllatif Şener ne diyor?
Dün, yazıma binaen Abdüllatif Şener aradı. Abdüllatif Bey yeni siyasi oluşum için şunları söylüyor: “Şu gün için sokakta acil bir oluşum ihtiyacı var mı yok mu henüz net değil. AKP’ye açılan kapatılma davası sonrasında insanların kafası karıştı ve hadise başka mecralarda mütalaa edilmeye başlandı. Bana göre bu dava açılmasa idi yeni oluşum arayışı talebi çok daha fazla olurdu. Gündem gerçek hayattan yani ekonomiden başka alanlara kayınca talepler de değişiyor. Ben şimdilik izlemeye ve gözlemeye devam ediyorum..” Abdüllatif Şener’le yazılmamak kaydıyla başka şeyler de konuştuk. Gözlemim ve hükmüm şudur: Abdüllatif Şener birilerinden rövanş ya da intikam almayı öncelik yapan bir oluşuma önderlik etmek istemiyor. Onun hedefi önce bir sosyal barış ve ardından topyekün bir değişim.. Şener’e göre Türkiye sorunlarını erteleye, erteleye artık köşeye sıkışmış durumdadır. Yapılması gereken de artık durumu idare etmek değil neşteri atmaktır. Abdüllatif Bey’in önceliği rahmetli Özal gibi iş, aş yani ekonomi olacak.



ENDİŞELİYİM...
Korkut Özal anladı bunlar anlamıyor!
Önceki akşam ATV’de Siyaset Meydanı Programında Korkut Özal aynen şu tespiti yapıyor: “ABD’nin Irak’ı işgal etmesi sıradan değildir. ABD, bölgeyi yeniden dizayn etmek yani sınırları değiştirmek için gelmiştir.” Ali Kırca araya girip soruyor: Bu sınır değişikliği Türkiye’yi kapsar mı? Korkut Özal: “Kapsıyor diye endişeliyim.” Bakın bu sözleri söyleyen AKP düşmanı ulusalcı ya da komplocu biri değil Korkut Özal’dır. O Korkut Özal ki AKP’nin akıl hocası diye biliniyor. Şimdi Korkut Bey bile bunları söylüyorsa bilinmelidir ki artık her şey alenileşmiştir.. Benim endişem Korkut Bey’in bu bildiğinin AKP’liler tarafından bilinmemesi değil, onların bu harita değişikliğine, ne yapalım ABD’ye direnecek gücümüz yok diye boyun eğme ihtimalidir... Ergenekon gibi şeylerle dikkatleri dağıtılan ey sözde mukaddesatçılar, hadi bizi umursamazsınız, Korkut Bey’i dinleyin Korkut Bey’i...






kaynak : YENİÇAĞ - Güncel haberler, yazarlar,siyaset, son dakika, haber, anında haber, spor,yeniçağ ,Yeni çağ, milliyetçilik,atatürk