|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
23-01-2007, 09:35 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
İSTANBUL İSTİKLAL MAHKEMESİ Milli Savaş’ın kazanılmasından kısa bir süre sonra özellikle Saltanat’ın kaldırılışı ve Cumhuriyet’in ilanı gelişmelerin giderek Hilafe’in kaldırılacağını göstermesi karşısında, İstanbul’un muhalif basınında bir geriye dönüşü açıkça ortaya koyan şekil aldı.Muhalif basını oluşturan Hüseyin Cahit , Ahmet Emin , Velit Ebüzziya, Eşref Edip gibi yazarların ve onların çalıştığı Tanin, Vatan . Tevhid-i Efkar , Sebi’ül Reşat gazeteleri kamu oyunda , a)Hüseyin Cahit ittihatçılığı b)Ahmet Emin Rauf Bey gurubunu, c)Velit Ebüzziya ve Eşref Edip şeriatı ve hilafetçi şeklinde değerlendiriliyorlardı.Tevhidi efkar yıkıcı ve toplumu karıştırıcı , Tanin yapılanları beğenmeyen ve ittihat terakki devrini savunan meşrutiyetçi, Vatan ve İleri gazeteleri ise ülke yeniden büyük bir çıkmaza girmiş gibi yayın yapıyorlardı. Özellikle son iki gazete, M.Kemal Paşa’nın Washington gibi bir kenara çekilip, politikadan uzaklaşmasını istiyorlardı.Bu teklif hilafet yanlısı olanlarca da desteklenmekteydi.Türk basını Müdafaa-i Hukuk savunuculuğunu yapanlarla,buna karşı olan İttihat terakki ve Hilafet-saltanat savunuculuğunu yapan iki guruba ayrılmıştı.İzmit basın toplantısında M.Kemal bütün gazetecileri uyarmış, ülkeyi çağdaşlaştırma eylemine karşı çıkılmamasını istemişti.Bazı yazarlar bir süre bu uyarılara uydular, fakat Ankara’nın başkent oluşu ve cumhuriyetin ilanından sonra amansız bir eleştiri hatta saldırıya basşladılar. Ötedenberi cumhuriyetçi düşüncede olan Hüseyin Cahit Cumhuriyetin ilanı ve ilgili teşkilatı esasiye değişikliği diye nitelemekte kendisi hilafetçi olduğu için giderek Hilafetin kaldırılacağını belirten bu kesin gelişmeden endişe duyuyordu.M.Kemal’in Cumhurbaşkanı seçilmesi halifenin devlet başkanı olmasını isteyenlerin umutlarını yıkmıştı.Hüseyin Cahit bey bu endişe ile 8 kasım tarihli makalesinde ,M. Kemal’in cumhurbaşkanı olmasından sonra Hilafete cephe alıdığını sorarak, M.Kemali elelştirilerin hedefi yapıyordu.Muhalif basınının cumhuriyetin ilan şeklinin garip olduğu ve oldu bittiye getirildiği gibi eleştirileriözellikle M. Kemal sahsını hedef alarak ‘’En büyük ruhlu adamlar bile şahsi kuvvet sahibi olmanın cazibesine muhavemet edememiştir ‘’ deniyordu.Halife padişahın kulu olarak yaşamayı meziyet sayanların , M. Kemal’in cumhurbaşkanı oluşunu eleştirmekteki asıl amçları Hilafetin kaldırılışın engellemek ve bu kuruma eski gücünü kazandırmaktı. Milli savaşın liderlerinden Rauf bey bile cumhuriyetin aceleye getirildiğini ileri sürerek hilafetçilerin büyük desteğini sağladı.1 kasımda Vatan ve Tevhid gazetelerinde yayınlanan açıklamasında, en doğru devlet şeklinin, devlet başkanlığının Halifeye ait olduğu bu makamın cumhurbaşkanınca işgalini doğru bulmadığını söylüyor cumhuriyetin ilanını gerekçe göstererek ‘’Halifeye verilecek sıfat ve selahiyeti temin etmekle meşgul ve onun teveccüh ve iltifatını lütfen ilahi kabul etmekten memnun olanların düş kırıklığına uğramaktan müteessir ve mahzun olmalarını tabii görmek gerekir’’ diyerek hilafetçilerin eleştirilerini ve saldırılarını haklı buluyordu. Rauf Bey’in bu açıklamaları Halk Partisi gurubunda özellikle İsmet paşa tarafından çok sert şekilde eleştirilmesine yol açtı.Rauf Beyin açıklamalarına ve halifeyi ziyaretine değinen İsmet paşa , halifelik makamının milli savaş içindeki hainliğini anlattıktan sonra ‘’Halifeyi ziyaret , Hilafet meselesidir.Tarihin her hangi bir devrinde bir halife, zihninde bu memleketin geleceğine karışmak arzusunu geçirirse, o kafayı mutlaka koparacağız’’ dedikten sonra böyle bir davranışı ‘’Hıyaneti vataniye ‘’ sayacaklarını belirtti. Ali Bey ise , çok sert , hatta hakaret sayılacak bir konuşma yaptı.Söz alan Rauf Bey bu ziyaretin bir saygı ziyareti olduğunu ve cumhuriyete bağlı olduğunu söylediyse de uzun süredir zaten çok gergin olan ilişkilerin kopması ve Rauf Bey ve arkadaşlarının yeni bir parti kurmasının çabuklaşmasını hazırladı.Atatürk Nutukta Rauf Beyin cumhuriyetçi olmadığına kesinlikle inandığını ve meclis başkanı Kazım Paşaya ‘’Buna mani olabilirsen memlekete büyük hizmet yapmış olursun.’’diyen birinin cumhuriyetçi olamayacağını ileri sürmektedir. Bu sürtüşmelerin yaygınlaştığı bir sırada, M. Kemal’in hasta olduğu görevini yapamazsa yerine kimin geleceği, bu durumda ülkenin durumunun ne olacağı söylentileri çıkarılmıştı.Amaç, Cumhurbaşkanının yerinde halifenin bulunmasının daha yararlı olacağı kanısını yaratmaktı.Diğer bir söylenti ile de Enver paşanın Türkistanda yaşadığı ve ‘’Damadı hilafetpenahiünvanını kullandığı yayılmaktaydı.’’ Laikliğin gerçekleşmesine en büyük engel Hilafet idi.Hilafet kaldırılabilirse asırların kökleştirdiği dini ve gelenekçi çağı geçmiş bir örgüt yıkılacak ve ona bağlı olan düşünce tesiri yitirecekti.Modern ve çağdaş Türkiye ancak laiklik temeli üzerine kurulabilirdi. Daha, halife seçildiği günden beri meseleler yaratan Abdülmecit Efendi eski padişahların selamlık resimlerini andıran törenlere istek gösteriyor. Hilafet hazinesi davasında bulunuyordu.İstanbul basınının yaptığı koruyucu koruyucu yayın ve Refet paşanın halifeye aşırı ilgi göstermesini Rauf bey ve Kazım paşanın yaptığı nezaket ziyaretleri halifeye bu davranışlarında cesaret veriyordu.Halk partisi üyesi olan Rauf beyin parti disiplinine aykırı olarak yaptığı davranışlar daha önce de belirttiğimiz şekilde sert eleştirilere uğramıştı.Saltanatın kaldırılmasından sonra olan hilafetçi akım gittikçe artan bir şekilde Türk Devriminin karşısına çıkıyordu.Rıza Nur 8 kasım 1922’de Tanin de çıkan bir yazısında halifeliğin tarihçesinden söz ederek önemini ve Türkiye için gerekli olduğunu ileri sürerek halifeliğe bağlı kalınmasını bu sayede Müslümanlığın önderliğinin Türklerde olacağını söylüyor; halifenin seçimle tespit edilmesini teklif ediyordu.Keçiören konuşmasından sonra ve bu çeşit yazılarla arkadaşlarının görüşlerini öğrenmiş olan M. Kemal, Hilafet konusundaki düşüncelerini beklediği zaman gelinceye kadar saklamıştı. Bazı gazetelerde halifenin istifa edeceği haberleri çıkması üzerine gerek muhalif basının ve gerek Rauf bey grubunun desteğini gören halife istifayı düşünmüyordu.Tanin 9 kasımda eğer halife istifa ederse yeni halife seçimi yapılacağını, bunun için İslam ülkelerinden temsilciler gelmesi gerektiğini fakat bunların esir olduklarını ayrıca T.B.M.M nin seçim esaslarını tespit etmiş olduğunu hatırlatıyordu.Hüseyin Cahit makalesinde M. Kemal’in diktatörlüğe gideceği korkusunda olduklarından kendisine güvenmediklerini yazıyordu.Halifenin istifası ile hilafet’in kaldırılmasına fırsat doğmaması için henüz ortada bir şey yokken yüz yıllarca dini düşünce ile yaşamış ve halifeyi bu düşüncenin sembolü görmüş olan halkın din duygularını devlete karşı kışkırtıyordu.10 kasımda İstanbul barosu başkanı Lütfi Fikri beyin ‘’Huzur-u Hazret-i Hilafetpenahi’ye’’ başlıklı bir yazısında yayınlandı.Halifenin istifasını Türklük için büyük bir kayıp, Osmanlı hanedanı için yıkın ve İslam birliğinin bozulması olacağını ve halkın büyük üzüntü içinde olduğunu bu istifa ile memleketin büyük bir uçuruma sürükleneceğini ileri sürerek;Fransa kralı XVI. Lui’nin bile kendisini tahttan indirmek isteyenlere direndiğini belirterek ‘’Akla gelmezki istifa etmemek yüzünden Efendimiz’in saygı değer kişliği için bir tehlike olsun.Bununla beraber eger olması mümkün görülmeyen böyle bir tehlike de bulunsa efendimiz bu tehliketi göze almalısınız..’’ diyordu. Cumhuriyet ilkelerine ve milli egemenliğe ters düşen karşı devrimci görüşün propagandasını yapıyor halkı devrimci gelişmelere karşı kışkırtıyor, Halifey de bu eyleme katılmaya çağırıyordu.Lütfi Fikri beyin bu yazıları M. Kemal’i çok etkilemişti.Özellikle ‘’Halifeye saldıranlar düşmanlar değil biz kendimiziz.>derken Atatürk’ü hedef alıyordu.11 kasım da Lütfi Fikri ve Hüseyin Cahit beylerin saldırıları sürüyordu.Cumhuriyetin ilanına engel olamayanlar ne pahasına olursa olsun Halifeliğin kaldırılmasına engel olmaya çalışıyorlardı.Hüseyin Cahit haifeliğin tamamen kaldırılacağı veya M. Kemal’in Hilafeti üzerine alacağı endişesinde olduğunu ve hükümetin de işi bir oldu bittiye getirmek isteğinde olabileceğini.hilafetin Türklerin elinden çıkması halinde Türk devletinin İslam dünyasında hiçbir etkisi kalmayacağını ileri sürüyordu.Ayrıca Tanin’de yine aynı gün padişah oğullarının mektupları yayınlanarak padişah soyundan olanların hakları çirkin saldırılarda bulunulduğu ve bunu yapanların halk partisinin en seçkinleri olduğu söyleniyordu.M. Kemal’in tek lider olmasına karşı çıkan Hüseyin Cahit , M.Kemal’in’’Layık türkiyenin gerçekleşmesinin en önemli engeli olan halifeliğin kaldırılmasını durdurmaya çalışarak ‘’şer’iat savunuculuğu yapıyordu.Teokratik devlet kurmayı amaçlayan M. Kemal bu eleştiriler karşısında devrim yasalarına başvurmak zorunda kalacaktır.İzmit’te basınla yaptığı toplantıda onlara yapılacak devrim konusunda açıklama yapmış ve desteklerini sağlamak istemişti.Fakat onun bu kesin uyarıları istenileni sağlamamıştı.Ahmet Emin bey gerici basınla Ankara’nın ilerici basını arasındaki sürtüşmeyi gereksiz görüyordu. Basının bu ağır eleştirileri ve kışkırtıcı yayın yanı sıra Rauf Bey Adnan Bey Kazım Karabekir , Ali Fuat ve Refet paşalar görünüşte İsmet paşaya fakat gerçekte M. Kemal’e karşı olan çalışmaları ve giderek guruplaşmaları din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına ve bunun en büyük engeli olan Hilafet’in kaldırılmasına karşı çıkışları taşıdıkları resmi sıfat ve görevlere rağmen halife ile yakın ilişki kurmaları M. Kemal’i etkiliyordu.Adım adım Türk Devrimi’ni gerçekleştirdikçe kendisine karşı çıkılmasını hoş karşılamıyordu. Hilafetin kaldırılmasını kolaylaştıran son hareket Türkiyenin dışından geldi.Ağa han ile Emir Alinin başbakan ismet paşayla birlikte yolladıkları hilafetin kaldırılmamasını isteyen mektup Başbakan’ın eline geçmeden 5 aralık 1923’te Tanin ve İkdam , 6 aralıkta da tevhidi efkarda yayınlandı.Mektupta, halifelik papalığa benzetilmeye çalışılarak bütün dünya Müslümanları üzerindeki önemi ve etkisi belirtilerek ‘’Türkiyenin gerçek dostları olarak biz Hilafetin Müslüman memleketlerin güven ve saygısına layık bir yere yerleştirilmesini ve böylece Türkiye’ye de güç ve onur kazandırılmasını saygı ile Büyük Millet Meclisinden ve onun ileriyi gören yöneticilerinden rica ediyoruz> deniyordu.Ağa han Şiilerin On İki İmamından son imam tanıyanların lideri idi. Hint Müslümanlarının temsilciliğini yapan ve her sene tarikatlarından büyük para yardımı gören bu insanlar, Hindistanın güç yaşam şartları içinde değil İngilterenin lüksü içinde yaşamakta ve İngiliz politikasının tesirindeydiler.Türkiyenin içişlerine karışma sayılacak bu davranışı hint Müslümanlarının görüşünü yansıttığı kabul etmek de olanaksızdı. M. Kemale daha açık bir söyleyişle onun gerçekleştirmekte olduğu ‘’Türk Devrimi>ne karşı olan tutucu ve gerici cephe Hilafetin İslam ülkeleri arasında bir dayanışma etkeni olduğunu gücünü yitirirse bu dayanışmanın dağılabileceği görüşünü ileri sürüyor ve mektubu dış Müslümanların halifeliğe verdiği önemi amacı ile yayınlıyorlardı. Bir yarı devlet organı durumunda bulunan Hakimiyeti milliye 9 aralık 1923’te bu mektupla ilgili yorumunda Ağa hanın 1.Dünya savaşında halifenin cihat çağrısını ağır hakaretlerle ve fetvanın meşru olmadığını ileri sürerek Hint Müslümanlarının ingiltereye bağlı kalmalarını sağlamak için yaptığı çabaları hatırlatıyor mektubu yazan bu kişilerin İngiliz politikasının emrinde olduklarını belirtiyordu. Mektubun Başbakan’ın eline geçmeden , tutucu ve gerici basında yayınlanmış olması bunun bir tertip olduğunu ortaya koyuyordu.Bu olay devrimci kadroda büyük tepkiyle karşılandı.Devrimci kadronun iyi niyetini doğru doğru değerlendiremeyenlere, M. Kemal’in kesin tutumuna rağmen devrime karşı koyanlara devrimin gücünün gösterilmesi, gerici basının susturularak halifeliğin kaldırılması için uygun ortam oluşturulması gerekiyordu . | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |