Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > İktisat

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 28-02-2007, 12:43   #41
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Fakat böyle bir gelişme tamamıyla mümkündür ve gelecekte Venezuela, Kolombiya, Peru ya da Ekvador gibi ülkelerde gerçekleşebilir. Bir taraftan azgelişmiş kapitalist ülkelerde özellikle keskin biçim alan kapitalist sistemin açmazından, diğer taraftan öznel faktörün (parti ve önderlik) zayıflığından ya da eksikliğinden ve ileri kapitalist ülkelerdeki sosyalist devrimin gecikmesinden kaynaklanan bu tür gelişmelere hazırlıklı olmalıyız.
Bu sosyalizm değil, deforme bir işçi devleti, proleter Bonapartist bir rejim olurdu. Böyle bir rejime, emperyalizm karşısında eleştirel destek vermek zorunda olurduk, çünkü bu rejim kapitalizme göre ilerici olurdu –Çin ve Küba gibi. Fakat bunun sosyalizmle hiçbir ortak yanının bulunmadığını da açıklamak zorunda olurduk. Asıl görevimiz, proletaryanın önder rolünü, toplumun sosyalist dönüşümünü gerçekleştirebilecek tek sınıf olduğunu açıklamaktır.
Stalinist ve diğer küçük-burjuva gerilla hareketlerinin temel zayıflıklarından biri, onların ulusal sınırlılıkları ve enternasyonal bir perspektiften yoksun oluşlarıdır. Tek ülkede sosyalizm fikrinin gerici bir ütopya olduğu artık ortaya çıkmıştır. Rusya’da Stalinist bürokrasi, geri bir ülkede, dünya ekonomisinden kopuk bir şekilde “sosyalizmi inşa etme” vehmine kapılmıştı. Bu, rejimin korkunç totaliter yozlaşmasına ve en sonunda kapitalist restorasyona yol açtı. Aynısı Çin için de doğruydu. Eğer Çin ve Rusya gibi devasa ülkeler problemlerini bu yöntemle çözemedilerse, Kolombiya ve Venezuela gibi ya da hatta Arjantin ve Brezilya gibi küçük ve zayıf ekonomiler nasıl çözebilir?
El Salvador ve Nikaragua’daki devrimlerin sağlıklı işçi devletleri olarak sonlanma potansiyelleri vardı, ama onları açmaza sürükleyen gerillacılar tarafından yoldan çıkarıldılar. Fakat sağlıklı işçi devletleri olarak sonlansalardı bile, kendi sınırları içinde kitlelerin sorunlarını çözmeyi asla başaramazlardı. Sorunlarını ancak, devrimi önce tüm Orta Amerika’ya ve ardından Latin Amerika’nın geri kalanına yayarak çözmeye başlayabilirlerdi.
Enternasyonalist bir perspektif olmaksızın, Latin Amerika’nın ya da hatta Orta Amerika’nın sorunlarını çözmek imkânsızdır. Gerillalar iktidarı alsalar ve yeni proleter Bonapartist devletler kursalar bile, sorunların pek azı çözülebilir. Yaşadığımız çağda, dünya ekonomisinin ezici ağırlığı bunu imkânsız kılmaktadır. Küçük-burjuva gerilla liderlerinin dar milliyetçilikleri, çözüm üretmek için çok zayıf olan bu ülkelerin ekonomilerinin nesnel taleplerine aykırı düşmektedir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 28-02-2007, 12:44   #42
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Marksizmin zayıflığından dolayı gerillacı fikirlerde yeni bir diriliş olması mümkündür. Eğer gerillalar Kolombiya’da iktidara gelirlerse bu kaçınılmazdır. Her zamanki ampirizmleriyle ve ilkesizlikleriyle sektler, eleştirel olmayan bir destek verecekler ve öğrenciler arasında yanılsamalar yayacaklardır. Bu özellikle Latin Amerika’ya çok zarar verebilir. Bu kötü bir şeydir ve sorunları bir süreliğine karmaşıklaştıracaktır.
Eğer Latin Amerika’daki devrim Marksist bir temelde gelişseydi, süreç tümüyle farklı bir yol izlerdi. Ama bunun yerine, Mandel gibi sözde Troçkistlerden teşvik ve yardım gören küçük-burjuva unsurların etkisiyle, gerillacılık yoluna saptı. Bu yüzden, gerçek Marksistlerin gerillacılığa, terörizme ya da –terim olarak bir çelişki oluşturan ve farklı bir ad altında bireysel terörizm anlamına gelen– “şehir gerillacılığına” karşı amansız bir duruş sergilemeleri zorunludur. Ekvador devrimi, nüfusun büyük bir yüzdesini köylülerin oluşturduğu ülkelerde bile klasik bir devrimci sürecin potansiyellerinin bulunduğunun bir göstergesiydi.
Latin Amerika’da ve dünyanın diğer yerlerinde gerillacı eğilimlerin yeniden ortaya çıkmasına hazırlıklı olmalıyız. Bu küçük-burjuva hareketlerin sınırlarını açıklamalıyız ve onun karşısına, proletaryanın devrimci hareketini, bir işçi demokrasisi hedefini ve tek çözüm olan sosyalist dünya federasyonunun ilk adımı olarak Orta ve Güney Amerika sosyalist federasyonu hedefini koymalıyız. Bu açıdan Meksikalı yoldaşlar, Zapatistaların saçma fikirleriyle savaşarak muhteşem bir iş başardılar. Bu insanlar için kapalı bir kitap olan tarihten gerçek dersler çıkarmak zorunludur.
Eski sömürge ülkelerdeki devrim, Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya’daki sosyalist devrime muazzam bir itki verebilir, özellikle de işçi sınıfının ve proletaryanın önderliği altında klasik biçim alırsa. Bu, güçlü bir proletaryaya sahip olan Arjantin ve Brezilya gibi ülkelerde tamamen mümkündür. Uygun bir önderlikle, bu ülkelerin işçi sınıfının 1917’nin yolundan giderek iktidarı almaması için hiçbir neden yoktur. Bu tüm durumu değiştirecektir.
Başlıca faktör, Stalinizmin muazzam yozlaşması ve öznel faktörün zayıflığıdır. Asıl nedense, gerçek Marksizmin zayıflığı ve Ekim Devrimi gibi klasik bir proleter devrim şeklinde bir modelin eksikliğidir. İki aşamalı Stalinist teori her yerde başarısızlığa uğramış ve korkunç felâketlere yol açmıştır. Fakat tek bir başarılı örnek tüm durumu değiştirecektir. Örneğin Pakistan’da gerçekleşecek sağlıklı bir işçi devrimi, proleter Bonapartizm yönündeki eğilimi keserdi. Her şeyden önce, Arjantinli işçilerin muhteşem hareketi, gelişmiş bir ülkede klasik proleter devrim olasılığını gündeme sokmaktadır. Böyle bir devrim, Güney ve Kuzey Amerika’da ve dünya ölçeğinde tüm durumu değiştirirdi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 28-02-2007, 12:44   #43
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Kapitalizmin küresel krizi
Burjuvazinin asıl korkusu ekonominin her sektöründe krizin eş zamanlı olarak ortaya çıkmasıdır. “Bulaşma” sözcüğü bu olguyu tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu, küreselleşmenin diğer yüzüdür. ABD emperyalizmi, politikada olduğu gibi ekonomide de, her yerde ortaya çıkan yangınlarla karşı karşıyadır. Bir yangını söndürür söndürmez bir başkası daha şiddetli biçimde alevleniyor. Bu, yaşadığımız çağın doğasının çarpıcı bir ifadesidir.
Arjantin’deki krizin kaynağı orası değildi. Bu kriz dünya kapitalizminin küresel istikrarsızlığını yansıtmaktadır. 2001’in başlangıcında Türkiye’de gerçekleşen çöküş, derhal Polonya zlotisini ve yıl içinde yaklaşık %30 devalüasyona uğrayan Brezilya realini etkiledi. Bu durum, Brezilya’nın en önemli ticari partneri olan Arjantin’in üzerine dayanamayacağı bir basınç bindirdi ve ihracatta hiçbir şekilde rekabet edemez hale getirdi.
Arjantin pesosu ABD dolarına bağlandığı için, devalüasyon (teorik olarak) ihtimal dışıydı. Böylece krizin tüm ağırlığı Arjantin işçilerinin ve orta sınıfın omuzlarına bindirildi. Bunun ciddi sosyal ve politik yansımaları oldu. 2001 boyunca zaten bir dizi militan genel grev gerçekleşmişti. Genel seçimlerde kitlesel protesto oyları ortaya çıktı ve hatta kuzeydeki General Mosconi kasabasında isyan patlak verdi. Burada işçiler ve işsizler tüm kamu işlerinin yürütülmesini kendi ellerine almışlardı.
Bu durum Washington’da endişeye yol açtı, IMF ilk başlarda Arjantin ekonomisini desteklemek için fonlar sağlamıştı. Fakat artık olaylar hızla bunun ötesine geçmişti. Banka denetimlerine girişilmesi doğrultusundaki dramatik karar, bankalara akın edilmesine neden oldu. Ülkedeki bankalar bir günde 1,3 milyar dolar kaybetti. Merkez bankasının net rezervleri 1,7 milyar dolar düştü. Dünyanın en zenginlerinden biri olan Arjantin, bir gece içinde iflâs etti. Ekonomi bakanı Domingo Cavallo, elinde dilenci tasıyla bir kez daha IMF’ye gitti ama Washington’da buz gibi yüzlerle karşılandı. Geçen yıl Arjantin’le zaten 48 milyar dolarlık borç anlaşmaları yapan IMF’nin, giden paranın ardından yenilerini savurmaya hiç niyeti yoktu. Arjantin kendi borçlarının ağırlığı altında boğulmaya terk edildi.
Arjantin devriminin Latin Amerika’da ve dünya ölçeğinde ciddi etkileri olabilir. Arjantin’deki krizin sarsıntıları çoktan uluslararası piyasalara ulaştı. Dünya piyasaları, krizin Latin Amerika’daki ve daha uzaklardaki diğer ekonomilerde domino etkisi yaratıp yaratmayacağını izliyor.
Son birkaç yıl içinde halihazırda pek çok ülkede gerçekleşen kitlesel devrimci hareketlerde bu açıkça görülebilir: 1998 Endonezya, 2000 ve 2001 Ekvador devrimleri, 2000’de Bolivya Cochabamba’da su özelleştirmesine karşı hareket, 2001’de Arjantin’de General Mosconi ayaklanması ve şanlı Cezayir isyanı. Bu hareketlerin pek çoğunun ortak özelliği, devlet iktidarına meydan okuyan ve onu değiştirmeye başlayan, ezilenlerin farklı kesimlerini temsil eden halk komitelerinin oluşturulması olmuştur.
Ekvador devriminde, Halkın Parlamenterleri, orduyu kendi yanlarına (bazı subaylar da dahil) çektiler ve iktidarı gerçekten birkaç saatliğine aldılar. Bu hareketin genelleşmesini ve yayılmasını engelleyen şey yalnızca önderlik eksikliğiydi ve bu yüzden devrim hüsrana uğradı. Şimdi devrim yeniden patlamıştır, ama bu sefer Latin Amerika’nın ikinci büyük ekonomisinde. Arjantin proletaryasının büyüklüğü ve militan gelenekleri, sınıfsal güç dengesinin Ekvador ya da Peru’dakinden niteliksel olarak farklı olduğu anlamına gelmektedir. Arjantin şimdi tüm Latin Amerika devriminin anahtarıdır.
Arjantin işçi sınıfı, Brezilya işçi sınıfından sonra Latin Amerika’daki en güçlü işçi sınıftır. Muhteşem bir devrimci geleneğe sahiptir. Gerçek bir devrimci programla silahlandığında kolaylıkla iktidarı alabilir ve toplumun sosyalist dönüşümüne başlayabilir. Böyle bir gelişme, tüm Latin Amerika’daki durumu derhal değiştirecektir. Bu 1917 Bolşevik devriminden daha büyük bir etki yaratacaktır. Yankıları ABD’de ve dünya ölçeğinde hissedilecektir. Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarına karşı yeni askeri müdahaleler hazırlamak yerine, her tarafta devrimlerle yüz yüze kalınacaktır. Ancak toplumun yukardan aşağıya radikal bir yeniden yapılandırması, çıkmazdan çıkışı gösterebilir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 28-02-2007, 12:44   #44
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Arjantin – Devrim başladı
Geçtiğimiz Aralıkta yaşanan olaylar, yaklaşan dönemde ardı ardına birçok ülkede neler olabileceğinin bir uyarısıdır. Arjantin devrimi, işçi sınıfının toplumu değiştirebilme yeteneğinden şüphe duyan tüm yüreksizlere, korkaklara, şüphecilere ve kiniklere verilen dört dörtlük bir yanıttır. Arjantin devrimi bütün işçiler tarafından dikkatle incelenmeyi hak etmektedir. Bu bir devrim –ya da karşı-devrim– laboratuvarıdır.
Devrim, öfkeli ve yoksullaştırılmış binlerce protestocunun Buenos Aires sokaklarını doldurmasının ardından istifa etmek zorunda kalan Fernando de la Rua hükümetinin düşmesiyle başladı. Bu, devrimin ilk perdesiydi. Bu durum, Arjantin’i içine çeken ve tüm Latin Amerika’yı etkileyen derin krizi yansıtmaktadır.
Aslında, Arjantin egemen sınıfının sorunu, proletaryanın muazzam gücüdür ve bu güç onları IMF tarafından dayatılan kemer sıkma politikalarını sonuna kadar uygulamaktan alıkoymaktadır. Kitlelerin potansiyel gücü Aralık günlerinde derhal ortaya çıkmıştır. Ne olağanüstü hal ilânları, ne kurşunlar, ne de polisin sıktığı göz yaşartıcı gazlar kitleleri yıldırmaya yaradı. Eylemde birleşerek, bir ortak güç anlayışı geliştirdiler. İktidar devletin elinden kayıyor ve sokaklara geçiyordu.
Bu, ezilen toplum katmanlarının her kesimini içine alan bir hareketti: sadece işçileri değil, işsizleri ve orta sınıfı da. Bu olgu, hareketin sınıfsal temelinin sorgulanmasına ve proletaryanın rolünün inkâr edilmesine yol açmıştır. Fakat bu Arjantin devriminin dinamiklerini yanlış değerlendirmektir. Çok sayıda küçük işadamını ve emekliyi mahveden krizin ciddiyeti, en geniş kitle katmanlarını mücadeleye itmiş ve eskiden hareketsiz olan en geri katmanları dahi uyandırmıştır. Bu hem güç hem de zayıflıktır. Hareket içinde diğer sınıfların da var olması, devrimin gerçek karakterini gizlemektedir. Fakat hareket ancak proletaryanın önderliği altında zafere ulaşabilir.
Halkın geçen Aralıkta ayaklanmasıyla başlayan devrim devam ediyor. Egemen sınıfın ve rejimin devrimi kontrol altına alma yönündeki tüm çabaları başarısızlığa uğradı. Kitle hareketinin gücü ve kendine güveni her geçen gün artıyor. Arjantin kesin olarak devrim yoluna girdi. Gelecek aylar ve yıllarda, temel çelişkinin çözülmesi gerekecektir. Mevcut “geçiş” rejimi temel sorunların hiçbirini çözmeyecek, aksine onlara daha hummalı ve patlayıcı bir karakter verecektir.
Kitleler doğrudan eylemle krizden bir çıkış yolu arıyorlar. Grevler, gösteriler, “cacerolazolar”, fabrika işgalleri ve yol kesmeler hemen her gün gerçekleşiyor. Kitleler, doğrudan eylem okullarında kendi güçlerini ve ortak eylemin gücünü keşfediyorlar. Bu, dayanıklılık ve irade gücünün nihai sınavı için tüm kuvvetini toplayan bir atletin ısınma egzersizlerine benziyor. Fakat belirleyici sınav henüz gerçekleşmemiştir
Hareketin en yüksek ifadesi, halk meclisleri, yerel komiteler ve fabrika komiteleri, “piquetero”ların örgütleri ve kitlelerin diğer öz-örgütlülük biçimleridir. Şubatta Ulusal İşçi Meclisinin toplanması önemli bir ileri adımdı. Bu toplantı, farklı bölgelerin, mahallelerin ve fabrikaların temsilcilerine, eylemin ulusal çapta koordine edilmesi gerektiğini anlama, mücadelenin taktiklerini ve sloganlarını tartışma ve yakın dönemin önceliklerini belirleme fırsatı sundu. Egemen sınıf, halk meclislerinin ve halk iktidarının diğer biçimlerinin gerçek önemini kavramıştır. Bunlar embriyonik sovyetlerdir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 28-02-2007, 12:44   #45
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Harekete kitlesel karakterini veren şey, orta sınıfın geniş kesimini çoktan iflâs ettiren krizin derinliğidir. Bu aynı zamanda hem güç hem de zayıflıktır. Orta sınıf ve proleter olmayan unsurlar arasında görülen öfke patlaması, egemen sınıfı kendi kitle tabanından mahrum bırakmakta ve GEÇİCİ OLARAK dengesini kaybeden ve felç olan gericiliğin ayaklarının altındaki zemini çekmektedir. Bu, olağanüstü elverişli bir sınıfsal güç dengesi oluşturmaktadır. Fakat bu durum sonsuza kadar devam edemez. Eğer işçi sınıfı iktidarı kendi ellerine almaz ve çıkış yolunun devrimci çizgiden geçtiğini orta sınıfa göstermezse, orta sınıfın ruh hali değişebilir ve inisiyatif gerici güçlere geçebilir.
Durumun temel zayıflığı, yaygınlaşan bir işçi sınıfı hareketinin olmayışıdır. Örgütlü işçilerin çoğunluğu resmi (Peronist) CGT’nin kontrolü altındadır. Sendika bürokrasisi işçileri geri tutmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. CGT aygıtı ciddi bir güce ve muazzam kaynaklara sahip. Burjuvaziden ve devletten destek alıyor. Aslında Arjantin burjuvazisi onların desteği olmadan egemenliğini 24 saat bile sürdüremez.
Arjantin’de sınıf mücadelesi tüm çıplaklığıyla sergilenmektedir. Çoktandır egemen sınıf arasında komplo ve darbe söylentileri dolaşıyor. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki durum budur. Büyük sermayenin, bankerlerin, ordunun tepesindekilerin, gerici Kilise çevrelerinin temsilcileri, devrimi yok etmek için komploya girişeceklerdir.
Fakat egemen sınıfın sorunu, koşulların –henüz– hiçbir şekilde uygun olmamasıdır. Hareket hâlâ yükseliştedir. Hareketin güçleri sağlamdır ve yenilmemiştir. Orta sınıf, büyük bankerlere, kapitalistlere ve onların Washington’daki destekçilerine karşı büyük bir nefret ve düşmanlık duymaktadır. Bu aşamada hareketi ezmek için kullanılacak herhangi bir şiddet girişimi ters tepecektir. Tek bir kanlı çatışmayla tüm ülke patlayacaktır.
Egemen sınıf bu yüzden bekleme oyunu oynamak zorundadır. Hareket tükenme sinyalleri vermeye başlayana kadar bekleyecekler. Eğer kitleler mevcut bataklıktan net bir çıkış perspektifi görmezlerse, bu belli bir aşamada kaçınılmazdır. Kriz, artan işten çıkarmalarla, kapanan fabrikalarla, yükselen fiyatlarla ve düşen yaşam standartlarıyla her geçen gün daha da derinleşiyor. Politik kriz, sadece ekonomik krizin derinliğinin yüzeysel ve gecikmiş yansımasıdır; yaşam standartları çok daha acımasız bir şekilde düşmedikçe, kriz kapitalist temelde çözülemez. Fakat bu da ancak önce işçi sınıfının direncinin kırılmasıyla başarılabilir. Arjantin bağlamında bu, sonuna kadar yürütülmesi gereken azami şiddette bir sınıf savaşı anlamına gelmektedir.
Arjantin’deki devrimin şu ya da bu şekilde tayin edici bir noktaya ulaşması, yıllar değilse de aylar alabilir. Gelgitler, yorgunluk, yenilgiler, hatta yeni patlamaları provoke edebilecek gericilik dönemleri söz konusu olacaktır. Ama er ya da geç iktidar sorunu baş gösterecek ve çözülmek zorunda kalacaktır. Ya sermayenin diktatörlüğü ya da proletaryanın diktatörlüğü. Üçüncü bir yol olamaz.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 28-02-2007, 12:45   #46
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Rusya
Rusya dünya devrimi için kilit ülke olma rolünü sürdürüyor. Dünya boom’unun uzaması ve Rus proleter hareketinin gecikmesi, piyasa ilişkilerinin kristalize olduğu ve kapitalist restorasyonun gerçekleştiği anlamına gelmiştir.
İşlerin bizim birkaç yıl önce beklediğimiz gibi gitmediğini kabul etmeliyiz. Dünya kapitalizminin krizinin bugüne kadar ertelenebileceğini ummuyorduk. Bu durum, Rus kapitalizmine kendini tesis etmesi için yeterli zamanı verdi. Kapitalizm yönündeki hareket on yıldır devam ediyor. Yeni üretim sisteminin ve mülkiyet ilişkilerinin, kitlelerin bilincine nüfuz etmek için zamanı oldu. Bu süreç bizim beklediğimizden daha uzun sürdü. Asıl sorumluluk, her şeyde teslim olan Stalinistlere aittir.
Altı yıl önce özelleştirme süreci henüz tamamlanmamıştı ve geri döndürülmesi hâlâ mümkündü. Durum artık bu değil. Ekonominin belirleyici sektörleri özel ellerde. Eski nomenklaturanın geniş kesimlerinin, bu konumu sağlamlaştırmaktan büyük bir çıkarları vardır. Üstelik bu, küçük-burjuva katmanlar içinde geniş bir taban yaratmıştır, özellikle Moskova’da ve Saint Petersburg’da. Bu nedenle, durumu geri çevirmek için sosyal bir devrim gerekecektir.
On yıl, hüküm vermek için yeterli bir zaman. Rubicon’un[1] artık geçildiğini söylemek zorundayız. Kapitalizm yönündeki hareket birçok karşı-akıntıyla birlikte çelişkili olmuştur, ancak süreç her krizin ardından yenilenmiş bir güçle devam etmiştir. Son kriz, ekonominin çöktüğü 1998’de gerçekleşti. Bu belirleyici bir dönüm noktasıydı. Bu noktaya kadar, Rus kapitalizmi üretici güçleri geliştirmeye muktedir olmadığını ispatlamıştı. Ekonomi, barış zamanında herhangi bir ekonominin görebileceği en büyük çöküşü yaşadı. Tahmin ettiğimiz gibi, dış ticarette devlet tekelinin kaldırılması Rusya için facia oldu. Ucuz ithal malların akını sonucunda Rus sanayisinin büyük bir kısmı yok oldu. Sonuç 1998 yazındaki çöküştü.
Ekonomik durum –özellikle 1998 krizinden bu yana– önemli bir rol oynamıştır. Rus ekonomisinin o zamanki çöküşü, saati geri çevirecek son olanaktı. Piyasa ekonomisine karşı güçlü bir tepki vardı, Moskova ve Saint Petersburg’daki küçük-burjuvazinin geniş kesimleri dahi işlerini kaybetmişti ve sistemi eleştiriyorlardı. “Reformcular” demoralize olmuşlardı ve savunma durumundaydılar. Fakat öznel faktör belirleyiciydi. Sözde Komünist Parti, yeniden devletleştirmeyi desteklemek için hiçbir girişimde bulunmadı. Merkezileştirilmiş, devletleştirilmiş bir ekonomiye geri dönmek isteyen bürokrasi kanadının gücünü abartmış, Stalinistlerin çürümüşlüğünü ve yozlaşmasını ise küçümsemişiz.
Eğer “Komünist Parti” devletleştirilmiş planlı ekonomiye geri dönmek için harekete önderlik etmek isteseydi, bunu yapmak için en uygun zamandı. Fakat RFKP’nin eski-Stalinist liderleri, işçi sınıfının her hareketinden dehşete kapılmaktadır. Onlar, Brejnev rejimine geri dönüş için –taraftarlarının çoğu bunu muhtemelen desteklerdi– mücadele etmekten bile aciz olduklarını gösterdiler. Kapitalizmle barıştılar.
Durumdaki diğer belirleyici unsur bir kitle hareketinin bulunmayışıydı. Üç kuşak boyunca devam eden Stalinizm, işçi sınıfının bilinci üzerinde etkili olmuştu. Sınıfın kompozisyonu da değişmişti. 1930’larda ve 40’larda milyonlarca köylü fabrikalara girmişti. Ekim Devrimini yaşamış eski kuşak büyük ölçüde azalmıştı. Aktif katmanlar tümüyle yok edilmişti. Savaş, devrim ve iç savaş yıllarında ayakta kalanlar Stalin tarafından ortadan kaldırılmıştı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 28-02-2007, 12:45   #47
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Stalin, gerçek Bolşevizm geleneğinin son kalıntılarını yok etmeyi, umduğundan daha iyi başardı. Yeni nesil, Lenin’in fikirlerini hiç kavramamıştır. Genel bir zihin karışıklığı söz konusudur. Kitleler huzursuzlar, ama devrimci perspektiften de yoksunlar. Bu durum, yeni gelişmeye başlayan burjuvazinin iktidarını sağlamlaştırmasını sağladı. Özelleştirme süreci tamamlandı. Artık durumu değerlendirmeli ve gerekli sonuçları çıkarmalıyız.
Ekonomi çöküş durumunda olduğu sürece, sistemin geleceği garanti altında değildi. Ama hiçbir ekonomi sürekli çöküş durumunda olamaz. Ya kapitalist mülkiyet ilişkileri yıkılır ya da belli bir aşamada ekonomi nihayetinde bir denge noktası bulur ve büyümeye başlar. Rusya’da bu kendine has bir tarzda gerçekleşti; bir kriz sonucunda. Rublenin aşırı devalüasyonu ve artan petrol fiyatları, Rus ekonomisinin kısmen canlanması için gereken koşulları yarattı. İnisiyatif tekrar “reformculara” geçmişti.
Kapitalizme geçiş, Doğu Avrupa ve eski Sovyet Cumhuriyetlerinde farklı tempolarda ve farklı başarı oranlarında gelişmiştir. Polonya ve Macaristan gibi ülkeler, açıkça diğer eski Stalinist rejimlerin birçoğundan daha erken bir başarılı geçiş gerçekleştirmişlerdir. Hem coğrafi konumları (Almanya ve AB’ye yakınlık) hem de Batıdaki boom’un uzaması buna yardım etti. Fakat Sırbistan ve Romanya gibi diğer rejimler, yaşayabilir bir kapitalist ekonomiyi geliştirmede aynı ölçüde başarılı olamadılar. Bu rejimlerin kaderi, dünya ölçeğindeki gelişmelere, özellikle de Rusya’da olanlara kopmaz bir biçimde bağlıdır. Rusya’daki süreç tersine dönseydi, bunun derhal bu ülkelerdeki geçişi yavaşlatıcı hatta geri döndürücü bir etkisi olurdu. Rusya’da kapitalizmin pekişmesi, bu ülkelerde de kapitalizm yanlılarının konumunu güçlendiren bir etki yaratacaktır.
Rusya ve Doğu Avrupa’daki bürokrasinin belirleyici kesimleri kapitalizm yönünde hareket etmiştir. Sadece yönetici kesim ve milyarder haline gelenler değil, aynı zamanda ordu, polis ve devlet bürokrasisinin üst kesimleri de buna dahildir. Bu Stalinist bürokrasinin çürümüşlüğünün vahim bir yansımasıdır. Bununla karşılaştırıldığında, Sosyal Demokrasinin liderlerinin 1914’deki ihaneti çocuk oyuncağı kalmaktadır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 28-02-2007, 12:45   #48
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Putin, bir burjuva Bonapartist
Her şeye rağmen, Rus kapitalizminin kökleri yüzeydedir. Rus burjuvazisi bozulmuş ve çürümüştür. Son iki yıldaki göreli ekonomik istikrar sonucunda oluşturulan göreli kararlılık durumu halen kırılgandır ve uzun sürmeyecektir. İşsizliğin azaltılması işçi sınıfını güçlendirecektir. Gençlik katmanlarını etkileyen lümpenleşme sürecini durduracaktır. Bu bizim açımızdan olumlu bir gelişmedir.
Rejim, kitlelerin geçici ataletine dayanmaktadır. Fakat bu devam edemez. Rusya’da sınıf mücadelesinde yeni bir patlama belli bir aşamada kaçınılmazdır. Ekonomik büyüme işçi sınıfının sorunlarının çözüldüğü anlamına gelmez. Devalüasyonun sonucu olarak enflasyonda bir artış olmuştur. Hükümet yaşam standartlarına saldırmak için, örneğin konut ve vergilere ilişkin yeni yasaları yürürlüğe sokuyor. Bu, işçi sınıfının ekonomik mücadelesinin yeniden canlanmasının yollarını döşüyor.
Putin, piyasa ekonomisini sağlamlaştırmaya çalışan bir burjuva Bonapartisttir. O, bireysel zenginlere (Guzinsky, Berezovsky) karşı harekete geçmiştir, ama sadece Yeltsin dönemindeki azgın yağma ve rüşveti sınırlayarak kapitalizmi güçlendirmek ve aynı zamanda tüm muhalefeti safdışı bırakıp kendi konumunu güçlendirmek için.
Putin, sendikalar yasası (Kzot) ve siyasi partiler yasası aracılığıyla demokratik hakları sınırlamıştır. Medyayı kendi kontrolü altına almış ve iktidarı Yeltsin’den çok daha ileri ölçüde kendi ellerinde toplamıştır. Kararnamelerle yönetmeyi tercih etmesine rağmen henüz o aşamaya ulaşamamıştır. Hâlâ bürokrasi ve burjuvazi içindeki farklı grupların gönlünü almak zorundadır. Daha da önemlisi, işçi sınıfı ile çatışmaya girebilir.
Gerçek bir burjuva Bonapartist rejimi oturtmak için Putin’in ordunun desteğine ihtiyacı var. Ancak bu o kadar kolay değil. Ordunun üst katmanları burjuva yanlısıdır ve burjuvazinin kendisi kadar çürümüş durumdadır. Fakat daha alt kademelere hoşnutsuzluk ve kötü bir örgütlenme hakimdir. Rus ordusu, işçi sınıfının bastırılmasında güvenilir bir araç olamaz. Ciddi bir çatışma, Arnavutluk türünden bir durumla sonuçlanabilir. Fakat Rusya Arnavutluk değildir. Böyle bir durum kolayca işçi sınıfının iktidarı almasıyla sonuçlanabilir. Bu yüzden Putin dikkatli bir şekilde ilerlemek zorundadır.
Ekonomik iyileşmeye rağmen –ki bu uzun sürmeyecektir– Rusya’nın büyük bir kısmında yoksulluk ve sefalet tablosu devam ediyor. Özellikle taşradaki durum budur. Yükselen enflasyon milyonlarca insan için işleri daha kötü hale getirecektir. Şimdi Putin toprağı özelleştirmek için hareket ediyor. Eğer başarılı olursa, devlet mülkiyetindeki konut ve ısıtma sistemine el uzatmak isteyen reformu hızlandıracaktır. Fakat bu kitlesel muhalefeti harekete geçirebilir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 28-02-2007, 12:45   #49
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Rusya ve Amerika
Putin güçlü bir Rus gibi görünüyor, ama gerçekte en az Yeltsin kadar –daha fazla değilse– dar görüşlü bir cücedir. Bu dış politikada açıkça görülüyor. Rusya hâlâ bir süper güçtür. Mutlak rakamlarla Almanya’ya yetişmiştir. Ama Ruslar dünya ölçeğinde bağımsız bir güç olarak görünmüyorlar. Uluslararası olaylarda Putin, ekonomik ödünler koparma umuduyla Amerikan emperyalistlerinin gönlünü almaya çalışıyor. Bunu yapmayı başarabilir ya da başaramaz. Fakat er ya da geç Rusya Amerika ile çatışacaktır, çünkü çıkarları birbirine zıttır, özellikle iki tarafın da petrol ve doğal gazı kontrol etmek istediği Orta Asya ve Kafkaslar’da.
Bush ve Putin şimdi “iyi dostlar” olarak görünüyorlar; ama bu Rusya açısından miyopluktur, çünkü pratikte Amerika ve Rusya arasında dünya ölçeğinde keskin bir çıkar ayrılığı söz konusudur. Tüm hoş sözlere rağmen, Amerikalılar Doğu Avrupa ve Asya’da Rusya’nın altını oymakta bir an bile duraksamayacaklardır. Rusya’nın, Taliban’ı devirmek için Amerika’ya yardım etmekte bir çıkarı vardır, ama ABD emperyalizminin Afganistan’a hakim olmasına ya da Orta Asya’da konumunu güçlendirmesine izin vermekte hiçbir çıkarı yoktur. Bu eğilim er ya da geç tersine dönmek zorundadır. Tüm gülümsemelerin ve tokalaşmaların arkasında, Rusya ve Amerika arasındaki dünya ölçekli güçlü çıkar çatışmaları bulunmaktadır ve bunlar yüzeye çıkmak zorundadır. Putin’in uzlaşmacı politikaları gözden düşecektir ve hatta belli bir aşamada görevden düşürülmesine bile neden olabilir.
Çeçenistan’da Rusya görünürde sonu olmayan bir emperyalist savaşı sürdürmeye devam ediyor. Rus ordusunun acınası durumu, Rus kapitalizminin korkunç yozlaşmışlığının ve çürümüşlüğünün bir belirtisidir. Troçki, ordunun her zaman toplumun bir yansıması olduğunu söyler. Sovyet ordusu Hitler’i yenebilmişti ve Avrupa’nın dörtte birini fethetmişti. Şimdi Rus ordusu Çeçenleri bile bastıramıyor.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 28-02-2007, 12:45   #50
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İstikrarsız bir rejim
Görünürdeki başarılarına rağmen, mevcut rejim oldukça istikrarsızdır. Onun başarıları, iç gücünden değil ciddi bir muhalefetin olmamasından kaynaklanmaktadır. Rus kapitalizminin geleceği güllük gülistanlık değildir. Rus kapitalizmi tekelci kapitalizm olarak başladı ve tekeller daima fiyatları sabitleme eğilimindedir. Fakat bu büyük tekelci gruplar, devletleştirme lehinde bir argümandır. Sermayenin egemenliği halk için katlanılmaz hale gelecektir.
Rus işletmelerinin yaklaşık %40’ı zarar etmiştir (The Economist, 1/12/2001). Bu durum, son yirmi yılda görülen iki en iyi yılın arkasından gerçekleşmiştir. Devalüasyonun etkisi geçtikçe, ithalat tekrar hızla yükseliyor. Petrol ve gaz gibi hammaddeleri bir kenara koyarsak, ihracat hâlâ çok az. Birçok Rus sanayisi, dünya pazarlarında rekabet edecek kapasitede değil. Makineler ortalama 16 yaşında ve eskiyorlar. Yönetim çoğunlukla ilkel ve çürümüş. Milyarlarca dolar çalınmış.
Tayin edici sorun, Rusya’nın dünya ekonomisiyle ilişkisidir. Rus Bürokrasisinin yazgısını belirleyen şey, dünya piyasasının gelişmesiydi. Şimdi Rusya eşi görülmedik ölçüde dünya piyasalarına katılıyor. Fakat bu, bir sonraki çöküşte kötü vurulacağı anlamına geliyor. Bu her şeyi gerisin geri eritme potasına fırlatacaktır. Özellikle dünya piyasalarında petrol fiyatlarının düşmesinin ciddi etkisi olacaktır. Rusya’yı dünya ekonomisine daha sıkı bağlayarak yeni facialar hazırlıyorlar. Kapitalizmin dünya krizinin Rusya üzerinde büyük bir etkisi olacaktır ve bu da her şeyi yeniden sarsacaktır. En sonunda, Rusya’yı bir arada tutacak bir planın zorunlu olduğu net hale gelecektir. Kriz Rusya’yı vurduğu ve bir kez daha kaosa sürüklediği ölçüde, planlı ekonomiye geri dönüş talebi güçlenecektir.
Devalüasyonun ve yüksek petrol fiyatlarının sonucu olarak, ekonominin büyümesinin sınırlarına ulaştığına dair zaten net göstergeler bulunmaktadır. Analizciler, 2000’deki %9 ve 2001’deki 5,1’lik büyümenin 2002’de %3 ilâ 4’e düşeceğini tahmin ediyorlar. Bu kısmen, yüksek enflasyonun –geçen yıl %18,6–rublenin değerini yükseltmesinden kaynaklanıyor. 1998 devalüasyonunun etkileri şimdi yavaş yavaş azalıyor. 2002 baharında Rus sanayisi, paranın çökmesinden elde ettiği maliyet avantajının yaklaşık dörtte üçünü çoktan kaybetmiştir. Öte yandan, sermaye yatırımı –kapitalist ekonominin gerçek can damarları– inatla düşük kalmaktadır. Geçen ayların rakamları, yatırımın keskin biçimde zayıfladığını göstermiştir; 2001 Aralığındaki yıllık %10,5’luk büyümeden, 2002 Ocağında %7 ve Şubatında %4’e. Rus kapitalizminin Aşil topuğu burasıdır. Diğer yandan enflasyon yükselmektedir. Ekonomik mücadelenin yükselmesi için koşullar olgunlaşmaya başlıyor.
Şu an kitleler politikaya karşı ilgisiz ve aldırmaz görünüyor. Bu hiç de şaşırtıcı değil. Onyıllarca devam eden Stalinist totalitarizm, işçi sınıfının bilincini geriletmiştir. Şimdi işçiler başka bir alternatif görmüyorlar. Gençlik, kafası karışık ve yabancılaşmış durumda. Stalinizmin mirasının korkunç psikolojik etkisi var, özellikle de daha genç nesiller üzerinde. RFKP kapitalizm yanlısı politikalar izliyor. Tüm cephelerde teslim oldu. Aynı şey FNPR için de geçerli. Bu yüzden ortada gerçek bir muhalefet yoktur. Bu böyle devam etmeyecektir. Kapitalizmin ürettiği dayanılmaz çelişkiler işçi sınıfını tekrar tekrar mücadeleye zorlayacaktır. On yıl önce işçiler arasında bile kapitalizm hakkında yanılsamalar vardı. Artık yok. İşçiler, kendi deneyimleri sonucunda, özelleştirmenin hırsızlık olduğunu ve sözde pazar ekonomisi temelinde hiçbir çıkışın mümkün olmadığını anladılar. Eninde sonunda, işçi sınıfı devrimci sonuçlar çıkarmaya başlayacaktır. Sınıf mücadelesi esnasında, genç nesil, Rus işçi sınıfının gerçek geleneklerini –1905 ve 1917’nin geleneklerini, sovyetleri, Bolşevizmi– yeniden keşfedecektir.
Öznel faktörün zayıflığından dolayı bu zaman alacaktır. Çelişkilerin çabucak çözülmesi mümkün değildir. Mücadele yıllarca gelgitlerle devam edecektir. Fakat potansiyel olarak patlamaya hazır bir durum söz konusudur. Rusya’daki ani ve keskin değişimlere de hazır olmalıyız. Asıl problem Rus işçi sınıfının hazırlık ve perspektif eksikliğidir. Fakat bu hızla değişebilir. Tıkanıklık bir kez aşıldığında, işler hızla ilerleyebilir. Önümüzdeki on yıl içinde, dünyayı dönüştürecek yeni bir Rus Ekimiyle karşılaşabiliriz.
Rus işçi sınıfı, Batıdaki proletaryaya göre farklı bir tarihe ve geleneğe sahiptir. Onun bilincini, Ekim Devrimi deneyimi ve devletleştirilmiş planlı ekonomi şekillendirmiştir. Bu yüzden, özelleştirmenin hırsızlık, üretim araçlarının devletleştirilmesinin ise doğal bir alternatif olduğunu düşünmektedir.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 14:45 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580